Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/913 E. 2022/1084 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/913
KARAR NO: 2022/1084
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/02/2022
NUMARASI: 2018/571 E. 2022/83 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Hizmet Söz. Kaynaklanan
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul … İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile müvekkili şirket hakkında icra takip işlemlerine başlandığını, bu takibe istinaden gönderilen örnek 10 ödeme emrinin 13/05/2018 tarihinde tebliğ alındığını, çekin müvekkili şirket müşterisi … Tic. Ltd. A.Ş. olan alacağına karşılık verildiğini, takip konusu çek ile birlikte başka bir adet çekin müvekkili şirket tarafından 06/10/2018 tarihli … fatura nolu … gönderi numaralı kargo paketi ile … kargo şirketinin hadımköy şubesine Bimes şube varışlı olarak müşterisi … Elektriğe iletilmek üzere teslim edildiğini, 17/01/201 günü kargo dağıtımı yapıldığı sırada kargo aracının Tuzla Deri Organize Sanayi Böylesine giriş yaptığından kargo aracındaki personel kargo teslimi için aracı park ettiklerinde araç içerisinde bulunan ve müvekkili şirket tarafından teslim edilen ve içinde bahsi geçen çekler olan kargo paketinin de içinde bulunduğu plastik kasanın hırsızlık neticesinde çalındığını, bu hususta Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğu, İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/87 esas sayılı dosyası ile ödeme yasagı talepli olarak çek iptali davası açıldığı, çalıntı çek hakkında kambiyo takibi yapılmasının usul ve yasaya uygun olmadığını, çek arkasındaki ciroların gerçek olmadığını, müvekkili şirketin çekin arkasındaki cirantaların hiçbiri ile ticari ilişkisi olmadığını, çekin arkasına sahte kaşeler ile cirolar yapıldığını, söz konusu alacağın takip borçlusuna ödenmesi halinde müvekkili için telafisi imkansız olan neticelerin ortaya çıkacağını bu nedenle öncelikle ihtiyati tedbir kararı verilmesini, akabinde davanın kabulü ile davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ve %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili …’ın çekin meşru hamili olduğunu, ciro silsilesinde bir kopukluk olmadığını ve ciro silsilesine göre müvekkili …’a dava konusu çekin meşru hamili olduğu için ona karşı senedin rızası dışında elden çıktığı iddiası ileri sürülemeyeceğini, borçlular ile önceki hamiller arasındaki ilişkiden doğan def’ilerin hamile karşı ileri sürülemeyeceğini, ileri sürebilmesi için hamilin bilerek borçlunun zararına hareket etmiş olması gerektiğini, müvekkilinin iyi niyetli hamil durumunda olduğunu, çekin veriliş koşullarının ve verilmeme sebebini araştırmak durumunda olmadığını, davacının yeni hamilin kötü niyetli olarak çeki iktisap ettiğini ve ağır kusurlu bulunduğunu kesin ve inandırıcı delillerler ispat etmesi gerektiğini, aksi durumda mücerretlik ilkesinin ortadan kalktığını, bu nedenlerle davalı müvekkilden talep edilecek ticari defter, tanık ve yemin her türlü talebe açıkça itiraz ettiklerini, davalı müvekkilinin gerçek kişi olması nedeniyle defter tutma yükümlülüğü bulunmadığını, davacı yanın iddiasına göre çeklerin kargo şirketi kuryesinin gasp edilmesi neticesinde elde edildiğini ifade ettiğini, çek ve diğer kıymetli evrakların kargo yoluyla taşınmasının kanunen mümkün olmayacağı bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. İlk derece mahkemesince; “Somut olayda uyuşmazlığın, davalının iyiniyetli hamil olup olmadığı noktasında toplanmakta olduğu, konuya ilişkin olarak davacı yanca bilgileri verilen ve dosyamız arasına Uyap sureti celp olunan İstanbul Anadolu 39. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2019/238 Esas sayılı dosyasında yargılamanın devam ettiği, ancak taraflarının az yukarıda izah edildiği üzere, mahkememiz dosyasındaki taraflarla uyuşmadığı, davacı yanca mahkememizce verilen tüm sürelere rağmen başkaca bir ceza dosyası da beyan edilmediği, ispat yükü kendisinde olan davacı yanın, davalının çeki iktisabında kötüniyetli veya ağır kusurlu olduğuna dair dosyaya yansıyan bir delilinin bulunmadığı, her ne kadar çek iptali davasında ödemeden men kararı verilmiş ise de, yerleşik Yargıtay içtihatları ile de sabit olduğu üzere, bu kararın iyiniyetli hamil konumunda olan davalıyı bağlamayacağı, ayrıca çekin tahsiline yönelik işlemlere de engel olmayacağı, bu sebeple davalının