Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/603 E. 2022/809 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/603
KARAR NO: 2022/809
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 31/01/2022
NUMARASI: 2021/537
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)|Marka (Maddi Tazminat İstemli)|Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/05/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili dava dilekçesi ile, iflas idaresi tarafından yönetilen “… Ltd.Şti.’nin, Elektrik, bobinaj ve dalgıç pompa konularındaki birikimlerini 1998 yılında … Kablo adı altında topladığını, kablo sektöründe öncü haline geldiğini, yurt içi ve yurt dışına ihracatlarını yaptığını, müvekkilinin “…” markasının … sayı ile 9.sınıfta tescilli olduğunu, davalının haksız ve kötü niyetli olarak … başvuru numaralı 9 ve 35.sınıfta “…” markasını tescil ettirdiğini, davalının davalının kullanımının müvekkilinin tescili ile aynı sınıfta olduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu, davalının müvekkilinin markasına tecavüz eden fiillerinin mahkememiz nezdinde değişik iş dosyalarında yapılan tespitler sonucu sabit olduğunu, davalının bu fiillerin müvekkilinin tescilli markasından doğan haklarına zarar verdiğini iddia ederek, davalının “…” markasının kullanımının öncelikli olarak tedbiren durdurulmasını, “…” markasının kullanıldığı ürünlere el konulmasını, www…com., https://www.facebook.com/… ve https://www.instagram.com/… ve https://www.facebook.com/… internet alan adlarına erişimin tedbiren durdurulmasını, davalının davaya konu markayı kullandığı tabelanın indirilmesini, markanın üzerinde bulunduğu fiş, magnet, broşür, poşet gibi her türlü yazılı emtiaya el konulmasını talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesinin 07/09/2021 tarihli ara kararı ile mahallinde yapılan tespit sonucu düzenlenen bilirkişi raporuna göre SMK’nın 159 ve HMK’nın 389 maddeleri koşulları oluştuğundan, 40.000,00 TL teminat ile söz konusu Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2021/164 d.iş sayılı dosyası üzerinden alınan 13/07/2021 tarihli bilirkişi raporunda görsellerine yer verilen ürünlere ve davalının “…” markasını ihtiva eden tabela, fiş, magnet, broşür, poşet gibi her türlü yazılı emtiaya tedbiren el konularak yed-i emine teslimine, ayrıca Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2021/165 d.iş sayılı dosyası üzerinden yapılan tespit sonucu alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davalının www…com.tr,https://www.facebook.com/…, https://www.instagram.com/… ve https://www.facebook.com/… isimli web sayfalarının Türkiye’den erişimin tedbiren engellenmesine karar verilmiş davacı tarafça teminatın yatırılarak tedbirin uygulandığı, müvekkilinin tedbiren alınan malların değerinin ise 2.000.000,00 TL olduğunu, el konulan malın değerinin karşılığında yalnızca 40.000,00 TL Türk Lirası teminat bedelinin oldukça az olduğunu, tüm bunların yanısıra tedbiren el konulan malların üzerindeki marka ve sembollerin sökülebilir, silinebilir durumda olduğunu, davacının marka hakkına tecavüz edildiği iddiasını kabul etmemekle birlikte tedbiren el konulan malların imhası amacı aşan bir ağırlık taşıyacağından ve el konulan ürünler üzerindeki marka, sembol ve yazıların silinmesi/değiştirilmesi/sökülmesi mümkün olduğundan tedbir konulan malların, masrafları taraflarına ait olmak üzere, üzerindeki yazı ve sembollerin silinip/değiştirilip/sökülüp ham maddelerinin taraflarına verilmesini, markasız iadesini talep etmiştir. açıklanan sebeplerle tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiş, mahkemece,ek rapor alınarak el konulan kablo ürünü dışındaki ambalaj ve poşetler üzerindeki etiketlerin sökülmek suretiyle tedbirin uygulanabileceği alınan rapor ile anlaşıldığından söz konusu el konulan ambalaj ve poşetler yönünden tedbir kararının değiştirilerek, markasal