Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/698 E. 2022/781 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/698 Esas
KARAR NO: 2022/781
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 18/01/2022
NUMARASI: 2021/98 E. – 2022/4 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/05/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 16/05/2009 tarihinde örgüden yapılan babet, sandalet ayakkabı çeşitleri ile ilgili yeni bir model bulduğunu, yeni olan buluşunu 11/08/2009 tarihinde noterde tasdik ettirdiğini, marka tescil belgesini 23/03/2011 tarihinde kendisinin aldığını ve tescil ettirdiğini, davalı ile buluşa patent alınması yönünde görüşüp anlaştığını, ancak davalının yüklendiği edimleri gereği gibi yerine getirmediğini, buluşu ifşa ettiğini, davalı firmanın işini layıkıyla yapmadığını, patent başvurusunun kabul edilmemesi nedeniyle tüm uğraşlarının boşa gittiğini, ürün patentini almak için çok uğraştığını, manevi olarak yıprandığını belirterek, şimdilik 21.500,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksel faiz oranı ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının dava ehliyeti ve taraf ehliyeti bulunmadığından davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, olay tarihi üzerinden 9 sene geçtiğini, zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davacının müvekkili aleyhine aynı hukuki sebep, konu ve taleple peyder pey davalar açtığını, sadece müvekkilinin değil bir çok sınai mülkiyet hizmeti veren firma ile uyuşmazlıkları bulunduğunu, davacının dava açma hakkını kötüye kullandığını, yargılamayı gereksiz meşgul ettiğini, davacının daha önce açtığı davalarda hakkimin reddi hakkını da kötüye kullandığı için hakkında disiplin para cezasına da hükmolunduğunu, müvekkilinin patent vekilliğinden kaynaklanan sorumluluğunu gereği gibi yerine getirdiğini, davacının patent alamamasının sebebi buluşunun yeni olmamasından kaynaklandığını, davalının gerekli yerlere başvuruyu yapmasına rağmen açıklanan sebepten ötürü patentin alınamadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince; ”…Her ne kadar dava konusu patent buluşu farklı ise de, davacısı ile davalısı aynı olan işbu davadan önce görülen davalarda bu husular tartışılmış, aynı maddi vakıalar bakımından kararlar verilmiş, ortada tescilli bir patentin bulunmaması nazara alındığında SMK hükümleri bakımından eldeki davada incelenecek bir patent ihlali bulunmadığından davanın HMK 114/1-h maddesi uyarınca hukuki yarar yokluğu nedeni le usulden reddine karar vermek gerekmiştir. Ayrıca Söz konusu davanın açılmasından önce İstanbul 2. FSHHM’nin 2017/373Esas, 2018/26 Karar sayılı dosyasının zamanaşımı nedeni ile reddedildiği, kararın tebliğine rağmen kanun yoluna başvurulmadığı, yine İstanbul 2. FSHHM’nin 2017/769 Esas, 2017/414 Karar sayılı dosyasının da derdestlik nedeniyle reddedildiği kararının da 14/02/2018 tarihinde kesinleşmiş olduğu, İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/160 Esas ve 2017/465 Esas sayılı davalarının taraflarının ve maddi vakalarının aynı olup, davalı hakkında iş bu davanın da açılmış olduğu anlaşılmakla, 6100 Sayılı HMK’nın 114/1-h,ı ve i bendleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile davanın HMK’nın 115/2.maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur şeklinde gerekçeyle davanın derdestlik ve kesin hüküm nedeniyle usûlden reddine,” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesinin dava konusu patent buluşunun farklı olduğunu kabul ettiğini fakat derdestlik yönünden davayı usulden reddettiğini, ancak bu hususları tartışmadığını, bunun bile tek başına bir kaldırma nedeni olduğunu, İlk Derece Mahkemesince, ortada bir tescilli patent bulunmadığı değerlendirilmiş ise de, zaten davanın konusunun da bu olduğunu, davalı şirketin süresinde ve usulüne uygun bir şekilde patent başvurusu yapmadığını, huzurdaki davanın bu nedenle açıldığını, Eldeki davanın konusunun farklı olduğunu, Mahkemece bu hususun tartışılmadığını, ”davadan önce görülen davalarda bu hususlar tartışılmış, aynı maddi vakalar bakımından kararlar verilmiş…” denilerek durumun geçiştirildiğini, İlk incelemeden sonra davanın dava şartı yokluğundan reddedilmesinin hatalı olduğunu beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, maddi ve manevi tazminat davasıdır. Davacı; buluşuna patent alınması amacıyla davalıyla anlaştığını, ancak davalının anlaşmadan doğan edimlerini yerine getirmemesi nedeniyle patent alınamadığını, bu nedenle maddi ve manevi zarara uğradığını iddia etmiş, davalı; davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuş, Mahkemece; davanın derdestlik ve kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiştir. Derdestlik bir dava şartı olup hakim tarafından re’sen gözetilir (HMK m. 114/1-ı,115). Derdest davadan söz edebilmek için her iki davanın tarafları, konusu ve dava sebeplerinin aynı olması gerekir. Kesin hüküm ise, yine bir dava şartı olup, 6100 Sayılı HMK’nın 303/ maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre “Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.”