Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/341 E. 2022/538 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/341
KARAR NO: 2022/538
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/65 E.
DAVANIN KONUSU: 6361 Sayılı Finansal Kiralama, Faktöring Ve Finansman Şirketleri Kanunundan Kaynaklanan (Menfi Tespit)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 31/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekilinin 21/01/2022 tarihli dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … Bankası A.Ş. Güzelyalı Şubesi’nin … ve … seri numaralı çekleri, müşterisi … Ltd. Şti.’ne göndermek için kargo şirketine teslim ettiğini, kargo şirketinin çeklerin taşındığı kargo paketini kaybettiğini, davalı tarafından … seri numaralı çekin üzerindeki 30.04.2022 düzenlenme tarihinin değiştirilmesi konusunda müvekkili ile iletişime geçildiğinde, kötü niyetli üçüncü kişilerin sahte imza ve kaşe ile dava konusu çeki tedavüle soktuğunun anlaşıldığını, davalı şirketin müvekkiline ilettiği çekin fotoğrafından, müvekkilinin dava dışı … Tic. için keşide ettiği çekin lehtara ulaşmadığı halde, üzerinde sırayla … Ltd. Şti, … Ltd. Şti.’ne ciro edildiğini, … tarafından ciro edilen çekin davalı Faktöring firmasına ulaştığını tespit ettiklerini, … yevmiyeli 20/12/2021 tarihli ihtarname ile 2 iş günü içerisinde dava konusu çekin taraflarına iadesinin talep edilerek, … ile gönderildiğini ve davalı şirket tarafından 21/12/2021 tarihinde okunmasına karşın taleplerinin yerine getirilmediğini, çekin vadesinin dolması ile müvekkilinin, haksız yere ödeme veya icra tehdidi ile karşı karşıya kaldığından, telafisi imkânsız maddi ve manevi zararlara uğrayacağını, çekin olası bir ibraz ve ödeme veya icra takibinin açılması halinde müvekkilinin uğrayacağı muhtemel zararların engellenmesi için belirlenecek teminat karşılığı ihtiyati tedbir kararı verilmesini, müvekkilin dava konusu çeke istinaden cirantalara ve davalıya borçlu olmadığının tespitini, çekin davalı faktöring şirketinden alınarak müvekkiline iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava ikame edilmeden önce, arabuluculuk görüşmesi mevcut olmadığından, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddini, davacının borçlu olmadığını iddia ettiği bedel üzerinden eksik harcın ikmali için kesin süre verilmesini, aksi halde davanın usulden reddini, davacının davayı açmakta hukuki yararını kanıtlar hiçbir belge veya delil ibraz edemediğinden, hukuki yarar yokluğundan davanın reddini, Müvekkili şirketin takip konusu çeke ilişkin alacağı, usul ve yasaya uygun şekilde Faktoring Sözleşmesi, alacak bildirim formu ile …’dan ciro yoluyla iktisap ettiğini, …’ ya ciro eden … Ltd. Şti. ile aralarındaki ticari ilişkiyi gösterir fatura ile tevsik edildiğini, alacağı usul ve yasaya uygun olarak üstlendiğinden, iyiniyetli son meşru hamil olduğunu, davaya konu çeki ciro yoluyla iktisap etmiş iyi niyetli son meşru hamil olan müvekkiline karşı bedelsizlik def’ini ileri süremeyeceğini ve iyi niyetli son meşru hamil sıfatıyla dava konusu çekin icra takibine konu edilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığını, Davacı şirketin takibe konu çekte keşideci konumunda olup; imzaların istiklali ilkesi karşısında imzasını inkar etmeyen keşidecinin, lehtarın imzasının sahte olduğu iddiasına dayanarak sorumluluktan kurtulamayacağını, davaya konu çek, TTK hükümleri uyarınca kambiyo senedi vasfını haiz olduğundan, HMK md 200 gereği senedin senetle ispatı zorunlu olup, davacı taraf iddialarını ispata yeterli delil ibraz edemediğinden, öncelikle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, davacının yaklaşık ispat kuralını dahi sağlayamadığından verilen tedbir talebinin reddi kararının devamına, haksız ve kötü niyetli olarak ikame edilen işbu davanın esastan reddine, davacı borçlu aleyhine %20 ‘den az olmamak kaydıyla icra-inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesin talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Davanın, İİK’nın 72/2 maddesi uyarınca menfi tespit ve