Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/882 E. 2022/946 K. 07.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/882
KARAR NO: 2022/946
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/02/2022
NUMARASI: 2021/439 E. 2022/106 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … A.Ş. ile davalılardan … Tic. Ltd. Şti. arasında, diğer davalı …’nın müteselsil kefil olduğu 17.09.2014 tarih, … numaralı kefalet limiti 350.000,00-TL olan genel faktoring sözleşmesine dayalı olarak davalı … Ltd Şti.’nin, … Tic. Ltd. Şti.’den olan 310.000,00-TL alacağını … A.Ş.’ne temlik ettiğini, temlike dayalı olarak keşidecisi … Ltd. olan 18.12.2014 tarih … seri nolu 150.000,00 TL ve 25.12.2014 tarih, … seri nolu 160.000,00 TL’lık iki adet çeki ciro ederek şirketlerine teslim ettiğini, çekler üzerinde …’nın da avalist olarak imzası bulunduğunu, çeklerin ödenmediğini, davalılara Kadıköy … Noterliği’nden 02.10.2014 tarih … yevmiye numaralı hesap kat ihtarnamesi keşide edildiğini, davalıların Beşiktaş … Noterliği’nden keşide ettikleri 21.10.2014 tarih … numaralı cevabi ihtarname ile itiraz ettiklerini, davalılar aleyhine ödenmeyen temlike konu iki adet çekin İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile takibe konulduğunu, İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2020/1179 Esas 2021/873 Karar sayılı kararı ile İİK 71/2 maddesi yollaması ile İİK 33/a maddesi gereğince davacı borçlular yönünden İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takipte icranın geri bırakılmasına karar verdiğini, davalıların zamanaşımı itirazını ileri sürerek takiplerin durmasına sebep olduğunu, … A.Ş.’nin, … A.Ş-… A.Ş. ve … A.Ş. olarak tam bölünmesi kararı alınıp, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 27.10.2016 tarih 9185 sayısında yayınlandığını, 11.10.2016 tarihli tam bölünme planı sözleşmesinin 15. maddesi ile bölünen … A.Ş.’nin, taraf olduğu dava, icra takipleri ve şüpheli alacakların … A.Ş.’ne devir ve temlik edildiğini, taraflar arasında imzalanan faktoring sözleşmesi gereği davalıların müvekkili şirkete 310.000,00-TL borçları bulunduğundan, alacaklarının hesap kat ihtarı tarihi olan 04.10.2014 tarihinden işleyecek ticari faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; 6102 sayılı TTK’nun 5/A maddesine göre, TTK’nın 4. maddesinde belirtilen tüm ticari davalar ile diğer özel kanunlarda yer alan ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesi ve eklerinde arabuluculuk tutanağının ve bu yönde herhangi bir beyanın bulunmadığını, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerektiğini, bölünme sebebiyle faaliyet izni sona eren dava dışı … A. Ş.’nin faktoring sözleşmesinden kaynaklanan alacaklarının davacı şirkete geçmesinin ve davacı şirketin faktoring sözleşmesine dayanmasına yasal olanak bulunmadığını, davacı tarafın alacağına dair taleplerinin 5 yıllık zamanaşımına tabi olup, dava konusu sözleşmenin temelini teşkil eden faturanın diğer davalı … Ltd. Şti. ile dava dışı …Ltd. Şti arasındaki eser sözleşmesinden kaynaklandığını, bu sözleşmeyi temel alan Factoring sözleşmesinin kat tarihinden itibaren yaklaşık 8 yıl geçtiğinden, zamanaşımı itirazları olduğunu, müvekkili davalı …’nın faktoring sözleşmesinde müteselsil kefil olma iradesi oluşmadığını, faktoring sözleşmesinde yer alan genel işlem şartları ve müşterek müteselsil kefilin sorumlulukları, anlamları, aleyhine doğurabileceği sonuçlar hakkında bilgilendirilmediğini, davacı taraf, temel ilişkinin borçlusu durumundaki …Ltd. Şti’ne karşı herhangi bir hukuki girişimde bulunmadan doğrudan kefil konumundaki müvekkili ve temlik eden diğer davalı aleyhine işlemlere girişmesinin yasal düzenlemeye aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere dosyadaki alacak kalemleri arasında açık rakamsal farklılıklar bulunduğunu, davacı tarafın faiz ve faiz başlangıç talebinin usule açıkça aykırı olduğunu, haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davanın, Faktoring Sözleşmesinden kaynaklı alacak talebine ilişkin olduğu, 7155 sayılı Kanun’un 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5’inci maddesinden sonra gelmek üzere eklenen; “Madde 5/A – (1) Bu kanunun 4’üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, dava konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. 