Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/254 E. 2022/596 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/254
KARAR NO: 2022/596
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 28/04/2021
NUMARASI: 2018/727 E. 2021/334 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı aleyhine davalı tarafından İst. Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı ve İst. Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip başlatıldığını, dayanak olarak iki ayrı senet belirtildiğini, icra müdürlüğü dosyasından yapılan takipte usulsüz tebligat yapıldığından müvekkilinin takiplere itiraz edemediğini, takiplere dayanak senetlerdeki imzaların müvekkiline ait olmadığını, davacının davalıyı tanımadığını, davalı hakkında İst. Anadolu CBS’nin 2018/22299 sor. Sayılı dosyasında belgede sahtecilik suçundan suç duyurusunda bulunduklarını, bu nedenlerle İst. Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı ve İst. Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından davacının borçlu olmadığının tespitine, kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının amacının İst. Anadolu 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/518-519-520 esas sayılı dosyalarında ikame edilen tasarrufun iptali davalarını sürüncemede bırakmak olduğunu, imzaların davacıya ait olduğunu beyan etmiş, 20/02/2019 tarihli duruşmada cevap dilekçelerinin bu dilekçe olduğunu beyan etmiştir. İlk Derece Mahkemesince “Dosya kapsamı itibariyle davaya konu bonolardaki imzaların hiç tereddüte yer vermeyecek şekilde davacının eli ürünü olduğunun ispatlanması gerektiği halde, davalının bu hususu geçerli delillerle ispatlayamadığı, ayrıca yemin deliline de dayanmadığı anlaşılmakla; davanın kabulüne ve davacı …’in İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün …esas sayılı icra dosyasındaki ve … esas sayılı icra dosyasındaki borçlardan dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-İcra takibine konu bonolardaki imzanın davacıya ait olup olmadığı hususunda dosya ilk olarak Adli Tıp Kurumuna tevdi edildiğinde Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi’nin 30.06.2020 tarih ve 2020/43661 sayılı raporu ile söz konusu imzaların kuvvetle muhtemel …’in eli ürünü olduğu bildirilmiş, yapılan itiraz üzerine Mahkemece Adli Tıp Kurumu genişletilmiş uzmanlar kurulunca yeniden rapor alınmasına karar verilmiş ve Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi tarafından hazırlanan 10.12.2020 tarih ve 2020/93505 sayılı rapor ile söz konusu imzaların kuvvetle muhtemel …’in eli ürünü olduğu hususlarının bildirildiğini, 2-20.01.2021 tarihli celsede ise raporlarda “kuvvetle muhtemelin” nedeni açıklanmadığından, Yargıtay11. Hukuk Dairesi 2018/1968 esas, 2019/3618 karar numaralı ilâmı da gözönüne alınarak, “kuvvetle muhtemel”den kastın ne olduğu, imzaların davacıya ait olup olmadığının kesin olarak saptanamadığı mı, yoksa uzmanlar arasında görüş ayrılığı mı olduğu hususlarının karar vermeye elverişli ve denetlenebilir şekilde açıklanmasının istenmesine karar verilmiş, Adli TIp Kurumu 29.01.2021 tarihli cevabi yazısında incelenen imzaların basit tersimli olmaları nedeniyle kesinlik sınırının dışında kaldığı değerlendirilerek kuvvetle muhtemel ilgili şahsın eli ürünü olduğu kanaatine uzmanlar arasında görüş ayrılığı olmadan varıldığı hususunun bildirildiğini, 3-Öte yandan takibe konu bonoların diğer borçlusu ve davacının hem akrabası hem de ortağı olan …, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2018/22299 Soruşturma nolu dosyasına verdiği 10.10.2018 tarihli ifadesinde “2014-2015 yıllarında şirketimiz dar boğaza ve ekonomik sıkıntıya düştü. … da vermiş olduğu borç parayı geri isteyerek bizi sıkıştırmaya başladı. Bunun üzerine Ankara’daki şirket merkezinde her biri 5.000.000,00 TL(eski para ile 5 trilyon olmak üzere )iki adet yani toplamda 10.000.000,00 TL ( eski para ile 10 trilyon ) bedelli senet düzenledik. Senetleri … ve ben imzaladım. … yanımda imzaladı.” dediğini, dolayısıyla icra takibine konu bonolara ilişkin paraların alındığı ve bonoların kendileri tarafından imzalandığının kabul edildiğini, 4-Yerel Mahkemece alınan raporlarda kuvvetle muhtemel olan tespit ve davacının ortağı ve akrabası olan bononun diğer borçlusu …’ın ifadesi ve yine davacının imzasının basit tersimli olması göz ardı edilse dahi, davaya konu bonolardaki imzanın davacıya ait olup olmadığını tespitte kesin kanaat