Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/29 E. 2022/132 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/29
KARAR NO: 2022/132
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/09/2021
NUMARASI: 2019/698 E. 2021/771 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/01/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Davacı müvekkillerinin ortağı olduğu şirketlerin, lehtar ve hamili oldukları 14/01/2019 tarihli ve 100.000 TL meblağlı 1 adet çeki cirolayarak, ticari faaliyet nedeniyle davalıya verdiğini, çekin ibrazında karşılıksız çıktığını, çeke karşılık davalıya 83.100 TL ödeme yapıldığını, ayrıca … seri nolu 5.000 TL meblağlı ve … seri nolu 5.752 TL meblağlı, toplam 10.752 TL meblağlı 2 adet çek verdiğini, davalının da 15/04/2019 da Bankadan 1.600 TL çek garanti bedelini tahsil ettiği halde Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile davacı müvekkillerinin ortağı olduğu 2 şirket ve dava dışı diğer ortağa karşı 58.328,77 TL alacak talebi ile takip yapıldığını, itfa nedeniyle takibin iptali talepli dava açıldığını ve takibin tedbiren durdurulmasının talep edildiğini, mahkemenin sadece …Tic.Ltd. Şti yönünden takibin 34.000 TL’lik kısımın durdurulmasına karar verdiğini, davalı tarafın bir kısım borçlular yönünden takibin devamı yönündeki mahkeme kararı ile oluşan fiili durumu suiistimal ederek, tüm dosya borcu üzerinden haciz talimatı alarak … Tic. Ltd. Şti. adresine hacize geldiğini, haciz mahallinde borcu karşılar şekilde davalı vekiline 20.000 TL ödendiğini, cebri icra tehtidi altında yapılan bu ödeme ile tüm dosya borcunun sona erdiğini, davalı tarafın haciz tarihi itibariyle tamamıyla ödenmiş olan borcu tekrar talep ettiğini, Torna CNS tezgahlarını ve bilgisayarlarını haczettiğini, 72.380,94 TL ödenmediği taktirde muhafaza edeceğini söylediğini, müvekkillerinin ticari faaliyetlerini devam ettirebilmek ve ihale ve gizlilik sözleşmesinin ihlali nedeniyle oluşabilecek zararın önüne geçmek için 52.000 TL meblağlı 4 adet bonoyu düzenleyerek, davalıya vermek zorunda kaldığını, müvekkillerinin böyle bir borcu olmadığını belirterek 26/08/2019, 09/09/2019, 23/09/2019, 07/10/2019 vadeli ve toplam 52.000 TL meblağlı bonolar hakkında 3. kişilere ciro ve devir edilmemesi ve icraya konu edilememesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, itilaf konusu olan Cebr-i icra tehtidi altında tanzim edilerek verilen ve davalı açısından mükerrer tahsilat ve sebepsiz zenginleşme sağlayan 26/08/2019, 09/09/2019, 23/09/2019, 07/10/2019 vadeli ve toplam 52.000,00 TL meblağlı 4 adet bonodan dolayı borçlu davacının olmadığının tespitini, bonoların iptali ile kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Bir kimsenin ödediği parayı geri alması için istirdat davası açılması gerektiğini, davada Çerkezköy Mahkemeleri’nin yetkili olduğunu, karşı tarafın ödeme gününün üzerinden 2 ay geçmesine rağmen herhangi bir ödeme yapılmadığını, davacı tarafça henüz borç ödenmeden 26/08/2019 tarihinde arabulucuya başvurulduğunu, ödemenin 13/09/2019 tarihinin toplantı günü olarak belirlendiğini, ödemenin 06/09/2019 tarihinde yapıldığını, karşı tarafa bonolarını alabileceği söylendiğini, kendilerinin almadıklarını, istenirse mahkemeye aynı gün içinde bonoların sunulabileceğini, karşı tarafın 2 adet çek karşılığında ve toplam 10.752 TL bir ödemenin yapılmadığını, böyle bir evraktan haberdar olunmadığını, 4.000 TL bedelli banka dekontunun da icra takibinden sonra olduğunu, davacılara karşı açılmış icra takibi bulunmadığından mükerrer takip yapıldığı iddiasının yersiz olduğunu, hukuki