Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/502 E. 2022/541 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/502
KARAR NO: 2022/541
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/01/2022
NUMARASI: 2021/279 E. 2022/13 K.
DAVANIN KONUSU: 6361 Sayılı Finansal Kiralama, Faktöring Ve Finansman Şirketleri Kanunundan Kaynaklanan (Alacak)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 31/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı … A.Ş. ile dava dışı … Tic. Ltd. Şti. arasında finansal kiralama sözleşmesi akdedilerek, müvekkili …’nin gayrimenkulü üzerine üst sınır ipoteği tesis edildiğini, …Tic. Ltd. Şti.’nin kira borçlarını ödemediği gerekçesi ile İst. … İcra Müdürlüğü’nün … Es. sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile aleyhine takip başlatıldığını, cari hesabın kesilmesine veya kredi hesabının muaccel kılınmasına yönelik ihtar gönderilmediğini, müvekkilinin, davalı vekili Av. …’nın … Bankası hesabına, 19.07.2018 tarihinde 560.000,00 TL, 20.07.2018 tarihinde 11.318,00 TL gönderdiğini, davalının, sadece borçlu … İhr. Tic. Ltd. Şti. aleyhine takip başlattığını, takip borçlusu … Tic. Ltd. Şti.’nin davalı vekili Av. …’ya banka kanalı ile 29.12.2017 tarihinde 67.950 TL ödeme yaptığını, müvekkiline dosya borcu bildirilirken bu ödeme dikkate alınmadan tahsilat yapıldığını, 6100 sayılı Yasa’nın 107. maddesi uyarınca müvekkilinin icra tehdidi altında ödemiş olduğu fazla bedelin, TBK 99/2 maddesi gereğince Euro olarak ödeme günündeki TCMB döviz satış kuru üzerinden Türk Lirası olarak, müvekkilin ödediği tarihinden itibaren faizleri ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının, İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasındaki, 20.07.2018 tarihli kapak hesabında yer alan, vekalet ücreti, takip masrafı, tahsil harcı, gecikme faizi ve 1.773 Euro sigorta bedelinin icra tehdidi altında ödediğinden iadesini talep ettiğini, talep ettiği rakamların icra dosyasında ödeme tarihinde bizzat kendilerinin yaptırmış olduğu icra kapak hesabında net olarak belli olduğunu, dava değeri net olarak biliniyor olmasına rağmen, belirsiz alacak olarak açtığını, borçlunun ibraz ettiği dekontlardan; 29.12.2017 tarihinde 67.950.-TL, 19.07.2018 tarihinde 560.000.-TL, 20.07.2018 tarihinde 11.318.-TL (tahsil harcı olarak ödenmiştir) ödeme yapıldığını, EURO olarak ödeme yapıldığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, davanın açıldığı tarihte, talebin belirlenebilir durumda olması sebebi ile belirsiz alacak davası açılması mümkün olmadığından, dava şartı eksikliği sebebiyle davanın usulden reddine, dava İİK’nın 72/7. maddesi gereğince, 19.07.2018 son ödeme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığından, süre yönünden reddine, bu taleplerin mahkemece kabul edilmemesi halinde, davanın gerçek dışı, soyut iddialara dayalı olduğu ve hukuki dayanağının bulunmadığı anlaşılacağından esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; “Davanın; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına konu takip sebebiyle davacı tarafından itirazi kayıtla yapılan ödemenin iadesine ilişkin olduğu, 6100 sayılı HMK’nun 33/1. maddesine göre bir davada olayların açıklanması taraflara, hukuki nitelendirmesi hakime ait olduğu, somut olayda davacının, davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile aleyhine yapılan icra takibi sebebi ile borçlu olmadığı halde itirazi kayıtla ödemek zorunda kaldığı paranın iadesini talep ettiği, davanın, İİK’nun 72. maddesinde düzenlenen icra takibi sebebiyle borçlu olmadığı bir paranın istirdatı istemine ilişkin olduğu, Her ne kadar davacı tarafça davanın istirdat davası niteliğinde olmadığı, sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince açıldığı ileri sürülmüş ise de; yerleşik Yargıtay uygulaması gereğince, istirdat davası koşullarının oluştuğu durumlarda davanın sebepsiz zenginleşme olarak nitelendirilemeyeceği, davaya istirdat davası olarak bakılması gerektiği, (Yargıtay 19. H.D. 2016/17619 Esas, 2017/3930 Karar; 2015/1355 Esas, 2015/11705 Karar; 2016/3867 Esas, 2016/15577 Karar) Bu nitelendirmeye göre istirdat davasının, İİK’nun 72/6, 72/7. maddeleri uyarınca ödenmek zorunda kalınan paranın ödendiği tarihten itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerektiği, davacının, 19/07/2018 ve 20/07/2018 tarihlerinde ödeme yaptığı, davasıyı 06/05/2021 tarihinde açtığı, ödeme tarihi ile dava tarihi arasında 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği, hak düşürücü süren dava şartı olup, mahkemece re’sen gözetilmesi gerektiğinden, İİK’nın 72/7. ve HMK’nın 