Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/270 E. 2022/478 K. 24.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/270
KARAR NO: 2022/478
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 11/06/2021
NUMARASI: 2021/293 E. – 2021/107 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin … markalı ilacın marka sahibi olduğunu, davalılardan …, … A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Üyesi ve Müdürü olduğunu, …’in internet kayıtlarına göre İK Direktörlüğü, Kariyer Danışmanlığı, Yönetim Danışmanlığı yaptığını, davalılardan …’in sosyal medya hesabı instagram kullanıcı adı olan …’den “…” başlığı ile yayınladığı hikayesinde davalılardan …’nın sosyal medya instagram kullanıcı olan …’yı etiketlemek suretiyle … A.Ş’nin marka sahibi olduğu “…” markalı …(Takviye Edici Gıda) ile müvekkili şirketin marka sahibi olduğu “…” markalı ilacı karşılaştırma yaparak “…” markalı ilacın yanına “…”, “…” şeklinde paylaşımda bulunarak markaları haksız ve gerçeğe aykırı şekilde karşılaştırdığını beyan ederek, SMK m.149/1/a/b/c uyarınca müvekkilinin “…” markasına yapılan haksız tecavüzün tespitini, men’ini, durdurulmasını, SMK m.149/ç uyarınca haksız tecavüzün kaldırılmasını, şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminat ile 250.000,00 TL manevi tazminatın ve 10.000,00 TL itibar kaybı tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, hükmün ilanına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Arabuluculuk süreci sonuçlandırılmadan ikame olunan davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, huzurdaki dava açısından müvekkilinin davalı sıfatı bulunmadığını, davalı müvekkilinin davacı markası ve ürünü hakkında olumlu ya da olumsuz herhangi bir beyanda bulunmadığını, müvekkilinin takipçisi olan kişilerin yorum, değerlendirme ve paylaşımlarından müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, marka hakkına tecavüze ilişkin davaların nihai tüketicilere karşı açılmasının mümkün olmadığını beyan ederek, somut delillerle desteklenmeyen davacı yan taleplerinin ve davasının esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Somut olayda davaya konu iddiaların dayanağının, başkalarına ait iş ürünlerini, faaliyetlerini gereksiz yere kötüleyici eylemlerde bulunmak fiili olduğu ve bunun TTK’nun 55/5 ve 59. maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bunun yanında marka hakkına tecavüz sayılması gereken hallerin 6769 sy. SMK’nun 29.maddesinde düzenlendiği, söz konusu düzenlemeye göre başkasına ait iş ürünü hizmet kötülemek yahut yanlış yanıltıcı haberler ile ticari itibarını zedeleyerek zarar vermek şeklindeki hareketlerin marka hakkına tecavüz oluşturmayacağı, münhasıran haksız rekabet olarak değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle Mahkemenin görevsizliğine, davaya bakma görevinin Asliye Ticaret Mahkemelerine ait olduğuna,” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; SMK madde 29/1-a “Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır: a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.” şeklinde marka hakkına tecavüz hallerinden biri olan a bendinin Mahkemece değerlendirilmediğini, SMK madde 29’da bahsi geçen SMK 7/2-c maddesi incelendiğinde “Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.” durumunda marka sahibinin izni olmaksızın gerçekleştirilen bu fiillerin önlenmesini talep etme hakkı olduğunun düzenlendiğini, müvekkili şirketin ürünü olan “…” markalı ilacı, davalı …’nın çalışmakta olduğu şirketin ürünü olan “…” isimli takviye edici gıda ile kıyasladığını, halihazırda benzer fonetiğe sahip karışma ihtimali bulunan isimleri yan yana fotoğraflanarak müvekkili şirketin ilaç markası olan “…”in karşılaştırılan diğer markadan ayrışan “…” olma niteliğinin zedelendiğini, Karşılaştırma aynı nitelikteki ürünler arasında yapılması gereken bir durumken, biri ilaç diğeri takviye edici gıda olan bu ürünlerin kıyaslanmasının müvekkili şirketin “…” isimli ilacının ayırt edici karakterini zedelediğini, ayrıca markanın itibarından haksız bir yarar elde etme amacı güdüldüğünün yargılamada göz ardı edildiğini, davaya konu olayın yukarıda açıklanan sebepler göz önüne alındığında markasal kullanımla doğrudan bağlantılı olduğunu, davanın Bakırköy 2. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin görev girdiği gerekçeleriyle Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davalılardan …’in sosyal medya hesabı instagram kullanıcı adresinden, “…” başlığı ile yayınladığı hikayesinde, davalılardan …’nın sosyal medya instagram kullanıcı adresi olan …’yı etiketlemek suretiyle … A.Ş’nin marka sahibi olduğu “…” markalı …(Takviye Edici Gıda) ürünü ile müvekkili şirketin marka sahibi olduğu “…” markalı ilacı karşılaştırarak “…” markalı ilacın yanına “…”, “…” şeklinde paylaşımda bulunarak marka hakkına tecavüzde bulunulduğu iddiasıyla marka hakkına tecavüzün tespiti ile men’ine, maddi, manevi ve itibar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesi talep eedilmiştir. Marka hakkına tecavüz iddiasıyla ilgili olarak açılan hukuk davalarında bazı durumlarda eylem marka hakkına tecavüz kabul edilmemekle birlikte TTK’nun 54.vd. maddelerine göre haksız rekabet olarak kabul edilebilmektedir. Bu gibi hallerde marka hakkı sahibinin genel hükümlere göre talepte bulunma hakkı bulunmaktadır. Markasal kullanım niteliğinde olmamakla birlikte, markanın imajını zedeleyen, ifade özgürlüğünü aşacak biçimde, marka sahibini inciten, küçük düşüren, hatta hakaret boyutuna varabilen gerçeğe aykırı bazı söz ve davranışların da, 6102 sayılı yeni TTK’nun 55/1-a-5 md. anlamında haksız rekabet oluşturması mümkündür. Zira bu madde hükmü gereğince, “bir işletmenin kendisinin, mallarının, iş ürünlerinin, faaliyetlerinin ,gerçeğe aykırı, yanıltıcı, rakibini gereksiz yere kötüleyici veya gereksiz yere onun tanınmışlığından yararlanacak şekilde başkaları, malları, iş ürünleri veya fiyatlarıyla karşılaştırmak ya da üçüncü kişiye benzer yollardan öne geçirilmesi” eylemleri, birer haksız rekabet hali olarak kabul edilmiştir. Somut olayda markasal kullanım söz konusu olmadığından, eylemin, 6769 sayılı SMK’nun 29.maddesinde düzenlenen tecavüz halleri içerisinde değerlendirme imkanının bulunmadığı, dava, niteliği itibarıyla haksız rekabetin tespiti, men’i, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olduğundan davanın çözüm yerinin TTK’nun 54. vd. maddelerine göre Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğu, dolayısıyla Mahkemece verilen verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı kanaatine varıldığından davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf talebinin, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 2. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 11/06/2021 tarih ve 2021/293 E., 2021/107 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 24/03/2022