yarar yokluğundan davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Dosyanın yapılan incelemesi sonucunda, mahkemenin yetkili olduğu, davanın menfi tespit davası olduğu, davacı tarafın 100.000TL’lik çek suretini, davalıya yapılan ödemeleri, taraflar arasındaki bononun verilmesine sebep protokolü, bono fotokopilerini, arabuluculuk son tutanağını ibraz ettiği, arabuluculuk sürecinin 26.08.2019-13.09.2019 tarihleri arasında olduğu, davacı tarafça sunulan tahsilat makbuzunun Küçükçekmece … İcra Dairesi’nin … icra dosyasına ilişkin 06.09.2019 tarihli 53.760,00 TL bedelli ödemeye ilişkin olduğu, son arabuluculuk tutanağında 4 adet senedin iadesinin istenildiği, davalı tarafın bono bedelleri ödendiğinden 4 adet bononun iadesini, başvurucu vekilinin bono iadesini kabul ettiği, ancak bonoların tanzim tarihi itibariyle borçlu olmadıkları için arabuluculuk ücretini ödemeyi kabul etmediği, iş bu dava tarihinin 17.09.2019 olduğu, bonoya ilişkin olarak dava tarihinde borç bulunmadığına ilişkin konuda anlaşmazlık olmadığı, davalı tarafın ise arabulucuk süreci içerisinde ödeme ile borcun sona erdiğini, senetleri vermeye hazır olduğunu savunduğu, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-h maddesine göre davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmasının dava şartı olduğu, tespit davalarının, bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespitine ilişkin davalar olduğu, konusunu hukuki ilişkilerin oluşturduğu, dosya kapsamı da dikkate alınarak davacıların 4 adet bonodan kaynaklı davalıya borçlu olmadığına ilişkin menfi tespit açmasında hukuki yararı bulunmadığı, hukuki yararın dava şartı olup mahkemece HMK’nın 115/1.maddesine yargılamanın her safhasında resen gözetileceğinden açılan davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Arabuluculuk görüşmelerinde davalı tarafın bonoları iadeye hazır olduğunu fakat arabuluculuk ücretini ödemeyeceğini söylediğinden anlaşma sağlanamadığını, alacaklı olduğu miktarın üzerinde bir miktarla takip başlatmasından, takip sonrası ödemeleri icra dosyasına bildirmemesinden, haciz anındaki ödemeyi dahi icra dosyasına bildirmeyerek fazla miktarla bankalara haciz ihbarnamesi gönderilmesi suretiyle davacı müvekkilleri ve ortağı olduğu iki şirketin kıskaca alınarak borçlu olmadığı miktarı ödemeye zorlanmasında davalı tarafın kusurlu olduğunu, bonoların icra dosyası nedeniyle alındığını, borç ödendiği için iade yükümünün davalıda olduğunu, müvekkillerinin çeşitli kereler talep etmesine rağmen davalı tarafın iade etmediğini, alacaklı temerrüdü söz konusu olmadığından, davalının tevdi yeri tayini yoluyla iade yükümünü yerine getirmesi gerekirken müvekkillerinin sorumlu tutarak arabuluculuk ücretini yüklemesinin haksız olduğunu, Cirantanın yaptığı ödemenin kendinden önceki cirantanın borcunu da sona erdiğinden bihaber verilen mahkeme kararları sonucu müvekkillerinin mağdur olduğunu, icra takibi yapıldıktan sonra %115 teminat yatırarak bonoların iptalinin sağlamasını beklemenin hakkaniyetli ve hukuki yarardan kasdın bu olmadığını, 2- Mahkemece hukuki yarar olmadığının nasıl tespit edildiğinin kararda açık olmadığını, dava konusu maddi vakılarla çıkarımının nasıl yapıldığı, neden/sonuç ilişksinin nasıl kurulduğunun belli olmadığını, hukuki yarara ilişkin genel geçer içtihat alıntısının gerekçe için yeterli olmadığını, müvekkilinin gerekçeli karar ve dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, 3- Davalı tarafın müvekkillerin borçlu olmadığını kabul etmesi veyahut bonoları teslime hazır bulunduğunu bildirmesi kambiyo hukuku