Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/458 E. 2022/468 K. 24.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/458
KARAR NO: 2022/468
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/06/2021
NUMARASI: 2017/1401 E. – 2021/609 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafça, davacı aleyhinde İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasından 255.000,00 TL miktarlı, 29/12/2014 vade tarihli 29/12/2011 tanzim tarihli senede istinaden kefil sıfatıyla 14/06/2016 tarihinde kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi başlatıldığını, davacının, icra takibi başlatan davalıyı hiç tanımadığını, kendisiyle borç alacak ilişkisi bulunmadığını, söz konusu senedi imzalamadığını, davacının icra takibine dayanak senede kefil olma gibi bir durumu olmadığını, senette borçlu olan …’ın davacının 10 yıldır görüşmediği yeğeni olduğunu, icra dosyasında söz konusu borca ve imzaya itiraz ettiğini, ancak kambiyo senetlerine mahsus takipte söz konusu itirazın usulen İcra Mahkemelerine yapılması gerektiğinden itirazının muteber olmadığını, söz konusu senedin düzenlendiğini kendisine tebliğ edilen ödeme emri ile öğrenen davacının borçlu yeğeni … hakkında Bartın Cumhuriyet Başsavcılığına 13.07.2016 tarihinde dolandırıcılık nedeniyle suç duyurusunda bulunduğunu beyan ederek, davacının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasında borçlu olmadığının tespitine ve %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın bahse konu senedi huzurunda imzaladığını ve dava dışı …’a kefil olduğunu, davacı tarafın kötü niyetli olarak icra takibinden sonra mal kaçırdığını, davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını beyan ederek davanın reddine ve davacının %40 oranında kötü niyet tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “İmza incelemesine yönelik olarak sunulan bilirkişi raporlarına göre, dava konusu senetteki imzanın davacıya ait olduğunun ispatlanamadığı, ispat yükü üzerinde olan davalının yemin deliline de dayanmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacının senet nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, tazminat talebinin reddine,” karar verilmiştir. Mahkemece verilen kararın taraf vekillerince istinafı üzerine Dairemizin 11.01.2022 tarih, 2022-78 esas, 2022/66 karar sayılı kararı ile; davalının istinaf başvurusunda bulunurken nisbi harcı yatırmadığı, Mahkemece 09.09.2021 tarihli harç tamamlattırılması hakkında muhtıranın 14.09.2021 tarihinde tebliğ edildiği ancak harcın yatırıldığına ilişkin bir kaydın uyap kaydında veya dosyada bulunmadığı gerekçesiyle dosyanın geri çevrilmesine karar verildiği, bu defa Mahkemece 10.06.2021 tarihli ara karar ile; davalı vekiline çıkartılan 09.09.2021 tarihli muhtıranın 14.09.2021 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen eksik harç ve masrafın yatırılmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun HMK’nun 344.maddesi uyarınca yapılmamış sayılmasına karar verildiği, kararın 01.02.2022 tarihinde tebliğine rağmen istinaf edilmediği, bu defa dosyanın davacı vekilinin istinaf başvurusu nedeniyle Dairemize gönderildiği anlaşılmıştır. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme tarafından kötüniyet tazminatı talebinin reddedildiğini, müvekkilinin hasta biri olmasına rağmen bu süreçte davalı tarafından rahatsız edildiğini, gayrimenkul ve menkullerinin haciz tehditleri altında satılmaya çalışıldığını, hatta emekli maaşı üzerine bilerek ve istenerek beş defa haciz konulduğunu, davalı taraf müvekkilinin senedi imzaladığından bahsetse de aslında kamuyu yanıltıcı şekilde beyan vererek kötüniyetli hareket ettiğini, haftanın her günü icra dairesine gelip, her gün aralıksız olarak müvekkilinin banka hesaplarına 89/1 haciz ihbarnamesi gönderdiğini, müvekkilin akrabalarını aradığını, bu vaziyette aslında tazminat talebinin bir nebze olsun müvekkilinin bu süreçte yaşadığı sıkıntıların giderilmesi adına istendiğini beyan ederek, Mahkemece davalının kötüniyet tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, kambiyo senedine dayalı menfi tespit davası olup, davacı; davaya konu 29/12/2014 vade, 29/12/2011 tanzim tarihli, 255.000,00 TL bedelli senetteki imzanın kendisine ait olmadığını böyle bir senede kefil sıfatıyla imza atmadığını iddia etmiştir. Kambiyo senedindeki imzanın davacı borçluya ait olduğu yönündeki ispat yükü, senedi elinde bulundurup icra takibine girişen ve senette yer alan imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden davalı alacaklıya düşmektedir. (HGK’nun 24.06.2020 tarih, 2017/19-829 Esas, 2020/471 Karar) Bu kapsamda Mahkemece, davacının davaya konu senedin düzenleme tarihine yakın önceki ve sonraki tarihli samimi imzalarını içeren resmi kurumlarca da onaylatılmış belge asıllarının getirtilerek senet üzerinde imza incelemesi yaptırıldığı, gerek Adli Tıp Raporu ve gerekse dosyaya sunulan 13.01.2019 tarihli bilirkişi raporunda, senet üzerinde davacıya atfen atılan imzanın davacı eli ürünü olup olmadığının saptanamadığı yönünde görüş bildirildiği, ispat yükü üzerinde olan davalının yemin deliline de dayanmadığı, bu haliyle davalının icra takibinin başlatılmasında kötü niyetli olduğunun ispatlanamadığı, şartları oluşmayan tazminat talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/06/2021 tarih ve 2017/1401 E., 2021/609 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5-Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 24/03/2022