Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/736 E. 2022/919 K. 07.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/736 Esas
KARAR NO: 2022/919
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/11/2021
NUMARASI: 2020/675 E. – 2021/735 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/06/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı … Tic. A.ş. LPG dağıtım Şirketi olarak faaliyet gösterdiğini, davalı bayi ile 21/10/2014 tarihinde bayilik sözleşmesi yaptığını, bu sözleşme kapsamında bayinin her yıl için 2000 ton alım yapma taahüdü olduğunu, bu sözleşmeye ek protokolün 3.2. md. hükmüne göre yerine getirilemeyen alım taahhüdünün 100 USD/ton cezai şart ödemesi gerektirdiğini belirtmektedir. Bayinin 21/10/2014-21/10/2015 tarihleri arasındaki bir yıllık sürede 524 ton alım yapabildiği iddia edilerek davalının, bakiye 1476 ton eksik alım için 147.600 USD cezai şart ödemesi gerektiği belirtilerek, uğradığı kar mahrumiyeti sebebiyle fazlaya ilişkin tüm talep ve dava hakları saklı kalmak üzere, davalıdan 10.000,00 TL kar mahrumiyeti ve 5.000 USD karşılığı cezai şart olmak üzere toplam 24.519,00 TL cezai şart alacağının davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Asgari mal alım taahhütnamesine aykırı hareket ettiği uyarınca 147.600 USD ceza-i şart alacağı olduğunu iddia etse de, bu hakkını taraflar arasında münakit ilk bayilik sözleşmesinin eki niteliğindeki 06/06/2012 tarihli Protokole dayalı olarak istendiği, taraflar arasında 21/10/2014 tarihinde yeniden Bayilik Sözleşmesi imzalandığını, 06/06/2012 tarihli Protokol’ün 21/10/2014 tarihli yeni Bayilik Sözleşmesi’nin de eki olarak kabul etmek ve buradaki taahhütleri ve ceza-i şartları dikkate almak hukuken mümkün olmadığını, 06/06/2012 tarihli LPG ile çalışan karayolu taşıtları için ikmal istasyonu bayilik sözleşmesine ek protokol’ün 21/10/2014 tarihli yeni Bayilik Sözleşmesi’nin eki olduğu yönünde herhangi bir hüküm ileri sürülmediği, taraflar arasındaki bayilik dikey ilişkisi 06.06.2012 tarihinde başladığı, davacının, davalının asgari mal alım taahhütnamesine aykırı hareket ettiği uyarınca ceza-i şart talep etme hakkı olduğunu iddia etse de taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin başladığı 06/06/2012 tarihinden 21/10/2015 tarihine kadar bu hakkını kullanmamış ve ihtirazi kayıt koymaksızın müvekkili ile yeni bayilik sözleşmesi imzalamış ve bu bayilik sözleşmesi kapsamında müvekkiline mal vermeye devam ettiğini, davacının böylelikle cezai şart istemeyeceği yönünde müvekkili nezdinde güven oluşturduğu, bu durum aynı zamanda davacı yanın cezai şart talebinden feragat anlamına da gelmekte olduğu sebeplerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Bilirkişi incelemesi ile Taraflar arasındaki ilişkinin 06.06.2012 tarihinde başladığı, davalının 21.10.2014 tarihinde EPDK’dan lisans aldığı ,davalıya 21.10.2014 tarihinden önce mal teslimi yapılmadığı, 21.10.2014 tarihi öncesi için davalıya ihtar çekilmediği, ihtirazi kayıt bildirilmediği, 21.10.2015 tarihinden 30.10.2015 tarihine kadar ihtarname çekilmediği ihtirazi kayıt konulmadan bu tarihler arası mal teslimine devam edildiği tespit edilmiş olup sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda, “ceza koşulu istenmeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşmuş olduğu , oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi sebebiyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davacı yanın dava dilekçesinin talep kısmında fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 10.000,00 TL Kar Mahrumiyeti + 5.000 USD ceza-i şart alacağının fiili ödeme tarihindeki TCMB’nin ABD Doları satış efektif değerinin Türk Lirası üzerinden karşılığının dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ettiğini, yabancı para alacağında vekalet ücretine ilişkin olarak Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin tahsiline karar verilen yabancı para alacağında karar tarihi itibariyle TC Merkez Bankası Efektif Satış Kuru üzerinden vekalet ücretine karar verilmesi gerektiğini, İDM’nin lehlerine takdir ettiği 4.080,00 TL vekalet ücretinin düzeltilerek 11.367.18 TL olarak onanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Hükme esas alınan bilirkişi raporunda müvekkili şirket tarafından davalı şirkete ilk satımın 22.10.2014 tarihinde gerçekleştirildiğini, davalı bayinin istasyonda Gayrı Sıhhi Müessese Açılma Ruhsatı alamaması sebebiyle taraflar arasındaki ticaret fiilen 2 yıl gecikmeli olarak 21/10/2014 tarihinden sonra başlayabildiğini, dolayısıyla işbu dava ile talep ettikleri alacaklarına konu dönemin 21/10/2014-21/10/2015 tarihleri arasındaki dönem olduğunu, davalarına konu taahhüt yılının 1. taahhüt yılı olduğunu, işbu davanın 1. taahhüt dönemi sonu olan 21/10/2015 tarihinden 9 gün sonra açıldığı olgusuyla birlikte değerlendirildiğinde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun aradığı çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi şartının gerçekleşmediğini, satış taahhüdü yerine getirilmese dahi sözleşmenin devam edeceği konusunda davalıda haklı bir güven oluşmasının, 9 günlük sürede mümkün olmayacağını, zira mal alım taahhüdü verilen 10 yılın yanında, dava hazırlığı ile geçen 9 günlük sürenin çok kısa bir süre olduğunu, taahhüt yılı bitiminden itibaren 7 iş günü içinde dava açan müvekkili şirket iradesinin, satış taahhüdü yerine getirilmese dahi davalıda sözleşmenin devam edeceği konusunda haklı bir güven oluşturmaya yönelik olmadığının da açıkça görüldüğünü, -21/10/2014 tarihine kadar Gayrı Sıhhi Müessese Açılma Ruhsatı alamayan ve LPG otogaz ikmaline başlanamayan davalıya karşı, dosyada mübrez 06.06.2012 tarihli “LPG İle Çalışan Karayolu Taşıtları İçin İkmal İstasyonu Bayilik Sözleşmesine Ek Protokoldür” başlıklı belgenin 3.1. Maddesi “bayi, işbu ek protokolün imzalanmasından sonra yapılacak ilk otogaz ikmal faturası tarihinden itibaren (on) yıl süre ile yukarıda anılan istasyonda LPG oto gaz satışı konusunda mutlak olarak … markası ve … amblemi altında satış yapmayı, LPG otogazı münhasıran …’dan satın almayı kabul ve taahhüt etmiş…” sebebiyle taraflar arasında akdedilen sözleşme gereği, her hangi bir çekince bildirilmediğini, 21/10/2014 tarihli bayilik sözleşmesinin 25. maddesinde “… Bayinin satış taahhüdü vermiş olması halinde bu taahhüt esas alınacaktır. Bayi, tarafların tacir olması, sözleşme konusu işin ticari bir iş niteliğinde olması sebebiyle taahhüt ettiği cezai şartın fahiş olmadığını ve tenkise tabi olmayacağını bildiğini kabul ve taahhüt etmiştir.” hükmünün taraflarca imza altına alındığını, tacir olan davalıya 21/10/2015 tarihinde mal tesliminden önce ve dava tarihi olan 30/10/2015 tarihine kadar ki 9 günlük sürede çekince bildirilmemesinin, müvekkili şirketin cezai şart hakkından feragat ettiği anlamına gelmeyeceğini, bu itibarla istinaf taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı vekilinin istinaf incelemesi: Somut olayda, davalının yıllık belli miktarda akaryakıt alım taahhüdünde bulunduğu, eksik alım yapması halinde cezai şart ödeyeceğinin öngörüldüğü, dava tarihine kadar geçen süreçte davalının yıllık taahhüdüne uygun alım yapmadığı, buna rağmen taraflarca sözleşmenin devam ettirildiği ve benimsendiği, davacı her ne kadar fiili alım tarihinin 2014 yılı içerisinde başladığını beyan etmiş ise de, Yerleşik Yargıtay uygulamaları dikkate alınarak her yıl sonunda bir önceki yıla dair ceza koşulunun istenebilmesi, takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce çekince (ihtirazi kayıt) bildirilmesi veya ihtar çekilmesine bağlı olup bunlar yapılmadan müteakip yılın ifası gerçekleşmişse artık bir önceki yıla ait ceza koşulu istenemeyeceğinin açık olması karşısında, davacının fiili olarak 2014 yılı