anlamında müvekkillerinin borçlu olmadığının tespiti anlamına gelmediğini ve bir koruma sağlamadığını, kambiyo senetlerinde alacağın sadece bu senede sahip olmakla ileri sürülebileceğini, dolayısıyla bonoların davalı taraf uhdesinde bulunmasının davacı müvekkilleri için sürekli olarak risk/tehlike olduğunu, 4- Davacı müvekkillerin davalıya borçlu olmadığını, davaya konu bonoların cebr-i icra tehditi ve muhafaza baskısı altında verilmesi nedeniyle, kayıtsız şartsız borç ikrarı olmadığını, müvekkillerinin başvurmasına rağmen bonoları iade etmediğini, takibin iptali davasından feragati şart koştuğunu, arabuluculuk aşamasında ise ücreti ödemek istemediğini, iade borcunun davalıda olduğunu, alacaklı temerrüdü söz konusu olmadığını ve tevdi yeri tayini yapılmadığından, davaya konu bonolar nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ile iptal talebinin haklı ve dava açmakta hukuki yarar mevcut olduğundan ret kararının usul ve yasaya aykırı ve kaldırılması gerektiğini, (Yargıtay HGK. 18.01.2012 tarihli, E:2011/19-622, K:2012/9 sayılı, H.G.K.’nun 17.3.2010 gün ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 7.12.2011 gün ve 2011/13-576 E. 2011/747 K sayılı kararı) 5- Davalı taraf bile isteye kanuna açıkça aykırı, haksız ve kötü niyetli hareket ettiğinden, kötü niyet tazminatının reddi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, 6- Mahkeme kararının hüküm fırkasında; 1 nolu maddede davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verildiği, 3 nolu maddede “davaya konu bonoların kararın kesinleşmesi ve davacının talebi halinde davacı tarafa iadesine” karar verildiğini, iadenin dava ile talep ettikleri sonuç olup, mahkemece davanın hem red ve hem de kabul edildiğini, bonolar davacı tarafa iade edilecek ise davacı aleyhine yargılama giderleri, vekalet ücreti ve arabuluculuk ücretine hükmedilmesinin açıklamasının bulunmadığını, 7- Dava hukuki yarar yokluğundan reddedilmiş ise de; AAÜT gereğince maktu vekalet ücreti yerine esastan red kararı verilmiş gibi 52.000,00-TL üzerinden 7.560,00-TL nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, 8- Davacıların arabuluculuk sürecinde ve işbu davayı açmakta haklı ve hukuken korunmaya değer yararları olduğundan, arabuluculuk ücretinin davacı taraf aleyhine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, 9- Mahkemenin 21.10.2020 tarihli ön inceleme tutanağı ile tahkikata geçerek, davanın esasına yönelik yargılama yaptığını, delil toplayıp, bilirkişi incelemesi yaptırdığını, hukuki yarar davaya ilişkin hukuki bir niteleme olup, esasa ilişkin yargılama yapılmaksızın, tahkikata geçilmeksizin verilebilecek bir karar olduğundan, usul ekonomisi gereği 2 yıl yargılama yapmadan, bilirkişiye gönderip esasa ilişkin inceleme yapılmadan, gereksiz yargılama giderine sebebiyet verilmeden doğrudan karar vermesi gerektiğini, 21.10.2020 tarihli … nolu ara kararın İlk Derece Mahkemesi’nin davayı anlamadan yargılama yaptığının açık işareti olduğunu, davanın limited şirket ortağı olarak şirketin borcundan sorumluluğu bulunmayan davacıların haciz ve muhafaza baskısı altında verdikleri bonoların iptal edilmesi gerekip gerekmediğine dair olduğundan, hukuki niteleme gerektirdiği, mahkemenin 21.10.2020 tarihli … nolu ara karar ile bankacı bilirkişiden davacıların ortağı olduğu şirketlerin borçları, takipteki kadar borçlu olup olmadıkları, haciz anındaki borç miktarını, davacıların şirketin borcundan sorumlu olup olmadığının vs. tespitini istediğini, İlk Derece Mahkemesi’nin usul ve yasaya aykırı kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; Borçlu