Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/859 E. 2022/1017 K. 14.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/859 Esas
KARAR NO: 2022/1017
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/11/2021
NUMARASI: 2020/102 E. – 2021/812 K.
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı dava dilekçesinde özetle; Haciz baskısı sebebiyle borçlu olmadığı İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esaslı dosyasında davalı vekili hesabına 17.500,00 TL ödemek zorunda kaldığını, bu paranın ödeme tarihinden itibaren işleyen ticari faiziyle birlikte istirdadına karar verilmesi için dava açmıştır. Davalı cevap dilekçesinde özetle; İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esaslı dosyasında … Limited Şirketi ve … aleyhine icra takibi yaptıklarını, …’in mallarına haciz konulması kararı alındığını (İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/1469 Değişik İş kararı ile), bu karar çerçevesinde talimatla Sakarya … İcra Dairesinin … Talimat dosyası ile … No:.. Adapazarı/Sakarya adresinde haciz işlemi yapılırken dava dışı çalışan … tarafından davalı … lehine istihkak iddiasının öne sürüldüğünü, buna itiraz etmeleri üzerine İstanbul 16. İcra Hukuk Mahkemesi 2019/1493 Esas – 2019/1261 Karar sayılı karar ile şirket çalışanının yapmış olduğu istihkak itirazının geçerli bir istihkak iddiası olamayacağını karar vermesi üzerine hacze devam için 26/12/2019 tarihinde aynı adrese gidildiğinde davacı …’in (üçüncü kişi olarak) dosya borcuna mahsuben ödeme yaptığını, borçlu ile birlikte hareket ettiğini, istirdat davasının şartlarının oluşmadığını, davacının aktif dava ehliyeti ve taraf sıfatı olmadığını, davacı ile dava konusu icra dosyasının asıl borçlusu arasında muvazaa ve organik bağ bulunduğunu, istihkak iddiasının ispatlanamadığından davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “…Dava konusu ilk hacizde dava dışı borçlu …’in soyadı ile benzer bir kısım belgeler icra memurunca tespit edilmiş ise de ikinci hacizdeki mülk sahibi …’nın beyanları ve çalışan …’ün haciz tutanağına yazılan açıklamaları ile …’in davacıdan önce iş bu iş yerinin kiracısı oluşu ile uyumlu beyanlar olması karşısında dava konusu iş yerinin resmi kayıtlarla davacıya ait olduğu kesin olduğundan davacı tarafın istihkak beyanlarına itibar edilmiş ve davacının haciz baskısı altında davalıya bu ödemeyi yaptığı ikinci haciz tutanağı ile de sabit olmuştur. İcra İflas Kanunu 89/5 maddesi gereği davacı gerek davalıdan gerek asıl borçlu …’ten bu paranın iadesini talep edebilir. Bu sebeple davanın kabulü yoluna gidilmiştir. Davacı bu parayı öderken ihtirazı kayıt düştüğünden bu tarih itibarıyla davalı taraf temerrüte düştüğü varsayıldığından temerrüt tarihi olan ödeme gününden itibaren taraflar tacir olması sebebiyle ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir. İlk derece mahkemesinin 28/02/2022 tarihli ek kararıyla; “Mahkememizce davalı vekiline HMK 344 maddesi gereğince tebliğden itibaren 1 haftalık kesin süre içerisinde 239,56 TL istinaf nispi karar harcını dosyaya ikmal etmesi, aksi taktirde istinaf talebinden vazgeçmiş sayılacağı meşruhatlı davetiye gönderildiği, davetiyenin davalı vekiline 26.12.2021 tarihinde tebliğ edildiği, mahkememizce verilen kesin süreye rağmen eksik istinaf harcı ile istinaf gider avansının dosyaya ikmal edilmediği anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurusundan vazgeçmiş sayılmasına” karar verilmiştir. Davalı vekili ek karara yönelik istinaf dilekçesinde özetle; -Mahkeme dosyasının 23.11.2021 tarihli kararı taraflarına tebliğ edilmeden önce 17.12.2021 tarihinde istinaf edildiğini, istinaf harç ve masrafları aynı tarihte taraflarınca dosyaya depo edildiğini, sonrasında kararın 21.12.2021 tarihinde taraflarına gönderildiğini, akabinde taraflarına tebliğ edilen 28.02.2022 tarihli ek karar ile istinaf kanun yoluna başvurudan vazgeçmiş sayıldıklarına karar verildiğini, söz konusu ek kararın hatalı olup kaldırılması gerektiğini, tebligat üzerine yazılan ve hâkimin sicil numarası, imzası ve mahkeme mührünü taşımayan açıklamalar, yasanın aradığı yönteme uygun kabul edilemeyeceği gibi, hâkim tarafından verildiğinin kabulüne de olanak