Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/193 E. 2022/595 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/193
KARAR NO: 2022/595
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
NUMARASI: 2021/217 E.
TARİHİ: 06/10/2021 (ARA KARAR)
DAVANIN KONUSU: Fikir ve Sanat Eseri (Tecavazün Meni İstemli)|Fikir ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli)|Fikir ve Sanat Eseri (Manevi Tazminat İstemli.)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacılar vekillerinin ihtiyati tedbir talepli dava dilekçesinde özetle; davacılardan …’un yazar ve senarist olduğunu, dava konusu … isimli TV dizisinin tüm (97 bölümün tamamının) bölümlerinin senaryo ve diyalog yazarı olduğunu, senaryo eserlerinde/tv dizilerinde (Mahlas/Sanatçı Unvanı) … adını kullandığını, … isimli dizinin jeneriklerinde de davacı …’un adının … olarak yeraldığını, davacı …’ın yönetmen olduğunu ve dizinin ilk 31 bölümünün yönetmenliğini yaptığını, davacı …’in yönetmen olduğunu ve dizinin 32. Bölümünden 97. Bölümü dahil 66 bölümün yönetmenliğini yaptığını, davacılardan … (…), … Ve …’ın müzisyen olduklarını ve dizinin jenerik müzikleri dahil tüm bölümlerinin özgün müziklerini yaptıklarını, davacıların 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (8.nci madde) kapsamında … isimli TV dizisinin (sinemagrafık eser) birlikte eser sahibi olduklarını, davacı müvekkillerinin birlikte eser sahibi oldukları … isimli TV dizisinin izinsiz şekilde işlenmek (yabancı dile tercüme/çeviri ile), çoğaltılmak, satılmak, ihraç edilmek sureti ile davalı tarafından 50’dan fazla ülke televizyonlarına ve dijital mecralara satıldığını, davalının bu haksız eylemlerinden dolayı yüksek miktarda kazanç elde ettiğini, eser sahibi davacılar tarafından davalıya FSEK md.52 ‘ye uygun şekilde herhangi bir izin verilmediğini, herhangi bir anlaşma ya da sözleşme de bulunmadığını, davalının dizinin yurt dışı satışlarının 5846 Sayılı FSEK’e tamamen aykırı ve hukuksuz olduğunu, davacıların FSEK’te anılan manevi hakları ile mali haklarının davalı tarafından alenen ve kasten ihlal edildiğini, bu sebeplerle FSEK md. 77 (İhtiyati tedbirler ve gümrüklerde geçici olarak el koyma) kapsamında hüküm kurulmak suretiyle; davacı müvekkillerinin eser sahibi olduğu … isimli tv dizisinin davalı tarafından yurtdışı/yabancı tv kanallarına satışının, kiralanmasının, yayınının durdurulmasına, davalının elindeki izinsiz çoğaltılmış dizi bölümleri bantlarının ihtiyati tedbir yolu ile muhafaza altına alınmasına ve Fsek Md.68/2 ve 3 kapsamında “izinsiz çoğaltılmış kopyaların, çoğaltmaya yarayan film, kalıp ve benzeri araçların imhasına karar verilmesini” FSEK md.66 (Tecavüzün ref i davası, FSEK md.66) kapsamında hüküm kurulmak suretiyle; tecavüzün refine karar verilmesini, davacıların eser sahibi olduğu … isimli TV dizisinin davalı tarafından yurtdışı/yabancı TV kanallarına satışının, çoğaltılmasının, işlenmesinin, kiralanmasının, yayınının durdurulmasına (tecavüzün refi için lüzumlu göreceği tedbirlerin tatbikine ) karar verilmesini, FSEK md.69 (Tecavüzün men’i davası, FSEK md.69) kapsamında hüküm kurulmak suretiyle, tecavüzün