Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/474 E. 2022/800 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/474 Esas
KARAR NO: 2022/800
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/04/2019
NUMARASI: 2014/83 E. – 2019/298 K.
DAVANIN KONUSU: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
BİRLEŞEN İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
2014/1164-2015/135 E.K SAYILI DOSYASI
DAVA: Tazminat (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/05/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı ile müvekkili banka arasında Üye İşyeri Sözleşmesi imzalandığını, ancak davalı tarafın sözleşmeye aykırı olarak 164.754.44 TL tutarında satış belgeleri düzenlediğini ve bu belgelerin müvekkili bankaya ibraz edilerek bedellerinin davalı tarafından tahsil edildiğini, söz konusu bedellerin iade edilmesi hususunda Beyoğlu … Noterliğinin 13.12.2012 tarih … yevmiye numaralı ve yine Beyoğlu … Noterliğinin 22.01.2013 tarih … yevmiye nolu ihtarnameler borçluya tebliğ edildiği halde borcun süresinde ödenmemesi üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile icra takibine girişildiğini, davalı tarafından müvekkil bankanın alacağına kavuşmasını geciktirmek maksadıyla haksız yere borca, faize ve ferilerine itiraz edildiğini beyanla, itirazın iptaline, davalının alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmişlerdir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davacı banka arasında ticari ilişkinin sanal POS çalışması kapsamında 13 Aralık 2010 tarihinde başladığını ve bu tarihten 21 Temmuz 2012 tarihine kadar artan bir hacimle devam ettiğini, 19 aylık bu dönemde sadece … sanal POS’u ile çalışıldığını ve toplamda 5.408,????00-TL lik bir ciro yapıldığını, 17 Haziran 2012 tarihinde ise Denizbank sanal POS’unun da sisteme eklendiğini, tüm bu dönem boyunca … ve müvekkili arasında şirket kredi kartları kullanımı dışında hiçbir kredi kullanımının olmadığını ve … ile müvekkili arasında hiçbir borç-alacak ilişkisi doğmadığını, davacı bankanın tüm bu dönem boyunca sanal POS’dan geçen ciro üzerinden yaklaşık 80.000-TL komisyon kazancı elde ettiğini, 2012 yılı temmuz ayında müvekkilinin çalıştığı acentalardan birinin finansal zorluğa girmesi ve müvekkilinden tur satın almış olan müşterilerin bir kısmının turlarını kaldıramayacağını bildirmesi üzerine müşterilerin pek çoğunun farklı turlara kaydırıldığını ve kabul etmeyen müşterilerin ise tur bedellerinin iade edildiğini, finansal zorluğa giren acentaya yapılan fazla ödemeler karşılığında bu acentanın müvekkilinde bulunan 240.000-TL lık çekin tahsili için icra takibine girişildiğini ve çekin karşılıksız çıktığı hususunda davacı bankanın bilgilendirilmesi üzerine banka tarafından 21 Temmuz 2012 tarihinde müvekkilinin sanal POS hesabına bloke konulduğunu, konulan bu bloke sonucunda; nakit akışının sekteye uğratılması üzerine müşterilerin başka turlara kaydırılması veya iade yapma çabalarının yerine getirilemez bir duruma sokulduğunu ve bu müşterilerin chargeback taleplerinin zorla … kanalıyla karşılanmak zorunda kalındığını, davacı … nin tüm müşterilerin chargeback taleplerini alternatif tura gidenler dahil yerine getirerek müvekkili haksız ve kötü niyetli olarak kendisine borçlandırdığını, alternatif banka buluncaya kadar … karta taksit yapılamadığını, müvekkilinin ticari faaliyetini yıkacak düzeyde ciro kaybı yaşadığını, ileride doğması muhtemel olduğunu düşündüğü risk için müvekkilinin sanalpos hesabına haksız bir şekilde bloke konularak, banka tarafından başlatılan icra takibi sonrasında Kredi kayıt Bürosu nezdinde borçlu kaydı yapılarak diğer banka ve kredi kurumlan nezdinde riskli konuma düşürüldüğünü, müvekkil aleyhine icra takibi başlatılmasıyla birlikte Kredi Kayıt Bürosu sisteminde … aleyhinde ” takibe alındı” kaydı oluşturulduğunu, bu kayıt sonucunda …’ın olaydan haberdar olduğunu ve sanal POS hesabına Şubat 2013 te bloke konulduğunu, bu bloke sebebiyle de … aleyhine açılan dava sonucunda blokenin Aralık 2013 de kaldırıldığını, bankanın tur satın almış olan müşterilere müvekkiline sormadan ve durumu araştırmadan yaptığı ödemeden müvekkilinin sorumlu olmadığını ve bankanın sorumlu olduğunun açık olduğunu, davacı banka tarafından haksız ve keyfi blokajın, şirket faaliyetlerini durdurarak iflas eşiğine getirdiğini, müvekkilinin müşterilere hizmet vermeye amade iken yedindeki POS blokajını kullanarak haksız yere ödeme yaparak talep ettiği miktarları yarattığını, bu miktarlardan davacının kendisinin sorumlu olduğunun açık olduğunu, kendi müşterisi olan müvekkiline yardım etmesi ve yol göstermesi gerekirken tam tersini yaparak müvekkilini iflasa sürükleyici hareket ve işlemler yaptığını beyanla, davanın reddine, davacının dava konusu edilen tutarın %20’sinden az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmişlerdir.