olmadığını, Taraflarına 26.12.2021 tarihinde tebliğ edilen tebligat incelendiğinde içeriğinde yalnızca gerekçeli kararın yer aldığını, harç tamamlamaya ilişkin usule uygun bir ihtarın tebligat içerisinde yer almadığını, Mahkemenin ek kararda belirtmiş olduğu ihtarın meşruhatlı davetiye değil tebligat zarfı olduğunu, Mahkemece harç tamamlamaya ilişkin beyanın tebligat zarfına derç edildiğini, oysa bu geçerli bir bildirim olmadığını, muhtıra vasfını haiz olmadığını, bu sebeple kesin süre içerisinde harcın tamamlanmadığı yönünde kararın hatalı olduğunu, ek karar hatalı olup kaldırılmasını, usule uygun istinaf başvurularının incelenmesini talep etmiştir. Davalı vekili tarafından sunulan istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilin alacağının tahsili amacıyla borçlular … Ticaret Limited Şirketi Ve … aleyhine İstanbul … icra Müdürlüğü … Esas dosyası ile takibe geçildiğini, borçlu …’in menkul, gayrimenkul malları ile hak ve alacaklarının haczi ve muhafazası için 19.11.2019 tarihinde Sakarya … İcra Dairesi … Tal. sayılı dosyası ile … No:… Adapazarı Sakarya adresinde haciz işlemi gerçekleştirildiğini ve gerçekleştirilen haciz işlemi sırasında dava dışı … tarafından … lehine istihkak iddiasında bulunulduğunu, taraflarınca istihkak iddiasına itiraz edildiğini, İcra Müdürlüğünce dosyanın İİK m.97. mucibinde İcra Hukuk Mahkemesine gönderildiğini, İstanbul 16. İcra Hukuk Mahkemesi 2019/ 1493 E., 2019/1261 K. Sayılı kararı ile “Her ne kadar mahcuzlar hakkında istihkak iddiasında bulunulmuş ise de, şirket çalışanlarının istihkak iddiasında bulunduğu, dosya hakkında geçerli istihkak iddiası olmadığı anlaşılmakla dosyanın iadesine” karar verildiğini, İstanbul 16. İcra Hukuk Mahkemesi’nin söz konusu kararı üzerine 26.12.2019 tarihinde haciz ve muhafaza işlemleri gerçekleştirmek üzere aynı adrese gidildiğini, haciz mahallinde 3.kişi …’in dosya borcuna mahsuben ödeme yaptığını, …’in dosya borcuna istinaden yapmış olduğu bu ödemenin, borçlu ile birlikte hareket ettiğini açıkça gösterdiğini, sonrasında davacı tarafından İlk Derece Mahkemesi nezdinde istirdat davası açıldığını, ilk derece mahkemesinin taleple bağlılık ilkesini ihlal ettiğini, Davacı yanın davayı istirdat davası olarak açtığını, mahkemenin tensip zaptını istirdat davası olarak düzenlediğini ve davacının talep sonucu kısmında ödediği paranın istirdatını talep ettiğini, İlk derece mahkemesinin söz konusu kararının hukuka uygun olduğunun kabul edilmesi halinde her mahkemenin istirdat davası olarak 3. Kişi tarafından açılmış davayı m.89/5′ e dayanan geri alma davası olarak nitelendirilmesi gerektiği sonucu çıkacağını, tüm bu sebeplerden davanın 89/5 e göre açılmadığı kabul edilerek ilk derece mahkemesinin davayı davacının aktif husumet ehliyeti olmadığı için reddetmesi gerektiğini, taleple bağlılık ilkesini ihlal ederek ve davanın niteliğini değiştirerek davanın kabulüne karar vermiş olmasının açıkça hukuka aykırı olduğunu, -İlk Derece Mahkemesi, İcra Hukuk Mahkemesi görevine giren konuda üstelik bilirkişi incelemesi dahi yapmadan karar vererek davanın kabulü gerekçesini buna dayandırdığını, istihkak iddiası hakkında hüküm vermeye yetkili mahkemenin İcra Hukuk Mahkemeleri olduğunu, somut olayda haciz işlemi sırasında davacı şirket çalışanı tarafından istihkak iddiasında bulunulmuş olduğunu itiraz sonucunda İstanbul 16. İcra Hukuk Mahkemesi 2019/ 1493 E., 2019/1261 K. Sayılı kararı ile “Her ne kadar mahcuzlar hakkında istihkak iddiasında bulunulmuş ise de, şirket çalışanlarının istihkak iddiasında bulunduğu, dosya hakkında geçerli istihkak iddiası olmadığı anlaşılmakla dosyanın iadesine” karar verildiğini, İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi kanunen geçerli bir istihkak iddiası mevcut olmadığı halde istihkak iddiası varmışcasına kabul ederek davanın kabulü kararını bu gerekçeye dayandırdığını, haciz işleminin, takibe dayanak senet üzerinde yazılı adreste gerçekleşmiş olması, Ticaret sicil kayıtlarına göre borçlunun yetkilisi olduğu … Ticaret Limited Şirketi’nin güncel faaliyet adresinin haciz adresi ile aynı olması, Haciz mahallinde, borçluya ait olan ve hayatın olağan akışı içerisinde 3. kişilerde bulunmaması gereken niteliğe