Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/390 E. 2022/403 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/390
KARAR NO: 2022/403
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 28/01/2022 (Ara Karar)
NUMARASI: 2022/16 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili firmanın … Ticaret Ltd. Şti. (Bundan böyle … olarak anılacaktır), ev eşyaları kapsamında ticari faaliyette bulunan tüzel kişiliğe haiz bir şirket olduğu. Hedefi, bu hizmeti Türkiye çapında sağlamak olan … Hediyelik, söz konusu hedefini büyük ölçüde gerçekleştirdiğini, müvekkili şirketin 2001 yılından beri toptan ve bayilikler kanalı ile perakende satış konusunda faaliyet gösterdiğini. Aleyhine tespit yaptırılan “… A.Ş.”nin … Mahallesi, … Caddesi No: … , Blok:… Maltepe /İstanbul adresinde genel merkezi olan, aynı zamanda 17 farklı ülkede şubesi olan, aynı zamanda gerek farklı ülkelerde gerekse Türkiye’nin pek çok ilinde 100’ün üzerinde şubesi bulunan bir firma olduğu, aynı zamanda https://wwvw….com/ üzerinden online satış da gerçekleştirdiğini. … tescil numaralı… markasının müvekkiline ait olduğunu, bu markanın … A.Ş. tarafından kullanımı için bir sözleşme akdedilmediğini ve herhangi bir kullanım bedeli (royalty bedeli) ödenmediğini, karşı tarafın ürünlerinde kullanmış olduğu … ibaresi yazımı, söylenme şekli, logo kullanımı vs. bakımlarından müvekkiline ait marka ile aynı olduğunu, bu bakımdan müşteriler nezdinde müvekkili firmaya duyulan güveni zedeleyebilecek sonuçlar doğurduğunu, netice olarak karşı tarafın satışını sağladığı ürünler ile marka ihlali gerçekleştirmiş olduğunu bu doğrultuda Bakırköy 2. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/288 D. İş sayılı dosyasından tespit yaptırıldığı ve bilirkişi raporu aldırıldığını, 6769 Sayılı Sınat Mülkiyet Kanununun 159. maddesi ile 6100 Sayılı HMK’nın 389. vd. maddeleri uyarınca, karşı tarafa tebligat yapılmaksızın, duruşmasız ve teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesine, Davalı şirketin, davacı adına tescilli markasına tecavüzünün men’ine, davalının davranışlarının haksız rekabet ettiğinin tespiti ile haksız rekabetin men’ine, davalının dava konusu markayı ya da benzerlerini mallar-ambalajlar üzerinde-her tür mecradaki reklam’tanıtımlarda ve iş evrakı vs üzerinde kullanmasının durdurulmasına ve önlenmesine, davaya konu markanın her şekilde kullanımının durdurulup önlenmesine, tecavüze konu ürünlerin toplatılıp imhasına, Fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 25.000,00 TL maddi ve 25.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere şimdilik toplam 50.000,00 TL’nin (zararın tam tespiti halinde artırılmak üzere) davalıdan alınarak davacıya verilmesine, İlan masrafları davalı tarafından karşılanmak üzere kesinleşmiş kararın 50.000 tirajlı ulusal günlük gazete vasıtasıyla tamamen veya özet olarak ilan edilmesine, yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesinin 28/01/2022 tarihli ara kararıyla; “Mevcut durum itibariyle yapılan değerlendirmede,ihtiyati tedbir kararlarının açık anlaşılır ve infaza elverişli olması gerekmekte olup, davacı vekilinin tedbir talebinin açık bir şekilde hangi konularda, ne şekilde uygulanması yönünde olmadığı anlaşıldığından ihtiyati tedbir talebinin reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1- 26.01.2022 tarihinde ilk derece mahkemesine sunmuş oldukları dava dilekçesi ile davanın kabulünün yanı sıra öncelikle müvekkilin markasının haksız şekilde kullanımını önleyebilmek adına ihtiyati tedbir kararı verilmesinin talep edildiğini, mahkemece kurulan 28.01.2022 tarihli ara karar ile “6100 sayılı HMK’nın 389/1. maddesinde mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği, 390/son maddesinde ise tedbir talep edenin davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğu belirtilmiştir. Mevcut durum itibariyle yapılan değerlendirmede, ihtiyati tedbir kararlarının açık anlaşılır ve infaza elverişli olması gerekmekte olup, davacı vekilinin tedbir talebinin açık bir şekilde hangi