BİRLEŞEN İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN 2014/1164-2015/135 E.K SAYILI DOSYASI Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin www…com.tr isimli internet sitesi üzerinden çeşitli sektörlerden mal ve hizmetlerin satışlarına acentelik yapan bir firma olduğunu, ticari faaliyetleri kapsamında davalı bankanın Çiftehavuzlar şubesi ile belirli bir süre çalıştığını, müvekkili ile banka arasındaki 1/12/2010 tarihli üye iş yeri sözleşmesi kapsamında müvekkilinin … nolu üye iş yeri numarası ile 13/12/2010 tarihi ile 18/07/2012 tarihleri arasında da sanal pos hizmeti aldığını, ancak hiçbir uyarı veya bildirimde bulunmadan banka tarafından 18/07/2012 tarihinde müvekkilinin sanal pos tahsilatlarına haksız şekilde bloke konulduğunu, bu blokenin müvekkiline bildirilmediğini, haksız blokenin paranın kullanılmak istenmesi üzerine tesadüfen öğrenildiğini, … nın koyduğu bu kayıt sebebi ile müvekkilinin beraber çalıştığı diğer bir banka müvekkilinin sanal pos ve hesaplarına 11/02/2013 tarihinde bloke koyduğunu, bu bloke amacıyla açılan dava kapsamında 289 gün sonra 27/11/2013 tarihinde kaldırıldığını, … sebebiyle müvekkilinin diğer banka tarafından da zarara uğratıldığını, bu sebeple İstanbul 39. ATM.’nin 2013/189 esas sayılı dosyası üzerinden açılan davanın devam ettiğini, Banka kanunun emredici hükümlerine uymayarak suç teşkil eden haksız blokaj eylemini sürdürdüğünü, yapılan yazışmalar karşısında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden 186.456,91 TL alacaklı olduğu iddiası ile ilamsız icra takibi başlattığını, itiraz üzerine İstanbul 13. ATM. ‘ nin 2014/83 esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası açıldığını beyanla, müvekkilinin hesabına uygulanan blokenin haksız olduğunun tespiti ile öncelikle banka tarafından kredi kayıt bürosuna yapılan kaydın tedbiren kaldırılmasına karar verilmesini, haksız bloke sebebiyle zararının tespitini, şimdilik asgari 1.000 TL maddi zararın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının müvekkili bankanın müşterisi olduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümleri gereğince davacı şirketin hesabına bloke işlemi uygulandığını, taraflar arasında 25/11/2010 tarihinde üye iş yeri sözleşmesi imzalandığını, sözkonusu sözleşme kapsamında müvekkili banka tarafından sözleşmenin feshedilmesine kadar davacıya sanal pos hizmeti verildiğini, davacının dava dışı … Tic. Ltd. Şti. adına satış yaptığını, … numaraları müvekkili bankanın bostancı şubesi müşterisi olan … hakkında müvekkili tarafından olumsuz istihbarat neticesinde sözkonusu … ile görüşmeler yapılarak güvenlik raporlarına istinaden ilgili firmanın incelemeye alındığını, kart hamillerine işlem tutarlarını iade ederek müşterilerine geri ödeme gerçekleştirildiği, bu sebeple 18/07/2012 tarihinde firma kapatılarak hesaba blokeye alındığını, davacı hakkında başlatılan icra takibi ve devamında açılan itirazın iptali davası, müvekkil banka tarafından davacının hesabına konulan blokenin haklılığını ispatlar nitelikte olduğunu, davacının uğramış olduğunu iddia ettiği zararı, müvekkil banka hesabına koyduğu bloke işlemine bağlaması haksız olduğunu beyanla davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmişlerdir. İlk derece mahkemesince; “Asıl davada toplanan tüm delillere ve dosya kapsamına göre; davacı … Bankası A.Ş tarafından davalı … Ltd. Şti. aleyhine, 157.251,18-TL ve 7.503,26 TL miktarlı Üye İşyeri sözleşmesi ve Beyoğlu … Noterliğinin 13.12.2012 tarih … yevmiye nolu ve Beyoğlu … Noterliğinin 22.01.2013 tarih, … yevmiye nolu ihtarnameye dayalı olarak, 157.251,18-TL asıl alacak-1, 21.058,73-TL gecmiş gün faizi, 159,22-TL ihtar gideri, 7.503,26-TL asıl alacak-2, 386,47-TL geçmiş gün faizi ve 98,05-TL ihtar gideri olmak üzere toplam 186.456,91-TL alacağın tahsili için icra takibi başlattığı ancak hükme dayanak teşkil etmeye elverişli 24/12/2018 tarihli ikinci bilirkişiler heyetinden alınan ek raporda üye İş yeri sözleşmesinin 7. Maddesinde belirtildiği gibi “temerrüt tarihinde yürürlükte olan en yüksek kredi faiz oranına, bu oranın %50’sinin ilavesi suretiyle bulunacak oran üzerinden” temerrüt faizi uygulanmasının belirtildiği, TCMB’ye bildirilmiş olsa bile tamamen Bankanın inisiyatifi ile belirlenip, o dönem yürürlükte ve uygulamada plan en yüksek kredi faiz oranına göre fahiş yükseklikte olan %94,50 yerine, o dönem uygulamada olan ve TÇMB tarafından yayınlanan Bankalarca Açılan Kredilere Uygulanan Ağırlıklı Faiz oranlarının %50 fazlasının temerrüt faizi