Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/881 E. 2022/945 K. 07.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/881
KARAR NO: 2022/945
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/03/2022
NUMARASI: 2022/171 E.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin dava dışı … ile kısa süreli evlikleri sırasında, güvene dayalı ve iradesi sakatlanarak imza kısmı dışındaki alanları boş olarak alınan senedin icra takiplerine konu edildiğini, olayla ilgili şikayet sebebiyle açılmış soruşturma bulunulduğunu, HMK’nın 209/I hükmü uyarınca, verilecek olan karar kesinleşinceye dek dava konusu tüm takiplerin teminatsız olarak tedbiren durdurulmasını, icra takibine konu yapılmayan miktar bakımından zamanaşımı ve esastan, icra takipleri bakımından esastan olmak üzere ve herhangi ad altında borcunun bulunmadığının İİK’nın 72. maddesi uyarınca tespitini, haksız ve hukuka aykırı olarak tahsil edilen 139.879,67TL’nin sebepsiz zenginleşme hükümleri kapsamında istirdadını, icra takiplerinin ve takiplere konu senedin iptalini, dava değerinin %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; “6100 sayılı yasanın 334. maddesi gereğine, kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirleceği, İhtiyati Tedbir Yönünden; 6100 sayılı yasanın 389 ve devam maddeleri gereğince, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebepler hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi halinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği, -Davacı vekilinin adli yardım talebinin kabulüne, -Nakden karşılığı verildiği yazılı bononun aksinin, yazılı delil veya istisnai ispatlardan olan ceza hükmü ile mümkün olmakla ve ayrıca HMK 209. maddenin somut uyuşmazlıkta uygulanma imkanı bulunmadığı, buna ilişkin görüşün daha sonra Yargıtay’ca değiştirildiği anlaşıldığından ve İİK uyarınca tedbir verilse dahi ancak icra veznesine yatırılan paranın ödenmemesi için verilebileceği takiplerin durdurulmasına karar verilemeyeceği anlaşıldığından davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme kararında yer alan ” …ceza hükmü ile mümkün olmakla ve ayrıca HMK 209. maddenin somut uyuşmazlıkta uygulanma imkanı bulunmadığı,…” şeklindeki gerekçenin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, HMK’nın “Yazı veya imza inkarının sonucu” başlıklı 209/I hükmünün “Adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar o senet herhangi bir işleme esas alınamaz.” şeklinde düzenlendiğini, Yargıtay CGK’nun, 19.12.2006 tarihli, 2006/6-192 E. 2006/311 K. Sayılı içtihadının; “…herhangi bir yasal işleme başvurmadan oldukça yüksek bedelli bir bononun iki yıl süreyle elde tutulup icraya konulması da ticari hayatın gerekleriyle bağdaşmadığı, sonradan ve eski tarihli olarak düzenleyip ciro ederek arkadaşı olan diğer sanık … aracılığı ile icra takibine koyduğu, toplanan delillere göre sahtecilik suçunun tüm unsurları itibariyle oluştuğu…” iddialarını tevsik ettiğini, Anılan hüküm ve yüksek yargı içtihatları doğrultusunda, dava dışı … tarafından, müvekkili hile ile yanıltmak suretiyle imzalatılan ve akabinde davalılar tarafından gerçeğe, müvekkilinin iradesine, hayatın olağan akışına ve hukuka aykırı olarak, resmi belgede sahtecilik suçunun unsurlarını taşıyacak şekilde doldurulan, bu denli yüksek meblağı yasal işleme başvurulmaksızın 2 yıldan fazla beklenilen senet dayanak gösterilerek başlatılan dava konusu icra takipleri kapsamında herhangi bir işlem yapılmasının, hukuken mümkün olmadığını, Bu sebeple; dava konusu icra takiplerinin, huzurdaki dosya kapsamındaki yargılama sonucunda verilecek olan karar kesinleşinceye dek, HMK’nın 209/I hükmü uyarınca teminatsız olarak tedbiren durdurulmasına karar verilmesi yönünde yerel mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini, (Yargıtay 19. HD’nin 