Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/396 E. 2022/431 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/396
KARAR NO: 2022/431
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/10/2021
NUMARASI: 2021/345 E. – 2021/748 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafından, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasından Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile borçlular; …, … ve … aleyhine icra takibi başlatılmış olup ödeme emrinin müvekkillerine borçlu …’nun mirasçıları sıfatı ile tebliğ edildiğini, ancak müvekkilleri dava dışı … ve davacı …’nun …’ndan intikal eden mirası Bakırköy 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 25.01.2016 tarihli, 2016/214 E., 2016/114 K. sayılı kararı ile reddettiğini, müvekkillerinin mirasçılık sıfatını kaybettiklerini, …’nun terekesi ile ilgili hiçbir sorumluluklarının kalmadığını, ilaveten … tarafından … ve …’ya şimdiye kadar 26.290,00 TL ödeme yapılmış olduğunu belirterek; davacının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasına konu icra takibinden ve icra takibine konu çekten dolayı borçlu olmadığının tespitine, dava konusu çeke ilişkin ödeme talep eden davalı aleyhine takip miktarının %20’sinden az olmayacak şekilde kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesi talep edilmiştir.İlk derece mahkemesince; “İddia, savunma ve dosya kapsamında toplanan delillerin bir bütün olarak değerlendirilmesinde; 15.000,00 TL bedelli, 09/01/2016 tanzim, 31/12/2016 vade tarihli senet nedeniyle başlatılan dava konusu icra takip dosyası borcunun davacının murisi …’na ait bir borç olduğu hususu dosya kapsamında toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Bu husus taraflarında kabulündedir. Davacının, murisi …’nun mirasını kayıtsız şartsız reddettiği, Bakırköy 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 25/01/2016 karar tarihli ve 2016/214 Esas 2016/114 Karar sayılı kararı ile mirasın kayıtsız ve şartsız reddedildiğinin tespit ve tesciline karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Bu durumda artık mirası reddeden mirasçının murisin borcundan sorumluluğu söz konusu olmayacağından, davacının dava açmakta haklı olduğu kanaatine ulaşılarak davanın kabulü ile davacının, davalıya, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası ve takip dayanağı 15.000,00 TL bedelli, 09/01/2016 tanzim, 31/12/2016 vade tarihli senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Ancak, davacının, mirası reddettiğinden haberdar olması mümkün görülmeyen davalının yasal mirasçılar aleyhine takip yapmasında kötüniyet görülmediğinden davacının kötü niyet tazminat talebinin ise reddine karar verilmiştir. Davalı taraf takip başlatmakta kötü niyetli görülmemiş ise de, davadan önce yapılan arabuluculuk görüşmelerinde uzlaşmanın sağlanamaması da dikkate alınarak işbu davanın açılmasına sebebiyet verdiği için yargılama giderlerinden ve davacı yararına vekalet ücretinden sorumlu tutulmuştur” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Mahkemenin yalnızca Bakırköy 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin davacı bakımından mirasın reddedildiğinin tespitine istinaden hüküm kurduğunu, davacının borçlu olmadığının tespitine dair başkaca bir araştırma içine girmediğini, Bakırköy 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nce hükmedilen mirasın reddinin ilamının sadece takip hukuku içerisindeki borca itiraz müessesesi içinde takibi durdurmaya yetecek nitelikte bir belge olduğunu, müvekkilince başlatılan icra takibine 5 günlük yasal süre içerisinde itiraz edilerek sunulmadığından icra takibini durdurma kudretini de yitirdiğini ve 11. İcra Hukuk Mahkemesinin de borçlu … ‘nun icra takibine itirazının süre yönünden reddine yönelik hüküm tesis ettiğini ve davacı aleyhine başlattıkları takibin kesinleştiğini -Mirasın reddinin tespiti kararının şekli bakımdan