Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/795 E. 2022/923 K. 07.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/795
KARAR NO: 2022/923
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 13/01/2022
NUMARASI: 2021/206 E. – 2022/3 K.
DAVANIN KONUSU: Yargılanmanın Yenilenmesi
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili yargılanmanın yenilenmesi talepli dilekçesinde özetle; Müvekkilleri tarafından davalı aleyhinde, Mahkememizin 2015/175 Esas sayılı dosyası ile “…” ve “…” ibareli markaların kurumsal kimlik ve ürün markası olarak kullanımına ilişkin fiillerin davalı adına tescilli markalardan doğan haklara tecavüz teşkil etmediğinin tespiti ve muarazanın önlenmesi talepli dava açıldığını, bu dosyanın yapılan yargılaması sonunda, 09/03/2017 Tarih, 2015/175 Esas ve 2017/56 Karar sayılı karar ile “Davacı tarafın dava konusu yaptığı marka ve emtialar yönünden davalıdan önceye dayalı bir üstün hakkı ispat edilemediğinden davacı tarafın dava konusu yaptığı marka ve emtialar yönünden davalıdan daha önceye dayalı bir üstün hakkı ispat edilemediğinden, tüm talepler yönünden ispat edilemeyen davanın reddine” karar verildiğini ve işbu kararın 25/11/2020 tarihinde kesinleştiğini, akabinde “…” markalarını tescil ettiren … A.Ş.’nin, noter tasdikli olarak tanzim olunmuş bir izin belgesinin ortaya çıktığını, 2005 yılı itibariyle “…” markasının TPE nezdinde de hak sahibi olan … A.Ş yetkilisi … tarafından ve Beyoğlu … Noterliği’nce düzenlenen muvafakatname adlı belgeye ulaşıldığını, bu belge incelendiğinde, davalı şirketin “…” markalarını devraldığı … A.Ş. şirketince anılan markaları devir etmeden önce noter onaylı olarak verilen muvafakatname başlıklı yazıda, açıkça “…” markalarının …’ın alt soyundan gelen ortaklarına kullanımı için kapsamlı bir onay içerdiğini, dolayısıyla bu belge kapsamında müvekkillerinin marka kullanımının hukuka uygun olduğunu ve markaya tecavüz oluşturmayacağını iddia ederek, Mahkememizin kesinleşen 09/03/2017 Tarih, 2015/175 Esas ve 2017/56 Karar sayılı kararının kaldırılarak, yargılamanın yeniden yapılmasını ve davalının … sayı ile tescilli “… “haricindeki “…” ve “…” marka tescil taleplerinin bütün sınıflar bakımından hükümsüzlüğünü, hükümsüzlük talebi kabul edilmemesi halinde ise müvekkillerinin “…” ve “…” ibareli markaları, ticari unvan, kurumsal kimlik ve ürün markası olarak kullanımının marka hakkına tecavüz etmediğinin tespiti ile muarazanın önlenmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacılardan … San.A.Ş.’nin 24/04/2014 Tarih ve 8556 Sayılı Ticaret Sicil Gazetesi kayıtlarına göre, diğer davacı … San.A.Ş ile birleştiğini, dolayısıyla bu tarihten sonra ilgili işletmenin tek başına bir tüzel kişilik sıfatı kalmadığını, hukuki anlamda var olmayan bu davacının yargılamanın iadesini istemekte hukuki yararının da kalmadığını, yargılamanın iadesi talebinin işlerlik kazanabilmesi için ortaya yeni ele geçirilmiş bir belge olması gerektiğini, bahsi geçen söz konusu belgenin hükmü etkileyecek bir nitelik taşımadığını, ilgili belgenin yetkisiz kişi tarafından imzalandığını, işlem yapılan dava dışı şirketin yönetim kurulu ve genel kurulları tarafından kabul edilmediğini ve yapıldığı tarihten itibaren yok hükmünde olduğunu savunarak, yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Davacı taraf Beyoğlu …Noterliği’nin 21/04/2005 Tarih ve … Yevmiye numaralı işlemi ile imza tasdiki yapılan muvafakatname başlıklı belgenin sonradan ele geçirildiğinden bahisle HMK’nın 375/1-ç. bendi uyarınca yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık bu belgenin HMK’nın 375/1-ç. bendi anlamında yargılamanın yenilenmesi sebebi olup olmadığı ve süresinde ibraz edilip edilmediği noktasındadır. HMK’nın 375/1-ç. bendi uyarınca ” Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan sebeplerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması” yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak kabul edilmiştir. Bu sebebe dayanılabilmesi için öncelikle bu belgenin “elde olmayan sebeplerle” yargılama sırasında ileri sürülmemiş olması gerekir. Hükümde yer alan, ” elde olmayan neden” ibaresi, tarafın elinden gelen her türlü gayreti göstermiş olmasına rağmen, belgeyi elde edememesi anlamındadır. Bu sebeple örneğin, belli bir makam nezdinde bulunan ve dava sırasında kolaylıkla temin edilebilecek olan bir belgenin, davanın bitmesinden sonra alınmış olması, yargılamanın yenilenmesi sebebi oluşturmaz. (Bakınız:Prof.Dr.Ejder Yılmaz Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi Sayfa 1601 ve devamı) Ayrıca yeni bulunan her belge, yargılamanın yenilenmesi için yeterli değildir. Yeni bulunan belgenin, hükmü etkileyecek nitelikte olması gerekir. Davacı tarafın dayandığı Beyoğlu …Noterliği’nin 21/04/2005 Tarih ve … Yevmiye numaralı işlemi ile imza tasdiki yapılan muvafakatname başlıklı belgenin tetkikinden, dava dışı … Anonim Şirketini temsilen … tarafından imzalandığı, … Anonim Şirketi adına olan markalar yönünden … alt soyundan gelen kişiler veya bu kişilerin ortağı olduğu şirketlere “…” markasını kullanılan muvafakate ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Dosyaya getirtilen ticaret sicil kayıtlarına göre …’ın imza tarihi itibariyle tek başına böyle bir tasarruf işleminde bulunmaya yetkisi olmadığı anlaşılmıştır. Kaldı ki, bu muvafakatname sicile tescil edilmemiş ve davacı tarafın iddiasına göre bugüne kadar kimsenin haberi olmamıştır. Davalı şirket dava konusu bir kısım markaları dava dışı … Sanayi Anonim Şirketi’nden usulünce devraldığı gibi bir kısmını da sonradan adına tescil ettirmiştir. Bahsi geçen …’ın öncesinde ve dava tarihi itibariyle davalı şirketi temsil ve ilzama yetkisi yoktur. Bu haliyle davacı tarafın dayandığı bu belge 6100 Sayılı HMK’nın 375/1-ç. bendi anlamında yargılamanın yenilenmesi sebebini oluşturacak, sonradan elde edilecek bir belge olarak kabulü mümkün görülmemiştir. Bu itibarla davacının davasının (yargılamanın iadesi talebinin) HMK 379/2 maddesi uyarınca esasa girilmeden reddine” karar verilmiştir. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Yargılamanın yenilenmesine konu muvafakatname belgesinin sonradan ele geçirildiğini, belgenin, 21.04.2005 tarihinde Beyoğlu …Noterliğinde belgenin tanzim edildiği tarihte … AŞ’nin ortağı ve yetkilisi olan … tarafından imzalandığını, müvekkilinin anılan belgeden haberdar olmasının mümkün olmadığını, cevap dilekçesinin 16.sayfasında davalı şirketin de Muvafakatnameyi çok yakın bir tarihte öğrendiğinin bizzat kendileri tarafından beyan edildiğini, dolayısıyla müvekkilinin de belgenin varlığını yeni öğrenmesinin olağan olduğunu, -Muvafakatnamenin sicile tescil edilmemiş olduğunun ifade edilmesi de belgenin varlığından müvekkili şirketin haberdar olamayacağının bir başka teyidi olduğunu, mahkemenin “Muvafakatnamenin sonradan elde edilecek bir belge olarak kabulü mümkün değildir” gerekçesine yer vererek taleplerini reddetmesinin hukuka, usul ve yasaya aykırı olduğunu, -Belgenin hükmü etkileyecek nitelikte olduğunu, … AŞ adına tanzim edilmiş Muvafakatname isimli belgenin içeriği incelendiğinde … markalarının, …’ın