olmadığı halde haciz ve muhafaza tehdidi altında düzenlenerek verilen ve davalı açısından mükerrer tahsilat ve sebepsiz zenginleşme oluşturan 16/07/2019 tanzim ve 26/08/2019, 09/09/2019, 23/09/2019, 07/10/2019 vade tarihli toplam 52.000,00 TL meblağlı 4 adet bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti, bonoların iptali ile kötü niyet tazminatına hükmedilmesine ilişkindir. Mahkemece, davacıların 4 adet bonodan kaynaklı davalıya borçlu olmadığına ilişkin menfi tespit açmasında hukuki yararı bulunmadığı, hukuki yararın dava şartı olup mahkemece HMK’nın 115/1.maddesine yargılamanın her safhasında resen gözetileceğinden açılan davanın hukuki yarar bulunmadığından reddine karar verilmiştir. … ve … vekili olan Av. … tarafından 16/07/2019 düzenleme tarihli alacaklısı …, borçluları … ve … olan 26/08/2019, 09/09/2019, 23/09/2019, 07/10/2019 vade tarihli 13.000,00 TL bedelli 4 adet senet aslının iadesi ve müvekkil ile vekil arasında iş bu bonolar nedeni ile açılacak menfi tespit davası için avukata ödenen avukatlık ücreti ile Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/381 D. İş sayılı dosyasından açılan ihtiyati tedbir davası sebebi ile oluşan yargılama giderleri ve vekalet ücreti ve sair maddi ve manevi zarardan oluşan tazminat talebi için ara bulucuya başvurulduğu, ara bulucu tarafından 13/09/2019 tarihinin görüşme günü olarak tayin edildiği, ara buluculuk tutanağınında; … vekili; Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü … E sayılı dosyasından dosya borcuna istinaden alınan bonoların dayanağı icra dosya borcu ödenmiş olup bonoların iadesini kabul ediyoruz. Diğer talepler konusunda başvuru tarihinde dosya borcu ödenmediğinden bu talepleri kabul etmiyoruz. Başvurucular vekili; Bona iadesini kabul ediyoruz ancak bonoların Tanzim tarihi itibari ile borçlu olmadığımız için arabulucu ücretini ödemeyi kabul etmiyoruz. … vekili; tarafımızın teslim konusunda arabuluculuğa başvuru tarihi itibari ile haklı olduğumuzdan biz de ücret ödemeyi kabul etmiyoruz dedi saptamasının yapıldığı tespit edilmiştir. Alınan 03/04/2021 tarihli bilirkişi raporu ile; Şirketlere karşı Davalının, İstanbul Küçükçekmece …İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasına konu olan çek nedeniyle, başlattığı icra takip tarihi 13/05/2019 itibariyle, borç tutarı olan 100.000 TL bedel karşılığında, toplam 76.600 TL ödeme yapıldığı (75.000 TL+ 1.600 TL) davacıların bakiye 23.400 TL borçlu oldukları, Davacıların ortağı oldukları şirketlerin çeke dayalı takipte haciz tutanağının düzenlendiği tarih 16/07/2019 itibariyle borçlarının TBK 100.maddesi uyarınca yapılan ödemeler de dikkate alınarak borç tutarı olan 100.000 TL bedel karşılığında, toplam 104.700 TL ödeme yapıldığı (İcra takibine kadar 75.000L + 1.600 TL + İcra takibi ile Haciz Tutanağı tarihi arasında (haciz günü dahil) 8.100 TL+20.000 TL) böylelikle takipte haciz tutanağının düzenlendiği tarih 16/07/2019 itibariyle davacıların borçlu olmadığı, Ancak bu tarih itibariyle icra takibi aşamasında olunduğu gözetildiğinde ise İstanbul Küçükçekmece .. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası kapak hesabının, 58.328,77 TL Takipte kesinleşen miktar fer’ileri ile birlikte toplam 72.380,94 TL ek alacak oluştuğundan, bu aşamada 16/07/2019 itibariyle davacıların halen borçlu bulunulduğu, Davalıların ortağı oldukları şirketlerin çeke dayalı icra takibi ile borçlarının ifa tarihlerinin tespiti ile davacıların işbu davaya konu bonolar nedeniyle gerek bonoları düzenlenme tarihlerinde, 26/08/2019, 09/09/2019, 23/09/2019, 07/10/2019 tarih itibariyle gerekse iş bu davanın açıldığı tarih 17/09/2019 itibariyle Borç tutarı olan 100.000 TL bedel karşılığında, Toplam 158.460 TL ödeme yapıldığı (İcra takibine kadar bankadan ödeme 75.000 TL + yasal karşılık 1.600 TL + İcra takibi ile Haciz Tutanağı tarihi arasında bankadan 8.100 TL (haciz günü dahil)+ bankadan 20.000 TL+ İcra dosyasına yapılan makbuzla ödeme 53.760 TL ) bu nedenle davacıların nihai olarak borçlu olmadığının hesaplandığı, tespit edilmiştir. 