kesinleşmiş olsa bile maddi bakımdan kesin hüküm teşkil etmeyeceğini, çekişmesiz yargı kararı olduğunu, söz konusu ilamın HMK’nın kesin hüküm başlıklı 303. maddesi uyarınca da geçerli olmayacağını, mahkemece detaylıca yapılması gereken araştırma yapılmayarak …’nun borçlu olmadığının tespiti için alınan mirasın reddi ilamının kesin hüküm gibi değerlendirildiğini, bu değerlendirmenin HMK 303/1 bakımından da yasaya aykırılık oluşturduğunu, -Menfi tespit davasının niteliği gereği zorunlu arabuluculuk görüşmeleri kapsamında olmadığını, Mahkeme’de açılan menfi tespit davasının öncesinde karşı tarafça arabuluculuğa başvurulduğunu, ancak kararda ifade edildiği üzere başvurunun zorunlu dava şartı kapsamında değerlendirilmediğini, ihtiyari şekilde görüşülen arabuluculuk görüşmelerinde uzlaşmanın sağlanamaması sebebiyle taraflarının davanın açılmasına sebebiyet vermiş sayılmasının hukuka ve usule aykırı olduğunu, ayrıca mirasçılardan …’nun mirası reddetmediğinin de taraflarınca öğrenildiğini, karşı tarafın takip ve görüşmeler esnasında bıraktığı olumsuz ve güven zedeleyici intiba sebebiyle uzlaşmadan imtina etmelerine etkili olduğunu, Mahkemenin davadan önce yapılan arabuluculuk görüşmelerinde uzlaşmanın sağlanamamasından bahisle davanın açılmasına sebebiyet verdikleri için yargılama harç ve giderlerinden ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmalarının hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, Borçlu …’nun süresinde borca itiraz etmediğinden menfi tespit davası açmak mecburiyetinde kaldığını, borçlunun süreyi kaçırması sebebiyle mevcut mirasın reddi ilamının geçerlilik koşulunu yitirdiğini, Mahkemenin murisin ölüm tarihinde borca batık olup olmadığını tespit edip bu hususlar araştırılıp incelendikten sonra karar vermesi gerekirken sadece Bakırköy 3.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/114 sayılı kararına istinaden hüküm tesis etmesi hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, tüm sebeplerle usul ve yasaya aykırı mahkeme kararının kaldırılmasını, yeniden esas hakkındaki talepleri doğrultusunda yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmilini talep etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davalının, takip başlatırken müvekkilinin mirası reddettiğini bilmiyor ise de sonradan itirazlarında ve arabuluculuk görüşmelerinde mirasın reddedildiği bilgilerine ve hatta detaylarına ulaştığını ve takibe mirasçı olmadığını bilerek kötüniyetli bir şekilde devam ettiğini ve hacze gitmek üzere İcra Müdürlüğünden kararlar aldığını bu sebeple kötü niyetli olduğunu, -Tebligat döneminde müvekilinin kanser hastalığı nüksettiğini ve sürekli pet-ct ve mgr incelemelerine girmek zorunda kaldığını cumartesi aldığı tebligata itiraz ettiğini ancak pazar günü de sayıldığı için itiraz konusunda geç kalmış sayıldığını, kötüniyet tazminatı yönünden karar verilmesi gerektiğini, -Davalının, davanın açılmasından önce yapılan arabuluculuk görüşmesinde müvekkilinin mirası reddettiğini bilmesine rağmen, uzlaşmaya yanaşmadığını, dava açılmadan önce davalı taraf ile anlaşma sağlanabilseydi, müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti için dava açmayacaklarını, ancak davalı taraf anlaşmaya yanaşmayarak, davanın açılmasına sebebiyet verdiğini, bu sebeple davalının kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini bu sebeple kararın bu yönlerden kaldırılarak karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, 2004 Sayılı İ.İ.K.’nin 72. maddesi gereğince kambiyo senedine dayalı icra takibinden dolayı mirasın reddi sebebiyle borçlu olunmadığının tespiti isteğine ilişkindir. Muris …’nun mirasının davacı mirasçı tarafından kayıtsız ve şartsız reddedildiğinin tespitine karar verildiği, kararın 01.02.2016 tarihinde temyiz edilmeksizin kesinleştiği görülmüştür. Mirasçı davacı, davalıya itirazın iptali davası için tanınan bir yıl gibi uzun bir süreyi beklemeden maddi hukuk anlamında, borcun bir an önce ve kesin olarak ortadan kaldırılmasını isteme hakkına sahip olup, böyle bir durumda dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığını kabul etmek mümkün değildir. Kaldı ki, yapılmış bir icra takibi olmadan da borç tehdidi altında bulunan kişinin menfi tespit davası açabileceği İİK’nın 72/2. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. O halde dava konusu olayda davacı kendilerine karşı bir itirazın iptali davası açılmasını beklemeden eldeki menfi tespit davasını açmakta hukuki yararları bulunduğunun kabulü gerekir. Mirasın gerçek reddinde mirasçı aktif ve pasifleriyle birlikte tüm mirası reddettiğinden takibe konu borç sebebiyle davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Bu sebeple davalı tarafça mahkemece detaylıca yapılması gereken araştırma yapılmayarak …’nun borçlu olmadığının tespitine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu iddiasının yerinde olmadığı görülmüştür. Davalı taraf 11. İcra Hukuk Mahkemesinin de borçlu … ‘nun icra takibine itirazının süre yönünden reddine yönelik hüküm tesis ettiğini ve davacı aleyhine başlattıkları takibin kesinleştiğini beyan etmiş ise de, icra mahkemesi tarafından uyuşmazlık hakkında dar kapsamda değerledirme yapıldığından, verilen karar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediğinden, icra mahkemesinde itirazda bulunmuş olmasının genel mahkemede dava açmasında engel olmadığı (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin E:2014/15933 K:2014/17415 K. 16.6.2014 tarihli kararı) anlaşılmakla bu konudaki davalı istinaf isteminin de reddi gerekmiştir. Davalı taraf Mahkemenin davadan önce yapılan arabuluculuk görüşmelerinde uzlaşmanın sağlanamamasından bahisle davanın açılmasına sebebiyet verdikleri için yargılama harç ve giderlerinden ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmalarının hukuka ve yasaya aykırı olduğu iddiasında ise de, murisin 25.01.2016 tarihinde mirasın reddine karar verildiği, icra takibinin 13.09.2019 tarihinde yapıldığı, davacının icra takibine itirazın ise 04.10.2019 tarihinde yapıldığı, İcra Hukuk Mahkemesi kararında mirasın reddi hususunun tartışıldığı İcra Hukuk Mahkemesince 01.04.2021 tarihinde karar verildiği yani davalının mirasın reddi kararından dava açılma tarihi olan 24.05.2021 tarihinden önce haberdar olduğu buna göre dava açılmasına sebebiyet verdiği yönündeki Mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı görülmüştür. Davacı taraf istinaf incelemesi yönünden ise, herkesin Mahkemeler önünde hak arama hürriyetine sahip olduğu, davalının da hak arama hürriyeti sınırları içerisinde dava açıp ve takipleri başlattığı bu durumun kötü niyet olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, bu sebeple davacı istinaf isteminin de yerinde olmadığı anlaşılmakla istinaf isteminin reddi gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf taleplerinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/10/2021 tarih ve 2021/345 E., 2021/748 K. sayılı kararına karşı davacı vekili ve davalı vekil tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2- Davacı vekilinin istinaf başvuru harcının yatırdığı ancak 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince yatırması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar harcını yatırmadığı anlaşıldığından alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar harcının davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.615,56 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 403,89 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.211,67 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine,4- Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,5- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,6- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,7- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 17/03/2022