men’ine karar verilmesini, dizisinin davalı tarafından yurtdışı/yabancı tv kanallarına satışının, çoğaltılmasının, işlenmesinin, kiralanmasının, yayınının yasaklanması suretiyle muhtemel tecavüzün önlenmesine (tecavüzün men’ine) karar verilmesini, müvekkilleri tarafından davalıya karşı ayrıca Fsek md.68 ve md.70 kapsamında dava ikame edileceğini, müvekkillerinin haklarının zayi olmaması bakımından kötüniyetli davalının haksız şekilde dizinin yurtdışı satışlarından elde ettikleri gelirleri yok etmelerinin ve/veya 3.ncü kişi ya da kuruluşlara aktarmalarının tedbiren önlenmesi bakımından ihtiyati tedbir kararı verilmek sureti ile, davalının dava konusu … isimli tv dizisi ile ilgili olarak hukuka aykırı yurtdışı satışlarından elde ettikleri ve iş bu dava tarihinden sonra davalının banka hesaplarına yurtdışından yapılacak ödemelere ihtiyati tedbir konulmasını, bu gelirlerin Mahkemece belirlenecek bir banka hesabında tutulmasına, davalının bu gelirler üzerindeki tasarrufunun ve tahsilinin tedbiren yasaklanmasına karar verilmesini talep ve dava ettikleri, 28.09.2021 tarihli duruşmadaki beyanlarında ise; Dava dilekçemizi tekrar ederiz, tahkikat aşamasına geçilmesine bir diyeceğimiz yoktur, iddialarımızı tekrar ederiz, gerekli inceleme yapılsın, Sayın Mahkeme tarafından … bank’a yazılan müzekkereye banka tarafından verilen cevapta 2017 yılı Aralık ayı ile 2021 yılı Haziran ayı arasında, davalı … tarafından … hesabına 12.461.000 USD yurtdışından tahsil edilip bankaya yatırıldığı sabit olmuştur. Keza dosyaya sunduğumuz davalı …’in kendi beyanı olan yurtdışı tahsilat rakamının yaklaşık 25.000.000 USD olduğu davalı beyanı ile sabittir. Sayın Mahkeme tarafından da bilindiği üzere sanatsal yapıtların ekonomik getiri dönemleri zamanla sınırlıdır. Örneğin bir kitabın, bir müzik albümünün, bir dizinin, bir sinema filminin ticari getiri dönemi ortalama iki yıl , en fazla üç yıldır. Davalı … eser sahibi müvekkillerden izinsiz şekilde, … isimli diziyi yaklaşık 100 ülkeye satmakta ve kendisi de ciddi miktarda haksız kazanç elde etmektedir. Dizinin 2017 yılından beri yurtdışında izinsiz satıldığı ve dağıtıldığı dikkate alındığında ve de bugüne kadar 25.000.000 USD civarı rakamın davalı tarafındın zaten yurtdışından tahsil edildiği dikkate alındığında çok kısa bir süre sonra eser sahibi müvekkillerimin alabilecekleri tazminat ve para ortada olmayacaktır. Dizinin yapımcısı …’ün de iflas talep edip kaynakları yurtdışına kaçırma amacı ki bu beyanımız bizim şahsi görüşümüz değil İflas Mahkemesinin gerekçeli kararında zikredilmektedir, tedbir talebimizin her geçen gün gecikmesi eser sahibi müvekkillerimizin davadan beklediği yararı her geçen gün yok etmektedir. Her ne kadar sayın Mahkemeden talebimiz ihtiyati tedbir talebimizin kabulü ile yurtdışı satışlarının durdurulması olmakla birlikte sayın Mahkemenin aksi kanaatte olması halinde en azından eser sahibi müvekkillerimizin hukuki süreç sonunda haklarının telafisi imkansız şekilde yok olmaması bakımından ihtiyati tedbir kararı verilerek , ihtiyati tedbir kararı tarihinden itibaren davalının yurtdışı satış gelirlerinin %15’lik