davaya konu çekin iadesine ilişkin olduğu, Somut olayda ileri sürülen; çekin ibrazı halinde ödenmemesi için HMK. 390/3 maddesi kapsamında ve icra takibinin durdurulması için İİK.72/2 maddesi gereğince ihtiyati tedbir konulmasına ilişkin talep bakımından, dosyanın henüz dilekçeler teatisinin tamamlanmadığı, talep sahibince ileri sürülen iddiaların yargılamayı gerektirdiği, delillerin toplanmadığı, mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğma ihtimalinin bulunduğuna ilişkin, davacı yanın iddialarını kanıtlar yaklaşık ispat koşullarının oluşmadığı, bu aşamada yaklaşık ispat kuralı gereği bir kanaate ulaşılamadığından, ihtiyati tedbir talebinin reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, … Bankası A.Ş. Güzelyalı Şubesinin … seri numaralı ve … seri numaralı çekleri, müşterisi … Limited Şirketi’ne göndermek için kargo şirketine teslim ettiğini, kargo şirketinin çeklerin taşındığı kargo paketini kaybettiğini, kötü niyetli üçüncü kişilerin sahte imza ve kaşeleri ile dava konusu çeki tedavüle soktuğunun davalı kargo şirketinin araması ile haberdar olduğunun anlaşıldığını, … yevmiye numaralı ihtarnamenin 20.12.2021 tarihinde davalı faktöring şirketine tebliği ile çekin iadesinin talep edildiğini, talebin yerine getirilmediğini, çekin vadesinin dolması ile müvekkilinin haksız yere ödeme veya icra tehdidi ile karşı karşıya kaldığınından, menfi tespit davası açılarak İİK ve HMK çerçevesinde olmak üzere iki farklı yönden tedbir talep edilmiş ise de talebin reddedildiğini, İİK Madde 72 ile menfi tespit davalarına ilişkin özel düzenlemeler getirildiğini ve açıkça icra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkemenin, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebileceğinin düzenlendiğini, teminat ödemeye hazır oldukları bildirildiğinden her iki kanuni düzenleme bakımında da inceleme yapılıp tedbir hakkında karar verilmesi gerektiğini, Lehtarın cirosunun olması gerektiği yerde yalnızca göz yordamı ile yapılacak bir tarama işlemi ile dahi fark edilebilir şekilde sahtelik bulunduğunu, Lehtarın … Ltd Şti olup çekin üzerinde yer alan cirodaki kaşede ise … Şti. unvanının yer aldığını, şirket türü sonradan el yazısı ile “Ltd.” şeklinde eklenip vergi numarası el yazısı ile eklenip, yanlış yazılarak karalanarak tekrar değiştirildiğini, Davalı faktoring şirketinin yalnızca şahıs şirketlerinden veya sermaye şirketlerinden temlik alabilme yetkisine sahip olduğunu, faktoring şirketinin alacağı temlik aldığı …’nın ticareti terk ettiğini, faktoring şirketinin alacağı temlik alma yetkisi dahi olmayan biri ile sözleşme yaptığını, Hâkimin dilekçeler teatisi aşamasına yapmış olduğu değerlendirmenin, olayın özelliği iyice kavranmaksızın yapıldığını ve müvekkili aleyhinde menfaat dengesini zedelediğini, adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini, İhtiyati tedbir yargılamasında, talebin değerlendirilmesinde yaklaşık ispat ölçüsü bulunması gerektiğini, bu ölçünün iddia edilen olayın doğru olma ihtimalinin, doğru olmama ihtimaline göre daha kuvvetli olması olup, bu kapsamda yanlış olma ihtimali her zaman bulunduğundan, teminat müessesinin işlevli hale getirildiğini, ilk derece mahkemesi tarafından ele alınan ret sebepleri aslında geçici hukuki koruma kurumu kapsamında ihtiyati tedbirin anlamını ortadan kaldırdığını, dava kambiyo senetlerinden kaynaklanan menfi tespit davası olup sayılan aşamaların tamamlanmasının beklenmesi keşide tarihi yaklaşan çekin ödenmesi, çekin başka birine devredilmesi gibi hakkaniyete aykırı bir sonuç doğmasına neden olacağı gibi davanın sonunda verilecek hükümünde işlevini yitireceğini, Yaklaşık ispat kuralı dikkate alınarak sunulan deliller tek başına değerlendirildiğinde dahi müvekkilinin zarar görebilme ihtimalinin varlığının anlaşıldığını, dava dilekçesinde müvekkilinin elindeki tüm delillerin olaylarla ilişkilendirilerek dosyaya sunulduğunu ve ek olarak dilekçenin deliller bölümünde bildirildiğini, yaklaşık ispat ölçüsünün sağlandığını, çekin keşide tarihi yakın iken müvekkilinin ağır bir zarara sürüklenmesinin ihtiyati tedbir müessesesine ve 389. maddenin açık hükmüne aykırı olduğunu, bu hususlar göz önüne alınarak ilk derece mahkemesinin başvuru konusu hükmünün kaldırılarak ihtiyati tedbire karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı vekili tarafından karar aleyhine istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. 