ibareyi havi etiketleri söküldükten sonra aleyhine tedbir uygulanan davalı yana iadesine kablolar ile ilgili ek rapor tanziminden sonra değerlendirme yapılmasına, ancak bu aşamada tarafların ortak kabulleri ile el konulan kabloların piyasa değerinin yüksekliği nazara alınarak tarafların hak ve çıkarlarını dengeleyerek davalının muhtemel zararlarını önlemek için teminatın 200 bin TL’ye çıkarılmasına karar verilmiş, mahkemenin bu kararına karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuş, Dairemizin 2022/239 E. 2022/318 K.sayılı kararıyla davacının istinaf başvurunun reddine karar verildiği anlaşılmıştır. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Mahkemece teminatın 200.000,00 TL’ye çıkartılmasına dair 10.12.2021 tarihli ara karında, 160.000,00 TL ek teminatın süresi içinde yatırılmaması halinde ihtiyati tedbirin kaldırılacağının ihtar edildiği, davacı vekilinin bu ihtara ve bu yöndeki istinaf başvurusunun reddine dair karara rağmen ek teminatı yatırmadığı, bunun üzerine mahkemece, 31.01.2022 tarihli kararla ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verildiği, davacı vekili iş bu tedbirin kaldırılmasına dair kararı,”Mahkeme tarafından tedbir taleplerinin 06.09.2021 tarihinde 40.000,00 TL bedelle kabul edildiğin, bedelin yatırıldığı, müvekkili tarafından tedbirin infazı için teminat bedeline ek olarak yaklaşık 100.000,00 TL değerinde masrafa katlanıldığı, davalı tarafından ihtiyati tedbire yapılan itiraz neticesinde mahkemece teminat bedelinin 40.000,00TL’den 200.000,00TL’ye çıkarıldığı, mahkemece belirlenen bu fahiş bedelin kabulünün mümkün olmadığını zira , müvekkili iflas idaresinin bu süreçte yaklaşık 100.000,00-TL değerinde masraf yaptığını, mahkemece herhangi bir gerekçeye dayanmaksızın ihtiyati tedbirin kaldırılması halinde müvekkil tarafından yapılan masrafların hiçbir anlamı kalmayacağı gibi, bu durumun huzurdaki davanın da amacına aykırılık teşkil edeceğini belirterek mahkeme kararının uygulanmasının geri bırakılmasına, kararın kaldırılmasına ve mevcut tedbir kararının devamına karar verilmesini talep etmiştir. Kanun koyucu ihtiyati tedbire ilişkin kararlara karşı başvurulabilecek kanun yollarını, açıkça ve ayrıntılı şekilde düzenlemiş olup, HMK’nun 391’inci ve 394’üncü maddelerinde yer alan kanun yollarına ilişkin düzenlemeden de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolu açık değildir. Kanun koyucu bu yöndeki iradesini hem kanun yoluna başvurulabilecek tedbir kararlarını açıkça belirterek, hem de bunların dışındaki kararlara karşı kanun yollarına başvurulmasını yasaklayarak düzenlemiştir. HMK’nun 391’inci maddesinde sadece ihtiyati tedbir isteminin reddine ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği öngörülmüşken, HMK’nun 394’üncü maddesinde ise sadece ihtiyati tedbire itiraz üzerine verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurulacağı düzenlenmiştir. “Teminat karşılığı tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasına” ilişkin 395’inci maddenin 3’üncü fıkrası ile “durum ve koşulların değişmesi sebebiyle tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması”na ilişkin 396’ncı maddenin 2’nci fıkrasında, kanun yollarını düzenleyen HMK’nun 394’üncü maddesinin 4’inci fıkrasına bilinçli olarak atıf yapılmamıştır. Kanun koyucunun, ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolunu açma gibi bir iradesinin olmadığı HMK’nun 395’inci ve 396’ncı maddelerinin gerekçesinden de açıkça anlaşılmaktadır. Özellikle HMK’nun 396’ncı maddesine karşılık gelen Hükümet Tasarısının 400’üncü maddesinin gerekçesinde bu husus çok açık ve ayrıntılı şekilde ifade edilmiştir. Bu gerekçeye göre, “İhtiyatî tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasını düzenleyen bu maddede de, yukarıda belirtilen iki maddedeki ortak yönler dikkate alınarak itiraza ilişkin benzer hükümlere ayrıca atıf