17.05.2012 tarihli ve 2012/3644 E., 2012/8311 K. sayılı kararı, Yargıtay 19. HD’nin 29.05.2012 tarihli ve 2012/4155 E., 2012/9081 K. sayılı kararı) – Yargıtay 12. HDnin 08.10.2013 tarihli ve 2013/7855 E., 2013/16034 K. sayılı kararında; “… Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine başlanıldığı, örnek 10 numaralı ödeme emri tebliği üzerine borçlunun yasal sürede icra mahkemesine yaptığı başvuruda Ağır Ceza Mahkemesinde “Evrakta sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık” suçundan ceza davası açıldığını belirterek takibin durmasını talep ettiği anlaşılmıştır. … Ne var ki sahtelik iddiasının imza inkârı dışında bir sebebe dayanması durumu İcra ve İflas Kanununda özel bir düzenleme bulunmadığından sorunun çözümü için 6100 sayılı HMK’nun 209. maddesinin uygulanması gerekecektir… … ancak sahtelik iddiasının imza inkârı dışındaki bir sebebe dayanması halinde ise 6100 Sayılı HMK’nun 209/1. maddesinin amir hükmü gereği icra takibi olduğu yerde durur. Bunun için sahtelik iddiasının ileri sürüldüğü Cumhuriyet Savcılığı yada mahkemece ayrıca tedbir kararı verilmesi gerekmez.” şeklinde defalarca karar verildiğini, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’nin E. 2021/2133, K. 2021/2243, T. 27.12.2021 tarihli içtihadında, sahtecilik iddiası ile ilgili olarak inceleme ve değerlendirme yapılması gerektiği aksi durumun kararın kaldırılması sebebi olduğunun ifade edildiğini, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi’nin E. 2021/1245, K. 2021/1241, T. 3.11.2021 tarihli içtihadında, “…Ancak sahteciliğin soyut bir iddia olmaktan çıkarak somut delillere ulaşıldığı durumlarda HMK’nın 389, 209/1. ve 72/2. maddeleri birlikte değerlendirilerek takibin tedbiren durdurulması mümkündür. böyle bir senede dayanılarak başlatılan takibin dava sonuna kadar devam etmesi, bu davadan beklenen sonucu tamamen ortadan kaldırabilecektir. başka bir ifadeyle, telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilecektir. kaldı ki borçlu, sahte bir senedin varlığından çoğunlukla ödeme emrinin tebliği ile haberdar olmaktadır. bu durumda takipten önce menfi tespit davası açması zaten mümkün olmamaktadır. senedin sahteliğini işaret eden kuvvetli delillere rağmen, bu senedi üreten yada sahteliğini bilerek kullanan kişiyi, hmk’daki genel düzenlemeler dikkate alınmadan yalnızca İİK’nın 72/3 md.nin koruyuculuğundan yaralandırmak hakkaniyetli olmayacaktır. …” şeklinde olup sahteciliğe konu senetlerle ilgili icra takiplerinde takipten önce menfi tespit davası açılmasının imkansız olduğu, sahteciliğin icra takibiyle öğrenildiği ortada iken, sahteciliğin kuvvetli şüpheye dayandığını; 15.000.000TL alacağın tahsili için 2 yıl beklenilmesinin, beklenilmesine rağmen tamamının icra takibine konu edilmemesinin ticari ve normal hayatın akışına uygun olmadığını, müvekkilinin senedin düzenlendiği iddia edilen tarihlerde, sıklıkla hastane ziyaretlerinin bulunduğu, %82 oranında engelli olduğunu, bankalarda dahi bulunmayan 75.000 adet 200TL’lik banknotun nakden verildiğinin fiziken ve mantıken mümkün olmadığını, tüm bu sebeplerle; icra takiplerinin HMK 209/I. maddesi kapsamında durdurulması gerektiğini, aksi durumun telafisi imkansız zararlara sebebiyet vereceğini, izah edilen ve re’sen tespit edilecek sebeplerle ihtiyati tedbir talebinin reddine dair ara kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılarak HMK’nın 209/I hükmü uyarınca, huzurdaki davada verilecek olan karar kesinleşinceye dek dava konusu tüm takiplerin teminatsız olarak tedbiren durdurulmasına, karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; rızası sakatlanarak ve keşideci imza dışındaki unsurları boş olarak verilen senedin daha sonra doldurularak icra takiplerine konu edildiğinden, senetten ve takiplerden dolayı borçlu olmadığının