Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/83 E. 2022/82 K. 11.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/83
KARAR NO: 2022/82
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/10/2021
NUMARASI: 2018/362 E. – 2021/677 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 11/01/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili adına babası … tarafından 2008 yılında bir işyeri açıldığını, müvekkilinin babası tarafından kendisi adına işyeri açıldığında henüz 18 yaşını yeni tamamlamış olduğunu, ticari bir bilgi ve tecrübesi olmayan bir kişi olduğunu, müvekkilinin ticaret hayatına erken yaşta başlamasını isteyen babasının adeta bir stajyer gibi kızını yanında eğitmek istemiş olduğunu, ancak, şirketin kuruluşundan dükkanın alınan malzemelerine ve satılan ürünlerine kadar neredeyse tüm işleri babası … tarafından yürütülmekte olduğunu, şirketin açılmasından kısa bir zaman sonra …’ın, çok ani bir şekilde kira artışı yapmak isteyen işyeri sahipleri ile tartışmaya başladığını, Karşılıklı tehditler nedeni ile müvekkilinin bir müddet işyerine gelmesini istemeyen babası olan …’ın bir gün baskına gelen işyeri sahipleri ile silahlı çatışmaya girdiğini ve birisini öldürüp diğerini yaralayarak cezaevine girdiğini, daha sonra müvekkilinin işyerinin, işyeri sahiplerince bir gecede boşaltılıp tüm eşyalarının sokağa atıldığını, bir kısım evraklarının ise kaybolduğunu, müvekkilinin babasının birisini öldürdüğü bu işyerine bir daha gidemediğini, komşulardan bazılarının bir kısım eşyaları ve dokümanları getirmesi ile bazı evraklardan haberdar olabildiğini, ancak, hangi toptancıya ne kadar borç var? Kimden ne kadar alacak var? gibi soruların cevabını bulmak ve bunu takip etmek imkanı ise hiç olmadığını, cezaevi kapılarını aşındıran müvekkilinin babasının içine düştüğü duruma üzülürken kendisi de karşılıksız çek keşide etmekten yargılanır hale geldiğini, hiçbir geliri olmadığını ve kime ne kadar çek verildiğini dahi bilmeyen ve hatırlayamayan müvekkilinin perişan olduğunu, bu arada bir kısım çeklerin defterler arasından kaybolduğunu öğrendiğini, ama ne bir avukat tutacak parası nede bu davaları açacak bilgisi olmadığı için herhangi bir hukuki mücadelede de bulunamadığını, müvekkilimin babası …’ın 2016 yılında vefat ettiğini, davaya konu ettikleri bu icra takibi de keza müvekkilin ilgilenmeye fırsat bulamadığı, tecrübesizliği ve bilgi eksikliği nedeniyle de aleyhine sonuç doğuran takiplerden birisi olduğunu, takibe konu edilen çek, kambiyo evrakı niteliğini kaybetmiş bir evrak olduğunu, Zira, çek üzerinde bulunan imzanın müvekkiline ait olmadığını, davalı vekilince de bu husus bilindiği için takibin kambiyo usulü ile yapılmadığını, adi takip yoluyla takip başlatıldığını, ödeme emri müvekkile bizzat tebliğ edilmemiş, muhtara teslim edilmiş olduğu için de müvekkilinin işbu takipten haberdar olamadığını, bu kapsamda davaya konu çeki ilk kez incelediğinde çekte bulunan imzanın kesinlikle ve kesinlikle kendisine ait olmadığını ve hatta rahmetli babasının da imzası olmadığını müşahade ettiğini, İşbu nedenle maalesef hak düşürücü süreye tabi olduğu için istirdat iddiasında bulunamamakla birlikte halen derdest olan icra dosyasına herhangi bir borcunun bulunmadığının tespitini istemek zarureti hasıl olduğunu, müvekkilinin, davalının kendisi aleyhine 30/05/2009 tarih ve 3.330,00.TL bedelli 1 adet çeke dayalı olarak İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas numaralı ile yapılan takibin iptali ile davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Huzurdaki davanın konusunun … Bankası Etlik Şubsi …. numaralı 30.05.2009 keşide tarihli 3.800 TL bedelli çekten borçlu olunup olunmadığına ilişkin olduğunu, kambiyo hukukundan kaynaklanmakta olan bu davanın Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmesi gerekmekte olduğunu, bu nedenle de dava görevsiz mahkemede açılmış olduğunu, öncelikle davanın süresinde açılmadığını, takip tarihi ile davanın açılışı arasında yaklaşık 8 yıllık bir sürenin olduğunu, Müvekkilinin bir kısım alacağı dolayısıyla davacıdan … Bankası Etlik Şubesi … numaralı 30.05.2009 keşide tarihli 3.800 TL bedelli hamiline yazılı çeki aldığını, bahse konu çekin 01.06.2009 tarihinde bankaya ibraz edildiğinde karşılıksız kaydı düşülerek 470.00 TL lik bankaların ödemekle sorumlu oldukları miktarın ödendiğini, 25.03.2010 tarihinde çek için düzenlenen zamanaşımı süresi olan 6 aylık sürenin geçmiş olması sebebiyle kambiyo takibi açılamadığından ilamsız takibe konu edildiğini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince;”Dava, İİK m.72/3 kapsamında icra takibinden sonra açılmış menfi tespit davasıdır. Mahkememizce davalının çekin kendisinde olmadığı ve muhatap bankada olduğu beyan edilmiş olması nedeniyle imza incelemesi yapılmak üzere muhatap bankaya yazı yazılmış ve muhatap bankacada çek aslının arşivlerinde mevcut olmadığı bildirildiğinden imza incelemesinin yapılabilmesi için çek aslının temininin zorunlu olması ve davalı alacaklının inkar imzanın davacıya ait olduğunu ispat yükü altında olmasına rağmen çek aslının temin etmek suretiyle imza incelemesi yapılmasını sağlamadığı için ispat külfetini yerine getiremediğinden davanın