1)Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarında kabul edildiği üzere; Medeni Usul Hukuku’nda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır. Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır (Arslan, Ramazan; aktaran: Hanağası, Emel: Davada Menfaat, Ankara 2009, önsöz VII). Görülmekte olan davada, davacı taraf dava konusu bonoların temelini oluşturan alacağın ve haciz tehdidi altında düzenlenen bonoların ödendiğini, fazla ödenen miktar için ayrı dava açtıklarını, bonolardan dolayı borçlu olmadığının tespiti ile bonoların iptalini istemiştir. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca, aynı konura eda davası açılabilir ise tespit davası açmakta hukuki yararın varlığı kabul edilemez. Davacı taraf Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosya borcunun ve bu dosya borcu için verildiği iddia edilen bonoların bedelini ödediği iddiasında olduğundan, icra takibinin tarafı olmamaları nedeniyle genel hükümler doğrultusunda eda davası niteliğinde olan bonoların istirdadını talep edebilecek iken, bonolardan dolayı borçlu olmadığının tespitini talep etmekte hukuki yararı olmadığından, davacı vekilinin İİK 72. maddesi kapsamında %115 oranında teminat karşılığı istirdat davası açılmasının beklenmesinin hukuki yarar olarak kabul edilemeyeceğine ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2) Mahkemece, tarafların beyanları, dosyaya getirtilen belgeler, bilirkişi raporu ve hukuki yarar tanımı ve öğretinin görüşleri açıkladıktan sonra gerekçe olarak; “dosya kapsamı da dikkate alınarak davacıların 4 adet bonodan kaynaklı davalıya borçlu olmadığına ilişkin menfi tespit açmasında hukuki yararı bulunmadığı, hukuki yararın dava şartı olup mahkemece HMK’nın 115/1.maddesine yargılamanın her safhasında resen gözetileceğinden açılan davanın reddine karar verilmiştir” sözleri ile davanın reddine karar vermiştir. Yargıtay’ın pek çok kararı ve Yargıtay HGK’nun 2017/22-3052 esas ve 2017/2032 karar sayılı kararında da vurgulandığı gibi, gerekçe, hâkimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hâkim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuki sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Anayasa’nın 141’nci maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Tarafların dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur. Mahkemece kanıtlanmış hangi maddi vakıalardan dolayı davada hukuki yarar bulunmadığı sonucuna ulaşıldığı açıklanarak, dosyada kanıtlanmış maddi vakıalar ile verilen hüküm arasında bağlantı sağlanmadığından, davacı vekilinin hukuki yararın olmadığının nasıl tespit edildiğinin açık olmadığı, dava konusu maddi vakılarla çıkarımının nasıl yapıldığı, neden/sonuç ilişksinin nasıl kurulduğunun belli olmadığına ilişkin istinaf sebebinin kabulüne karar verilmiştir. 3) Bononun alacaklı elinde bulunması borcun ödenmediğine karine olduğundan, davalı tarafın bonoları teslime hazır olduğunu bildirmesi, fiilen teslim edilmediği sürece davacı tarafın borçtan kurtulması sonucunu doğurmaz. Kambiyo vasfı sebebiyle temelindeki hukuki ilişkiden ayrık olduğundan, kambiyo hukukundan kaynaklanan hakların ileri sürülmesine engel olmayacağından, davacı tarafa karşı bizzat davalı yada ciro yolu ile hamilin hak talep etmesi mümkün olduğundan, davacının risk altında olduğuna ilişkin istinaf sebebinin kabulü gerekmiştir. 