tespitine, yargılama sonuna kadar takiplerin teminatsız olarak durdurulması yönündeki tedbir taleplerinin reddi yönündeki mahkeme kararının kaldırılmasına ilişkindir. Mahkemece; Nakden karşılığı verildiği yazılı bononun aksinin yazılı delil veya istisnai ispatlardan olan ceza hükmü ile mümkün olmakla ve ayrıca HMK 209. maddenin somut uyuşmazlıkta uygulanma imkanı bulunmadığı, buna ilişkin görüşün daha sonra Yargıtay’ca değiştirildiği anlaşıldığından ve İİK uyarınca tedbir verilse dahi ancak icra veznesine yatırılan paranın ödenmemesi için verilebileceği takiplerin durdurulmasına karar verilemeyeceği anlaşıldığından davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Karar aleyhine davacı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Dava ve takiplere konu senedin 26/03/2018 tanzim, 31/10/2018 vade tarihli, keşidecesi davacı …, lehtarı … olan 15.000.000,00 TL bedelli bono vasfında olduğu, lehtarın beyaz ciro ile bonoyu ciroladığı, Davacı aleyhine İstanbul … İcra Dairesi’nin … takip dosyasında 24/04/2021, İstanbul … İcra Dairesi’nin … takip dosyasında 22/03/2021 tarihinde … tarafından, İstanbul … İcra Dairesi’nin … takip dosyasında 30/11/2020 tarihinde, 1.000.000,00’ar TL için, İstanbul … İcra Dairesi’nin … takip dosyasında 18/01/2021 tarihinde 5.000.000,00 TL için … tarafından davalı hakkında kambiyo senetlerine mahsus yolla takip başlatıldığı, davacının 15/03/2022 tarihinde , … ve … aleyhine mevcut davayı açtığı tespit edilmiştir. 2004 Sayılı İİK’nın 72. maddesinin 1. ve 2. fıkrası ile 3. fıkrasının ilk cümlesi; “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında, ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” HMK 209. maddesi; “Adi bir senetteki yazı veya imza inkar edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz” şeklinde düzenlenmiştir. HMK tüm davalara ilişkin tedbir usulünü düzenleyen genel bir yasa olup, İİK ise, takip hukukundan doğan ihtilaflara ilişkin özel bir yasadır. Hukukun genel kuralı uyarınca, ihtilafa ilişkin özel yasa mevcut ise genel nitelikteki HMK’nın tedbire ilişkin hükümleri uygulanmaz. Tedbir isteyen taraf, İstanbul … İcra Dairesi’nin …, İstanbul … İcra Dairesi’nin …, İstanbul … İcra Dairesi’nin …, İstanbul … İcra Dairesi’nin … takip sayılı dosyaları ile icra takibi başlatıldıktan sonra takiplerin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasını talep ettiğinden, talebi takip hukukuna ilişkin olduğundan, uygulanması gereken İİK’nun ilgili hükümleridir. Keşidecinin imza inkarı olmadığı taktirde olaya HMK 209. madde hükmü uygulanmaz. HMK 209. maddesinde adi senede ilişkin düzenleme mevcut olup, takip konusu çek kambiyo vasfına sahip olduğu için de 209. maddenin davada uygulanması mümkün değildir (Yargıtay 11.HD’nin 03/02/2014 tarihli 2014/445-1840 E – K sayılı karar). Dava, icra katibinden sonra açılan menfi tespit davası olduğundan, İİK 72/3. maddesindeki özel düzenlemeye göre, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında tedbir istenmesi halinde, ancak takip konusu borcun icra dosyasına depo edilmesi ve mahkemece %15’ten az olmamak üzere taktir edilecek teminatın dava dosyasına yatırılması karşılığında icra veznesine yatırılan paranın dava sonuna kadar alacaklıya ödenmemesi için tedbir verilebileceğinden, icra takibinin durdurulmasına karar verilemeyeceğinden, ilk derece mahkemesinin tedbir talebinin reddine ilişkin 17/03/2022 tarihli ara kararı yasal düzenlemelere uygun olduğundan, davacı vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin tarih ve 2022/171 E. Sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının davacıdan tahsiliyle hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Talep eden tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Talep eden tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 07/06/2022