Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/415 E. 2022/433 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/415
KARAR NO: 2022/433
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/11/2021
NUMARASI: 2020/761 E. – 2021/838 K.
BİRLEŞEN İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2014/1255 E. SAYILI DOSYASI
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
BİRLEŞEN DAVA KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Sayılı dosyası ile 25.09.2009 vade tarihli 230.000 TL meblağlı bono dayanak gösterilerek icra takibi başlatmış olan davalının müvekkilinden hiçbir alacağının olmamasına rağmen o dönemlerde müvekkilini tehdit etmek sureti ile sindirdiğini ve takibe itiraz etmesine engel olduğunu, aynı dönemlerde davalının da mensubu olduğu suç örgütü üyeleri değişik isimler ile sürekli olarak müvekkili aleyhine icra takipleri başlattığını ve keza aynı şekilde tehdit edip sindirmek sureti ile müvekkilinin bu takiplere itiraz etmesi engellenerek takiplerin kesinleşmesinin sağlandığını, bu takiplerin bazılarında müvekkilinden çok yüksek miktarlarda tahsilatlar yapıldığını ve çok kıymetli taşınmazları da adeta yok pahasına satılarak haksız kazanç elde ettiğini, sonrasında müvekkilinin korkularını yenerek aleyhine bu kişilerce başlatılmış olan icra takiplerine konu senetlerdeki imzaların kendisine ait olup olmadıkları yönünde bilirkişi incelemesi yaptırdığını ve bilirkişi heyeti davaya konu senedinde içlerinde bulunduğu birçok senette müvekkile atfen atılı imzaların müvekkilinin eli ürünü olmadıkları yönünde rapor tanzim ettiklerini, alınan bu raporda davaya konu senet altında müvekkile atfen atılmış olan imzanın da müvekkilinin eli ürünü olmadığının anlaşıldığını, bunun üzerine, müvekkili aleyhine sahte imza ile İcra takibi başlatıp tehdit eden, tefecilik yapan ve içlerinde davalının da olduğu kişiler aleyhine suç örgütü kapsamında sahtecilik, tefecilik ve tehdit sebebi ile İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına şikayet dilekçesi verdiklerini, şikayetlerinin İstanbul C. Başsavcılığının TMK.10. Md. ile özel görevli 2013 /1163 Soruşturma sayılı dosyasında devam ettiğini, ekte sunulu Bilirkişi raporu ve diğer belgelerden de anlaşılacağı üzere, takibe ve davaya konu senet altındaki imzanın müvekkili imzası olmadığının ve sahte olduğunun sabit olduğunu, müvekkilinin hiçbir şekilde böyle bir senet imzalamadığı gibi davalı alacaklıya böyle bir borcunun da bulunmadığını beyanla; Davanın kabulü ile müvekkilinin borçlusu olduğu iddia edilen 230.000,00 TL meblağlı ve sahte imzalı senet nedeni ile müvekkili aleyhine davalı tarafından başlatılmış olan İstanbul …İcra Müdürlüğünün … sayılı icra takibine konu senette müvekkile atfen atılmış olan imzaların müvekkile ait olmadığı net olarak anlaşıldığından, İş bu icra takibine konu senet nedeni ile müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile senedin iptaline ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı icra takibinin iptali ile %40 tan azalmamak üzere kötü niyet (inkar) tazminatının davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili … hakkında ortaya atılan talihsiz iddialar gerçekliği yansıtmadığını, hakkında çıkar amaçlı suç örgütüne üye olmak bir kenara benzer herhangi bir şikayet bulunmadığı gibi herhangi bir mahkumiyet cezasının da bulunmadığını, Davacı 2009 yılında başladığını söylediği zorlamaları beş yıl sonra hem de birçok kıymetli gayrimenkulünü ve yüksek miktarlarda parasını icra baskısı altında ödemesi ile ortaya attığını, bu durumun hayatın olağan akışına tamamen ters olduğunu, davacı …’un birçok kişiyi gayrimenkullerini göstererek hatta bu gayrimenkuller üzerinde satış vaatleri noter aracılığı ile yaparak para aldığını, ancak bu paraları hiçbir şekilde ödemediğini, görüleceği üzere davanın tamamen soyut iddialarla vücut buldurulmaya çalışılan bir menfi tespit davası olduğunu, Müvekkili … ile davacı … arasında bulunan iş ilişkisi sebebiyle davacı tarafından verilen kıymetli evrakın zorla verildiğini ve/veya borç ilişkisi olmadığı halde verildiğinin