4) Yargıtay’ın istikrar arzeden kararları ve Yargıtay HGK’nun 18.01.2012 tarihli, E:2011/19-622, K:2012/9 sayılı kararında belirtildiği üzere, borçlunun dosya borcunu icra dosyasına ödedikten sonra menfi tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur. Borç ödendikten sonra fazla ödeme iddiasının mevcut olması halinde fazla ödediği paranın geri alınmasına yada takibin dayanağı bonoların iadesine ilişkin istirdat davası açılması gerekir. Alınan bilirkişi raporu ile davanın açıldığı 17/09/2019 itibariyle Borç tutarı olan 100.000 TL bedel karşılığında, toplam 158.460 TL ödeme yapıldığı (İcra takibine kadar bankadan ödeme 75.000 TL + yasal karşılık 1.600 TL + İcra takibi ile Haciz Tutanağı tarihi arasında bankadan 8.100 TL (haciz günü dahil)+ bankadan 20.000 TL+ İcra dosyasına yapılan makbuzla ödeme 53.760 TL ) bu nedenle davacıların nihai olarak borçlu olmadığı tespit edildiğinden, davacı tarafça fazla ödendiği iddia edilen miktar ile bedelinin ödendiğini iddia ettiği bonoların istirdadı yerine menfi tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığından davacı vekilinin menfi tespit davası açmakta hukuki yararlarının olduğuna ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. 5) Menfi tespit davasında kötü niyet tazminatına karar verilebilmesi için, davalı alacaklının takibi haksız ve kötü niyetle başlatmasının yanında İİK 72/5. maddesi uyarınca davanın borçlu lehine sonuçlanması gerektiğinden, görülmekte olan davada mahkemece borçlu – davacının açtığı dava hukuki yarar yokluğu sebebiyle reddedildiğinden, İİK 72/5. maddedeki koşul gerçekleşmediğinden, davalının bile isteye kanuna açıkça aykırı, haksız ve kötü niyetli hareket ettiği halde kötü niyet tazminatı talebinin reddi kararının hukuka aykırı olduğuna ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 6) Davacı vekili dava dilekçesinin konu bölümünde; Cebr-i icra tehditi altında tanzim edilerek verilen ve davalı açısından mükerrer tahsilat ve sebepsiz zenginleşme teşkil eden 26.08.2019, 09.09.2019, 23.09.2019, 07.10.2019 vadeli ve toplam 52.000,00-TL meblağlı 4 adet bono ile ilgili olarak; öncelikle ciro/devir ve icra takibine konu edilememesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi ve müteakiben borçlu olmadığımızın tespiti, bonoların iptali ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesi talepli menfi tespit davasıdır. Dilekçenin 14.bendinde; Hal böyle iken davalı taraf icra dosya borcuna karşılık aldığı bonoları davacı müvekkillere ya da icra dosyasına iade etmemiştir. Davalı tarafın 13.09.2019 tarihli arabuluculuk toplantısında da sorumlu olduğu arabuluculuk ücretini ödemeye yanaşmadığından uzlaşı sağlanamamış, bonolar teslim alınamamış, işbu davayı açmak zarureti doğmuştur. Dilekçenin 15.bendinde; Kambiyo senetlerinden kaynaklı menfi tespit davası ticari dava niteliğindedir. Netice-i talep kısmında; Nihayet davacı müvekkilerin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile cebr-i icra tehditi altında düzenlenerek davalıya verilen ve mükerrer tahsilat ve sebepsiz zenginleşme teşkil eden; 26.08.2019, 09.09.2019, 23.09.2019, 07.10.2019 vadeli ve toplam 52.000,00-TL meblağlı 4 adet bononun iptalini talep etmiş, mahkemece hüküm fıkrasında; 1-Açılan menfi tespit davasının hukuki yarar yokluğundan reddine, 3- Davalının cevap dilekçesi