6235 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 3/1. fıkrasına eklenen cümle ile, “Dava şartı olarak arabuluculuk, Madde 18/A – (1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır. (2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılmadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” şeklinde düzenlendiği, 6100 sayılı HMK’nın dava şartlarının İncelenmesi başlığını taşıyan 115. Maddesi “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.” şeklinde düzenlendiği, Dava şartlarının, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve karar verilebilmesi için varlığı veya yokluğu mutlaka gerekli olan şartlar olduğu, Arabuluculuğa başvuru yapılıp arabuluculuk görüşmelerinden sonuç alınamadığına dair son tutanağın dava açılırken dosyaya ibrazı dava şartı olarak düzenlendiğinden, dava devam ederken bu eksikliğin fark edilmesi neticesinde giderilmesinin mümkün olmadığı, arabuluculuk sürecinin dava açılmadan önce başlatılması ve tamamlanması gerektiği, arabuluculuk dava şartı noksanının dava derdest iken giderilmesi hukuken ve mantıken mümkün olmamakla HMK’nın 115/3. maddesi kapsamında davacıya dava şartı noksanını gidermek üzere süre verilmesinin mümkün olmadığı, Bu düzenlemeler ışığında; davanın, 7155 sayılı Kanun’un 26. maddesinde belirtilen yürürlük tarihi olan 01.01.2019 tarihinden sonra açıldığı, dava tazminat davası olduğundan, zorunlu arabuluculuk kapsamında olduğu ve davacının arabuluculuğa başvurmadan doğrudan dava açtığı anlaşılmakla, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun m.18/A-f.2 hükmü gereğince davanın dava şartı yokluğu sebebi ile usulden” reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Davanın, davalı Tasfiye Halinde … Limited Şirketi yönünden, İİK 33A-2 maddesine dayalı olarak olarak açılmış alacak davası, Davalılardan … yönünden ise 17/09/2014 tarih, … numaralı genel faktoring sözleşmesindeki müteselsil kefaleti sebebiyle sorumluluğunun bulunup bulunmadığının T.B.K. 584 v.d. maddelerine istinaden tartışılacağı ve bu kanunlarda da arabuluculuğun dava şartı olmadığı, davanın taraflarının tacir olması ve ihtilafın ticaret mahkemesinde görülmesinin davayı ticari dava haline getirmeyeceği, mahkemenin bu konuda yanıldığı ve hukuka aykırı hüküm tesis ettiğini, 2-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7/2. maddesi gereğince; konusu para veya para ile değerlendirilmesi mümkün bulunan bir şey olan davanın dava şartlarından birinin bulunmaması sebebiyle usulden reddine ilişkin kararda, vekalet ücretinin nispi tarifeye göre takdir edileceğini, ancak, bu nispi vekalet ücret miktarının, maktu vekalet ücretini geçemeyeceğini, (Yargıtay HGK Esas: 2013/385 Karar: 2014/100 sayılı kararı) izah edilen sebeplerle mahkeme kararının kaldırılmasını, talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Karar aleyhine davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. 1-6102 sayılı T.T.K.’nun 4/1.maddesinde; “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları (Ek ibare : 6335 – 26.6.2012 / m.1) “ve çekişmesiz yargı işleri” ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu kanunda düzenlenen hususlardan doğan davalar, f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava (Ek ibare : 6335 – 26.6.2012 / m.1) ..sayılır.” düzenlemesi ile ticari dava olarak tanımlanmıştır. Davacı ve davalılardan Tasfiye Halinde … Ltd. Şti. tacir olduğundan, faktoring sözleşmesi tacir olan tarafların işletmelerine ilişkin olarak düzenlendiğinden, dava konusu alacak faktoring sözleşmesinden doğduğundan, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olduğu için, 6100 Sayılı TTK’nun 4/1. maddesindeki “her iki tacir olması” ve “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davası” olma koşulu gerçekleştiği gibi, faktorign sözleşmesi finans sağlama sözleşmesi olup, davacı … Anonim Şirketi’nin halefi olan, … A.Ş. bir finans şirketi olduğundan, maddenin (f) bendinde belirtilen “finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava (Ek ibare: 6335 – 26.6.2012 / m.1)…sayılır.” tanımı kapsamında kaldığı tespit edildiğinden, görülmekte olan ticari davadır. 