Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/711 E. 2022/845 K. 23.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/711
KARAR NO: 2022/845
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 03/03/2022
NUMARASI: 2022/55 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/05/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili ihtiyati tedbir talepli dava dilekçesinde özetle; Davalılar adına …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … tescil nolu markaların üçüncü kişilere devrinin önlenmesini ve davalıların “…” ve “…” ibareli markalarını tek başına yahut tali unsurlar ile birlikte işletmekte olduğu iş yerlerinde veya sair herhangi bir fiziki yahut online mecrada kullanmasının, bu markaları taşıyan ürünlerin, hizmetleri üretmesinin, ürettirmesinin, sağlamasının, elde bulundurmasının, satmasının, satışa arz etmesinin, depolamasının, ithal ya da ihraç etmesinin, internet üzerinde ve sair mecralarda tanıtmasının ve bu amaçlarla kullanmasının tedbiren durdurulmasını talep etmiştir. İlk derece mahkemesinin “04/03/2022 tarihli ara kararıyla; Davacının ihtiyati tedbir taleplerinin dosya kapsamı deliller ve davanın niteliğine göre bu aşamada sadece hükümsüzlüğü istenen …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … tescil nolu markaların 3. kişilere devrinin önlenmesi bakımından takdiren teminatsız olarak kaydına ihtiyati tedbir konulmasına, sair tedbir taleplerinin dosya kapsamı delillere göre bu aşamada reddine” karar verilmiştir. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Davalıların … sayılı “…”. … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı” … », … sayılı “ … » … sayılı “…”, … sayılı “ “… sayılı “…”, … sayılı “ … “… sayılı “ ve … sayılı “ markalarının SMK 6/1, 6/9, 6/3, 6/5 ve 6/6 uyarınca hükümsüzlüğü gerektiğini, markalar üzerindeki kullanımın müvekkillerine ait marka hakkına tecavüz ve haksız rekabete neden olduğunu, Davalıların pay sahipleri olan …, … ve …’in müvekkili şirketlerin pay sahibi olan …’ün kız kardeşleri olup, … ve kız kardeşlerin malvarlıklarını ayırarak ticaret hayatını ayrı sürdürmeye karar verdikleri dönemde imzaldıkları 27.09.2011 tarihli Devir Sözleşmesi ve özellikle “Marka Kullanmama Yükümlülüğü” başlıklı 1.4. madde düzenlemesi uyarınca, davalıların, “…” markalarının mülkiyetinin müvekkili şirketlere ait olduğunu, markanın başına “…, …” gibi ifadelere yer vererek …, … şeklinde yalnızca ilgili sözleşme imza edildiği esnada devraldıkları gayrimenkuller üzerinde kullanabileceklerini” bunun dışında “…” markasını doğrudan ya da dolaylı olarak (önüne ya da sonuna farklı ibareler ekleyerek vs.) bilhassa kilit ve hırdavat sektörü dahil hiçbir sektörde kullanmayacaklarını kabul ve taahhüt etmelerine rağmen, sözleşmeye aykırı olarak “…” ve “…” markalarını kötü niyetli şekilde tescil ettirdiğini, müvekkillerinin markalarının itibarından haksız yararlanacak şekilde kullandıklarını, tedbir verilmemesi halinde, davacının müvekkiline ait markanın tanınmışlığından yargılama süresince haksız olarak yararlanmaya devam edeceğini, markaların tüketiciler nezdinde ayırt edicilik fonksiyonunun azalacağını, itibarının zedelenmeye devam edeceğini ve telafisi imkânsız sonuçlar doğmasına sebep olacağının dava dilekçesinde izah olunmasına rağmen taleplerinin reddedildiğini, Dava konusu markaların tanınmış marka vasıflarının ihtiyati tedbir kararı değerlendirilirken göz önünde bulundurulması gerektiği halde değerlendirme yapılmaksızın eksik ve hatalı bir şekilde ret kararı verildiğini, Davalıların kendilerini tanıtırken; “Türkiye’nin önde gelen marklarından …’in attığı temeller üzerinde yükseliyor” ifadelerini kullandığını ve müvekkili şirketlere ait ticari unvanı ve Türkpatent nezdinde tanınmış marka olarak tescilli “…” markalarını müvekkili şirketlerin izni dışında kullanarak, müvekkilin kendisi, iş ortağı yahut bir iştiraki olduğu şeklinde izlenim yaratmaya çalıştıklarını, Davalıların müvekkilinin tanınmış … ve … markalarını da kötü niyetle kendi adına tescil ettirdiğinden, müvekkili şirketlerin haklı menfaatlerinin korunabilmesi için davalıların markaları hakkında SMK madde 6/9 uyarınca ivedilikle