Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/86
KARAR NO: 2022/121
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/11/2021
NUMARASI: 2021/715 E. – 2021/1038 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/01/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili aleyhine zaman aşımına uğramış bono için Bakırköy … İcra Dairesi … Esas dosyasından icra takibi yapıldığını, müvekkilinin bu bonoda borçlu sıfatı olmadığını, takip dayanağı bono incelendiğinde müvekkilin ismi olmadığını, … şirketinin borçlu olduğunu ancak müvekkili aleyhine icra takibi yapıldığını, ismi yazsa bile bu bonoya dayanılarak takip yapılamayacağını, zira senedin tanzim tarihi olan 10.08.2011 tarihinde müvekkili ve alacaklı arasında herhangi bir borç ilişkisi olmadığını, zaten 3 yıllık zamanaşımı süresinin de dolduğunu, vadeden itibaren 8 sene sonra senedin takibe konulmasının da manidar olduğunu, zaman aşımı definde bulunduklarını, müvekkilinin itirazla birlikte takibi durdurduğunu ve dava açmakta hukuki menfaati bulunduğunu, davacının dava tarihi itibarıyla,- asıl alacak- takip tarihine kadar işlemiş faiz ve takipten dava tarihine kadar işlemiş faiz ve tahsil harcı ,vekalet ücreti ve masraflar toplamı olan 13.684,28 TL üzerinden Bakırköy … İcra Dairesi … Esas dosyasından borçlu olmadığının tespitine, davalının %20 den az olmamak üzere kötüniyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki iddialarının haksız ve hukuki mesnetten yoksun olduğunu, davacı tarafın kötü niyetli olarak dava dilekçesine davalı vekilini belirtmediğini, Bakırköy … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında takip konusu senedin ön yüzünde davacının imzasının bulunduğunu, davacının takip konusu senede çift imza attığını, davacının senedin ön yüzüne keşideci şirket dışında atmış olduğu ikinci imza aval hükmünde olduğunu, müvekkilinin davacı ile doğrudan bir alışverişi olmadığını, takip konusu bonoyu adi senet olarak işlem başlattığını, zaman aşımı TBK Mad. 146 ‘ya göre 10 yıl olduğunu, davanın reddine, davacının kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine, %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Uyuşmazlık konusu senedin vadesinin 20.10.2011 tarihi olduğu, icra takibinin ise 2019 yılında yapıldığı anlaşılmıştır. 6762 Sayılı TTK.’nun 614. maddesi uyarınca ”Aval veren kimse, kimin için taahhüt altına girmişse tıpkı onun gibi mesul olur.” Bu itibarla, avalist, lehine aval verilen hangi şartlar altında mesul tutuluyorsa,aynı şartlar altında mükellef olur. Zamanaşımı süreleri bakımından da durum aynı olup; poliçeyi kabul eden muhatap (bonoyu düzenleyen keşideci) lehine aval veren kimsenin borcu, TTK.’nun 661/l. maddesine göre üç yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Uyuşmazlık konusu senedin ön yüzünde çift imza bulunduğu, bu çift imzaların keşideci şirket yetkilisi … tarafından atıldığı, atılan ikinci imzanın aval hükmünde olduğu anlaşılmış, bu haliyle senedin vade tarihi ile takibe konulma tarihi arasındaki süre baz alındığında 3 yıllık sürenin dolması sebebiyle zaman aşımına uğradığı, buna bağlı olarak TTK’nın 614. maddesi uyarınca aval veren yönünden de 3 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğu, zaman aşımına uğrayan senetten kaynaklı avale takip yapılmasının mümkün olmadığı dikkate alınarak dava hakkında aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. Davalının takip yapmada kötü niyetinin ispatlanamaması sebebiyle davacının kötü niyet tazminatı talebi hakkında da aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile karar verildiği görülmüştür. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Dava konusu alacağa TBK çerçevesinde 10 yıllık zamanaşımı uygulanması gerekirken 3 yıllık zamanaşımı dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, dava konusu bononun 3 yıl geçmekle sadece kambiyo senedi olma vasfını kaybettiğini, söz konusu senedin ödeme tarihi üzerinden 3 yıl geçmekle söz konusu senet adi senet olarak icra takibine konu edildiğini, mahkemenin zamanaşımı sebebiyle davanın kabulüne karar vermesinin hukuka aykırı olduğunu, -Davacı taraf, adi senet olarak icra takibine konu edilen senede karşı süresi içerisinde itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, alacaklı tarafından dava açılması gerekirken, zaten duran icra takibi sebebiyle borçlu tarafında menfi tespit davası açmasında hukuki yarar bulunmadığını, açılacak olan itirazın iptali davasında da yapılacak yargılama, menfi tespit davasında yapılacak yargılama ile aynı olacağından hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olması sebebiyle kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davalının takibe konu ettiği senetlerde davacıların aval veren sıfatıyla sorumlu oldukları, TTK’nın 702 maddesi gereği aval veren kişinin kim için taahhüt altına girmişse onun gibi sorumlu olacağının düzenlendiği, zaman aşımına uğramış bonoda, kambiyo hukukundan kaynaklanan hakların yitirileceği, davacıların avalist olarak sorumlu olmadıkları gerekçesiyle davanın kabulüne, davacıların borçlu olmadığının tespitine, davacının tazminat isteminin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarınca geçerli bir bononun zamanışımına uğramış olması halinde adi senet vasfında olmayıp, yazılı delil başlangıcı sayılması gerekir.( Yargıtay 19. H. D. 2018/969 Esas, 2019/2390 Karar sayılı ilamı, Y. 19. H.D. 2016/15620 esas, 2018/448 Karar sayılı ilamı). Somut olayda davalı ile dava dışı keşideci arasında temel ilişki olup sebepsiz zenginleşme hükümlerinin olayda uygulama yeri yoktur. Sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca aval verenler hakkında zamanaşımına uğramış bono sebebiyle alacak isteminde bulunamayacağı gibi, bonoların zamanaşımına uğraması sebebiyle kambiyo hukukundan kaynaklanan hakların sona ermesi sebebiyle davalının avalist olarak sorumluluğu sona erdiğinden ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesi doğru olmuştur. Davalının takibe konu ettiği senetlerde davacının aval veren sıfatıyla sorumlu oldukları, TTK’nın 702 maddesi gereği aval veren kişinin kim için taahhüt altına girmişse onun gibi sorumlu olacağının düzenlendiği, zaman aşımına uğramış bonoda, kambiyo hukukundan kaynaklanan hakların yitirileceği, davacıların avalist olarak sorumlu olmadıkları gerekçesiyle davanın kabulüne verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı görülmüş ve istinaf isteminin reddi gerekmiştir. Borçlu, aslında borçlu olmadığı veya borçlu olmadığına inandığı bir borcu ödememek için, alacaklının takip yapmasını veya dava açmasını bekleyebilir. Bu durumda aleyhine başlatılan ilamsız icra takibine itiraz edebilir ve itiraz üzerine takip duracağından, alacaklı bu itirazı bertaraf ettirmek için harekete geçtiğinde, alacaklının itirazın iptali veya kaldırılması talebi üzerine, borçlu bu konudaki savunmalarını genel mahkemede veya icra mahkemesinde ileri sürebilecektir. Diğer hâlde borçlu, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunması hâlinde borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir (İİK. m. 72/2). Alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür (İİK. m. 72/3). Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açarak bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Davalı alacaklının her zaman alacağının tahsili için dava açma hakkı bulunduğundan davacının bu hukuki baskıdan kurtulmak amacıyla menfi tespit davası açmasında hukuki yararı bulunmaktadır. Takip hukukuna ilişkin takibin düşmesi veya kaldırılması dolayısıyla takibin kesinleşip kesinleşmemesi hukuki yarar bakımından sonucu etkilemez. Bu sebeple davalının bu konudaki istinaf isteminin reddi gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/11/2021 tarih ve 2021/715 E., 2021/1038 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 934,77 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 233,69 TL harcın mahsubu ile bakiye 701,08 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 20/01/2022