alt soyundan gelen ortaklarının gerçek kişi veya tüzel kişi olarak kullanımı hususunda açık ve kapsamlı bir onay iradesi içerdiğini, -Belgenin resmi senet niteliğine haiz olduğunu, belge Beyoğlu … Noterliğince düzenlendiğinden resmi senet niteliğine de sahip olduğunu, belgenin sahteliği hususunda verilmiş bir mahkeme kararı da bulunmadığını, bu hususların yargılamada hiç tartışılmadan HMK’nın 375/I-ç. bendi anlamında belge olmadığı değerlendirmesinin hatalı olduğunu, -Belgenin en azından yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğunu, Yerel Mahkemenin Muvafakatname isimli belgeyi imzalayan …ın öncesinde ve dava tarihi itibariyle davalı şirketi (… AŞ) temsil ve ilzam yetkisi olmadığı gerekçesiyle belgenin HMK’nın 375/I-ç. bendi anlamında belge olmadığı değerlendirmesinin hatalı olduğunu, işbu davanın davalısının … AŞ olduğunu ve sicil kayıtları ile sabit olduğu üzere, anılan şirketin diğer kardeş … … ve ailesi tarafından kurulduğunu, dolayısıyla … davalı şirketi temsil ve ilzam yetkisinin hiçbir zaman olmadığını, böyle bir iddia da bulunan tarafın da olmadığını, bir an için …’ın belgeyi düzenleyen … AŞ şirketini tek imza ile temsil ve ilzama yetkili olmadığı varsayılsa dahi belge mevcut niteliği itibariyle yazılı delil başlangıcı niteliğine haiz olduğunu, belgenin … AŞ adına temsil ve ilzam olunarak düzenlendiğini, -Davaya konu markaların … AŞ’den … AŞ’ye devir işlemlerinin hukuka aykırı olduğunu, Yerel Mahkeme, esasen bu davanın konusu olmadığı ve yargılamanın esasına dahi girilmediği halde kararında “davalı şirket bir kısım markaları dava dışı … AŞ’den usulünce devralmıştır” anlamındaki ifadesinin hatalı değerlendirme olduğunu, davalı şirketin de sahibi olan …, 10.01.2008 ve 14.05.2008 tarihinde … AŞ bünyesindeki TPE’ye tescil edilmiş … markalarını (o tarihte sadece 1/3 paydaş olduğu) … AŞ malvarlığından sembolik bedel ile çıkarıp, kendi ailesine ait … AŞ’ye devir amacıyla Marka Devir Sözleşmesi hazırlatmış bu sözleşmede markaları devreden … AŞ adına … münferit imza atmış, markaları devralan … AŞ adına ise söz konusu sözleşmeyi …’ın oğlu … ve …’ın eşi … imzalamıştır. Ne var ki bu marka devir işlemi o tarihte … AŞ’nin 2/3 çoğunluk hissesine sahip olan diğer ortakların ( … ve …) bilgisi haricinde, şirket çoğunluk hissedarlarından gizlice yapılmış olduğunu, bu konuda ne bir yönetim kurulu kararı ne de genel kurul kararı bulunduğunu, … AŞ veya … AŞ bu tarihe kadar söz konusu marka devir işlemlerine onay veren bir yönetim kurulu veya genel kurul kararı olduğunu hiçbir zaman ispatlayamadığını, bunun yerine anılan işlemin (çoğunluk hissedarlardan gizli biçimde … markalarının … AŞ’den … AŞ’ye devri) gerçekleştiği 2008 yılını takip eden genel kurullarda yönetim kurulunun ibra edilmiş olmasının, marka devir işleminin geçerli olduğunun ispatı olduğu savunmasında bulunduklarını, genel kurulun yönetim kurulunu ibra etmesinin, genel kurulda görüşülen hususlar için geçerli olduğunu, genel kurul tarafından bilinmeyen bir işlem için yönetim kurulu ilgili üyesini ibra etmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla …’ın gizlice yapılan (somut olayda marka devri) işlemler açısından ibra edilmediğini, -Yargılamanın yenilenmesine konu olan muvafakatnamenin 21.04.2005 tarihinde … AŞ tarafından verildiğini ve anılan tarihte Yönetim Kurulu üyeleri …, …, … …, … ile … olduğunu ve Muvafakatnamenin verildiği tarihi takip eden 29.03.2006 tarihli genel kurulda ibra edildiğini, dolayısıyla, … Markalarının … AŞ’den … AŞ’ye devri süreçleri ile “muvafakatname” belgesinin