7155 sayılı Kanun’un 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5’inci maddesinden sonra gelmek üzere eklenen; “Madde 5/A-(1) Bu kanunun 4’üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, dava konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Dava 03/08/2021 tarihinde, 7155 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi olan 01.01.2019 tarihinden sonra açılmıştır. Görülmekte olan dava, alacak davası olup, zorunlu arabuluculuk kapsamında olduğu ve davacının arabuluculuğa başvurmadan dava açtığı sabit olduğundan, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun m.18/A-f.2 hükmü gereğince davanın dava şartı yokluğu sebebi ile usulden reddine karar verilmesinde usule aykırılık bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7. maddesinde “Görevsizlik, yetkisizlik, dava ön şartlarının yokluğu veya husumet sebebiyle davanın reddinde, davanın nakli ve açılmamış sayılmasında ücret” başlığını taşıyan maddenin 2. fıkrasında “davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet sebebiyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur” düzenlemesi mevcuttur. Taraflar arasındaki dava malvarlığına ilişkin olup, para ile ölçülebildiğinden, davalı yararına takdir edilecek vekalet ücretinin, tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı (davanın görüldüğü mahkemeye göre belirlenen maktu vekalet ücreti) miktarları geçmemek üzere üçüncü kısmına göre hükmedilmesi gerekir. Kararın verildiği 2022 yılı itibariyle yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin “İKİNCİ BÖLÜM” “Yargı yerleri İle İcra ve İflas Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olmayan veya Para İle Değerlendirilemeyen Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret” bölümünde Asliye Mahkemelerinde takip edilen davalar için belirlenen maktu vekalet ücreti 5.100,00 TL olup, mahkemece 5.100,00 TL ücrete karar verilmesi gerekirken, gerekçeli kararın 5 numaralı bendinde; “Karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’nin 6. maddesi uyarınca hesap ve takdir olunan 15.075,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine” karar verildiğinden, yasal düzenlemelere aykırı olduğundan, istinaf sebebinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. Davacı vekilinin istinaf talebinin ilk istinaf sebebi yönünden reddine, ikinci istinaf sebebi yönünden kabulüne, kabul edilen istinaf sebebi nazara alındığında yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince kaldırılarak, davanın dava şartı eksikliği sebebiyle usulden reddine, 5.100,00 TL maktu ücreti vekaletin davacıdan tahsiliyle davalı tarafa verilmesi yönünde yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile, 2- İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/02/2022 tarih, 2021/439 E., 2022/106 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden; 3- Davanın 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A, 6325 Sayılı Kanun’un 18/A-2, Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/2 ve 115/2 maddeleri gereğince DAVA ŞARTI YOKLUĞU SEBEBİ İLE USULDEN REDDİNE, 4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 4/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu harcın peşin alınan 5.294,03 TL’den mahsubu ile fazla alınan 5.213,33 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacı tarafa iadesine, 4/b-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4/c-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan, yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına 4/ç- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7. maddesine göre 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 4/d-Arabuluculuk ücreti olan 1.320,00TL davacı tarafından 09/05/2022 tarih ve … seri … sıra numaralı sayman mutemet alındısı ile ödendiğinden, bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına, 5- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 5/b-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 220,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 65,50 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 286,2 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 5/c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 07/06/2022