Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/30
KARAR NO: 2022/87
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 05/11/2021
NUMARASI: 2021/163 E.
DAVANIN KONUSU : Marka (Maddi Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/01/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet fiilinin tespiti ile durdurulması, Tecavüzün önlenmesi kapsamında davalının, müvekkilinin tescilli markası “…” markasına tecavüz eden “…” ibaresini kullanmasının, mevcut halin devamının yaratacağı ileride telafisi mümkün olmayan zarar ve kayıplar ile, tüketici yanıltılması nedeniyle kamu menfaatleri gözetilerek yasaklanmasınını ve bu hususta öncelikle ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep edilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili … Anonim Şirketinin 12/12/2016 tarihinde kurulmuş, faaliyet alanında tanınmış ve saygınlık kazanmış bir şirket olduğunu, Bakırköy … Noterliği 28/07/2021 tarih … Yevmiye numaralı ihtarname ile davacının, “… ” proje isminin müvekkiline ait …. markasını, karışıklığa yol açacak şekilde taklit ederek, markayı haksız olarak kullanarak meydana gelen durum nedeniyle, kullanıma son verme hususunu” ihtar etmiş ise de Bakırköy …. Noterliği 02/08/2021 tarih ve … Yevmiye numaralı ihtarname ile cevap verildiğini, iş bu ihtarname cevabında “… ” ün sadece proje ismi olarak kullanıldığını, marka isimlerinin aynı olmadığını, kaldı ki … kelimesinin tek başına kullanılmadığının bildirildiğinin, bu kapsamda marka aynılığı veya benzerliği incelenirken ibarenin yazı stili, arka son, şekil vb. Unsurlarının bir bütün halinde değerlendirilmesi gerektiğinden ihtar eden şirketin markasından farklı olduğu, bu kapsamda değerlendirme yapıldığında, müvekkilinin proje adı olarak kullandığı … projesi logosunda yeşil-pembe-turuncu geçişli bir nilüfer çiçeği altında … ve onun altında … ibarelerinin yer aldığını, bu logunun en altında açık mavi ve mavi iki dalga ile logo tamamlandığını, logonun zemini web sitesinin arka fon rengi olan açık gri olduğunu,. Diğer taraftan davacının tescilli markası olan … markasının, sadece beyaz renk ile, sessiz harfleri büyük olacak şekilde dizayn edilmiş ve altında tek bir ters parantez şeklinde çizgi bulunduğunu, iki logo birbiriyle kıyaslandığında zemin renginin farklı olması, yazı stilinin farklı olması, yazı renklerinin farklı olması, marka ismi ile proje isminin aynı şekilde yazılmaması, büyük-küçük harf yazımının farklı olması, müvekkilin proje isminde … şeklinde projenin belirleyici özelliklerinin de yazılı olmasının dikkat çektiğini, kaldı ki müvekkilin proje tanımı yapılan https://www… / isimli web sitesinde proje logosunun hemen altında ve ana sayfada olacak şekilde “bu mahallenin bir “…”sı var” ibaresi yer aldığını, açıkça anlaşılacağı üzere müvekkilin proje ismi ve logosu ile davacının tescilli markasının görsel olarak karışıklığa yol açmayacak derecede farklı olduğu, bununla birlikte web sitesinin ana sayfasının en üst kısmında yapılan giriş cümlesiyle (“… “… “sı var”) müvekkilin … kelimesini davacıya ait … kelimesiyle aynı anlamda kullanmadığını, projenin tanıtım cümlesi ile akılda kalıcı ve uyumlu şekilde proje isimlendirmesi yaptığını, kaldı ki proje logosu ve tanıtımın cümlesinin ortalama tüketicinin çok küçük bir araştırmayla sonuca varacağı şekilde web sitesi ana sayfasında en görünür yerde yer alacak şekilde konumlandırıldığını, müvekkiline ait projenin web sitesinde logunun hemen altında “… Çengelköy-Çengelköy … ” seçenekleri ile projenin müvekkil …. A.Ş.’ne ait olduğununda açıkça belirtildiğini ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince;” Dosya kapsamı, deliller ve mevcut durum itibariyle yapılan değerlendirmede, Davacı vekili davalının, müvekkilinin tescilli markası “…” markasına tecavüz eden “…” ibaresini kullanmasının yasaklanmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş ise de, davalının eylemlerinin tecavüz kapsamında kalıp kalmadığının, taraflar arasındaki marka kullanımlarının benzerliğinin davanın esasını oluşturup, tespiti yargılamayı gerektirdiğinden, henüz davacı açısından yaklaşık ispat kuralı yerine getirilmediğinden ihtiyati tedbir talebinin reddine,” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-)Müvekkilinin markasının, müvekkili ile gayrimenkul alanında özdeşleşen ve müvekkili tarafından tanıtılan bir marka olduğunu, davalının markayı kullandığı yönünde tereddüt bulunmadığını, müvekkilinin … A.