kabulü ile, muhatap bankanın … Bankası, keşidecisi … ve hamiline olarak düzenlenen İstanbul – 30/05/2009 tarihli ve 3.800,00 TL miktarlı İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden başlatılan takibe konu alacak bakımından davacının borçlu olmadığının tespiti ile takibin davacı borçlu bakımından iptaline,” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Çek aslının sunulmamasında davalı müvekkiline izafe edilebilecek bir kusur olmadığını, çekin banka uhdesinde muhtevi olduğunu, Kanun maddesinde de açıkca belirtildiği üzere davalı müvekkili tarafından yapılan işlemlerde usuli olarak herhangi bir eksiklik olmadığını, çek aslının banka uhdesine alındığı için onaylı fotokopisi ile takip başlatıldığını, dolayısıyla temin edilememesinde müvekkile atfedilecek hiçbir kusur olmadığını, kusuru olmamasına rağmen müvekkil aleyhine hüküm kurulmasının hak ve hukuka aykırı olduğunu, 2-Her ne kadar çek aslı dosyaya sunulamamış ise de bu durumun tek başına davacıyı haklı çıkarmadığını, nitekim davacının da borçlu olmadığını, çekteki imzanın kendisine ait olmadığını ispatlayamadığını, bu durumda öncelikle davacının çek hesabı bulunan bankalara yazı yazılarak benzer imzayı taşıyan çeklerde ödeme yapılıp yapılmadığının araştırılması gerektiğini, ödemelerin varlığı halinde davacının iddialarının yersiz olduğunun anlaşılacağını, 3-Davacı borçlu tacir olduğu ve basiretli tacirlerin dava dilekçesinde dile getirilen olayların doğruluğu kabul edilse dahi, bu konuda bankalara bildirimde bulunmasını engelleyecek hiçbir gerekçenin olmadığını, yaklaşık 10 yıl beklendikten sonra mevcut davanın açılmasının hakkın kötüye kullanılması olduğunu, bu halde çekin aslına ulaşmalarının engellendiğini ve davacının kendi kusurundan hak elde ettiği, MK 2. Maddesinde düzenlenen; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” ilkesine aykırı davrandığını ve kendi kusurundan menfaat elde ettiğini,4-Davacı, tacir olduğundan ve tacirler basiretli iş insanı gibi davranmakla yükümlü olduğu halde, aksi yöndeki davranışından hak elde etmeye çalışmasının hukuka ve usule aykırı olduğunu, davacı, işyeri kendi adına ve tacir olmasına rağmen işlerin takibi ile ilgilenmediğini kendisinin de ikrar ettiğini, 5-Çek aslının davacı uhdesinde olduğunu, davacının çek aslını ibraz etmesi gerekmektedir. 6-Müvekkil aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi hukuka aykırı olduğunu belirterek, istinaf başvurusunun kabulü ile yerel mahkemenin 2018/362 E. 2021/677 K. Sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talebimiz doğrultusunda haksız davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, İİK m.72/3 kapsamında icra takibinden sonra açılmış menfi tespit davasıdır. Davacı vekili, davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden çeke dayalı olarak ilamsız yolla icra takibi başlatıldığını, fakat takip dayanağı bu çekteki imzanın müvekkiline ait olmadığını bu nedenle borçlu olmadığının tespitini talep etmiş, davalı vekili, öncelikle davanın süresinde açılmadığını, takip tarihi ile davanın açılışı arasında yaklaşık 8 yıllık bir sürenin olduğunu, müvekkilinin bir kısım alacağı dolayısıyla davacıdan … Bankası Etlik Şubsi … numaralı 30.05.2009 keşide tarihli 3.800 TL bedelli hamiline yazılı çeki aldığını, bahse konu çekin 01.06.2009 tarihinde bankaya ibraz edildiğinde karşılıksız kaydı düşülerek 470.00 TL lik bankaların ödemekle sorumlu oldukları miktarın ödendiğini, 25.03.2010 tarihinde çek için düzenlenen zamanaşımı süresi olan 6 aylık sürenin geçmiş olması sebebiyle kambiyo takibi açılamadığından ilamsız takibe konu edildiğini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekili yukarıdaki sebeplerle kararı istinaf etmiştir. 6100 Sayılı HMK’nun 341.maddesi uyarınca istinaf edilebilirlik sınırı, karar tarihi itibariyle 5.880,00 TL olup, somut dava değeri 4.064,06 TL’dir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekilince bu miktar yönünden istinaf başvurusunda bulunulmuş olmakla birlikte, başvuru istinaf kesinlik sınırının altında kaldığından 6100 Sayılı HMK’nın 341/2 ve 346/1 maddeleri gereğince davalı vekilinin istinaf dilekçesinin usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 341/4. maddesi delaletiyle 6100 Sayılı HMK’nun 352/1/b. maddesi gereğince USULDEN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının peşin alınan 69,40 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 11,30 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- 6100 Sayılı HMK’ nun 326/1 maddesi gereğince davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 4- 6100 Sayılı HMK’nun 330. maddesi gereğince inceleme duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- 6100 Sayılı HMK’ nun 333. maddesi gereğince peşin alınan ve harcanmayan gider avansının İlk Derece Mahkemesince iadesine 6- 6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı yasanın 30. maddesiyle değişik 359/3 maddesi gereğince kararın kesin olması nedeniyle ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, Dair, 6100 Sayılı HMK’nun 352/1-b. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda, 6100 Sayılı HMK’nun 362/1-a. maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.11/01/2022