Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/524 E. 2022/598 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/524
KARAR NO: 2022/598
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/03/2022
NUMARASI: 2021/1055 E. 2022/298 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalının Tekirdağ ili, Saray ilçesi, … Köyünde …’dan miras yolu ile intikal eden yerlerin satılması için sözlü olarak anlaştığını, buna istinaden sözleşme başlıklı belge imzalandığını, müvekkilinin kızına ait hesaba 20.000,00 TL ödendiğini, müvekkiline sözleşme denilerek imzalatılan belgenin alt kısmında senet olduğunu, esasen kendisine senet imzalatıldığını, senedin boş olduğunu eve gelince fark ettiğini, davalıyı aramış ise de bir sonuca ulaşamadığını, davalı ile müvekkili arasında geçerli bir sözleşme yahut borç doğuran başkaca bir hukuki ilişki bulunmadığını, bedelsiz senedin karşı tarafça ya da üçüncü kişiye devri ile takibe konması, müvekkiline karşı yasal takibe girişilmesi konusunda haklı endişeleri olduğunu, bu nedenle haklarında herhangi bir takip açılmadan önce müvekkilinin iradesi yanıltılarak sözleşme olduğu söylenip boş senet şeklinde imzalatılan sonrasında da hileli davranışlarda bulunularak iadesinden kaçınılan senet sebebiyle bir borcu olmadığının tespitine dair işbu menfi tespit davasının açıldığını, gösterecekleri teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalı yana borçlu olmadığının tespitini, senedin iptalini ve iadesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince “Davacı vekili her ne kadar ihtiyati tedbir talebinde bulunmuş olsa da dava konusu senet üzerinde sadece imzanın bulunduğu, diğer kısımlarının doldurulmadığı ve boş olduğu, senedin henüz tedavülde olmadığı, bu haliyle senet üzerinde ihtiyati tedbir konulmasının mümkün olmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin tedbir talebinin reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1- Müvekkili ile davalı arasında “sözleşme” başlıklı ve içeriğinden açıkça anlaşıldığı üzere gayrimenkul satışını konu edinen belgeye ekli kambiyo senedi metni imzalandığını, müvekkilinin imzası senet metninin altına olacak şekilde ve müvekkiline sözleşme imzaladığı bilgisi verilerek attırıldığını, o sırada karmaşaya getirilerek belgeyi ayrıntılı incelemesine izin verilmeyen fotokopi suret vs verilmeyen ve senet imzaladığından habersiz, müvekkilinin kızının sadece fotoğraf çekebilme fırsatı olduğunu, eve gelip fotoğraftan belgenin mahiyeti anlaşıldığını, akabinde hemen ertesi gün davalı yana ulaşıldığını, iradesinin yanıltıldığı senedi iade etmesinin istendiğini, davalının parayı geri vermeleri halinde senetlerini iade edeceğini belirttiğini, tüm bu hususların cevap dilekçesi ile davalı yanın kabulünde olduğunu, 2- Buna göre konusu gayrimenkul satışı olan ancak resmi şekil şartlarına uyun olmadığı için hukuken geçersiz olan bir “sözleşme” metninin varlığının taraf beyanları ve dosya içeriği ile sabit olduğunu, davalının, müvekkilinin anılan savcılık şikayeti sebebiyle savcılığın talebi üzerine ıslak imzalı aslını sunduğunu ve EGM İstanbul Bölge Kriminal Polis Laboratuarı (EKL) raporuna konu sözleşme kısmında imzası bulunmadığını, senet metninin altına imza alındığını, 3- Bu dahi iki ayrı yere imza atılmasından şüphe duyabilecek olan müvekkilini yanıltmak maksadına delalet ettiğini, Sözleşme metni imza ettirilmeyip alt kısımda senet metninin borçlu kısmına imza attırıldığını, müvekkilinin de sözleşme imzaladığı düşüncesiyle belgeyi imzaladığını, davalı beyanlarında tüm işlemlerin aceleye getirilerek suiniyetle hareket edildiği zaten açıkça anlaşıldığını, bizzat davalı tarafın, cevap dilekçesinde covid sebebiyle vekalet işleminin taraflarının içeri alınmadığını, fiziki şartlar uygun olmadığı için sözleşmenin ve senedin doldurulmadığı gibi beyanlara yer verdiğini,davalının kendi beyanlarındaki bu oldu bittiye getirme tutumuyla da açıkça kötü niyet sergilediği, tedbir kararının bu yönüyle de zaruri olduğunu, 4- Davalı tarafça müvekkile gönderilen, soruşturma dosyası kapsamında alınan EKL raporuna konu sözleşme ve senetteki (müvekkilin iade istemi sebebiyle davalının gönderdiği imza kısmı yırtık olan ve raporda 1 rakamı ile işaretlenen senet) yazı ve imzaların “bakarak kopyalama yöntemiyle sahte olarak husule getirildiği” tespitinin yer aldığını, davalı yanın, devam