Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/36 E. 2022/17 K. 06.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/36
KARAR NO: 2022/17
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İStanbul Anadolu 2. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 04/10/2021 (Ara Karar)
NUMARASI: 2021/70 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/01/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili ihtiyati tedbir talepli dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, 2015 yılından beri Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde …. sınıfta tescilli olan … sayılı “…” markasını, başta Amatör Spor Kulüpleri katılımıyla basketbol okulları arasında hazırlık maçlarını içeren bir deplasmanlı basketbol altyapısı olmak üzere pek çok alanda kullandığını, bu markası ile piyasada bilinirliğe ulaştığını, davalının, müvekkili ile benzer iş kolunda faaliyet gösteriyor olması dolayısıyla müvekkili ve markası hakkında bilgi sahibi olduğunu, adlı internet sitelerinde davalının müvekkiline ait tescilli “…” markasını birebir içermek suretiyle tanıtım ve faaliyetlerine konu ettiğini, davaya konu “…” ibaresinin, müvekkiline ait “…” markasını aynen içermekte olduğunu, müvekkilinin tescilli markasının en sonunda fazladan bir “…” harfi içerdiğini, markalar arasındaki bu tek harflik farklılığın markaları birbirinden ayırmaya yetmediğini, birebir aynısının kullanılmasının müvekkili adına tescilli markalara tecavüz olduğunu ve aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğini, bu hususlara karşı tarafınca 09.03.2021 Tarihinde davalıya ihtarname gönderilerek söz konusu marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden eylemlerine son vermeleri talep ettiklerini ancak davalının, eylemlerine son vermediğini, davalı tarafından 16.03.2021 Tarihli cevabi ihtarnamesinde; “davalının çeşitli ligler yarattığını, bunlardan birinin de ..olduğunu, kendisinin müvekkilinin tescillemiş olduğu markadan farklı olarak kullandığını, … markasının zayıf marka” olduğunu belirterek haksız ve mesnetsiz beyanlarda bulunduğunu, tüm açıklamaları sebebi ile, Davalının dava konusu taklit markayı her ne nam ve ad altında olursa olsun kullanmasını dava sonuna kadar tedbiren yasaklanmasına, Davalının eylemlerinin 6769 Sayılı SMK kapsamında marka hakkına tecavüz ve TTK kapsamında haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden eylemlerin önlenmesine, giderilmesine ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, Bu bağlamda, … markasını internet ortamı dahil her türlü mecrada kullanıldığı her türlü belge ve tanıtım malzemesine (katalog, broşür vs) bulundukları her yerde el konulmasına ve imhasına, 6769 sayılı SMK m.151/2-b uyarınca, davalının tüm ticari defter ve kayıtları, fiş ve faturaları, banka hesap hareketleri, kredi kartı pos makinesi ekstreleri ve sair kayıt içi ve kayıt dışı tüm gelirleri muhasip bilirkişi marifetiyle incelenmek suretiyle müvekkilimizin ticaret unvanı, markası, logosu, internet alan adı ve sair tüm tanıtıcı vasıtalarını kullanmak suretiyle elde ettiği kazancın hesaplanmasına, fazlaya ilişkin taleplerimiz saklı kalmak kaydıyla yoksun kalınan kar bakımından şimdilik 50.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, Davalının marka hakkına tecavüz ile haksız rekabet eylemleri sebebiyle 50.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, masrafı davalıya ait olmak üzere verilecek hükmün tecavüze ve haksız rekabete ilişkin hüküm özetinin Türkiye çapında dağıtım yapan bir gazetede , her türlü masraf ve yargılama gideri ile avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine, dair karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesinin 04.10.2021 tarihli ara kararıyla; “Tüm dosya kapsamı, alınan bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde, bilirkişi raporu ile yapılan tespit neticesinde; kullanımın markasal olmadığı, davacıya ait markanın tanımlayıcı marka olup olmadığı,marka hakkına tecavüz olup olmadığı yargılamayı gerektirdiğinden bu aşamada alınan bilirkişi raporu ile de yaklaşık ispat gereği tecavüze ilişkin yeterli kanaat oluşmadığından davacı vekilinin tedbir taleplerinin reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389. Maddesi’nde ihtiyati tedbirin şartları genel olarak düzenlendiğini, ispatı gereken hususların tam olarak değil kuvvetle muhtemel gösterilmesinin yeterli olduğunu, davalının kullanımının marka hakkına tecavüz olduğunun ve hakslz rekabet teşkil ettiğinin açık olduğunu, müvekkiline ait “…” markasının davalı tarafından izin alınmaksızın, haksız surette kullanıldığını gösteren ve davalıya ait internet sitesi hesabından alınan görsel ile de açıkça ortaya çıktığını, davalı tarafından kullanılan “…” ibareli kullanımın, müvekkiline ait tescilli “…” markası ile iltibas yaratacak derecede benzerlik arz ettiğini, zira işbu davaya konu “…” ibaresi, müvekkile ait “…” markasını aynen içermekte olduğunu, müvekkilin tescilli markasının en sonunda fazladan bir “…” harfi içerdiğini, markalar arasındaki bu tek harflik farklılığın markaları birbirinden ayırmaya yetmediğini, birebir aynısının kullanılmasının müvekkili adına tescilli markalara tecavüz etmek olduğunu ve aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğini, Davalının dava konusu taklit markayı dava süresince kullanmaya devam etmesinin, müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğramasına, yıllardır büyük emek ve para harcanarak tanınmış hale getirilen “…” markasının itibarının zedelenmesine yol açacağını, bu sebeplerle yerel mahkeme tarafından verilen ara kararın kaldırılmasını ve ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, marka hakkına tecavüz ile haksız rekabetin tespit ve men-i, davacı adına tescilli ‘…” markasının, davalı tarafından kullanımının engellenmesi istemlidir.Dava, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ile menine yönelik olup, HMK’nın 389/1. maddesinde, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” düzenlemesinin yer aldığı, düzenlemeye göre, tedbir kararına hükmedilebilmesi için; şartlara uygun tedbir kararı verilmemesi halinde mevcut durumda olabilecek değişiklik sebebiyle hakkın elde edilmesinin zor hatta imkansız hale gelmesine yönelik kuvvetli endişenin bulunması gerektiği ancak davacının önlenmesini talep ettiği ve acil olarak zararını gösterir delillerin bulunmadığı ayrıca HMK’nın 390/3. maddesinde, “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” şeklinde düzenleme yer aldığı, düzenleme gereği, ihtiyati tedbir kararının verilmesi için tam bir ispat aranmadığı, talebin yeterliliği hususunda mahkemeye kanaat verecek delilerin varlığının yeterli olduğu, somut uyuşmazlıkta alınan bilirkişi raporunda kullanımın markasal olmadığının belirtildiği, davacının taleplerinin yargılama gerektirdiği, davacı tarafça tedbir kararı verilmediği taktirde hükmün infazının zorlaşacağı, imkansız hale geleceği, bu fiillerden zararının doğduğu, doğma ihtimali bulunduğu yaklaşık ispat kuralları çerçevesinde henüz mevcut bu aşama itibarıyla kanıtlanamadığından, 6100 Sayılı HMK’nın 389. ve 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 159. maddesi koşulları gerçekleşmediğinden, mahkemece tedbir talebinin reddinde isabetsizlik bulunmadığından ve değişen koşullara göre yeniden tedbir talebinin mümkün olduğu dikkate alınarak davacı tarafın istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 04/10/2021 tarih ve 2021/70 E. sayılı ara kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 06/01/2022