yapılmıştır. Ancak, itiraz üzerine verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurulması hakkındaki fıkraya atıf yapılmamıştır. Zira, hâl ve şartların değişmesi, hukukî bir değerlendirmeden daha çok, maddî şartlarla yakından ilgili, nispeten sübjektif ve doğrudan mahkemenin takdirine bağlı bir husustur. Ayrıca, aynı yargılama süreci içinde, bir çok kez hâl ve şartlarda değişiklik olması sebebiyle, tedbirde değişiklik yapılması veya kaldırılması, bu yönde talepte bulunulması ya da talebin reddi söz konusu olabilir. Her talepten sonra verilecek karar hakkında kanun yoluna başvurulması, ihtiyatî tedbirler için kanun yoluna başvurulmasında istenen amacı da sağlamayacaktır. Kanun yolunun açılmış olmasının amacı, ihtiyatî tedbirlerle ilgili temel hukukî ve prensip hatalarının önüne geçmektir. Bu sebeple, ihtiyatî tedbirin reddi ve ihtiyatî tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkânı getirilmiştir. Hâl ve şartlarda değişiklik bakımından o anda kanun yoluna başvurulamaması, daha sonra işin esasıyla ilgili kanun yoluna başvurulması durumunda, bu hususun incelenmeyeceği anlamına da gelmez. Kanun yolu incelemesinde bu husus da değerlendirilerek bir karar verebilme imkânı kapalı değildir.” Madde gerekçesi çok açık olup, özellikle “ihtiyatî tedbirin reddi ve ihtiyatî tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkânı getirilmiştir. Hâl ve şartlarda değişiklik bakımından o anda kanun yoluna başvurulamaması, daha sonra işin esasıyla ilgili kanun yoluna başvurulması durumunda, bu hususun incelenmeyeceği anlamına da gelmez.” ifadesi karşısında, ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği kabul edilemez. Türk Medeni Kanun’unun 1. maddesine göre, “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.” Yukarıdaki bentlerde sözüyle ve özüyle açıklanan ihtiyati tedbire ilişkin 6100 Sayılı HMK’nın 391. ve 394. maddelerine aykırı bir uygulama yapılmasına imkân veren bir yorum kuralı bulunmamaktadır. Kanunun açık hükmüne aykırı bir yorum, ancak bu konuda teknik bir gerekçe sunulması hâlinde mümkün olup, bunun dışındaki bir sebeple kanunun açık hükmüne aykırı şekilde karar verilemez. Kanun koyucunun ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolunu açmasına yasa yapma tekniği bakımından bir engel olmadığı dikkate alındığında, kanunda yer almayan bir kuralın içtihat yoluyla konulması yorum kuralları ile bağdaşmadığı gibi kanuna aykırı (contra legem) yorum sayılır. Nitekim Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 01/10/2013 gün, 2013/12479 Esas, 2013/15056 Karar sayılı kararı da bu yöndedir. Somut olayda, yukarıda da özetlendiği üzere istinafa konu kararın 6100 Sayılı HMK’nın 396/1. maddesi kapsamında verilen bir karar olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre söz konusu karar istinafa tabi olmayıp aynı maddenin ikinci fıkrası uyarınca 6100 Sayılı HMK’nın 394. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları gereğince itiraza tabi bir karardır. Dolayısıyla davalı vekilinin istinaf dilekçesinin itiraz dilekçesi olarak değerlendirilmesi gerekir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davacı vekilinin istinaf dilekçesinin 6100 Sayılı HMK’nun 352/1-ç. maddesi gereğince usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 344. ve 346. maddeleri kapsamında 6100 Sayılı HMK’nın 352/1-ç. maddesi gereğince USULDEN REDDİNE, 2- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 3- 6100 Sayılı HMK’nın 326/1. maddesi gereğince davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4- 6100 Sayılı HMK’nın 330. maddesi gereğince inceleme duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- 6100 Sayılı HMK’ nın 333. maddesi gereğince peşin alınan ve harcanmayan gider avansının İlk Derece Mahkemesince iadesine, 6100 Sayılı HMK’nın 352/1-ç. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 20/05/20222