114/2, 115/2. maddeleri gereğince dava şartı noksanlığından davanın usulden reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Davalı, müvekkili hakkında takip başlatıldığını beyan etmekte ise de, ekte sunulan takip talebinde müvekkilinin borçlu olarak bulunmadığı gibi, davaya konu takip ve ödeme emri, müvekkili … hakkında icra takibi başlatılmadığı gerekçesi ile iptal edildiğinden, Yargıtay kararı doğrultusunda davalının bu beyanının doğru olmadığının sabit olduğunu, yerel mahkemenin davayı sebepsiz zenginleşme hükümleri yerine, istirdat davası olarak yorumlamasının yerinde olmadığını, Davada takipte fazla ödenen bedeller değil, takibin iptal olunması sebebi ile ödenmiş olunan feriler vs. talep edildiğinden, olayda sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanması gerekirken, Yerel Mahkemenin hukuki sebepte hataya düşerek karar tesis ettiğini, doktrindeki hakim görüşe göre, İİK’ nın 72/7. maddesi gereğince 1 yıllık hak düşürücü süreyi geçiren borçlunun, TBK 82/1. maddesi gereğince sebepsiz zenginleşme davası açabileceğini,2-Müvekkili hakkında takip olmamasına rağmen, müdürlüğün yanlış kararıyla gayrimenkulün satışına karar verildiğini, müvekkilinin de satışa engel olmak için ipotek bedeli dahil, icra masrafları, icra vekalet ücretleri ve diğer fer’ilerini alacaklı vekilinin hesabına ödediğini, Yargıtay Onama kararından sonra icra emri ve takip iptal olduğundan, dava açılarak ipotek bedeli hariç, diğer ödenen bedellerin iadesinin talep edildiğini, fazla para ödendiğinin Yargıtay 12 HD. 2020/1438 Es., 2020/9820 K. Sayılı ilamı ile ortaya çıktığından, sebepsiz zenginleşme ve istirdat davasında dava açma süresinin 16/11/2020 tarihli Yargıtay 12 HD. kararı ile başlatılması gerektiğini, (Yargıtay 3 HD. E.2021/6312, K. 2021/11810 sayılı 22.11.2021 tarihli ilamı) Usul ve yasa hükümlerine aykırı kararın kaldırılmasını talep etmiştir. İnceleme 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; dava dışı … Tic. Ltd. Şti ile davalı arasındaki finansal kiralama sözleşmesi uyarınca, kira bedellerinin ödenmemesi sebebiyle borçlu şirket aleyhine başlatılan icra takip dosyasında, aleyhine takip başlatılmamasına rağmen, şirketin borcuna taşınmazını ipotek ettiğinden bahisle gönderilen icra emri üzerine ödeme yaptığından ve icra emri iptal edildiğinden, fazla ödediği miktarın tespiti ile davalı taraftan tahsiline ilişkindir.Mahkemece; Davanın hukuki niteliğinin mahkemece belirleneceği, davacı talebinin İİK 72/7. maddesindeki istirdat davası olup, 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerektiği ve davacının 19/07/2018 ve 20.07.2018 tarihlerinde ödeme yaptığı, davasını ise 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 06/05/2021 tarihinde açtığından bahisle, hak düşürücü süre dava şartı eksikliği sebebiyle reddine karar verilmiştir. Davacı vekili karar aleyhine istinaf yasa yoluna başvurmuştur. 1-İstanbul … İcra Dairesi’nin … takip dosyasının incelenmesinden; 10/11/2017 tarihinde … A.Ş. tarafından, … Pazarlama İth. İhr. Tic. Ltd. Şti aleyhine 88.252,00 Euro alacağın tahsili için ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip başlatıldığı, davacı hakkında başlatılmış bir takip bulunmadığı tespit edilmiştir. 2004 Sayılı İİK’nın 149. maddesinde; “İcra müdürü, ibraz edilen akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva ettiğini ve alacağın muaccel olduğunu anlarsa, borçluya ve taşınmaz üçüncü şahıs tarafından rehnedilmiş veya taşınmazın mülkiyeti üçüncü şahsa geçmişse ayrıca bunlara birer icra emri gönderir. Bu icra emrinde otuz gün içinde borcun ödenmesi ve bu müddet içinde borç ödenmez ve tetkik merciinden icranın geri bırakılmasına dair bir karar getirilmezse, alacaklının taşınmazın satışını isteyebileceği bildirilir.” düzenlemesi uyarınca, İstanbul … İcra Dairesi’nin … takip dosyasından davacıya icra emri gönderilmiştir. İstanbul 4. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2018/471-1006 esas ve karar sayılı dosyasında; davacıya İstanbul … İcra Dairesi’nin … takip dosyasından gönderilen icra emrinin iptali davasında verilen, süre yönünden redde ilişkin ilk derece mahkemesi kararının İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. H.D.’nin 2019/796-2528 esas ve karar sayılı kararı ile; İİK’nun 149. maddesi içeriğinden, asıl borçlu ile ipotek veren arasında zorunlu takip arkadaşlığının bulunması sebebiyle haklarında birlikte takip yapılması gerektiği dikkate alındığında takipte borçlu olarak sadece şirketin gösterilmesi usulsüz olduğu, …. İİK nun 150/ı maddesinde yerini bulan cari hesabın kesilmesine veya kredi