verilmesi süreçleri arasında fark olmadığını, Belgenin, kesinleşen kararın verilmesinden önce (21.04.2005 tarihinde) meydana getirildiğini, (b) Elde edilen belgenin hükmü etkileyecek nitelikte olduğunu, (c) Belgenin karar verildikten sonra elde edildiğini (d) Belge hükümden önce müvekkilce elde edilmeyen sebeplerle eline geçmediğini, İstinaf incelemesi neticesinde İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 13.01.2022 tarih ve 2021/206 Esas 2022/3 Karar sayılı kararının kaldırılarak, davanın esasına girilmesi yönünde karar ittihazına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; -Davacı inceleme talebinin YARGITAY ilgili hukuk dairesine gönderilmesi gerektiğini, ilgili usul kuralları ile kesin bir şekilde belirlendiği üzere somut ihtilafta yargılamanın iadesi talebini haklı gösterecek ve davanın esasına girilmesini gerektirecek ‘ hukuken geçerli bir belge’ bulunmadığını, ‘Muvafakatname’ incelendiğinde, altında imzası bulunan ve o tarihte … A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi olan …’ın 1. Derecede imza yetkilisi olduğu, yargılamanın yenilenmesi talebine konu ‘muvafakatname isimli belgenin’ dayanağı imza sirkülerinde, acıkca, söz konusu muvafakatname isimli belgeyi imzalayan o tarihdeki yönetim kurulu üyesi …’ ın bu tarz içerikte bir belge düzenlemekte tek başına imza yetkisinin olmadığını, söz konusu Muvafakatname isimli belgenin, yapıldığı tarihte, yetkisiz temsil hükümlerine göre düzenlenmiş, tek taraflı bir irade beyanı içerdiğini ve dava dışı … A.Ş’ nin genel kurulu tarafından da işleme geçerlilik verilmediğini, davacının da dosya kapsamında aksini ispat edemediğini, Anonim şirketlerde işlem yapma yetkisi açısından hem TTK, hem de, işlemin yapıldığı tarihte yürürlükte olan ETTK kapsamında kural çift imza kuralı olduğunu, tek başına bir yönetim kurulu üyesi imzası ile ve yetkisiz imza ile düzenlendiği anlaşılan belge ile yapılan işlem yetkisiz temsil hükümlerine tabi olduğunu, hukuken de yapıldığı andan beri geçersiz olduğunu, bu hususta mahkeme dosyasına taraflar arasında var olan marka hakkına aykırılığın giderilmesi ve zararların tazmini talepli Bakırköy 2. FSHHM’nin 2021/170 E sayılı dosyasında edinilen bilirkişi raporu sunulduğunu, söz konusu ‘muvafakatname’ isimli belgenin, davalı müvekkil aleyhine ileri sürülemeyeceğini, bu belgenin huzurdaki davanın tarafları ile ilgili olmadığını, Davacı markaların … AŞ’ den huzurdaki davanın davalısı … A.Ş’ye devrinin sembolik bedeller ile olduğunu, gizlice yapıldığını belirtildiğini ancak davacının tüm bu iddialarının gerçekçi olmadığını, huzurdaki dava ile ilgisi de olmadığını, 2008 yılında markaların müvekkile devir edildikten sonra, devrin bildirici şartı olan sicile tescil gerçekleştirildiğini ve davacı, hakim ortağı … ve tüm üçüncü kişilerin bilgisine bu devir işleminin açık hale geldiğini, artık bu aşamadan sonra, devrin geçersizliği iddiasında ne davacının hukuki menfaati olduğunu ( 2008 den beri durumdan haberdardır ve markaları devir alan ile devir eden işletmelerde davacı veya davacı hakim ortaklarının bir hakkı/payı/ortaklığı bulunmamaktadır), ne de bu hususun huzurdaki davanın konusu olduğunu, ilgili belgenin, yapıldığı andan itibaren yok hükmünde olduğunu ve hukuken geçerli olmadığını, davalı müvekkilin de 2011 yılından bu yana, davacı marka kullanımlarına ilişkin iradesi net bir şekilde ortada olduğunu, davacı da ihtilaf konusu markalara ilişkin 2011 yılından daha öncesine dayalı olarak, marka üzerinde kendisine üstün hak yaratacak, kullanım ile hak sahipliği kazandıracak bir hakkını ispat edemediğini, işlemin baştan batıl, geçersiz, yok hükmünde, olduğunu, öncelikle dosyanın inceleme konusunda görevli olduğuna inanılan Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi Başkanlığı’ na gönderilmesini, davacı istinaf incelemesi taleplerinin esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davalının talebi 6100 Sayılı HMK’nın 375/1-ç. maddesine dayalı yargılamanın yenilenmesi istemine ilişkindir. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca 6100 Sayılı HMK’nın 374. ve devamı maddelerinde düzenlenen yargılamanın iadesi davası, yargılamasının iadesi istenen önceki davadan ayrı, bağımsız bir davadır. Mahkemece yapılan yargılama neticesinde davalının yargılamanın iadesi talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde her ne kadar yargılamanın iadesi taleplerinin 6100 Sayılı HMK’nın 375. maddede de (h) bendinde belirtilen sebeplere dayandığını, yargılamanın iadesi şartının gerçekleştiğini ileri sürmüş ise de, Yargılamanın İadesi Sebepleri HMK’nın 375. maddesinde düzenlenmiştir. Bu sepeple aşağıdaki sebeplere dayanılarak yargılamanın iadesi talep edilebilir; a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması. b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması. c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması. ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan sebeplerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması. d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması. e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması. f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması. g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması. ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması. h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması. ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması. i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması, (Ek ibare: 7145 S.K. m.19; R.G: 25.7.2018) “veya karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre eldeki dosyaya baktığımızda 6100 Sayılı HMK’nın 375. maddesinde yargılamanın iadesi sebepleri tahdidi olarak sayılmış olup bu sebeplerin kıyas yolu ile genişletilmesi mümkün değildir. Her dava açıldığı tarihteki koşullara göre karara bağlanır. Yapılan incelemede; davacı vekilince yargılamanın yenilenmesine ilişkin dava dilekçesinde yargılamanın yenilenmesi sebepleri olarak; 6100 Sayılı HMK’nın 375. maddesinin “ç” bentlerinde belirtilen “yargılama sırasında aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan sebeplerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması, yine lehine karar verilen tarafın karara tesir edilen hileli bir davranışta bulunmuş olması” hallerinin belirtildiği, bu kapsamda madde metnine dayanılarak yargılamanın yenilenmesine karar verilebilmesi için yargılama sırasında iddia edilen belgenin mevcut olması ve bu belgenin kararın verilmesinden sonra elde edilmesi ayrıca bu yeni belgenin aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan sebeplerle ele geçirilememiş olması gerekir. Somut olayda, muvafakatnamenin davacı tarafın elinde olmayan sebeplerle ele geçirilememesi gibi bir durumun söz konusu olmadığı görüldüğünden mahkemece yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 13/01/2022 tarih ve 2021/206 E., 2022/3 K. sayılı kararına karşı davacılar vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı davacılar tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3- Davacılar tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 07/06/2022