olarak esas alınması ve Banka alacağının 157,410,40 TL kısmı için %17,8l (%11,87*1,50), kalan 7.601,31 TL kısmı için de %17,91 (%11,94*1,50) oranında temerrüt faizi uygulanması gerektiğinden takip tarihine kadar olan alacak hesaplamalarının da bu oranlar üzerinden yapıldığı ve İhtar çekilen alacaklar toplamının 164.754,44 TL (157.261,18+7.503,26), İhtarname bedellerinin 257,27 TL (159,22+98,05), Faiz hariç borç toplamının 165.011,71 TL, takip tarihi itibariyle faiz toplamının 4.362,50 TL (4.283,09+79,41), takip tarihi itibariyle Banka’nın alacak tutarının 169.374,21 TL olduğu kabul edilmekle davalı yanın takipte itirazının 157.251,18-TL’si birinci asıl alacak, 7.503,26-TL’si ikinci asıl alacak, 159,22-TL’si birinci ihtar gideri, 98,05-TL’si ikinci ihtar gideri, 4.362,50-TL’si faiz olmak üzere toplam 169.374,21-TL üzerinden iptaline, takibin alacağın 157.410,40-TL’lik kısmına %17,81, 7.601,31-TL’lik kısmına da %17,91 oranında temerrüt faizi uygulanmak suretiyle devamına, davalının alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına mahkumiyetine, Birleşen davada toplanan tüm deliller ile dosya kapsamına ve hükme dayanak teşkil etmeye elverişli 24/12/2018 tarihli ikinci bilirkişiler heyetinden alınan ek rapora göre davalı banka tarafından çok miktarda chargebacklerin gelmesi ve bunların … tarafından ödenememesi sebebiyle davacı … şirketinin POS hesaplarına bloke konulması ve her türlü hak ve alacağından chargeback bedellerinin tahsil edilmesi 5464 sayılı yasa ve … ile Banka arasında imzalanan Üye iş yeri sözleşmesi hükümlerine uygun olması ve böyle bir tedbir alınmaması halinde … tarafından gerçekleştirilen milyonlarca TL’lik işlemlerden ne kadar chargeback gelebileceğinin bilinemeyecek olmasından dolayı davalı banka tarafından davacı …’nin hesabına uygulanan blokoj yerinde olup bu sebeple davacı … yönünden herhangi bir zarar meydana gelmediğinden davacı …’nin davasının reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; icra takibinde talep konusu etmiş olduğumuz asıl alacak ve ihtar giderine ilişkin taleplerinin kabulüne karar verildiğini, ancak, hükme esas alınan bilirkişi raporlarında müvekkili ile davalı arasındaki ilişkide uygulanacak faiz oranının taleplriyle ve taraflar arasındaki sözleşmeyle bağdaşmayan şekilde, farazi bir oran olarak esas alınmış olması sebebiyle, takip tarihinden önceki döneme ilişkin geçmiş gün faizi talebinin kısmen reddolunduğunu, ayrıca, icra takip tarihinden sonra %94,50 oranında faiz uygulanması talebinin de reddolunarak, ticari temerrüt faizinin dahi altında bir oran olan, 1 numaralı asıl alacak için %17,81, 2 numaralı asıl alacak için de %17,91 oranında faiz uygulanmasına karar verildiğini, 2- Davalı ile müvekkili banka arasında akdedilen ve dosyada mevcut bulunan ”… Üye İşyeri Sözleşmesi”nin 7. maddesinin son fıkrasında; ”…. ÜYE İŞYERİ’nden hiçbir mal ya da hizmet alımı yapılmamasına rağmen herhangi bir sebeple KART ile ÜYE İŞYERİ nezdindeki POS üzerinden satış işlemi yapılması/SATIŞ BELGESİ düzenlenmesi halinde ve/veya ÜYE’nin kimliği ve imzasının, ÜYE İŞYERİ’nce kontrol edilmemesi ve benzer sebeblerle, SATIŞ BELGESİ tutarı ÜYE’den BANKA’ca tahsil edilemez veya tahsil edildiği halde, ÜYE’nin hesabına iade edilmek zorunda kalınırsa, ÜYE İŞYERİ, ÜYE’ce ödenmeyen veya ÜYE’ye BANKA’ca geri ödenen bu tutarı, BANKA’ya ve BANKA’nın yazılı ilk talebinde, SATIŞ BELGESİ tutarının hesabına alacak geçtiği veya nakden tahsil ettiği tarihten, bu tutar BANKA’ya tamamen geri ödeninceye kadar geçen günler için BANKA’nın mevzuat gereğince tespit ettiği kredi faiz oranlarından temerrüt tarihinde yürürlükte olan en yüksek kredi faiz oranına, bu oranın %50’sinin (yüzde ellisinin) ilavesi suretiyle bulunacak oran üzerinden hesaplanacak temerrüt faizi ve onun Fon ve Gider Vergisi’yle birlikte ödemeyi kabul ve taahhüt eder.” şeklinde düzenlemenin mevcut olduğunu, söz konusu maddede ”BANKA’nın mevzuat gereğince tespit ettiği kredi faiz oranlarından temerrüt tarihinde yürürlükte olan” denmekte olup, hükme esas alınan bilirkişi raporlarında bu hususa aykırı olarak TCMB tarafından yayınlanan Bankalarca Açılan Kredilere Uygulanan Ağırlıklı Faiz Ortalama Faiz Oranları’nın %50 fazlasının uygulanması yönündeki görüşün açıkça taraflar arasındaki akdi ilişkiye aykırı olduğunu, 3-03.12.2015 tarihli bilirkişi raporunun 3 numaralı ekinde yer alan, müvekkili banka tarafından TCMB İdare Merkezi’ne hitaben yazılan 01.02.2012 tarihli yazı (EK) ekinde, 01.02.2012 tarihinden itibaren değişen Kredi