hesabının muaccel kılınmasına yani hesabın kat edilmesine yönelik bir ihtarname olmadığı bu ihtarnameye dayanılarak borçluya bir icra emri çıkartılamayacağı söz konusu hususun süresiz şikayete tabi olduğu nazara alındığında davacının istinaf talebinin oybirliği ile kabulüne ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına şikayetin kabulü ile icra emrinin iptaline karar verilmiş olması ve kararın Yargıtay 12. H.D,’ce onanması karşısında, davacı hakkında İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas takip yapılmadığı, İİK 149 uyarınca gönderilmiş ve kesinleşmiş usulüne uygun bir takibin ve icra emrinin olmadığı sübuta ermiştir. İcra İflas Kanununun 72. maddesindeki istirdat davası, TBK’nun 77 ve devamı maddelerinde öngörülen istirdat ( sebepsiz zenginleşme) davasının özel bir türü olup, bu nedenle kendine has özellikler taşır. İİK 72/6.maddesinde; Borçlu menfi tespit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir. İİK 72/7.maddesinde; Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde genel hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebilir, düzenlemeleri nazara alındığında; İİK’nun takip hukukuna ilişkin düzenlemeleri içermesi sebebiyle, davanın istirdat davası olarak nitelendirilebilmesi için; İİK 72/6 maddesi uyarınca, ödeyen tarafından açılmış bir menfi tespit davası olması ve tedbir kararı alınmaması sebebiyle borçlu olunmayan bir paranın ödenmesi sonucu istirdat istemine dönüşmesi, İİK 72/7 maddesi uyarınca ise; aleyhine başlatılmış bir takip olması ve itiraz edilmemiş yahut itirazın kaldırılmış olması sebebiyle borçlu olunmayan bir paranın ödenmesi gerekir. Dava dosyasında, davacı aleyhine başlatılmış icra takibi olmadığı gibi, davacı tarafından açılmış menfi tespit davasının yargılaması sırasında yapılmış bir ödeme bulunmadığından, davanın İİK 72/6 ve 72/7. maddesinde düzenlenen istirdat davası niteliğinde olmadığı anlaşıldığından, mahkemece talebin İİK 72/6 ve 72/7. maddesi kapsamında olduğuna ilişkin hukuki nitelendirme ve davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığından bahisle reddine karar verilmesi hatalı olmakla, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. 2- 2004 Sayılı İİK’nın 149. maddesinde; “İcra müdürü, ibraz edilen akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva ettiğini ve alacağın muaccel olduğunu anlarsa, borçluya ve taşınmaz üçüncü şahıs tarafından rehnedilmiş veya taşınmazın mülkiyeti üçüncü şahsa geçmişse ayrıca bunlara birer icra emri gönderir. Bu icra emrinde otuz gün içinde borcun ödenmesi ve bu müddet içinde borç ödenmez ve tetkik merciinden icranın geri bırakılmasına dair bir karar getirilmezse, alacaklının taşınmazın satışını isteyebileceği bildirilir.” düzenlemesi mevcut ise de; İstanbul … İcra Dairesi’nin … takip dosyasından davacıya gönderilen icra emrinin iptali ve davacının takip dosyasında borçlu sıfatının bulunmadığı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. H.D.’nin 2019/796-2528 esas ve karar sayılı kararının Yargıtay tarafından onanmak suretiyle kesinleştiği dosya kapsamı ile sabittir. TBK 77. maddesi; Haklı bir sebep olmaksızın bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş yada sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur. TBK 82.maddesi; Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak 10 yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar hükümlerini taşımaktadır. İİK 72/7. maddesinde sürenin “ödediği tarihten itibaren” başlayacağı açıkça belirtildiğinden, İİK 72. maddeye göre açılan istirdat davasında sürenin Yargıtay onama tarihinden itibaren başlatılması gerektiğine ilişkin istinaf sebebi yerinde olmadığından reddine karar vermek gerekmiştir. TBK 77. maddesinde ise sebepsiz zenginleşme için hak düşürücü sürenin “hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten” başlayacağı hüküm altına alındığından, mahkemece tarafların delilleri toplanarak, davacının ödediğini geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihin tespiti gerekmektedir. Bu sebeple icra mahkemesi kararının kesinleşme tarihinin öğrenme tarihi olarak kabulü gerektiğine ilişkin istinaf sebebi yerinde olmadığından reddine karar verilmiştir. Yukarıda açıklanan hususlar gereğince davacı vekilinin 2 numaralı istinaf sebebinin reddine, 1 numaralı istinaf sebebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile, 2- İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/01/2022 tarih ve 2021/279 E. 2022/13 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 362/(1)/g. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 31/03/2022