içerisinde satışın başladığına ilişkin beyanının dinlenemeyeceği, 30.10.2015 tarihinde açılan davanın ihtar niteliğinde olduğu kabul edilse dahi yeni dönem başlangıcı olan 21.10.2015 tarihinden önce ihtar çekilmediği, yeni dönem başladıktan sonra dava açıldığı ve yeni dönem başlayıp, eski dönem kapanmadan 21.10.2015 tarihi öncesine dair ihtirazi kayıt koyulmadığı, çekilecek söz konusu ihtarnamenin yıllık alım yapılmaya başlanmadan gönderilmesi gerektiği, alım başladıktan sonra ihtarı göndermesinin sonuca etkisi olmayacağı anlaşılmakla ceza koşullarının talep edilemeyeceği bu sebeple davacının istinaf başvurusunun reddinin gerektiği anlaşılmıştır. Davalı vekilinin istinaf incelemesi: Davacının alacak talebi, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile TL cinsi hesap yönünden 10.000,00 TL ve USD hesap yönünden 5000,00 USD olup dava tarihindeki döviz kuruna göre dava değeri belirlenmiş ve bu rakam üzerinden harç yatırılmıştır. Davalı her ne kadar kısmi dava açmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğu iddiasında ise de, kısmi dava açma hakkının yasa ile tanınan bir hak olduğu, herkesin kısmi dava açma hakkının bulunduğu, dürüstlük kuralına aykırılık olarak değerlendirilemeyeceği bu yöndeki istinaf isteminin yerinde olmadığı ancak dava konusu alacağın bir kısmı yabancı para alacağına ilişkin olup mahkemece, hükümde tahsiline karar verilen yabancı para alacağının, karar tarihi itibariyle Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden Türk Lirası karşılığı esas alınarak davalı lehine toplam 8418,00 TL( 9,72 TL x5000 USD+10.000 TL) vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, bu kurala uyulmadan yapılan hesap sonucu yazılı şekilde vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değildir. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/4522 E., 2021/12777 K. Nolu ilamı) Talep ile bağlı kalınarak hükmün bu yönüyle düzeltilmesi gerekir. Açıklanan sebeplerle; Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince reddine, Davalıların istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, tespit edilen eksiklik yargılama gerektirmediğinden hükmün 3 nolu bendinin çıkarılarak 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2 maddesi gereğince, esasa ilişkin olarak yeniden, “Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden AAÜT.ne göre hesaplanan 8.418,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,” karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile; 3- İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/11/2021 tarih, 2020/675 E., 2021/735 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davacının davasının reddine dair yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, 4- Davacının davalı aleyhine açtığı DAVANIN REDDİNE, 5- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcının peşin alınan 418,73 TL’den mahsubu ile fazla yatırılan 338,03 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talebi halinde kendisine iadesine, 5/b- Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5/c- Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına, 5/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre, 8.418,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 6- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 6/a- İstinaf talebi reddedildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcı peşin yatırıldığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 6/b- İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 6/c- İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 220,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 50,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 270,70 TL’nin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 6/d- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 7- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 07/06/2022