ihtiyati tedbir konulması gerektiğini, İlk Derece Mahkemesine, ihtiyati tedbir verilebilmesi için gerekli olan markalar arası ayniyet derecesine varacak benzerlik, mal ve hizmet sınıflarının benzerliği ve davalılar tarafından da hedeflenen markaların tüketici nezdinde ilişkilendirme ihtimali dahil karıştırılma riski’nin tam yeterlilikte ispat edildiğini, Müvekkil Şirketlerin aynı zamanda … ve … esas unsurlu ticaret unvanlarının ve çeşitli alan adlarının da sahibi olmalarından dolayı Yargıtay içtihatları uyarınca SMK madde 6/6 uyarınca davalılar markalarının hukuka aykırı kullanım içerdiğinin, bu suretle ilgili kullanımların açıkça marka hakkına tecavüz ve haksız rekabete sebebiyet verdiğinin doktrin görüşleri ve içtihatlarla ortaya konulduğunu, ihtiyati tedbirlere karar verilmesi için gerekli ve yeterli ispat şartları yerine getirilmiş olmasına rağmen eksik ve hatalı incelemeye dayalı ret kararının hukuka aykırı olduğunu, 2-İlk derece mahkemesine sunulan deliller uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilmesi için kanununların aradığı yeterlilikler sağlandığı halde bu konuda herhangi bir değerlendirme yapmaksızın gerekçesiz olarak verilen kısmi ret kararının kaldırılması gerektiğini, Dava dilekçesi ile davalıların markalarının mevcudiyet ve kullanımlarının yarattığı tehdidin somut delilleriyle ortaya konulmuş olmasına rağmen göz önünde bulundurulmadığını, Yargılama sonucunda verilecek kararın etkinliğinin sağlanması, müvekkili şirketlerin haklarının gereği gibi korunabilmesi ve hükmün hukuki yarar sağlayabilmesi için yargılama sırasında davalılar markaları hakkında ihtiyati tedbir kararı verilerek, davanın alacağı zaman diliminde verilecek kararın etkinsizleştirilmesinin önüne geçilmesi gerektiğini, TTK madde 61 ve HMK madde 389 hükümleri uyarınca da ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için gerekli şartların oluştuğunu, HMK madde 389 hükmü uyarınca; Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceğini, izah edilen açıklamalara binaen verilen ihtiyati tedbir talebinin kısmen reddine ilişkin hatalı kararın kaldırılmasına, Davalıların … ve … markalarını tek başına yahut tali unsurlar ile birlikte işletmekte olduğu iş yerinde veya sair herhangi bir fiziki yahut online mecrada kullanmasının, bu markaları taşıyan ürünlerin/hizmetleri üretmesinin, ürettirmesinin, sağlamasının, elde bulundurmasının, satmasının, satışa arz etmesinin, depolamasının, ithal yada ihraç etmesinin, internet üzerinde ve sair mecralarda tanıtmasının ve bu amaçlarla kullanmasının tedbiren durdurulması ve önlenmesine, ilgili ürünler, hizmetler, ambalajlar, ilan, reklam, broşür, afiş, tabela ve sair her türlü tanıtım malzemesi, basılı evraklar, faturalar ve benzeri her türlü ticari evraka ve malzemeye el konulması, konulanların toplanması ve dava sonunda verilecek hükmün kesinleşmesine kadar emin bir yerde muhafaza altına alınmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacılar vekili tarafından tedbir talebinin reddine ilişkin hüküm yönünden istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. 1-Davacı tarafça dosyaya sunulan taraflar arasındaki 27.09.2011 tarihli “Devir Sözleşmesi” nin “Marka Kullanmama Yükümlülüğü” başlıklı 1.4. maddesinde; “…, … ve … (i) … markasının Grup Şirketlerine ait olduğunu ancak …, … vs. Şekil ifadesinin başında “…“, …” gibi ifadelere yer verilerek kullanılabileceğini, (ii) devraldıkları gayrimenkullerle sınırlı olarak “…” markasını kullanacakları ve bunlarda … markasını değiştirmeden kullanmaya devam edeceklerini ve markanın itibarmı koruyacaklarını, (iii) yeni inşa edecekleri gayrimenkullerde “…” markasını kullanmayacaklarını ve bu markayı doğrudan yada dolaylı olarak kullanarak (kan ve kayın lısımları da dahil) kilit ve hırdavat sektörü dahil hiçbir sektöründe faaliyet göstermeyeceklerini, (iv) işbu maddede yer alan yükümlülüklerin … ve … hâriç diğer kan ve kayın hısımları içinde geçerli olduğunu ve onların dahi bu yükümlülüklere uymamalarından dolayı kendilerinin sorumlu olduklarımın gayri kabili rücu beyan ve taahhüt ederler. …, …in ve …, işbu maddede belirtilen yükümlülüklerin herhangi birini ihlâl