Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/355 E. 2022/428 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/355 Esas
KARAR NO: 2022/428
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/10/2021
NUMARASI: 2019/746 E. – 2021/988 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davaya konu çekin bankaya ibraz edilmesi sonrasında taraflarınca Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/399 D.İş sayılı dosyasıyla tedbir talep edilmiş ve mahkemece çek bedelinin ödenmesinin ve icra takibine konulmasının tedbiren önlenmesine karar verilmiş olduğunu, bununla birlikte arabuluculuğa başvuru yapılmış olduğunu, ancak anlaşma sağlanamamış olduğunu, davalının çeki icra takibine konu etmiş ve müvekkili şirket aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile … Bankası Denizli Girişimci Şubesine ait … nolu ve 194.015,36 TL bedelli çek üzerinden takip başlatılmış olduğunu, alacaklı tarafça başlatılan takip dayanağı çek çalınmış olmakla, çekin arka yüzünde yer alan kaşe ve imzaların sahte olduğunu, iş bu sebeple müvekkilinin davalı tarafa takip dayanığı çeke ilişkin herhangi bir borcu bulunmadığını, müvekkili şirketin uzun zamandır izolasyon malzemeleri aldığı müşterilerinden olan … A.Ş. ile yapmış olduğu alışveriş neticesinde 6 adet toplamda 1.154.015,36 TL bedelli çek keşide etmiş olduğunu, bu 6 adet çeke lehdar … A.Ş.’ne yazılıp, şirket yetkilisi … tarafından keşideci olarak imzalanmış olduğunu, iş bu çeklerin 26/01/2019 tarihinde alacaklı … A.Ş.’ye ulaştırılmak üzere kargoya teslim edilmiş olduğunu, ancak kargo şirketinin aracının 28.01.2019 tarihinde İstanbul’da hırsızlığa uğramış ve çeklerin bulunduğu kargonun çalınmış olduğunu, yaşanan hırsızlık olayı neticesinde müvekkili şirket tarafından Denizli CBS’ye suç duyurusunda bulunulmuş olduğunu, müvekkili şirketin yaşanan olay neticesinde büyük bir mağduriyete uğramış olduğunu, çekte lehdar olan … A.Ş.’nin kaşe ve imzasının sahte olduğunu, davalı tarafın diğer cirantalarla herhangi bir ticari ilişkide olmadığını beyanla; müvekkilinin … Bankası Denizli Girişimci Şubesine ait … nolu ve 194.015,36 TL bedelli çek bakımından davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine, çeki kötü niyetli olarak elinde bulunduran davalının %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin iyiniyetli olup davacının iddiaları müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğinden davanın reddi gerektiğini, müvekkilinin davaya konu çekte son hamil durumunda olup, çekin veriliş koşullarını ve verilme sebebini araştırmak durumunda olmadığı gibi bunu bilebilecek durumda da olmadığını, müvekkilinin iyi niyetli meşru hamil olduğunu, davacının eğer ki; aksi yönde bir iddiası var ise bu iddiasını ispatla yükümlü olduğunu, müvekkilinin davacının iddialarını bilmesi veya bilebilecek konumda olmasının mümkün olmadığını, davacının, dava konusu çekin rızası dışında elinden çıktığı iddiası bir an için kabul edilse dahi; Dava konusu çekin cirolanmış olduğunu, müvekkilinin davacının isnat edilen olayı bilmesi çekin ödeme aracı niteliğinden dolayı kendisinden beklenemeyeceği gibi hayatın olağan akışına göre mümkün de olmadığını, nitekim davacının müvekkilinin kötü niyetli veya ağır kusurlu hareket ettiği iddiasını ispata dair sunabildiği hiçbir delil de mevcut olmadığını, zira müvekkilinin huzurdaki olayda herhangi bir kötü niyeti yahut kusuru bulunmadığını, davacı tarafın iddialarının bir kısmı çekin rızası hilafına elden çıktığına ilişkin olsa da bu durumun alacaklının alacağını temin etmesine engel bir durum olmadığını, iyi niyetli hamil olan müvekkiline karşı ileri sürelemeyecek iddialara itiraz ettiklerini, ilgili Yargıtay kararları doğrultusunda söz konusu çekten alacağına ulaşamayan müvekkilinin İcra İflas Kanunu kapsamında davacı tarafa karşı takip yapmasının hukuka uygun olduğunu, takip konusu çekin ciro yoluyla müvekkiline intikal etmiş olup, bu durumda müvekkilinin, davacı ve diğer ciranta arasındaki borç ilişkisi olup olmadığını bilebilmesinin ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğundan iyiniyetli hamil olduğunun kabulü gerektiğini, muhatap bankanın TTK’nın 783. maddesi gereğince çek bedelini ödemekle yükümlü olduğu halde, ödeme yapmamış olduğunu, müvekkilinin yetkili hamil olarak TTK. 808/ b maddesi gereğince çekte sorumluluğu olanlara, karşı başvurma hakkını kazanmış olduğunu, davacının, dava konusu senede ilişkin borcunun bulunmadığına yönelik iddiası kabul edilse dahi; dava konusu senedin cirolanmış olduğunu, müvekkilinin, davacının isnat, iç ilişki ve ticaretini bilmesi, çekin ödeme aracı niteliğinden dolayı kendisinden beklenemeyeceği gibi hayatın