. Buna göre, kesin hükmün koşulları, her iki davanın taraflarının aynı kişiler olması, müddeabihin aynılığı ve dava sebebinin aynı olmasıdır. Dava şartları kamu düzeninden olup, yargılamanın her safhasında re’sen gözetilmelidir. Somut olayda; taraflar arasında İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/465 esas, 2017/297 karar sayılı dosyasında görülen maddi ve manevi tazminat davasında, dosyanın işlemden kaldırılmış olması nedeniyle, davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Yine taraflar arasında İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/160 esas, 2019/458 karar sayılı dosyasında görülen davada, eldeki davanın davalısının davacı, davacısının ise davalı olduğu, davanın hakaret nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkin olduğu, yapılan yargılama neticesinde, davanın kısmen kabulüne karar verildiği, kararın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin 2020/757 Esas 2022/473 Karar sayılı 21/02/2022 tarihli ilamı ile, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek kesinleştiği, davanın konusunun aynı olmadığı görülmüştür. Aynı olay nedeniyle, aynı davacı ile dava dışı gerçek kişiler arasında İstanbul 2. FSHHM’nin 2017/373 esas, 2018/26 karar sayılı dosyasında görülen maddi ve manevi tazminat istemli davada, zamanaşımı nedeni ile davanın reddedildiği, kararın tebliğine rağmen kanun yoluna başvurulmadığı, her ne kadar davanın sebebi ve konusu aynı olsa da taraflarının eldeki davanın tarafları ile aynı olmadığı görülmüştür. Görüldüğü üzere yukarıda bahsedilen dava dosyalarının, eldeki dava dosyası açısından derdestlik veya kesin hüküm oluşturmadığı anlaşılmaktadır. Ancak, İstanbul 2. FSHHM’nin 2017/769 Esas, 2017/414 Karar sayılı dosyasında, dava konusunun sebebinin ve taraflarının eldeki dava dosyası ile aynı olmasına rağmen, davanın derdestlik nedeniyle (İstanbul 23. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/160 esas sayılı dosyasında dava görüldüğünden bahisle) reddedildiği, kararın istinaf yoluna başvurulmaksızın 14.02.2018 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise daha sonraki bir tarih olan 30.11.2018’de açıldığı anlaşılmıştır. 6100 sayılı HMK’nun 303.maddesinin gerekçesinde, örnekleme yoluyla; sadece dava şartlarının bulunmaması sebebiyle verilmiş ve kesinleşmiş olan hükmün daha sonra açılan davada esas bakımından kesin hüküm teşkil etmeyeceği açıkça düzenlenmiştir. Somut olayda da, konusu, sebebi ve tarafları eldeki dava ile aynı olan İstanbul 2. FSHHM’nin 2017/769 Esas, 2017/414 Karar sayılı dosyasında, dava şartı nedeniyle davanın usûlden reddine karar verildiği, dolayısıyla bu davanın eldeki dava açısından kesin hüküm teşkil etmeyeceği ortadadır. Mevcut delillere göre; daha önce konusu, sebebi ve tarafları aynı olan bir davanın taraflar arasında görülmediği ve halen de görülmekte olmadığı, bu suretle Mahkemece yazılı şekilde verilen kararın hatalı olduğu anlaşılmakla, kararın kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir. Kabule göre de; Mahkemece hem derdestlik hem kesin hüküm sebebiyle davanın usûlden reddine karar verilmiş ise de hükmün gerekçesinde, eldeki dava açısından hangi kararın derdestlik oluşturduğu, hangi kararın ise kesin hüküm oluşturduğunun tartışılmamış olması hatalı görülmüştür. Yukarıda açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesinin, usul ve yasaya aykırı olması ve ilk derece mahkemesi kararının tüm istinaf sebepleriyle birlikte değerlendirilmesinin gerekmesi karşısında, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün bulunmamakla 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile; 2- İstanbul 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 18/01/2022 tarih, 2021/98 E. 2022/4 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 20/05/2022