sahip evraklar bulunması, davalı …’e ait olan kaşe üzerinde bulunan adres ile haciz adresinin farklı olması dikkate alınarak …’in istihkak iddiasının kabul edilemeyeceğini, sunduğu belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi dahi yapılmadığını, -Somut olayda paranın icra takibi kesinleşmeden ödendiğini, icra takibi kesinleşmeden cebri icra tehdidinin mevcut olduğunun kabulünün hukuken imkansız olduğunu, istirdat davasının ancak borçlu tarafından açılabilen bir dava iken somut olayda 3. Kişi tarafından açıldığını, tüm bu sebeplerden ötürü dava şartı yokluğu ve aktif husumet ehliyetinin olmayışı sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmiş olması bu sebeple ilk derece mahkemesinin kararı haksız ve hukuka aykırı olduğunu kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Yargıtay kararlarına göre hukuki sebebin ve uygulanacak yasa maddesinin tespitinin hakimin görevine giren bir konu olduğunu, müvekkilinin , ticari itibarı için kendisine ait olmayan bir borcu dahi ödemek durumunda kaldığını, Davalı tarafın , icra dosyası borçlusu ve müvekkili arasındaki organik bağı ispat edemediğini, davacı vekili tarafından dava dilekçesinin sonuç kısmında iade yerine ”İstirdat” ifadesini kullanmasının, müvekkilden haksız ve kötü niyetli tahsil edilen paranın müvekkile iadesine engel olmaması gerektiğini istinaf isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Muhtıranın usulüne uygun olması için aşağıdaki hususlara dikkat edilmelidir: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2010/19-286 Esas – 2010/330 Karar sayılı kararında bir muhtıranın geçerli olması için gereken özellikler belirtilmiştir. Ayrıca 6100 Sayılı HMK’nın 344. maddede; istinaf harç ve giderlerinin eksik ödendiğinin anlaşılması halinde muhtıra gönderilerek kararı veren mahkeme tarafından bir haftalık kesin süre içinde harç ve giderin tamamlanması, aksi halde istinaf başvurusundan vazgeçmiş sayılacağı hususu istinaf edene yazılı olarak bildirilir. Verilen kesin süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, mahkemece istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilir. Bu kararın da istinaf edilmesi halinde 346. maddenin ikinci fıkrası hükmü kıyasen uygulanır. Mahkemece “istinaf harç ve giderlerinin tamamlanması için bir haftalık kesin süre” verilmesi ve ayrıca yazılı olarak “aksi halde istinaf kanun yoluna başvurmaktan vazgeçmiş sayılacağı hususunun” bildirilmesi gerekmektedir. Bu sebeple muhtırada Mahkeme Hakim veya Mahkeme Başkanı’nın sicili ve imzası bulunmalıdır.Muhtıra Hakim veya Mahkeme Başkanı tarafından imzalanmadan verilmişse, dolayısıyla da Hakim tarafından usulünce düzenlenmiş muhtıra yoksa geçerli bir bildirimin yapıldığından söz etmeye de olanak yoktur. Mahkeme Yazı İşleri Müdürü’nün veya Kalem personelinin istinaf harcı veya giderinin tamamlanması için istinaf edene süre vermesi veya tebligat zarfı üzerine ihtar/uyarı şeklinde yazılan ve Hâkim imzası taşımayan muhtıra usule aykırıdır, Mahkeme Yazı İşleri Müdürü’nün veya Kalem personelinin vermiş olduğu süre ya da tebligat zarfı üzerine ihtar/uyarı şeklinde yazılan ve Hâkim imzası taşımayan muhtıra üzerine istinaf harcını veya giderini ödememiş olan taraf, istinaf talebinden vazgeçmiş sayılamaz. Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre, muhtırada yapılması gereken işlemin ne olduğu açıkça ve ilgili tarafın yanılmasına neden olmayacak biçimde gösterilmeli; bu açıdan ikmal edilecek harç ya da giderin miktarı ve yatırılma merci ve süresi, bunun yapılmamasının sonuçları net biçimde açıklanmalıdır. Örneğin, “dosyaya yatırılması” şeklindeki ifade tarafın yanılmasına neden olabileceğinden, bu ifadeyi taşıyan muhtıra geçersiz olacaktır. Yatırma yerinin tereddüte yol açmayacak şekilde mahkeme veznesi olarak gösterilmesi gerekir. Bu yönü ile muhtıranın geçerli şartları taşımaktan uzak olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca her ne kadar süreden reddedilmiş ise de, usulüne uygun bir muhtıra olmadığından süre başlamayacağından, muhtıranın bu şekilde usulüne uygun olmadığının tespiti karşısında mahkemece “istinaf kanun yoluna başvurma talebinin, yapılmamış sayılmasına” şeklinde verilen ek karara karşı