eden süreçte de kötü niyetli olduğunu, 5- Tüm beyan ve izahatlardan, hatta davalı beyanlarındaki açık kabullerden anlaşılacağı üzere, geçersiz bir sözleşmeye dayanılarak senet imzalattırılan müvekkilinin, sözleşmenin geçersizliği ve her daim tek taraflı feshi mümkün olan bir akdi bağ olan vekalet sözleşmesinin azil sebebiyle sona ermesinin, geçerli bir gayrimenkul hisse satışı sözleşmesi bulunmamakla buna istinaden aldığını iade etmesinin söz konusu olduğunu, bu durumda müvekkilinin menfi tespit davası açmakta, senedin doldurularak tedavüle girmesi ihtimali karşısında tedbir talep etmekte hukuki yararının olduğunu ve bu yararın hukuken korunması gereken bir yarar olduğunu belirterek, izah edilen sebeplerle ihtiyati tedbir talebinin reddine dair kararın kaldırılmasını ayrıca senedin davalı yana teslim edilmemesini, tayin edilecek tevdi mahalline tevdii yönünde yeni bir tedbir kararı tesisini talep etmiştir. Dava İİK 72.maddesine göre açılmış bir menfi tespit davası olup, talep, icra takibinden önce boş olarak imzalanmış senedin takibe konmamasına yönelik ihtiyati tedbire ilişkindir. Davacı taraf kendisine sözleşme imzalatıldığı zannıyla attığı imzanın, sözleşme altına düzenlenen boş senet altına bilmeyerek atıldığını, iradesinin fesada uğratıldığını belirterek, söz konusu senede yönelik icra takibi yapılmamasına yönelik tedbir talebinde bulunmuş, mahkemece bu aşamada ihtiyati tedbir uygulanamayacağı gerekçesiyle talep reddedilmiş, iş bu karar davacı vekilince yukarıdaki sebeplerle istinaf edilmiştir. İnceleme 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. İİK 72. maddesinde; “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İhtiyati tedbir 6100 Sayılı HMK’nın 389 vd. Maddelerinde düzenlenmiştir. HMK 389..maddesi ”Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 390/3 maddesinde ise ihtiyati tedbirin diğer şartları ”Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. ” şeklinde kanunda yer bulmuştur. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.(İİK m. 72/2) İhtiyati tedbirin şartları HMK 389 ve devamı maddelerinde belirtilmiştir. Menfi tespit davasının icra takibine etkisi ise İİK 72. Maddesinde özel olarak düzenlenmiştir. Normlar hiyerarşisi kuralına göre özel nitelikli hükmün öncelikle uygulanması gerekecektir. Bu sebeple icra takibinden önce açılan işbu menfi tespit davasında davacı vekilinin bononun icra takibine konu edilmemesi (var ise takibin durdurulması) isteminin İİK 72/2. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir. Somut olayda, taraflar arasında gayrimenkul alımına ilişkin bir sözleşme yapıldığı, sözleşmenin alt kısmının ise bono şeklinde düzenlenmiş olduğu, senet kısmında … ve … isimleri ile imza kısmında iki imzanın bulunduğu, diğer kısımların ise boş olduğu görülmektedir. Mahkemece, davacı vekili her ne kadar ihtiyati tedbir talebinde bulunmuş olsa da dava konusu senet üzerinde sadece imzanın bulunduğu, diğer kısımlarının doldurulmadığı ve boş olduğu, senedin henüz tedavülde olmadığı, bu haliyle senet üzerinde ihtiyati tedbir konulmasının mümkün olmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin tedbir talebinin reddine karar verilmiş olup, gerçektende, senedin bu haliyle tedbire konu olabilecek şekilde somutlaştırılması mümkün olmadığından bu haliyle hakkında tedbir kararı verilemeyeceği, mahkemece yapılan tespitin doğru olduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki, iş bu dava, icra takibinden önce açılmış olup, 6100 Sayılı HMK’nın 396/1 maddesinde;” Durum ve koşulların değiştiği sabit olursa, talep üzerine ihtiyati tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına teminat aranmaksızın karar verilebilir ” hükmü gereği yeniden değerlendirme yapılabileceği, davanın her aşamasında dava konusu senedin icra takibine konması durumunda, İİK 72/2. maddesi gereğince icra takibinin durdurulmasına karar verilebileceği, bundan dolayı davacının telafisi mümkün olmayacak zarara uğramasının engellenebileceği, mahkeme kararında bir hata bulunmadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/03/2022 tarih ve 2021/1055 E. 2022/298 K. Sayılı kararına karşı talep eden vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3- Talep eden tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Talep eden tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 07/04/2022