ettiği taktirde, bunun Hisse Rehin Sözleşmesi tahtında bir temerrüt teşkil edeceğini ve Hisse Rehin Sözleşmesi’ndeki temerrüt hallerine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, …’ün Ve’veya Grup Şirketlerinin üçüncü kişilere ödemek zorunda olacakları tüm tazminâtları tazmin edeceklerini gayrı kabili rücu olarak beyan, kabul ve taahhüt ederler” düzenlemesi mevcuttur. Davacı tarafın iddiası; davalı tarafın “…” ve “…” ibarelerini içeren yeni marka oluşturarak tescil ettirmek suretiyle marka hakkına tecavüz edildiği ve haksız rekabet oluşturulduğu yönündedir. Davacı tarafın 27/09/2011 tarihli “Devir Sözleşmesi” ile davalı tarafın yeni marka oluşturarak tescil ettirme hakkı olmadığına ilişkin iddiasının, davacı şirketlerin pay sahibi olan …’ün kız kardeşleri olup, … ve kız kardeşlerin malvarlıklarını ayırarak ticaret hayatını ayrı sürdürmeye karar verdikleri dönemde taraflar arasında imzalandığı belirtilen tüm sözleşmeler ve 27/09/2011 tarihli “Devir Sözleşmesi” nin 1.4. maddesi birlikte incelenerek değerlendirilmesi gerekip, henüz tüm deliller ve sözleşmeler dosya kapsamına alınmadığından, mevcut madde metni ile yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden, davacı vekilinin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2-Mahkemece tedbirin kısmen kabul kısmen reddine ilişkin 03/03/2022 tarihli kararının gerekçesinin; “… davacının ihtiyati tedbir taleplerinin dosya kapsamı deliller ve davanın niteliğine göre bu aşamada sadece hükümsüzlüğü istenen …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … tescil nolu markaların 3.kişilere devrinin önlenmesi bakımından takdiren teminatsız olarak kaydına ihtiyati tedbir konulmasına, sair tedbir taleplerinin dosya kapsamı delillere göre bu aşamada reddine karar vermek gerekmiştir. Bu itibarla aşağıdaki hüküm kurulmuştur” şeklinde olduğu tespit edilmiştir.6100 sayılı HMK’nın İhtiyati tedbir kararını düzenleyen 391/1.maddesinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi halinde kararda bulunması gereken unsurları açıkça belirtmekle birlikte, tedbirin reddine ilişkin karar yönünden bir düzenleme bulunmamaktadır. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 159. maddesinde, bu kanun uyarınca dava açma hakkı olan kişilere hükmün etkinliğini temin etmek üzere ihtiyati tedbir talep etme hakkı tanınmış, ihtiyati tedbirlerle ilgili bu kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 6100 sayılı HMK hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 159. maddesi gereği, delillerin değerlendirilmesi sonucu ulaşılacak yaklaşık ispat, tedbir kararı verilmesi için yeterlidir. İhtiyati tedbir, 6769 Sayılı Kanun’da ve HMK’da düzenlenmiş geçici hukuki koruma türü olup, tedbir talebinin yapıldığı tarihte dosyaya sunulan dayanak belgeler nazara alınarak ve dava sonunda verilecek karar yönünden ihsası rey oluşturmamak kaydı ile gerekçeleri açıklanarak verilmesi gerekir. HMK’da tedbirin reddine ilişkin kararda bulunması gereken unsurlar açıkça düzenlenmemiş ise de; açık düzenleme olmadığı taktirde mevcut hükümlerin kıyas yolu ile uygulanacağına ilişkin hukukun genel prensibi uyarınca HMK 391/1. maddesi ile 297. maddesindeki unsurları taşıması gerekir. Mahkemece davacı tarafın talebi yazılarak tedbirin kısmi kabulüne karar verildikten sonra “sair tedbir taleplerinin dosya kapsamı delillere göre bu aşamada reddine karar vermek gerekmiştir” sözleri ile reddedilmiş olup, mahkeme kendisini ret kararı vermeye götüren hususun dosya kapsamındaki deliller olduğunu belirttiğinden, dosya aşaması nazara alındığında, kararda yasal düzenlemeye aykırılık bulunmadığından, ilk derece mahkemesinin 03/03/2022 tarihli tedbirin reddine ilişkin ara kararına karşı davacılar vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 03/03/2022 tarih ve 2022/55 E. Sayılı kararına karşı davacılar vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının peşin yatırılan 322,80 TL’dan mahsubu ile fazla alınan 242,10 TL harcın istek halinde davacılara iadesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f ve 394/(5). maddeleri gereğince, KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 23/05/2022