istinaf başvurusunun kabulüne ve ek kararın kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir. Davalının esasa yönelik istinaf başvurusunun incelenmesine gelince; Dava, davalı tarafından dava dışı şirket hakkında yürütülen icra takibinin kesinleşmesi üzerine; davacılara ait menkul malların haczi sebebiyle, davacılar tarafından icra takip dosyasına yapılan ödemeden dolayı davalıya borçlu olmadığının tespiti ve yapılan ödemenin davalıdan istirdadı amacıyla açılmış Menfi Tespit davasıdır. Mahkemece yapılan yargılamada ise, davacı tarafından açılan davanın icra iflas kanununun 72. maddesine göre açılan, icra takibininden dolayı borçlu bulunulmadığına ve istirdat isteğine ilişkin olmadığı, borçlu bulunulmadığı halde haksız yere ödenen paranın istirdadı davası olduğu belirlenerek yargılama yürütülmüştür. İcra hukuk mahkemelerince verilen istihkak davalarına ilişkin kararların kesin hüküm oluşturur. Mahkemece istihkak iddiasına ilişkin İcra Hukuk Mahkemesi kararı dikkate alınmadan karar verilmiş olup, İcra Hukuk Mahkemesi kararı sebebiyle dava konusunun borçlu bulunmadığı halde haksız ödenen paranın iadesi istemli dava olmadığı, İcra Hukuk Mahkemesinin istihkaka ilişkin kararı kesinleşmiş ve takipte üçüncü kişi durumundaki davacıdan haczedilen malların takip borçlusuna ait olduğu sabit olmuş olmakla, bu durumda haciz baskısı altında ödeme yapan davacının yaptığı ödemenin haksız bir ödeme olmadığı ortaya çıkmıştır. Bu sebeple davanın İİK m.72 ‘ye göre açılan menfi tespit davası olduğu anlaşılmıştır. Davanın niteliğine göre; 3.kişi tarafından, yani davacılar tarafından icra dosyasına yapılan ödemeden dolayı istirdat ve menfi tespit davasının icra takibinin borçlusu tarafından açılması gerekir. Bu tür davada, davacı sıfatı takip borçlusuna aittir. Takip konusu borç, 3.kişi tarafından, yani davacılar tarafından ödenmiş olsa bile davacı sıfatı asıl borçluya aittir. Çünkü, burada borçtan kurtulan takip borçlusudur. Borcu ödemiş olan 3.kişi, yani davacılar, takip alacaklısına karşı istirdat davası açamaz. İstirdat davasını sadece takip borçlusunun açabileceği, üçüncü şahıslar tarafından açılamayacağı, olayda haciz işlemine ilişkin istihkak davasının İcra Hukuk Mahkemesinde açılarak takibin devamına karar verilerek kesinleştiği bu sebeple tekrar açılamayacağı, ayrıca alacaklının alacağını tahsil etmesinden dolayı sebepsiz zenginleşmediği, başka bir anlatımla istirdat davası yönünden davacının aktif husumet, sebepsiz zenginleşme davası yönünden pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı, açıklanan sebeplerle davacıların takip borçlusuna ait borcun ödenmesinden dolayı menfi tespit ve istirdat davası açamayacaklarından, davanın aktif husumet yokluğu sebebiyle dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsiz ise de, bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği anlaşıldığından, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi yönünde karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/06/2018 tarih, 2016/837 E., 2018/737 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davacının davasının reddine dair yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, 3- Davacının davalı aleyhine açtığı işbu menfi tespit davasının aktif husumet yokluğu sebebiyle DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN USULDEN REDDİNE, 4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 4/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcının peşin alınan 298,86 TL’den mahsubu ile fazla alınan 218,16 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine, 4/b- Davacı tarafından ilk derece mahkemesince yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, 4/c- Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 4/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine 13/(1). maddesine göre, 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 5/b- İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 220,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 50,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 270,70 TL yargılama giderinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5/c- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 14/06/2022