belirtir nitelikte olmadığını, buna göre mahkemece yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğunu belirterek Yukarıda belirtilen sebepler ve gerekçelerle kamu düzeninden olan hususlar da gözetilerek yerel mahkeme tarafından verilen hükmün kaldırılmak suretiyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dava, İİK’nin 72. maddesi kapsamında açılan borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davalı-alacaklı … vekili tarafından, borçlular … ve …’e karşı 30.11.2017 tarihinde 29.06.2012 düzenleme tarihli, 20.11.2015 vade tarihli 5.000.000,00 TL bedelli bonoya dayalı olarak 5.000.000,00 TL bono bedeli, 1.031.609,59 TL işlemiş avans faizi olmak üzere toplam 6.031.609,59 TL’nin avans faizi ile birlikte tahsili talebiyle kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibine başlatıldığı, İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasında da, davalı-alacaklı … vekili tarafından, borçlular … ve …’e karşı 30.11.2017 tarihinde 29.06.2012 düzenleme tarihli, 20.11.2015 vade tarihli 5.000.000,00 TL bedelli bonoya dayalı olarak 5.000.000 TL bono bedeli, 1.076.198,63 TL işlemiş avans faizi olmak üzere toplam 6.076.198,63 TL’nin avans faizi ile birlikte tahsili talebiyle kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibine başlatıldığı görülmüştür. Müşteki (davacı) … tarafından, şüpheli … (davalı) aleyhine İstanbul Anadolu CBS’nin 2018/22299 soruşturma numaralı dosyasında, davaya konu bonolardaki imzaların, müşteki …’in imzası taklit edilerek sahte şekilde atıldığı iddiasıyla suç duyurusunda bulunulduğu, şüpheli … 29/03/2018 tarihli Savcılık ifadesinde özetle, asıl … isimli kişiyi tanıdığını, …’i de tanıdığını, ancak samimiyeti olmadığını, her ikisinin 2012 yılında borç talebinde bulunduğunu ve 2012 yılında farklı zamanlarda bu kişilere on milyon TL borç verdiğini, ancak borcun ödenmemesi üzerine …’tan belge istediğini, …’ın da 2014 yılı içerisinde Üsküdar’daki bürosuna şikayete konu iki adet bonoyu getirerek teslim ettiğini, bonoların üzerinde … ve …’ın imzaları olduğunu, … getirdiğinde yanında … olmadığını, imzaların yanında atılmadığını beyan etmiştir. Şüpheli … aynı şikayetle ilgili olarak 10/10/2018 tarihli Savcılık ifadesinde, özetle; müşteki …’le ortak iş yaptıklarını, paraya ihtiyaçları olması nedeniyle …’ndan on milyon TL borç aldıklarını, borcu alırken …’in yanında olduğunu, borcu ödeyemeyince …’nun senet istediğini, bunun üzerine …’le birlikte on milyonTL tutarındaki iki senedi imzaladıklarını, sonra bu senetleri …’na teslim ettiğini” beyan etmiştir. Savcılık dosyasında bilirkişi … tarafından düzenlenen 20/02/2019 tarihli bilirkişi raporunda şikayete ve davamıza konu her iki bonodaki imzaların … ve …’ın eli ürünü olmadığı, bu kişilerin adı altındaki imzaların şüpheli …’nun da eli ürünü olmadığı yönünde görüş bildirilmiştir. Aynı dosyada yapılan soruşturma sonucunda 29/03/2021 tarihli KYOK ile ATK Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi’nin 30/06/2020 tarihli raporunda soruşturmaya konu her iki senet altındaki imzaların kuvvetle muhtemel müşteki …’in eli ürünü olduğunun tespit edilmesi nedeniyle kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Mahkemece alınan ATK Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi’nin 30/06/2020 tarihli üç uzman tarafından düzenlenmiş bilirkişi raporunda İnceleme konusu senetlerde … adına atılı basit tersimli imzalar ile “…’in mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzaların kuvvetle muhtemel …’in eli ürünü olduğu hususlarını bildirir kanaat raporudur.” şeklinde görüş bildirilmiştir. Bunun üzerine ATK Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi’nden çelişkinin giderilmesi amacıyla alınan 10/12/2020 tarihli dokuz uzman tarafından düzenlenmiş bilirkişi raporunda; inceleme konusu belgenin genişletilmiş uzmanlar kurulunca yapılan incelemesinde, inceleme konusu senetlerde … adına atılı basit tersimli imzalar ile …’in mukayese imzaları arasında, tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzaların kuvvetle muhtemel …’in eli ürünü olduğu tespiti yapılmıştır. Her iki bilirkişi raporunda da, kesin kanaat bildirilmediğinden, Mahkemece, ATK Fizik İhtisas Dairesi’nden açıklama istenmiş olup, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi’nin 29/01/2021 tarihli cevabi yazısında “…Kurumumuz Uyap arşiv araştırması sonucunda; Adli amaçlı yazı ve imza incelemeleri mukayeseye dayalı olarak