ispatlanmasının gerektiğini, Davacı tarafın iddialarını ispat etmediği gibi bu güne kadar müvekkili tarafından zorla tahsil edilen paraların veya hangi mahkeme hangi icra dairesi tarafından bir ödeme yapıldığını ispat etmesinin gerektiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden 25/09/2009 vade tarihli 230.000 TL bedelli bonoya istinaden icra takibi başlatıldığını, takip alacaklısının davalı …, senet lehtarının ise … olduğunu, her iki şahsın anlaşmalı olarak icra takibi başlattıklarını ve müvekkilini tehdit etmek sureti ile icra takibine itiraz etmesini engellendiğini, bu şekilde takibin kesinleşmesinin sağlandığını, daha sonra dava konusu senedinde içinde bulunduğu bir çok senette müvekkiline atfen atılan imzaların müvekkilinin eli ürünü olmadığının anlaşıldığını, bu şahıslar hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/18293 esas sayılı soruşturma dosyasında sahtecilik, tefecilik suçlarından dolayı soruşturma başlatıldığını, müvekkili tarafından senet lehtarı … hakkında İstanbul 15. ATM’nin 2014/558 esas sayılı dosyası üzerinden Menfi Tespit davası açıldığını, ileri sürerek takibe konu senetten dolayı müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, dosyanın İstanbul 15. ATM’ inin 2014/558 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen dava davalısı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı …’ın icra takibine konu senette lehtar değil, ciranta olup, keşideci – borçlu ile lehtar arasındaki ilişkileri bilecek durumda olmadığını, davacı aleyhine davalının yapmış olduğu icra takiplerinden dolayı herhangi bir ödeme almadıklarını, bu sebeple hukuka uygun olmayan yollar ile tahsilat yaptığı yönündeki iddialara itibar edilemeyeceğini, davalının, davacı …’u tehdit ettiği yönündeki beyanlarının doğru olmadığını, davacı ile davalı arasında telefonla veya görüşmek suretiyle herhangi bir temas olmadığını, ayrıca müşteki sıfatıyla 07-09-2010 tarihinde TCK. 158. Maddesine istinaden Fatih Cumhuriyet Savcılığı’na … soruşturma dosya numarası ile nitelikli dolandırıcılık suçlamasıyla suç duyurusunda bulunduğunu, burada ifadesini verdiğini, İstanbul 42. Asliye Ceza Mahkemesi’ nde açılan 2011/357 sayılı davada mahkeme huzurunda savunmasını yaptığını, … hakkında yapılan icra takibinden sonra, davacının, savcılığa ifade vererek ve mahkemelere katılarak hakkını arayabildiğini, tüm bu süreç içerisinde tehdit edildiğini iddia ederek davalı aleyhinde suç duyurusunda bulunmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bilirkişi incelemesinin senet aslı üzerinden değil, icra dosyasındaki fotokopisi üzerinden yapıldığını, senet aslı üzerinden bilirkişi incelemesi yapılmasını, kesin süre içerisinde yapılması gereken işlemin, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkacağından, davacının, kendisine verilen kesin süre içinde ara kararları yerine getirmediğinden ve zamanaşımı itirazımız dikkate alınarak,hak düşürücü süre sebebiyle davanın reddine karar verilmesini, senet aslı temin edilerek adli tıp kurumu’ndan grafolojik inceleme raporu temin edilmeden eksik inceleme sonucu tedbir kararı verilmesinin hatalı olup, tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Somut olayda dava konusu senetteki keşideci imzasına yönelik itirazda bulunulmuş olup, Davalı … vekili davalının iyiniyetli hamil olduğunu ve senetlerin gayrimenkul satış vaadinin teminatı olduğunu ileri sürse de imza inkarı mutlak defii olduğundan herkese karşı ileri sürülebileceğinden davalı vekilinin imzanın sahteliğinin davalıya karşı ileri sürülemeyeceği yolundaki itirazı yerinde bulunmamaktadır.Sahteliği nedeniyle geçersiz bir imza sahibini bağlamaz. Senetteki keşideci imzasının davacıya ait olup olmadığı hususu kesin bir kanaat edinilememiş ise de ispat külfeti davalılarda olup davalılar tarafından ileri sürülen ve toplanmasını istediği deliller ile imzanın davacıya ait olduğu hususu açıkça ortaya konulamadığı, bu hali ile mevcut şüpheli durumun ispat kuralları çerçevesinde borçlu lehine yorumlanması gerektiği kanaatine varılarak davanın her iki davalı yönünden kabulü gerektiği ancak kötü niyet tazminatı talebinin de bu kapsamda koşulları gerek lehtar gerekse ciranta davalı yönünden oluşmadığı” yönünde hüküm kurulmuştur. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davacının tehdit edildiğine dair beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, davacının şikayeti üzerine açılan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … (Yeni esas: …) Sor. Nolu dosyasında; Organize Suç Örgütleri Büro Amirliği tarafından düzenlenen 01.10.2013 tarihli raporda; “Cebir ve şiddet kullanılarak haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgüt yapısının bulunduğuna dair herhangi bir tespit yapılamadığı, …” mahiyetindeki tespitlerin de beyanlarını doğruladığını, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, -Aynı soruşturma dosyasındaki diğer şüpheli ifadelerinde davacının taşınmaz satış vaadiyle paralar aldığı ve iade etmediği için senetler verdiğinin anlaşıldığını, … nolu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının Soruşturma dosyasında; şüpheliler hakkında “Üzerlerine atılı tefecilik yapmak, resmi belgede sahtecilik suçlarından dolayı delil yetersizliği, hakaret ve basit tehdit suçlarından dolayı şikayetin süresinde yapılmaması sebebiyle…” denilerek kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini,bunlar dikkate alındığında tehdit unsurunun olmadığını, -Davacı …’un savcılığa dolandırıcılık suçlamasıyla eldeki dosyanın vekili Av. … tarafından şikayet edilmesi üzerine Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı 2010/18730 Soruşturma Nolu dosyaya savcı huzurunda ifadesini verdiğini ve o dosyada tehdit hususundan bahsetmediğini, davacının tüm bu süreçte imza inkarında bulunmadığını, imzasını ikrar ettiğini, bu konudaki itirazı zamanaşımına uğradıktan sonra haksız ve mesnetsiz olarak imza inkarında bulunduğunu, -Davacının imza inkarının, hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, Davaya konu İstanbul …İcra Dairesi … E. Sayılı icra takip açılış tarihi 13-01-2010 olup, davacı vekili Av. …’nun icra dosyasına 25-01-2010 tarihinde beyan dilekçesi sunduğunu, dilekçesinde imza inkarı bulunmayıp, aksine teminat senedi olarak verilen senedin icraya konduğunu beyan ettiğini, Davacının bu beyanı ile imzayı ikrar ettiğinin tartışmasız olduğunu, Av. …’nun 25-01-2010 tarihindeki dilekçesinde teminat senedi olarak verildiğini itiraf ettiğini, ayrıca dava açılışında baskı ve tehdit altında olduklarından dolayı 4 yıldır imza inkarında bulunamadıklarını iddia ederken, 25-01-2010 tarihli beyan dilekçesi ile müvekkilinden faizle borç para aldıklarını ve teminat senedi olarak verilmiş senedin icraya konduğunu iddia ettiğini, davacının baskı ve tehdit altında olsaydı faizle borç para alma iddiasında bulunamayacağını bu sebeplerle davanın öncelikle usulden, bilahare zamanaşımı sebebiyle davanın reddedilmesi gerektiğini, -Davacının borçlarına mahsuben Kadıköy İlçesi, … Mah. kain taşınmazı satış için İstanbul … Noterliği vasıtasıyla 12.05.2009 tarihinde … yevmiye numarası ile düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesini Av. …’la düzenlediğini, satışın gerçekleşmemesi üzerine aldığı parayı iade etmeyen davacının, müvekkiline senet verdiğini, Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı … Soruşturma Nolu dosyaya verdiği ifade de “…Teminat olarak yüksek miktarlı olarak imzaladığım senetler gerçek alacak miktarı imişcesine lehtarı sonradan yazılarak ciro edilmek suretiyle icraya konmuştur…” mahiyetinde olduğunu ve bu beyanla davacının imzanın kendisine ait olduğunu ikrar ettiğini, -01.10.2014 tarihli uzmanlık raporunu hazırlayan, FETÖ terör örgütü mensubu, Islak İmza Kumpas davasında tutuklu sanık … olduğunu, 17-05-2013 tarihli teknik uzman görüşünün ise mahkeme marifetiyle aldırılmış bir rapor olmadığını, Mahkeme marifetiyle alınan raporlarda imza hakkında menfi ya da müspet bir kanaat bildirilmediğini, ücret karşılığı alınan raporlarda imzanın …’un eli ürünü olmadığı bildirildiğini, senetteki imzanın aidiyetinin tespit edilememesinin sebebinin, davacının basit tersimli imzalar ile borçlarından