olağan akışına göre mümkün de olmadığını beyanla; davanın reddine, davalının %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “HMK 320/4 maddesi uyarınca basit yargılama usulüne tabi davalarda işlemden kaldırılmasına karar verilen dosyanın yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin düzenlendiği, Mahkememizin 08/06/2021 tarihli celsesinde dosyanın işlemden kaldırıldığı, akabinde talep üzerine yenilenmesinden sonra 26/10/2021 tarihli celsede dosyanın yeniden takipsiz bırakıldığı anlaşılmakla davanın ikinci kez takipsiz bırakılması sebebiyle HMK 320/4 maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına dair” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde ikame edilen işbu davanın 2019 yılında açıldığını, ilk duruşmasının 2020 yılında yapıldığını, covid-19 virüsü sebebiyle kapanmalar yaşandığını ve duruşmaların yapılamadığını, bu dönemde sundukları mazeretlerinin Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi dışındaki tüm mahkemelerce kabul edildiğini, gerekçeli mazeretlerinin reddine karar verildiğini, 26.11.2021 tarihli duruşmaya da gerekçeli mazeretlerinin sunulduğunu, ancak Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi “26/10/2021 tarihli duruşma için mazeret olarak bildirdiği İstanbul 20. ASHM dosyasının saatinin 9:45 Küçükçekmece 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin dosyasının duruşmasının ise 9:55 olduğu, adliyeler arasındaki mesafe ve Mahkememiz duruşma saatleri dikkate alındığında mahkememizin bulunduğu adliyenin konum olarak duruşma saatinde ulaşılabilir uzaklıkta olduğu kanaati ile mazeretin reddine karar verilmiştir.” gerekçesiyle dosyanın açılmamış sayılmasına karar verdiğini, Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce İstanbul trafiği ve duruşmaların sarkma durumunun göz ardı edildiğini, Yargıtayın içtihat haline gelmiş kararlarında avukat mazeretlerinin gerekçelendirilmemiş olsa bile kabul edilmesi gerektiğinin belirtildiğini, bu sebeplerle Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen kararın kaldırılmasını ve dosyanın yeniden görülmek üzere iadesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dosya kapsamına göre; Mahkemenin 08/06/2021 tarihli duruşmasında davanın davacı tarafından takip edilmediğinden 6100 Sayılı HMK’nın 150. maddesi uyarınca işlemden kaldırılmasına karar verilmiş, yenileme sonrası 26/10/2021 tarihli celsede davacı vekili UYAP üzerinden mazeret dilekçesi sunmuş ise de mahkemece, İstanbul 20. ASHM dosyasının saatinin 9:45 Küçükçekmece 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin dosyasının duruşmasının ise 9:55 olduğu adliyeler arasındaki mesafe ve duruşma saatleri dikkate alındığında mahkememizin bulunduğu adliyenin konum olarak duruşma saatinde ulaşılabilir uzaklıkta olduğu gerekçesiyle davacının mesleki mazeretinin reddine davacı tarafından takip edilmeyen davanın HMK’nın 150/4. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Oturuma mazeret bildirerek katılmama durumunda mazeretin kabul edilip edilmeyeceği konusunda mahkemenin bir takdir hakkı söz konusudur. Bu takdir hakkı kullanılırken hakkaniyet ve adalet duyguları gözetilmeli, adaletin gerçeğe en uygun sağlanması amacı ihmal edilmemelidir. Somut olayda, Mahkemece her ne kadar mesafelerin ulaşılabilir olduğu gerekçesi ile mazeretin reddine karar verilmiş ise de, dava konusu Mahkemelerin İstanbul sınırları içerisinde bulunduğu ancak mesafelerinin yakın olmadığı, çoğu zaman duruşmaların uzadığı, duruşmalar arasındaki 1 saatlik sürenin mesafe dikkate alındığında yetişmek için yeterli olmadığı, mazeretin reddine ilişkin gerekçenin uygun olmadığı görülmüştür. Ayrıca üst üste mazeret verilmiş olması mazeretin geçerli bir sebebe dayanmadığını göstermez. Kaldı ki, davacı vekilinin mazeret dilekçesi verdiği oturumlar, mahkeme tarafından sadece davacı vekilinin mazereti sebebi ile ertelenmediği, davacı vekilinin mazeretinin kabulü ile birlikte başka ara kararlarının ikmali yönünde ara kararlar oluşturulmuş olduğu, mahkemece verilen ara kararların davacı vekilince ikmal edildiği, ara celselerde beyan dilekçesi verildiği dolayısıyla, davacı vekilinin mazeret dilekçelerinin davanın uzamasına sebep olacak şekilde verilmemiş olduğu dosyanın geçirdiği safahat ve usul ekonomisi dikkate alındığında mahkeme kararı yerinde bulunmamıştır. Açıklanan sebepler gereğince davacı vekilinin geçerli bir özrü bulunmasına karşın yetersiz gerekçe ile mazeret dilekçesinin reddi ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile; 2- Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/10/2021 tarih, 2019/746 E. 2021/988 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 17/03/2022