Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/860 E. 2022/929 K. 07.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/860
KARAR NO: 2022/929
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/12/2021
NUMARASI: 2021/533 E. – 2021/462 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, … Tic. Ltd. Şti.’nin sahibi ve müdürü olduğunu, şirketle ilgili tüm işlerin yürütülmesi adına … isimli kişiye genel vekaletname verdiğini, şirketin sevk ve idaresinin tamamen … tarafından yapıldığını, davalı şirket ile ticari işlemler yapıldığını, bu işlemler sonucunda da sözleşme ve senetler imzalandığını, iki firma arasındaki ticari bağ ve işlemler sonucunda …’un, şirket nam ve hesabına 20.05.2020 vade tarihli ve 625.000 TL bedelli teminat senedini şirket kaşesiyle birlikte imzalayarak davalı şirkete teslim ettiğini, senette borçlu olarak yalnızca … İnşaat şirketinin yer aldığını, senet üzerinde müvekkilinin ismi bulunmadığı gibi senedi imzalayanın da müvekkili olmadığını, ancak ilgili senetten dolayı müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını, icra memurunun fahiş hatası sonucunda vaki takibe müvekkilinin taraf olarak eklendiğini, müvekkili banka hesaplarına haciz işlemi uygulanması sebebiyle müvekkilinin bir çok zorlukla karşı karşıya kaldığını, maaş hesabı üzerine konulan haciz neticesinde şu ana kadar 20.000 TL’yi bulan miktar üzerine haciz işlemi uygulandığını beyanla, dava konusu icra takibinde müvekkilini borçla bağıtlayabilecek herhangi bir veri, yazı, bilgi bulunmadığından, senet üzerindeki imzaların da şirketi vekaleten temsil eden …’un eli ürünü olduğu göz önüne alınarak, öncelikli olarak tensip incelemesiyle birlikte takibin dava sonuçlanıncaya kadar tedbiren durdurulmasına, akabinde yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde, senet üzerindeki imzaların müvekkili eli ürünü olmadığı da irdelenerek müvekkilinin davalı şirkete borçlu olmadığının tespiti ile, müvekkili adına açılan takibin kendi adına olan kısmının iptaline karar verilmesini, dava sonuçlanıncaya kadar haczedilen ve davalı şirkete ödenen miktarın da istirdadına, davalı şirket aleyhine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, menfi tespitine veya istirdadına karar verilen alacağa dava tarihinden itibaren ticari faiz yürütülmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle, Davacının, davalı şirkete gelip kira sözleşmesi imzaladığını, yine … Tic. Ltd. Şti.’nin yetkili temsilcisi olduğunu belirterek senet düzenlediğini ve avalist olduğunu, kiralanan iskele malzemelerinin … şirketine teslim edildiğini, sevk irsaliyesi düzenlendiğini, bir miktar kira borcunun … tarafından ödendiğini, ancak bakiye kira borçlarının ödenmediğini ve kiralanan iskelelerin de yıllardır iade edilmediğini, borçların ödenmemesi üzerine sözleşmenin feshi ve iskelelerin iadesi için … şirketine çekilen ihtarın şirket yerinde olmadığı için iade olduğunu, icra dairesinin haciz uygulamasında şirketin yerinde bulunamadığını ve bu sebeple İst. Anadolu 25. İcra Ceza Mahkemesi’nin 2021/39 esas sayılı dosyasında ticareti terk davasının açıldığını, 12.000 m2 iskele kiralanıp bir daha iade edilmediği ve nerede olduğu belli olmadığı için güveni ihmal(kötüye kullanma olacak)suçundan İst. Anadolu CBS’nin 2020/203982 sor. Sayılı dosyasında suç duyurusunda bulunulduğunu, davacının önce İst. Anadolu 20. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2020/488 esas sayılı dosyasında takibin ve ödeme emrinin iptali için dava açtıklarını, bu dosyada davacı vekilinin davacı …’un imzasının kendisine ait olmadığını belirtmeden, sadece usulen aval olarak kişi TC ad soyad eksik olduğu için sorumlu olmadığından bahisle … yönünden takibin ve ödeme emrinin iptalini talep ettiğini, dava reddedilince davanın istinaf edilmediğini ve işbu davanın açıldığını, davacı tarafın …’un, …’un vekili olduğuna dair vekaletnameyi henüz sunmadıklarını, eğer imza …’a aitse …’un neden vekaletini sunmadığını veya kira sözleşmesine veya senede vekaleten ibaresini düşmediğini, …, … ve …’un iştirak halinde bu süreci yönettiklerini, üçüncün de isticvabını ve tanık olarak dinlenmesini talep ettiklerini, yine bu kişilerin aralarındaki havale/eft tüm işlemlerin celbini talep ettiklerini, ödeme emrinin davacıya 16.8.2021 tarihinde tebliğ edildiğini, yasal süresi geçtikten sonra itiraz etmeyen davacı borçlunun hakkındaki takip kesinleştiğinden sonra açılan bu davanın usulden reddini talep ettiklerini, …’un, … şirketinin yetkili temsilcisi olduğunu, davacının davacının İst. Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında imza inkarında bulunmadığını, davacının kira sözleşmesi uyarınca … şirketi yetkilisi olarak kira malzemelerini teslim aldığını, bu sebeple ticari işlemlerden haberdar olduğunu, tüm bu sebeplerle hakkın kötüye kullanılması teşkil etmesi sebebiyle davanın ve ihtiyati tedbir taleplerinin reddine, davanın yasal süresi geçtikten sonra açılması sebebiyle reddine, davacı aval veren sıfatıyla borçtan şahsi sorumluluğu olduğundan davanın esastan reddine, kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “…HMK’nın 20. maddesi uyarınca mahkememizin görevsizliğine, görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğuna…” yönelik karar verilmiştir. Karar süresinde davalı vekilince istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Bononun en önemli özelliklerinden birinin sebepten soyut olması olduğunu, kıymetli evrakta mücerretlik ilkesi denilen bu ilke gereği, senette yer alan hak ile bu hakkın oluşumuna neden olan temel borç ilişkisi arasındaki bağ ortadan kalktığını, dosyaya konu bononun ne müvekkille davacı arasında akdedilmiş kira sözleşmesiyle ne de taraflar arasındaki diğer ticari işlerle bir ilgisi olmadığını, işbu dosyadaki bonoda, kıymetli evraka özgü bağımsız bir yargılama söz konusu olduğunu, bu sebeple de Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevli olmadığını, -Taraflar arasında bir çok ticari ilişki mevcut olduğunu, bu ilişki çerçevesinde kira sözleşmesi imzalandığı gibi, senet de imzalandığını ancak senedin asla teminat senedi olmadığını, bono üzerinde açıkça teminat senedi olduğuna ilişkin bir ibare olmadığını taraflar arasındaki sözleşmede de işbu senedin teminat senedi olduğuna yönelik kesin bir atıf da olmadığını, somut olayda görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülüp karar bağlanması gerektiğini görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Öncelikli uyuşmazlık; davaya bakmaya görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu hususunda toplanmaktadır. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nın 4/1-a. maddesinde, Sulh Hukuk Mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; kiralanan taşınmazların, 09/06/1932 tarihli ve 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanun’una göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları görürler, hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda uyuşmazlık, taraflar arasındaki kira sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davalı taraf cevap dilekçesindeki beyanı ile taraflar arasındaki kira ilişkisi sebebiyle senedin düzenlendiği iddiasını ikrar etmiş olup bu durumda eldeki davada Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu görülmektedir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır. Açıklanan hususlar gereğince dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/12/2021 tarih ve 2021/533 E., 2021/462 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı davalı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-g. maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 07/06/2022