Ş., gayrimenkul yatırımı, gayrimenkul geliştirme ve gayrimenkul yönetimi alanlarında 2012 yılından beri faaliyet göstermekte olup, üretmiş olduğu tüm projelerinde, Türk Patent Enstitüsü’nde 24.01.2014 yılında “…” Marka Numarası ile tescil edilen “….” markasını aralıksız olarak kullandığını, gayrimenkul alanında prestijli projelere imza atan müvekkili ile “…” markasının özdeş hale gelmiş diğer markalardan ayırt edilesi bir durumda olduğunu, müvekkili firmanın “…” markasını 24/01/2014 tarihinden beri aralıksız kullandığını, 2-Davalının markayı kullanımı iltibas ve karışıklığa neden olmaktadır. kullanımı derhal engellenmesi gerektiğini, karıştırılma ihtimalinin, tescil edilmiş bir markanın daha önceden tescil edilmiş bir marka ile, şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple ya aynı ya da benzer olduğu için, hedef kitlede önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesi demek olduğunu, karıştırılmanın halen veya fiilen mevcut olması değil, karıştırılma tehlikesinin bulunması, kısacası “…” yeterlidir ki karıştırılmanın halen ve fiilen de mevcut olduğunu, karıştırılma ihtimalinin, bir mal veya hizmetin alıcısının, yani genel anlamda “…”ın almayı tasarladığı, bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmetini alma ihtimali karıştırma tehlikesi yarattığını, ” Karıştırılma ihtimalinin varlığı için, mütecaviz tarafından kullanılması işaretin tescil edilmiş markanın aynısı veya onun benzeri olması ve tescil edilmiş markanın, tescil edildiği mal ve hizmetlerle aynı veya benzer mal ve hizmetlerde kullanılmasının şart olduğunu, 3-Her ne kadar karşı tarafın, faaliyet alanının müvekkil firma ile aynı olmadığını savunmakta ise de, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün dosyaya sunmuş olduğu müzekkere cevabında ,… A.Ş. İçin “Şirketin amaç ve konusu başlıca şunlardır a)Her türlü inşaat taahhüt işleri, konut, işyeri,ticarethane inşaatlarını yapmak, satmak, kendi hesabına arazi ve arsalar almak,bunlar üzerinde veya başkalarına ait arsa ve araziler üzerinde kat karşılığında bina yapmak, uygun görülen yüklenicilere kat karşılığı inşaatlar yaptırmak ve bunların tüm plan ve projelerini çizmek ve çizdirmek. Her türlü yapı, inşaat, dekorasyon, restorasyon işleri ile ilgili her türlü plan ve proje yapmak, yaptırmak ve geliştirmek…” şeklinde devam etmekte olup, müvekkil şirket ile faaliyet konusunun “inşaat-gayrimenkul” alanında aynı olduğunun kanıtlandığını, 4-Yine müvekkili şirketin “…” markası ile davalı tarafın “…” markasının ses, şekil ve anlam benzerliğinden toplumu/alıcıyı/tüketiciyi yanıltmaya, iki markayı karıştırmaya açık bir halde olduğunu, davalının projesinde yer alan ”…” markası ile müvekkilinin adına tescilli “…” markasının muhtemel alıcılar/tüketiciler nezdinde karışıklığa ve iltibasa yol açtığını, her iki markanın alt çizgilerinin. renklendirmenin, eğik yazı stilinin bile benzer olduklarını, bu nedenle; davalının müvekkili ile özdeşleşen ve gayrimenkul alanında müvekkili tarafından tanıtılan “…” markasını, karışıklığa yol açacak şekilde taklit ederek, markayı haksız olarak kullanarak haksız fiile yol açtığını, davalının markayı kullanım şeklinin, projelerin isimlerinin dahi aynı şirket tarafından yapıldığı izlenimine yol açtığını, zira “…” ve “…”/ “…” arasında ayırt edici farkın yalnızca semt isimleri olduğunu, marka olarak ilk izleniminde aynı şirket tarafından yapıldıkları izlenimine yol açtığını, 5-SMK’nın “Marka Tescilinden Doğan Hakların Kapsamı ve İstisnaları” başlıklı 7. maddesinin 3. fıkrası d bendi uyarınca ; İşareti kullanan kişinin, işareti kullanıma ilişkin hakkı ve meşru bir bağlantısı olması şartıyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yapacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ve benzeri biçimde kullanılması yasaklanabileceğini, Marka hakkına tecavüz sayılan fiiller Sınai Mülkiyet Kanunu 29. Maddesinde; Madde 29- (1) Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır: a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak. b)Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek. c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak. ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.” şeklinde sayıldığını, 6-Davalı tarafın cevap dilekçesinde markasını sadece “…” olarak değil “…” olarak piyasaya sürdüğünü iddia etmekteyse de, dava dilekçesinde de sundukları internet sitesi görsellerinden de anlaşılacağı üzere, piyasaya sürdüğü marka/görselinin … olarak bilinmekte olup, … ibaresini eklediğini savunmasının iyi niyetli bir davranış olmayıp, tam da söz konusu davanın kendilerine yöneltileceğini bilerek ekledikleri bir ifade olduğunu belirterek, İzah edilen nedenlerle; mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine dair verilen kararın istinaf incelemesinde kaldırılması ve ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet fiilinin tespiti ile durdurulması, Tecavüzün önlenmesi kapsamında davalının, müvekkilinin tescilli markası “…” markasına tecavüz eden “…” ibaresini kullanmasının, mevcut halin devamının yaratacağı ileride telafisi mümkün olmayan zarar ve kayıplar ile, tüketici yanıltılması nedeniyle kamu menfaatleri gözetilerek yasaklanmasınını ve bu hususta öncelikle ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş, davalı vekili, “…” ün sadece proje ismi olarak kullanıldığını, marka isimlerinin aynı olmadığını, kaldı ki … kelimesinin tek başına kullanılmadığının bildirildiğinin, bu kapsamda marka aynılığı veya benzerliği incelenirken ibarenin yazı stili, arka son, şekil vb. Unsurlarının bir bütün halinde değerlendirilmesi gerektiğinden ihtar eden şirketin markasından farklı olduğu, bu kapsamda değerlendirme yapıldığında, müvekkilinin proje adı olarak kullandığı …projesi logosunda yeşil-pembe-turuncu geçişli bir nilüfer çiçeği altında… ve onun altında … İbarelerinin yer aldığını, bu logunun en altında açık mavi ve mavi iki dalga ile logo tamamlandığını, logonun zemini web sitesinin arka fon rengi olan açık gri olduğunu, diğer taraftan davacının tescilli markası olan … markasının, sadece beyaz renk ile, sessiz harfleri büyük olacak şekilde dizayn edilmiş ve altında tek bir ters parantez şeklinde çizgi bulunduğunu, iki logo birbiriyle kıyaslandığında zemin renginin farklı olması, yazı stilinin farklı olması, yazı renklerinin farklı olması, marka ismi ile proje isminin aynı şekilde yazılmaması, büyük-küçük harf yazımının farklı olması, müvekkilin proje isminde … şeklinde projenin belirleyici özelliklerinin de yazılı olmasının dikkat çektiğini, kaldı ki müvekkilin proje tanımı yapılan https://www…./ isimli web sitesinde proje logosunun hemen altında ve ana sayfada olacak şekilde “bu mahallenin bir “…”sı var” ibaresi yer aldığını, açıkça anlaşılacağı üzere müvekkilin proje ismi ve logosu ile davacının tescilli markasının görsel olarak karışıklığa yol açmayacak derecede farklı olduğu, bununla birlikte web sitesinin ana sayfasının en üst kısmında yapılan giriş cümlesiyle (“bu mahallenin bir “…”sı var”) müvekkilin … kelimesini davacıya ait … kelimesiyle aynı anlamda kullanmadığını, projenin tanıtım cümlesi ile akılda kalıcı ve uyumlu şekilde proje isimlendirmesi yaptığını, kaldı ki proje logosu ve tanıtımın cümlesinin ortalama tüketicinin çok küçük bir araştırmayla sonuca varacağını savunarak davanın reddi talep edilmiş, mahkemece dosya kapsamı, deliller ve mevcut durum itibariyle yapılan değerlendirmede, davalının eylemlerinin tecavüz kapsamında kalıp kalmadığının, taraflar arasındaki marka kullanımlarının benzerliğinin davanın esasını oluşturup, tespiti yargılamayı gerektirdiğinden, henüz davacı açısından yaklaşık ispat kuralı yerine getirilmediğin- den ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, davacı vekili iş bu ret kararını yukarıdaki sebeplerle istinaf etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı vekili ihtiyati tedbir talebinde, Davalının, müvekkilinin tescilli markası “…” markasına tecavüz eden “…” ibaresini kullanmasının yasaklanmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 159/1. maddesinde, sinai mülkiyet haklarına tecavüz olduğunu ispatlamak şartıyla ihtiyati tedbir talep edilebileceği, 159/3. maddesinde ise ihtiyati tedbirlerle ilgili bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 389/1. maddesinde mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği, 390/son maddesinde ise tedbir talep edenin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğu belirtilmiştir. Somut olayda dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna göre, yaklaşık ispat şartlarının oluşmadığı, ileride değişen koşullara göre bilirkişi raporu alınabileceği ve yaklaşık ispat şartlarının varlığının tespiti halinde mahkemece her zaman tedbir kararı verilebileceği, bu durumda, yargılama sonucunda elde edilecek bir sonucun tedbir kararıyla verilmesi mümkün olmadığından, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, mahkemece tedbir konusunda verilen kararın, esas ve usul yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla, talep eden vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 2. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 05/11/2021 tarih ve 2021/163 E., sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.11/01/2022