içeriği ile uyuşmazlık konusu bonoların mahkeme kasasına alınmış olduğu da dikkate alınarak iş bu kararın kesinleşmesi ve davacının talebi halinde mahkeme kasasında bulunan dört adet bononun davacı tarafa iadesine karar verilmiştir. Davacı tarafça davanın kambiyo senetlerinden kaynaklı menfi tespit davası olduğu açıkça belirtilmesi, 14. bentte istirdat talebinde bulunulmaması, 21/10/2020 tarihli ön inceleme oturumundaki davacılar vekilinin; ayrıca biz fazla ödemelerin istirdatı için ayrı bir dava açtık bu davada sadece bonoların iptali ve kötüniyet tazminatı talebimiz vardır şeklindeki beyanı karşısında, dava menfi tespit davası olduğundan, dilekçe kapsamında dava konusu bonoların istirdadı talep edilmediğinden, iadenin dava ile talep ettikleri sonuç olduğuna ilişkin iddia yerinde değil ise de; bonoların borçlu elinde olması ödendiğine ve borç bulunmadığına karine olduğundan, iade davacı tarafın bonolardan dolayı borçlu olmadığına ilişkin taleplerinin sonucunu elde etmelerine sebep olacağından, davanın kabulü mahiyetindedir. Bu hali ile birbirine aykırı iki hüküm kurulmuştur. Kısmen kabul olarak nitelendirilemez. Mahkemenin kabul şekline göre menfi tespit davasının hukuki yarar yokluğundan reddedilmesi sebebiyle HMK 326. maddesi uyarınca yargılama giderleri aleyhine karar verilen taraf olarak (HMK 323/1-f maddesi uyarınca davacı yararına hükmedilecek vekalet ücreti ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13. Maddesi gereği ara buluculuk ücreti yargılama gideri olduğundan) davacı üzerinde bırakılması ve davacı yararına ücrete hükmedilmemesinde yasaya aykırılık olmadığından istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 7) Kararın verildiği tarih itibariyle yürürlükte olan 2021 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7/2. maddesi uyarınca davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre bu tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı ücrete hükmolunması gerekir. Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde Asliye Mahkemeleri için yazılı miktar 4.080,00 TL olup mahkemece Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 7.560,00.-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine, karar verildiğinden, yasal düzenlemeye aykırı olduğundan, davacı vekilinin istinaf sebebinin kabulüne karar verilmesi gerkmiştir. 8) 6325 Sayılı Kanun’un 18/A-13 maddesi uyarınca iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamaması halinde 2 saatlik ücret tutarı Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenir, iki saatten fazla süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamaması halinde iki saati aşan kısma ilişkin ücret taraflarca karşılanır. Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca karşılanan arabuluculuk ücreti yargılama giderlerinden sayılır. Bu nedenle arabuluculuktan sonuç alınamayarak dava açılması halinde yargılama giderlerine eklenir. HMK 326. maddesine uyarınca yargılama giderleri aleyhine hüküm verilen taraftan tahsil edilmesi gerektiğinden ve mahkemece davanın reddine karar verildiğinden, verilen kararın niteliğine göre 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13. maddesi ve HMK 326. maddesi uyarınca arabuluculuk ücretinin davacı taraftan tahsiline karar verilmesinde yasal düzenlemelere aykırılık olmadığından istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 9) Davada hukuki yararın varlığı dava şartı olup, HMK 138. maddesi uyarınca mahkemece dava şartları yönünden öncelikle karar verilmesi gerekir. HMK 30.maddesi gereği hakim yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini, gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür. Davacı tarafın hukuki yararının varlığının tespiti için, dava tarihi itibariyle dava konusu bonolardan dolayı borcun varlığının tespiti zorunludur. Arabulucu görüşme günü olan 13/09/2019 tariihli tukanakta davalı … vekili; Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü … E sayılı dosyasından dosya borcuna istinaden alınan bonoların dayanağı icra dosya borcu ödenmiş olup bonoların iadesini kabul ediyoruz şeklinde beyanda bulunduğundan, borcun kalmadığı bu tarih itibariyle sabit olduğu halde mahkemece 03/04/2021 tarihli bilirkişi raporu alınması HMK 30. maddesindeki usul ekonomisi ilkesine aykırı olduğundan, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin de kabulü gerekmiştir. HMK 355.maddesinin ikinci cümlesi kapsamında kamu düzenine ilişkin aykırılık yönünüden re’sen yapılan inceleme; Davacı vekili dava dilekçesinin konu bölümünde; Cebr-i icra tehditi altında tanzim edilerek verilen ve davalı açısından mükerrer tahsilat ve sebepsiz zenginleşme teşkil eden 26.08.2019, 09.09.2019, 23.09.2019, 07.10.2019 vadeli ve toplam 52.000,00-TL meblağlı 4 adet bono ile ilgili olarak, öncelikle ciro/devir ve icra takibine konu edilememesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi ve müteakiben borçlu olmadığımızın tespiti, bonoların iptali ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesi talepli menfi tespit davasıdır. Netice-i talep kısmında; Nihayet davacı müvekkilerin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile cebr-i icra tehditi altında düzenlenerek davalıya verilen ve mükerrer tahsilat ve sebepsiz zenginleşme teşkil eden; 26.08.2019, 09.09.2019, 23.09.2019, 07.10.2019 vadeli ve toplam 52.000,00-TL meblağlı 4 adet bononun iptalini talep etmiş, mahkemece davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verildiği belirtilmekle birlikte hüküm fıkrasında; 1-Açılan menfi tespit davasının hukuki yarar yokluğundan REDDİNE, 3- Davalının cevap dilekçesi içeriği ile uyuşmazlık konusu bonoların mahkeme kasasına alınmış olduğu da dikkate alınarak iş bu kararın kesinleşmesi ve davacının talebi halinde mahkeme kasasında bulunan dört adet bononun davacı tarafa iadesine karar verilmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 26. maddesi gereğince hakim tarafların talep sonucu ile bağlı olup, talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. HMK 298/2. maddesinde düzenlendiği üzere, gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Davacı tarafça, dava dilekçesinin hiçbir bölümünde senetlerin istirdadı talep edilmediği halde mahkemece istirdat talebinin sonucunu elde eder şekilde senetlerin talep halinde davacı tarafa iadesine karar vermesi HMK 26. maddesine aykırı olduğu gibi, davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmesine rağmen, davacı yönünden davanın kabulü sonucunu doğuracak şekilde senetlerin davacı tarafa iadesine karar verildiğinden gerekçe ve hüküm fıkrası birbire aykırı olmuştur. Karar bütünü ile HMK 26 ve 298/2.maddesine aykırılık teşkil ettiğinden, davacı vekilinin istinaf talebinin 1, 4, 5,6 ve 8 nolu bentler yönünden reddine, 2, 3, 7 ve 9 nolu bentler yönünden kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. ve 355. maddeleri gereğince kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin kısmen KABULÜ ile, 2- Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/09/2021 tarih ve 2019/698 E. 2021/771 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 ve 362/(1)/g. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 20/01/2022