Kartı Faiz Oranlarının TCMB’ye sunulduğunu, bahse konu yazıda kurumsal kredi kartlarına %63 faiz uygulandığının belirtildiğini, 4- 03.07.2018 tarihli ikinci bilirkişi heyeti raporunda; ”Taraflar arasındaki sözleşmede gecikme faiz oranının ”en yüksek kredi faiz oranının %50 fazlası” olarak belirlendiği, ancak, takip talebinde %94,50 faiz oranı üzerinden hesaplanan temerrüt faizinin, bankaca uygulanmayan, piyasada uygulaması olmayan %63 faiz oranının %50 fazlası bulunarak hesaplanmış olduğu, her ne kadar bu oran banka tarafından TCMB’ye bildirilmiş olsa da, doğru ve adil faiz oranının TCMB tarafından yayınlanan Bankalarca Açılan Kredilere Uygulanan Ağırlıklı Faiz Ortalama faiz oranlarının %50 fazlası üzerinden hesaplanması gerektiği” şeklinde görüş bildirildiğini, Bahse konu raporda tespit edilen faiz oranına itirazları üzerine alınan 24.12.2018 tarihli ek raporda da; ”..O dönem uygulamada olan ve TCMB tarafından yayınlanan Bankalarca Açılan Kredilere Uygulanan Ağırlıklı Faiz Ortalama faiz oranlarının %50 fazlasının temerrüt faizi olarak esas alınması ve banka alacağının 157.410,40-TL kısmı için %17,81 (%11,87*1,50), kalan 7.601,31 TL kısmı için de %17,91 (%11,94*1,50) oranında temerrüt faizi uygulanması gerektiği” şeklinde görüş bildirildiğini ve bu görüşlere yukarıda alıntıladıkları şekilde gerekçeli kararda yer verilerek hükme esas alındığını, 5- Taraflar arasındaki akdedilen sözleşme hükümleri uyarınca müvekkili banka tarafından TCMB’ye bildirilen faiz oranlarının (%63) işbu uyuşmazlıkta esas alınması gerekirken, TCMB tarafından yayınlanan bankalarca açılan kredilere uygulanan ağırlıklı faiz ortalama faiz oranlarının esas alınmasının herhangi bir dayanağının bulunmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporlarındaki faiz oranına ilişkin hatalı tespit sonucunda takip öncesi döneme ilişkin talep etmiş oldukları faiz bedelinin, eksik hesaplanmış olup bu husus davanın kısmen reddine karar verilmesine ve takipten sonra uygulanacak faiz oranının taraf iradelerinin aksine ticari temerrüt faizinden dahi daha düşük oranda olmasına sebebiyet verdiğini, 6- Bir an için, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirtilen faiz oranlarının taraflar arasındaki ilişkide uygulanabileceği kabul edilse dahi, TCMB tarafından yayınlanan, ”Bankalarca Açılan Kredilere Uygulanan Ağırlıklı Ortalama Faiz Oranları” sık aralıklarla değişkenlik göstermekte olup 15.01.2019 tarihli dilekçeleri ekinde sunmuş oldukları bir kısım TCMB internet sitesi çıktılarından görüleceği üzere, bahse konu dilekçe tarihindeki faiz oranının %27,63 ve belirli periyotlarla değişkenlik göstermekte olduğunu, iş bu dilekçe tarihi olan 29.05.2019 tarihinde TCMB internet sitesinde yayınlanan en son tarihli Bankalarca Açılan Kredilere Uygulanan Ağırlıklı Ortalama Faiz Oranı ise %29,25’ olduğunu, bu oranların ise bilirkişi raporunda belirtilen, ihtarname tarihlerindeki faiz oranlarının (%11,87, %11,94) yaklaşık 2.5 misli olduğunu, ancak mahkemece takip tarihindeki oranların esas alınmış olması sebebiyle değişkenlik gösteren faiz oranlarının müvekkili banka aleyhine olacak şekilde daha düşük olarak esas alındığını, mahkemece uygulanmasına karar verilen faiz oranları takip tarihinde yayınlanan faiz oranları olup takip tarihinden ödeme tarihine kadar bahse konu faiz oranlarının uygulanması müvekkilin hak kaybına sebebiyet verdiğini, yukarıda arz ve izah edilen sebepler ve incelemede görülecek diğer sebeplerle yerel mahkemenin kararının, asıl alacağa uygulanacak faiz oranı, takipte talep etmiş oldukları işlemiş faiz bedeli yönünden taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine, usul ve yasaya aykırı olması sebebiyle yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulü ile takibin takip talebinde talep ettikleri faiz oranı ile devamına, davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı yükletilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Taraflar arasında görülen itirazın iptali davası sonunda; Banka tarafından müvekkili aleyhine haksız ve fahiş miktarda faiz işletmiş olduğu, farklı tarihlerde alınan muhtelif bilirkişi raporları ile tevsik edilmiş olmasına rağmen yerel mahkeme’ce haksız ve mesnetsiz şekilde kötü niyet tazminatına hükmolunduğunu, gerek davaya konu edilen alacak miktarının yüksekliği, gerekse Banka tarafından icra takibine konu edilen tutarın bilhassa işletilen faiz yönünden haksızlığı açıkça ortada iken, müvekkili tarafından sunulu itirazın yeri deliği ve özellikle faiz oranları açısından dosyada