yapılmaktadır. Bir imza ya da yazının aidiyet yönünden değerlendirilebilmesi için yazıyı yazan ya da imzayı atan kişinin yazı ve imza alışkanlıklarını inceleme konusu yazı ve/veya imzaya yansıtması gerekir. Belge inceleme uzmanı, inceleme konusu yazı veya imzayı mukayese yazı ve imzalarla; tersim biçimi, hız, eğim, doğrultu, seyir, istif, işleklik, baskı derecesi ve alışkanlıklar gibi temel inceleme parametreleri üzerinden değerlendirerek aidiyet hususunda bir kanaate varmaktadır. ” Eli ürünü olduğu” inceleme konusu imza ile mukayese imzaların aynı şahıs tarafından imzalandığı konusunda şüphe oluşturacak herhangi bir bulgu saptanmadığı, söz konusu imzanın aynı şahsa ait olduğu yönünde kesin kanaate varıldığı durumları tanımlar. ”Kuvvetle muhtemel eli ürünü olduğu” ise inceleme konusu imza ile mukayese imzalar arasında ileri derecede uygunluk ve benzerlikler bulunmakla birlikte; inceleme konusu imzanın basit tersimli, kesin teşhise götürecek karakteristik materyal ve yazı unsuru içermemesi nedeniyle kesinlik sınırının dışında kaldığı durumları tanımlar.10/12/2020 tarih ve … sayılı raporumuzda incelenen imzaların basit tersimli olmaları nedeniyle kesinlik sınırının dışında kaldığı değerlendirilerek kuvvetle muhtemel ilgili şahsın eli ürünü olduğu kanaatine uzmanlar arasında görüş ayrılığı olmadan varıldığı..” bildirilmiştir. Senede karşı mutlak defiler, senet hamili olan herkese karşı ileri sürülebilir. Gerek doktrinde ve gerekse uygulamada “imzanın sahte olması”, “senet metninde sahtekarlık (tahrifat) yapılmış olması”, “borçlunun borçlanma ehliyetinin bulunmaması”, “senette zorunlu şekil koşullarının bulunmaması”, “imza sahibinin temsil yetkisinin bulunmaması”, “senedin zaman aşımına uğramış bulunması” vb. defiler senedin hükümsüzlüğüne yönelik olup, her hamile (iyiniyetli olsa dahi) karşı ileri sürülebilen mutlak def’i olarak kabul edilmektedir. Borçlunun hamil/alacaklıya karşı senet metninde imzaya ilişkin iddiası mutlak def’idir. “….Senetteki imzanın inkarı halinde, imzanın borçluya ait olduğunu ispat yükü belgeyi elinde bulunduran senet alacaklısına aittir. Yargılama sırasında takibe konu senedin kaybolmuş olduğu tespit edildiğinden davalılar imzanın davacı borçlu şirket yetkilisine ait olduğunu ispatlayamamıştır. İmzada sahtecilik iddiası kambiyo senetlerinde mutlak defi olup, lehdar ve ciro yolu ile hamil olan cirantalara ve son hamile karşı ileri sürülebilir…” (Yargıtay 11. HD 2020/5093 E. 2021/5318 K.). Yargıtay kararındanda anlaşılacağı üzere, çekte sahtecilik iddiasının mutlak defi olarak herkese karşı sürülebileceği, burada ispat yükünün çekteki imzanın davacıya ait olduğunu iddia eden tarafa ait olacağı açık olup, davalı tarafça, senet altındaki imzanın her türlü kuşkudan uzak bir şekilde davacıya ait olduğu kanıtlanamamıştır. Zira ATK raporlarında, imzaların davacı eli ürünü olduğuna dair kuvvetli ihtimal tespiti, imzaların her türlü kuşkudan uzak ve tereddüte mahal vermeyecek kesinlikte davacıya ait olduğu yönünde bir tespit anlamına gelmeyeceği, içinde hala kuşku barındıran bir tespit olacağı muhakkaktır. Sonuç olarak senet üzerindeki imzanın sahteliğinin mutlak defi olması, dosyadaki mevcut raporlar ve Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi’nin 29/01/2021 tarihli cevabi yazısı birlikte değerlendirildiğinde, dosyadaki bilirkişi raporlarının konuyu aydınlatmaya yeterli olduğu, yeni bir bilirkişi raporu alınmasının sonuca etkili olmayacağı, bu nedenle davalı vekilinin yeniden rapor alınması talebine ilişkin istinaf başvurusunun reddi gerektiği, ihtimal üzerine verilen rapora dayanılarak bonolardaki imzanın davacının eli ürünü olduğunun kabul edilmesinin mümkün bulunmadığı, davaya konu bonodaki imzanın davacıya ait olduğunun kanıtlanamadığı, bu sebeple davacının davalıya dava konu bonodan dolayı borçlu kabul edilemeyeceği, somut olayda davacı kendi imzasının sahteliğine dayandığından mutlak defi niteliğindeki iddiasını herkese karşı ileri sürülebileceğinden bu doğrultuda ilk derece mahkemesince açıklanan ve benimsenen sebeplerle davalı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/04/2021 tarih ve 2018/727 E. 2021/334 K. Sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 683.100,00 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 170,775,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 512,325,00 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 07/04/2022