çeki takibe koymuş olmasının kötüniyetin ispatı olarak sayılamayacağı ve ayrıca iddia ve savunma kapsamında yapılan değerlendirmede de, Defter ve Kayıtların incelenmesinin sonuca etkili olmayacağı anlaşılmakla, davacı yanca ispat edilemeyen davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Dava konusu çekin, 16.01.2018 tarihinde Yurtiçi kargo firmasına teslim edildiğini ve 17.01.2018 tarihinde kargo dağıtımı yapıldığı esnada müvekkil, şirkete ait çekin de içinde bulunduğu plastik kasanın çalındığını, yaşanan hırsızlık olayı üzerine İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/87 Esas numaralı dosya üzerinden ödeme yasağı talepli olarak çek iptali davası açıldığını, Mahkeme tarafından ödeme yasağı kararı verildiğini, dosyada mübrez çek incelendiğinde de ödeme yasağının derç edildiğinin görüldüğünü, ancak hırsızlık sonucu ele geçirilen çekin ödeme yasağı olmasına rağmen tedavüle çıkarıldığını, aynı gün müvekkili şirkete ait başka bir çekin de çalındığını, ilgili çekin ciro silsilesi incelendiğinde de aynı firmalara ciro edildiğinin görüldüğünü, 2-Dava konusu çekte ciro silsilesinde kopukluk meydana geldiğinden kopukluğu başlatan ciro ve sonraki ciroların geçersiz olduğunu ve davalının yetkili hamil olmadığını, 3-Müvekkili firmanın çek üzerinde “…” ismini belirtmesi, kargonun “…” isimli firmaya gönderilmesi ve çalıntı olayının gerçekleşmesi ve nihayetinde müvekkili ile ticari ilişkisi bulunmayan “…” isimli firma tarafından ciro edilmesi durumları dikkate alındığında, … firmanın cirosu ile ciro zincirinin koptuğunu, dolayısıyla … ve devamında gelen cirantaların hiçbir koşulda yetkili hamil sayılamayacağını ve bu bağlamda hiçbir hak talebinde de bulunamayacaklarını, bu sebeple davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/571 Esas ve 2022/83 Karar sayılı ilamının yapılacak istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak talebimiz doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, İİK 72.maddesi gereğince açılan çekten dolayı borçlu olunmadığının tespiti davasıdır. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 352. maddesi gereğince istinaf kanun yoluna başvurabilmek için istinafın kabulüne ilişkin şartların gerçekleşmesi gerekir. Bu şartlardan herhangi birisinin mevcut olmaması halinde istinaf başvurusu reddedilir. İstinaf başvurusunun kabulü şartları kamu düzeninden olup davanın her derecesinde ve aşamasında resen dikkate alınmalıdır.
İstinafın kabul şartları ise; İncelemenin iş bölümüne göre görevli dairede yapılması, istinaf kanun yolunun caiz olması, kanun yoluna belirtilen süre içerisinde başvurulması, istinafa kanunda belirtilen şekil şartlarına uygun şekilde başvurulması, başvuru şartlarının yerine getirilmesi, başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin gösterilmesi, başvuruda hukuki yarar bulunması, harç ve giderlerin yatırılması ve istinafa başvuru hakkından feragat edilmemiş olmasından ibarettir. HMK 352. maddesi gereğince yapılan ön incelemeye göre, ilk derece mahkemesi kararının davacı vekiline 02.05.2022 tarihinde usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, İstinaf başvurusu tarihinin 18.05.2022 olduğu, HMK 345.maddede istinafa başvuru süresinin 2 hafta olarak öngörüldüğü, davacı vekilinin süresinde istinaf dilekçesi sunmadığı, yukarıda da açıklandığı gibi, HMK 352.maddeye göre istinaf başvurusunun süresinde yapılmaması halinde inceleme yapılmadan istanaf başvurusunun reddine karar verileceğinin hüküm altına alındığı görülmektedir. Sonuç olarak, davacı vekilince İstinaf başvurusu, HMK 352. maddesinde belirtilen tebliğden itibaren 2 haftalık kanuni süre geçtikten sonra yapıldığı anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 352/1-c maddesi gereğince, esasa ilişkin itirazlar incelenmeksizin usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 344. ve 346. maddeleri kapsamında 6100 Sayılı HMK’nın 352/1-c. maddesi gereğince USULDEN REDDİNE, 2- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 3- 6100 Sayılı HMK’nın 326/1. maddesi gereğince davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4- 6100 Sayılı HMK’nın 330. maddesi gereğince inceleme duruşmasız yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- 6100 Sayılı HMK’ nın 333. maddesi gereğince peşin alınan ve harcanmayan gider avansının İlk Derece Mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 23/06/2022