mübrez bilirkişi raporları yok sayılarak hükmolunan icra inkar tazminatının yasal dayanağının bulunmadığını, müvekkilinin takibe ve fahiş faiz oranına itirazının haklılığı tespit edilmesine karşın, hatalı değerlendirme ile icra inkar tazminatına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, 2-Banka tarafından, 3. Kişi konumundaki şirketin durumu “risk ihtimali” olarak ele alınarak, müvekkili aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … No.lu dosya ile ilamsız takibe geçildiğini, icra takibi başlatılması sürecince, bankanın kötü niyetli ve müvekkilini zarara uğratmaya yönelik aksiyonu neticesinde, müvekkilinin, Kredi Kayıt Bürosu nezdinde borçlu olarak yer aldığını, diğer banka ve kredi kuruluşları açısından da riskli konuma getirildiğini, … tarafından haksız ve mesnetsiz olarak … tarafından müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını, icra takibi sebebiyle müvekkili hakkında Kredi Kayıt Bürosu’nda riskli kaydı yapıldığını, bu kaydın hemen akabinde Denizbank tarafından müvekkilinin sanal posuna bloke konulduğunu ve 289 gün süren bu haksız ve kötü niyetli bloke sebebiyle müvekkilinin neredeyse iflas noktasına geldiğini, tüm bu sürecin …’nin “3. Kişi konumundaki şirketi riskli görmesi” ile olduğunu, oysa ki yaklaşık 7 yıldır devam eden ihtilaf kapsamında iflas başta olmak üzere asıl ve en büyük riskin müvekkili üzerinde kaldığını, 3-Dosyada mübrez bilirkişi raporları ile, hiçbir şekilde davayı kabul anlamına gelmemek üzere, … tarafından işletilen kabul edilemez yüksek oranı (%94.5) ve mesnetsizliği tereddütsüz şekilde ispat edilmişken, müvekkiline yüklenen icra inkar tazminatının hiçbir yasal dayanağı bulunmadığını, hal böyle iken, haciz vb. işlemlerle karşılaşılmaması için, davanın 2 Nisan 2019 tarihinde kısmen kabul noktasında karara bağlanmasının akabinde, ilgili icra dosyasına dosya borcunun tamamı ödenmek durumunda kalındığını, bu süreçte müvekkilinin … Bankası … Caddesi Şubesi’ndeki ticari portföyüne de, haciz şerh edildiğini, icra dosyasının müvekkilince yapılan ödemeler neticesinde, infazen kapatılmak zorunda kalındığını, icra dosyasına yapılan ödemelerin, 20 Mayıs 2019 tarihinde 380.00,00 TL (mahkeme kararı gereğince yapılan güncel kapak hesabı uyarınca asıl alacak ve işlemiş faiz olmak üzere) ve 21 Mayıs 2019 tarihinde 63.804,00 TL (Mahkeme kararında yer alan bu tutarın 33.874,84 TL’si icra inkar tazminatı, 6.280,00 TL’si yargılama gideri ve 16.112,45 TL’si vekalet ücreti, 4.904,55 TL’si icra vekalet ücreti, 2.560,16 TL’si tahsil harcı, 126 TL’si faiz ve masraf) olmak üzere toplam, 443.804,00 TL ödeme yapıldığını, müvekkilinin Banka’nın haksız ve kötü niyetli eylemi neticesinde uğradığı zararının, halen devam ettiğini, bloke, icra takibi ve dava sonunda gelinen noktada, haksız ve mesnetsiz şekilde ödenen bu tutarın tamamen müvekkilinin düçar olduğu zarardan ibaret olduğunu, oluşan maddi zararın muhatabının, “doğması muhtemel risk iddiası ile yasal süreci başlatan” … olmasına karşın, ödeme yapmak zorunda kalan tarafın, müvekkili olduğunu, 4-Yerel Mahkeme’ce delilleri arasında yer alan ve …’nin haksız eylemi sonrasında meydana gelen … zarar ziyan davası kapsamında, İstanbul 39. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/138 E., 2014/164 K. No.lu dosyası Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/5022 E., 2015/12890 K. No.lu 2 Aralık 2015 tarihli kararı ile bozulduğunu, bozma gerekçesinde açıkça “bloke hakkının keyfi şekilde kullanılamayacağı, doğması muhtemel riskler sebebiyle hesaptaki tasarrufunu engelleyecek şekilde yapılan bloke işleminin haksız ve keyfi olduğu ve bankanın sebepsiz zenginleşmesine yol açacağı” hususunun ifade edildiğini, bozma sonrasında yapılan yargılama kapsamında bilirkişi raporları alındığını ve müvekkilinin zarara uğramış olduğu hususunun açıkça ispatlandığını ve Denizbank’ın müvekkiline tazminat ödenmesine karar verildiğini, adı geçen dosyanın delilleri arasında olduğunu, Yerel Mahkeme’ye zarar ziyan davasının her aşamasında güncel bilgi sunulduğunu, bozma ilamı ve sonrasındaki süreç ile bilirkişi raporlarının dosyaya sunulmuş olmasına rağmen Yerel Mahkeme’ce bu önemli delilinin dikkate alınmaksızın eksik inceleme ile karar verildiğini, 5-Gelinen noktada, yerel mahkeme’ce davaya konu edilen süreç ve sonrası doğru ve net bir şekilde ele alınamadığını, oysa, Banka tarafından müvekkilinin sanal posuna keyfi bir şekilde risk ihtimaline binaen bloke konulduğu, ucu açık ve soyut ifadelerle eylemi sebebiyle müvekkilinin ticari