6100 Sayılı HMK’nın 389. maddesinde; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” ve aynı yasanın 390/2. maddesinde “Talep edenin haklarının derhâl korunmasında zorunluluk bulunan hâllerde, hâkim karşı tarafı dinlemeden de tedbire karar verebilir” hükmünün yer aldığı, 390/3 maddesinde ise; ”Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesi mevcuttur. İİK’nın 72. maddesinin 1. ve 2. Fıkrası; “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir” şeklinde düzenlenmiştir. İcra İflas Kanunu, takip hukukundan doğan ihtilaflara ilişkin özel bir yasadır. Genel kural; ihtilafa ilişkin özel yasa mevcut ise genel nitelikteki 6100 Sayılı HMK’nın tedbire ilişkin hükümleri uygulanmaz. Tedbir isteyen taraf, takip başlatılmadan, borçlu olmadığının tespiti davası açarak ihtiyati tedbir yoluyla çekin ibrazının ve icra takibi başlatılmasının önlenmesini talep ettiğinden, HMK ve İİK uyarınca tedbir talep hakkına sahiptir. İİK 72.maddesindeki düzenlemede, icra takibinden önce açılan menfi tespit davasında tedbir talep edilebileceği ve mahkemece teminat karşılığı tedbir kararı verilebileceği belirtilmiş olup, maddenin düzenlenme şekli nazara alındığında; mahkemeye dosya kapsamı nazara alınarak tedbirin kabul veya reddi yönünde karar verme yetkisi tanındığı görülmektedir. Teminatın depo edilmeye hazır olunduğunun belirtilmesi tek başına tedbir kararı verilmesi için yeterli değildir. Davacı tarafın haklılığının o an itibariyle ihtimal dahilinde olması gerekir. Mahkemece; dosya kapsamına uygun olarak talep sahibince ileri sürülen iddiaların yargılamayı gerektirdiği, delillerin toplanmadığı belirtildiğinden, gerekçede dosya kapsamına ve yasal düzenlemelere aykırılık bulunmadığından istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. İhtiyati tedbir, geçici hukuku korumalardandır. Davacı taraf HMK 390/3 maddesi uyarınca davanın esası yönünden haklı olduğunu yaklaşık ispat etmek zorundadır. Davacı taraf dava konusu çekte keşideci konumunda olup, imzasını inkar etmemiştir. Lehtarın imzasının sahteliği iddiası ile dava açmıştır. Mahkemece, talep yönünden davasının esası hakkında ihsası rey oluşturmayacak ancak, dosya kapsamı ile verilen ara karar arasında bağlantıyı sağlayacak gerekçe oluşturulması gerekmektedir. Davacı kendi imzasını inkar etmediğinden, keşideci imzasının davacıya aidiyeti sabit olup, lehtarın imzasının iddia gibi sahte olup olmadığı, yargılama sırasında tarafların sunacakları deliller ile tespit edileceğinden, yargılamayı gerektirip, bu aşamada dosyaya sunulan delillerle belirlenmesi mümkün değildir. Her ne kadar HMK 390/2.maddesi uyarınca tedbir taleplerinin niteliği gereği, karşı tarafa tebligat yapılmadan talep yönünden karar verilmesi mümkün olup, mahkemenin bu yöndeki gerekçesi yerinde değil ise de; çek kambiyo vasfı sebebiyle bir tedavül aracı olup, davacı tarafın iddiasını kanıtlayamama ihtimali karşısında, bankaya ibrazın ve takip yapılmasının önlenmesine ilişkin tedbir kararı verilmesi halinde, davalı taraf zarara uğrayacağından, mahkemenin, talebin yargılamayı gerektirdiği ve yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediği gerekçesi ile tedbirin reddine karar vermesinde isabetsizlik bulunmadığından, davacı vekilinin tüm istinaf taleplerinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin tarih ve 2022/65 E. Sayılı kararına karşı talep eden vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcının, peşin yatırılan 430,00 TL’den tahsili ile fazla alınan 349,30 TL harcın talep halinde kendisine iadesine, 3- Talep eden tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Talep eden tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 31/03/2022