konularda, ne şekilde uygulanması yönünde olmadığı anlaşıldığından” gerekçeleri ile ihtiyati tedbir talebimizin reddine karar verildiğini, 2- Her ne kadar ara kararda değinilmemiş ise de mahkemece bilindiği üzere ihtiyati tedbir talebinin yalnızca HMK m. 389/1. kapsamında değil, somut uyuşmazlık için SMK m. 159 hükmü kapsamında da talep edilebilir durumda olduğunu, 3- SMK m. 159. hükmü aynen “İhtiyati tedbir talebi ve ihtiyati tedbirin niteliği” MADDE 159- (1) Bu Kanun uyarınca dava açma hakkı olan kişiler, dava konusu kullanımın, ülke içinde kendi sınai mülkiyet haklarına tecavüz teşkil edecek şekilde gerçekleşmekte olduğunu veya gerçekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını ispat etmek şartıyla, verilecek hükmün etkinliğini temin etmek üzere, ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebilir. (2) İhtiyati tedbirler özellikle aşağıda belirtilen tedbirleri kapsamalıdır: a) Davacının sınai mülkiyet hakkına tecavüz teşkil eden fiillerin önlenmesi ve durdurulması. b) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilerek üretilen veya ithal edilen tecavüze konu ürünlere, bunların üretiminde münhasıran kullanılan vasıtalara ya da patenti verilmiş usulün icrasında kullanılan vasıtalara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde, Türkiye sınırları içinde veya gümrük ve serbest liman veya bölge gibi alanlar dâhil, bulundukları her yerde el konulması ve bunların saklanması. c) Herhangi bir zararın tazmini bakımından teminat verilmesi. (3) İhtiyati tedbirlerle ilgili bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır. “ şeklinde düzenlendiğini, 3- Bu kanun düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere somut olayda müvekkile ait “ …” markasının ülke içerisinde davalı tarafından izinsiz şekilde kullanıldığının bilirkişi raporu ile sabit hale geldiğinden, müvekkilin sınai mülkiyet hakkına tecavüz teşkil eden fiillerin önlenmesi ve durdurulmasını, sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilerek üretilen veya ithal edilen tecavüze konu ürünlere, bunların üretiminde münhasıran kullanılan vasıtalara ya da patenti verilmiş usulün icrasında kullanılan vasıtalara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde, Türkiye sınırları içinde veya gümrük ve serbest liman veya bölge gibi alanlar dâhil, bulundukları her yerde el konulması ve bunların saklanmasını, herhangi bir zararın tazmini bakımından teminat verilmesini talep ettiklerini, 4- Dava dilekçesinde ayrıntılı şekilde belirtmiş olduğumuz üzere söz konusu … markasının davalı tarafından kullanımın gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine ilişkin tespitin yapılması bakımından Bakırköy 2. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/288 d. iş sayılı dosyası ile tespit davası ikame edildiğini ve bilirkişi raporu düzenlendiğini, 5- Dosya içerisinde mevcut olan bu raporda davalının ürünlerinde kullandığı ve satışa sunduğu … ibaresisin müvekkili firmaya ait marka ile karıştırılacak derecede benzer olduğunun, aynı sınıfta yer aldığının açık şekilde tespit edildiğini, 6- Netice itibariyle gerek HMK gerekse SMK düzenlemesi doğrultusunda somut olayda müvekkile ait … tescil numaralı … markasının davalı tarafından kullanımın tespitinin mahkeme aracılığı ile yapılmış olduğu gözetilerek, müvekkilinin sınai mülkiyet hakkına tecavüz teşkil eden fiillerin önlenmesi ve durdurulmasını, sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilerek üretilen veya ithal edilen tecavüze konu ürünlere, bunların üretiminde münhasıran kullanılan vasıtalara ya da patenti verilmiş usulün icrasında kullanılan vasıtalara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde, Türkiye sınırları içinde veya gümrük ve serbest liman veya bölge gibi alanlar dâhil, bulundukları her yerde el konulması ve bunların saklanmasını, herhangi bir zararın tazmini bakımından teminat verilmesini,ilk derece mahkemesi tarafından 28.01.2022 tarihli ara kararı ile verilen ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin kararın yapılacak inceleme neticesinde kaldırılmasına ve ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, davalının davacı markasına yönelik tecavüzün menine, haksız rekabetin tespitine ve engellenmesine, maddi ve manevi tazminata karar verilmesine ilişkindir.Davacı vekili, müvekkiline ait “ …” markasının ülke içerisinde davalı tarafından izinsiz şekilde kullanıldığının bilirkişi raporu ile sabit hale geldiğinden, müvekkilin sınai mülkiyet hakkına tecavüz teşkil eden fiillerin önlenmesi ve durdurulmasını, sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilerek üretilen veya ithal edilen tecavüze konu ürünlere, bunların üretiminde münhasıran kullanılan vasıtalara ya da patenti verilmiş usulün icrasında kullanılan vasıtalara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde, Türkiye sınırları içinde veya gümrük ve serbest liman veya bölge gibi alanlar dâhil, bulundukları her yerde el konulması ve bunların saklanmasını, herhangi bir zararın tazmini bakımından teminat verilmesini talep etmiş, mahkemece, mevcut durum itibariyle yapılan değerlendirmede,ihtiyati tedbir kararlarının açık anlaşılır ve infaza elverişli olması gerekmekte olup, davacı vekilinin tedbir talebinin açık bir şekilde hangi konularda, ne şekilde uygulanması yönünde olmadığı anlaşıldığından ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, davacı vekili yukarıdaki sebeplerle iş bu kararı istinaf etmiştir. Dava dilekçesi incelendiğinde, davacı vekilinin tedbir talebine ilişkin açıklamasının dilekçenin sonuç ve istem başlığı kısmında “.. 1. 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 159. maddesi ile 6100 Sayılı HMK’nın 389. vd. maddeleri uyarınca, karşı tarafa tebligat yapılmaksızın, duruşmasız ve teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesine, …” şeklinde olup başka bir açıklamanın bulunmadığı görülmektedir.HMK 390/3 mad. “ Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” hükmünü taşımaktadır. “ İhtiyati tedbir talebi ve ihtiyati tedbirin niteliği” başlıklı SMK m. 159 hükmü ise;”MADDE 159- (1) Bu Kanun uyarınca dava açma hakkı olan kişiler, dava konusu kullanımın, ülke içinde kendi sınai mülkiyet haklarına tecavüz teşkil edecek şekilde gerçekleşmekte olduğunu veya gerçekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını ispat etmek şartıyla, verilecek hükmün etkinliğini temin etmek üzere, ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebilir. (2) İhtiyati tedbirler özellikle aşağıda belirtilen tedbirleri kapsamalıdır: a) Davacının sınai mülkiyet hakkına tecavüz teşkil eden fiillerin önlenmesi ve durdurulması. b) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilerek üretilen veya ithal edilen tecavüze konu ürünlere, bunların üretiminde münhasıran kullanılan vasıtalara ya da patenti verilmiş usulün icrasında kullanılan vasıtalara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde, Türkiye sınırları içinde veya gümrük ve serbest liman veya bölge gibi alanlar dâhil, bulundukları her yerde el konulması ve bunların saklanması. c) Herhangi bir zararın tazmini bakımından teminat verilmesi. (3) İhtiyati tedbirlerle ilgili bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere SMK m. 159. maddesinde belirtilen tedbirler geniş kapsamlı olup, talepte açıkça belirtilmedikçe mahkemenin kendiliğinden bu tedbirlerden bir kısmını veya hepsini birden uygulamasının HMK’nın 389/3. hükmü karşısında mümkün olmadığı, somut olayda davacının yukarıda açıklanan tedbir talebinin yeterli bir açıklığa sahip olmadığı, talebin çok genel bir ifadeyle tedbir talebinin türünün belirtilmediği, hakimin talepten fazlasına da hükmedemeyeceği, talep edilen tedbirin türü talepte somutlaştırılmadan hakimden resen tedbirin türünü belirlemesi ve buna göre karar vermesinin beklenemeyeceği anlaşılmakla, İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen sebeplerle dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 28/01/2022 tarih ve 2022/16 E. Sayılı ara kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 15/03/2022