hayatını neredeyse çöküş noktasına kadar getirdiğini, müvekkili tarafından Banka’ya duyulan güvenin, Banka tarafından “hakim durumun kötüye kullanılması” biçiminde cevaplandırıldığını, müvekkilinin Banka’ya karşı Sözleşme ve Kanun’dan doğan her türlü hak ve sorumluluklarını eksiksiz şekilde yerine getirmiş olmasına karşın, Banka tarafından “3. Kişi konumundaki şirketin muhtemel riski sebebiyle alacağını tahsil edememe” varsayımından haksız bloke konulması ile başlayan yasal süreçte bugüne gelindiğini belirterek yukarıda açıkladığı sebepler ve Dairenizce re’sen ele alınabilecek diğer sair sebeplere dayanarak, İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2 Nisan 2019 tarih, 2013/84 E., 2019/298 K. No.lu kararının istinaf incelemesi ile kaldırılarak, müvekkilinin uğramış olduğu 443.804,00 TL’lik zararın tespiti ile ayrıca Banka’nın alacak miktarının %20’sinden az olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatına hükmolunması ile yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Asıl dava; Davacı bankanın Üye İşyeri Sözleşmesi gereği davalı şirkete yaptığı ödemelerin geri dönüşü olmaması üzerine alacağın tahsili için girişilen icra takibine vaki itiraz üzerine İİK 67 madde uyarınca açılan itirazın iptali davası, birleşen dava, davalı banka tarafından haksız ve mesnetsiz olarak Kredi Kayıt Birimine (KKB) yapılan kaydın tedbiren kaldırılması ve …’nin hesabına uygulanan blokoj sebebiyle uğranılan zararın tespiti ile fazlaya dair haklar saklı kalmak üzere 1.000,00 TL maddi zararın davalı bankadan tahsili talebinden ibarettir. Uyuşmazlığın, taraflar arasında akdedilen 01/12/2010 tarihli üye iş yeri sözleşmesi kapsamında davacı-birleşen dosyada davalı bankanın davalı- birleşen dosyada davacı işyeri müşterilerine yapmış olduğu ödemelerin miktarı, bunları davalıdan talep edip edemeyeceği, davacı banka tarafından, davalı aleyhine, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile; 157.251,18-TL Asıl Alacak-1, 21.058,73-TL Geçmiş Gün Faizi, 159,22-TL İhtar Gideri, 7.503,26-TL Asıl Alacak-2, 386,47-TL Geçmiş Gün Faizi, 98,05-TL İhtar gideri olmak üzere toplam 186.456,91-TL’nin takip tarihinden itibaren işleyecek %94,50 akdi faiz ve ferileri ile birlikte tahsili talepli icra takibinde haklı olup olmadığı, birleşen davada, davalı-asıl dosyada davacı bankanın, davacı- asıl davada davalı işyerinin sanal POS hesabına bloke konulması neticesinde davalı-birleşen dosya davacısı işyerinin zarara uğrayıp uğramadığı, bloke işleminde bankanın haklı olup olmadığı, zarar meydana gelmişse davacı işyerinin bu zararı davalı bankadan talep te haklı olup olmadığı noktalarında toplandığı görülmektedir.Mahkemece önce, 03/12/2015 tarihli bilirkişi heyet raporu alınmış, akabinde, itirazlar, dosyaların birleştirilmesi ve eksik belgelerin tamamlanması sonrasında 28/11/2016 tarihli ek rapor, 20/03/2017 tarihli ikinci ek rapor, 03/07/2018 tarihli ikinci bilirkişi heyetinden rapor, çelişki sebebiyle ikinci heyetten , 24/12/2018 tarihli ek raporlar alınmış, ikinci heyetten alınan 24/12/2018 tarihli ek rapor hükme dayanak yapılmıştır. Dosya kapsamına göre, davalı … Ltd.Şti.nin, davacı … Bankası Çiftehavuzlar Şubesi’nin müşterisi olduğu, aralarında 01/12/2010 tarihli üye iş yeri sözleşmesi akdedildiği, bu sözleşme kapsamında davalı şirketin davacı bankanın kredi kartı üye işyeri hizmetlerinden istifade ettiği ve davacı banka tarafından, davalı şirkete sanal POS (VPOS – Virtual Point Of Sale) tahsis edilerek kredi kartıyla mesafeli işlem yapma yetkisinin verilmiş olduğu, seyahat turu düzenleme vaadi ile paraları toplayan ve son anda turların iptal edildiğini bildiren ve davalı şirket ile kart sahipleri tarafından ‘ ortadan kaybolduğu ‘ belirtilen dava dışı … Şirketinin ise, davacı … bankası Bostancı Şubesinin müşterisi olduğu, davalı … Şirketinin, davacı banka tarafından kendisine tahsis edilmiş olan sanal POS’u, dava dışı … Şirketine de kullandırdığı, davacı banka ile davalı şirket arasında mevcut Sanal POS Sözleşmesinin 3.maddesinde ; ” … Üye İşyeri, sanal POS’u kullandığı web sitelerinin bu web sitelerinde yer alan üçüncü kişilerin de sanal POS kullanması halinde bu üçüncü kişilerin isim/unvan, faaliyet alanı vb. bilgilerini ve bu bilgilerdeki değişiklikleri derhal bankaya iletmekle yükümlüdür…”düzenlemesine göre, bu kullanımda sözleşmeye aykırılığın söz konusu olmadığı, dava dışı … şirketinin, hem bizzat, hem de davalı … Şirketi üzerinden mesafeli kredi kartı işlemleri yaptığı, ancak davalıya ait sanal POS üzerinden