kurtulmayı meslek haline getirmiş olması olduğunu, -Davacının Avukatı …’nun 25.01.2010 tarihli dilekçesinde imza inkarında bulunmadığını, alacağın varlığının ispatı amacıyla mahkemeye davacının 25.01.2010 tarihli mal beyanı dilekçesini, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesini, davacının imza ikrarını içerir kolluk ifadesinin incelenmesi gerektiğini, ancak mahkemenin bu konularda yeterli araştırmaları yapmadan hüküm tesis ettiğini, denetime açık ve hükme esas alınmaya elverişli olmayan raporlar mahkemece dikkate alınarak usul ve yasa hükümlerine aykırı şekilde kabul kararı verilmesinin hatalı olduğundan yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; -Dava konusu senet üzerindeki imzanın müvekkiline ait olmadığının dosyada bulunan tüm raporlar ile sabit olduğunu, davalının iddialarının soyut, gerçeklikten uzak ve dava konusu ile hiç bir ilgisi olmayan iddialar olduğunu, istinaf sebeplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, imza inkarına dayalı olarak İİK 72. maddesi gereğince açılan menfi tespit istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı birleşen dosya davalısı … vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Menfi tespit davalarında kural olarak ispat külfeti, alacaklı olduğunu iddia eden davalı taraftadır. Davalı taraf takipte kambiyo senedine dayandığında, kambiyo senetlerinin hukuki niteliği itibariyle temelindeki hukuki ilişkiden ayrık olarak mücerret borç ikrarını içerdiğinden, alacaklı taraf iddiasını senetle kanıtlamış olduğundan, borçlu olmadığını kanıtlamak davacı tarafa geçer. HMK 201. maddesindeki senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirası’ndan az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz hükmü uyarınca davacı tarafın, davalıya borçlu olmadığını yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. Davacının inkar ettiği senetteki imzanın davacıya ait olup olmadığına yönelik dosya içerisinde Mahkeme gerekçesinde de ayrıntılı olarak açıklanan raporlar alındığı, davalı taraf alınan raporların güvenilir olmadığı, 17.05.2013 tarihli teknik uzman görüşünün ise mahkeme marifetiyle aldırılmış bir rapor olmadığını belirtmiş ise de, dosya içerinde ATK raporu ve Jandarma Kriminal raporlarının da bulunduğu ve çelişkinin giderilmesinin istenildiği ve raporların düzenlendiği, senetteki keşideci imzasının davacıya ait olup olmadığı hususu kesin bir kanaat edinilememiş ise de ispat külfeti davalılarda olup davalılar tarafından ileri sürülen ve toplanmasını istediği delililer ile imzanın davacıya ait olduğu hususu açıkça ortaya konulamadığı, bu hali ile mevcut şüpheli durumun ispat kuralları çerçevesinde borçlu lehine yorumlanması gerektiği yönündeki Mahkeme kanaaitinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamıştır. Davalı taraf, …’nun 25.01.2010 tarihli dilekçesinde imza inkarında bulunmadığını, alacağın varlığının ispatı amacıyla mahkemeye davacının 25.01.2010 tarihli mal beyanı dilekçesini, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesini, davacının imza ikrarını içerir kolluk ifadesinin incelenmesi gerektiğini beyan etmiş ise de, davacı avukatının açık imza inkarında bulunmamasının imzayı ikrar anlamı taşımayacağı, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinde açıkça bonoya atıf yapılmadığı sürece 6100 Sayılı HMK’nın 201. maddesi kapsamında davalının iddiasını ispatlar nitelikte belge veya beyyine başlangıcı niteliğinde olmadığından ve davalı tarafça 6100 Sayılı HMK’nın 201. maddesi kapsamında belirtilen nitelikte belge sunulmadığından, istinaf sebeplerinin reddine karar verilmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı … vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun istanbul 15. asliye ticaret mahkemesi’nin 02/11/2021 tarih ve 2020/761 E., 2021/838 K. sayılı kararına karşı davalı … vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 15.711,30 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 3.927,85 TL harcın mahsubu ile bakiye 11.783,45 TL harcın davalı …’dan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 17/03/2022