yapılan bu işlemlerden, aralarında mevcut Üye İşyeri Sözleşmesi ve Sanal POS Sözleşmesi hükümleri uyarınca, davacı bankaya karşı davalı … şirketinin sorumlu olduğu, seyahat turu düzenleme vaadi ile kredi kartı ile mesafeli işlem yapılmak suretiyle çeşitli kişilere ait kredi kartları borçlandırılarak karşılığının davacı bankadan tahsil edildiği, konaklamaya kısa bir süre kala seyahat turlarının iptal edildiği fakat, davalı şirket tarafından, işlem tutarlarının kart sahiplerine iade edilmediği, kredi kartı ile yapılan mesafeli işlemlerde mal veya hizmetin gerçek kart sahibine teslim edilmesinden davalı üye işyerinin sorumlu olduğu, bu sorumluluğun 5464 sayılı Yasanın 15 ve 32.maddeleri ile taraflar arasındaki sözleşmenin ilgili hükümlerinden ( Üye İşyeri Sözleşmesi; 6/1 – 7 – 12 – 15.10, Sanal POS Sözleşmesi; 3 – 5 – 6 maddelerinden) kaynaklandığı, davalı şirket tarafından, ihtilaflı işlem tutarlarının, tur iptal edildiği tarihte, derhal, ilgili kartlara alacak verilmek suretiyle iade edilmemesinin 5464 Sayılı Yasanın 3 ve 19.maddesine aykırı olduğu, ihtilaflı işlemler sebebiyle kart sahiplerinin itirazı üzerine diğer bankalardan usulüne uygun chargeback sebep kodları ( Reason Code ) ile gelen ve dava dosyasına belgelendirilmiş olan chargebacklerle ilgili tutarları ilgili bankalara ve davacı bankanın kendi kartlarında ( on -us işlemlerde ) ise kart sahiplerinin kredi kartı hesaplarına alacak kaydedilmek suretiyle davacı bankanın ödemek zorunda kaldığı, davalı … Şirketinin, dava dışı … Şirketinden ‘acentaya yapılan ödemeler karşılığında aldığını belirttiği 240.000.- TL’ lik çekin karşılıksız çıktığı ve tahsili için icra takibi başlatıldığını davacı bankaya bildirdiği, önemli bir risk (zarar ) tehdidi altında bulunan davacı bankanın, … şirketinin ve davalı … Şirketinin hesabında yüklü iadelerin görülmesinin yanı sıra, hem yaptığı zorunlu ödemeler hemde bu olumsuz bildirim karşısında, 18.7.2012 tarihinden itibaren dava dışı … Şirketinin ve davalı … Şirketinin POS hesaplarına bloke koyduğu, bankanın bu bloke işleminde sözleşmeye ya da yasaya aykırılığın bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davalı tarafından, hesaplarının bloke edilip sanal POS’un kapatılması dolayısıyla müşterilerin başka turlara kaydırılması ve çalışmalarının engellenmesi sebebiyle chargeback bedellerinin iadesinin engellendiği ve başka turlara kaydırılan bazı müşterilerin cahargeback taleplerinin yerine getirilmesi sebebiyle haksız ve kötü niyetli olarak borç altına sokulduğu da iddia edilmişse de, incelemelerinde başka turlara kaydırılan müşterilerle ilgili olarak, başka turlara katıldığını gösterir evrak ve bağlı olarak chargeback konusu işlemlerle ilgili ibraname vs. görülemediği, ayrıca, iptal edilen turlarla ilgili olarak, esas olanın iptal edilen işlem bedelinin önce müşteriye iade edilmesi ve kart sahibi ile yapılacak yeni bir sözleşme kapsamında yeni bir satış olarak kredi kartına borç kaydı yapılmasının gerektiği, bu sebeblerle davalı-birleşen dosya davacısının bu iddialarının yerinde olmadığı, birleşen dosyada açtığı davada uğradığı zararın sebebinin banka olmadığı, sözleşmeye uygun bir şekilde yapılan bloke işleminden kaynaklı şirket zararından bankanın sorumlu tutulamayacağı, bu yöndeki mahkeme tespitinin dosya kapsamına uygun olduğu kanaatine ulaşılmıştır. Davacı banka, mahkemece uygulanan faize ilişkin istinaf itirazında bulunmuştur. Taraflar arasındaki sözleşmede gecikme faiz oranının “en yüksek kredi faiz oranının %50 fazlası” olarak belirlendiği, ancak, takip talebinde %94,50 faiz oranı üzerinden hesaplanan temerrüt faizinin, bankaca uygulanmayan, piyasada uygulaması olmayan %63 faiz oranının %50 fazlası bulunarak hesaplanmış olduğu, her ne kadar bu oran banka tarafından TCMB’ye bildirilmiş olsa da, doğru ve adil faiz oranının TCMB tarafından yayınlanan Bankalarca Açılan Kredilere Uygulanan Ağırlıklı Faiz Ortalama faiz Oranlarının %50 fazlası üzerinden hesaplanması gerektiği, dosyadaki tüm bilirkişi raporlarında bu temelde yapılan hesaplamanın Yargıtay uygulamasına da uygun olduğu, bu yöndeki davacı- birleşen davalı banka vekilinin yaptığı istinaf itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davalı-birleşen dosya davacı vekili, mahkemece icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmüştür. Taraflar arasındaki sözleşme kapsamında uğranılan zararın tespitinin yargılamayı gerektirdiği, alacağın likit ve bilinebilir olmadığı, oysa icra inkar tazminatına karar verilebilmesi için, uyuşmazlık konusu alacağın miktarının likit ve bilinebilir olması gerektiği, zarar tespitinde bu şartların bulunmaması sebebiyle asıl davada davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceği, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun haklı olduğu anlaşılmıştır. Sonuç olarak, asıl davada davalı aleyhine hükmedilen icra inkar tazminatı dışındaki hususlara ilişkin ilk derece mahkemesince açıklanan ve benimsenen sebeplerle dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve bu yönlerden her iki taraf vekilinin istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince reddine, fakat asıl davada uyuşmazlık konusu alacağın bilinebilir ve likit olmadığı, yargılamayı gerektirdiği, bu sebeple davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı ve davalı vekilinin buna ilişkin itirazında haklı olduğu, bu yöndeki istinaf başvurusunun kısmen kabulü gerektiği anlaşılmakla, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, fakat yapılan bu hata yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün diğer kısımları baki kalmak kaydıyla, asıl davada, icra inkar tazminatının reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilince yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile, 3- İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/04/2019 tarih, 2014/83 E., 2019/298 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, 4- Asıl dosya olan İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/83 E. Sayılı dosyanı yönünden davanın KISMEN KABULÜ ile; İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında davalının itirazının 157.251,18-TL’si birinci asıl alacak, 7.503,26-TL’si ikinci asıl alacak, 159,22-TL’si birinci ihtar gideri, 98,05-TL’si ikinci ihtar gideri, 4.362,50-TL’si faiz olmak üzere toplam 169.374,21-TL üzerinden İPTALİNE, takibin alacağın 157.410,40-TL’lik kısmına %17,81, 7.601,31-TL’lik kısmına da %17,91 oranında temerrüt faizi uygulanmak suretiyle devamına, 4/a-Fazlaya ilişkin talebin reddine, 4/b- Yasal şartları oluşmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddine, 5- Birleşen İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1164 Esas sayılı dosyası yönünden davanın REDDİNE, 6- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; Asıl dava yönünden; 6/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 11.569,95 TL nispi karar harcından peşin alınan 2.252,05 TL’nin mahsubu ile bakiye 9.317,90 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 6/b-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 25,20 TL başvurma harcı, 2.252,05 peşin harç, 3,80 TL vekalet harcı, 4.480,00 TL bilirkişi ücreti, 152,00 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 6.913,05 TL yargılama giderinden davanın kabul ret oranına göre 6.290,88 TL’nin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 6/c-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan, 69,00 TL posta gideri, 3.000,00 TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 3.069,00 TL yargılama giderinden davanın kabul ret oranına göre 276,21 TL’sinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, bakiye giderin davalı üzerinde bırakılmasına, 6/d-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine 13/(1). maddesine göre 20.040,55 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 6/e-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, Birleşen dava yönünden; 6/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibarıyla alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 6/b-6100 Sayılı HMK’nun 326/1 maddesi gereğince davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA, 6/c-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/(2). maddesine göre ret edilen maddi tazminat talebi yönünden 1.000,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan davalıya verilmesine, 7- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 7/a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı … tarafından yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 7/b- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacı …’nden tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 7/c-İstinaf yargılaması için davacı … tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 7/d- İstinaf yargılaması için davalı … Tarafından yapılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının davacı …’nden tahsiliyle davalı …ne verilmesine, 7/e-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 8- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 20/05/2022