kısmının (sektördeki emsal rayiç bedeller dikkate alınarak %5 senaryo ve diyalog yazarı, %5 her iki yönetmen, %5 Özgün müzik bestecilerinin tamamı için olmak üzere FSEK mad. 68 kapsamındaki haklarımız saklı kalmak kaydıyla) sayın mahkeme tarafından belirlenecek bir tevdii mahalline (banka hesabına) davalı … tarafından düzenli şekilde ve dizinin yurtdışı satışları devam ettiği sürece ödenmesine, depo edilmesine yönelik tedbir talebimiz zaruret olmuştur, tedbir talebimizin teminatsız (müvekkiller zaten mağdur olmakla teminat ödeyebilecek güçleri yoktur) olarak kabulüne karar verilmesini” talep etmişlerdir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı vekilinin 19.10.2021 tarihli itiraz dilekçesinde özetle; … ile … arasında akdedilen 15.10.2014 tarihli Temsilcilik Sözleşmesi uyarınca müvekkili Şirket … Limited Şirketi’nin (“…”) … adlı televizyon dizisinin (“Dizi”) satışı ve pazarlamasına ilişkin acentesi olduğunu, Sözleşme’nin “Temsilcinin Hizmet ve Taahhütleri” başlıklı 4. maddesi uyarınca …’in … adına Dizi’nin yurtdışına satış ve pazarlamasını gerçekleştirdiği, …’e bilgi verme yükümlülüğünde bulunduğu, her tür satış işlemini …’ün onayına sunması gerektiği, 3. kişilerle … nam ve hesabına yaptığı satışlardan kendi komisyon tutarına hak kazandığı hususları dikkate alındığında …’in …’ün acentesi olduğunun açık olduğunu, dolayısıyla taraflar arasındaki ticari ilişkinin hukuki niteliği ve unsurları itibariyle Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) 102. maddesi uyarınca “acentelik” ilişkisi olduğunu, somut olayda müvekkilinin …’ün “acentesi” olduğunu, pasif dava ehliyetine sahip olduğunu, TTK’nın 105. maddesi uyarınca acente sıfatını haiz olan müvekkili … aleyhinde doğrudan dava açılamayacağı gibi, şartlarının olması halinde …’e karşı sadece izafeten dava açılabileceğini, başka bir deyişle, davanın husumet yönünden … değil … aleyhinde ikame edilmesi gerektiğini, … aleyhinde ise TTK’nun 105. maddesi uyarınca sadece ve sadece izafeten ikame edilebileceğini, bu sebeplerle müvekkili … aleyhine tesis olunan ihtiyati tedbir kararının hukuka aykırı olduğunu, Mahkemece 19.11.2020 tarihli ara karar ile “davanın FSEK 68 kapsamından açıldığı dikkate alınarak davacı vekilinin ihtiyati tedbir taleplerinin yargılamayı gerektirdiği anlaşılmakla, yasal şartları oluşmayan ihtiyati tedbir taleplerinin reddine” şeklinde usul ve yasaya uygun şekilde, kanun yolu ve süresi belirtilerek hüküm kurulduğunu, davacılar vekilinin iş bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuruda bulunmak yerine bu defa 15.12.2020 tarihli bir dilekçe ile dava dilekçesinde sunmuş oldukları iddia ve belgeler her hangi bir ekleme yapmaksızın aynı hukuki ve somut gerekçe/ iddialar ile yeniden Mahkemeden ihtiyati tedbir talebinde bulunduklarını, Mahkemece 24.12.2020 tarihli ara karar ile “tedbir taleplerinin yinelendiği, 19.11.2020 tarihli red kararı doğrultusunda ilgili taleplerin yargılamayı gerektirmesi sebebi” ile bu talep kanun yolu ve süresi gösterilerek yeniden reddedildiğini, davacılar vekilinin bu kez sanki tedbir taleplerine ilişkin bir karar verilmemiş gibi yine aynı gerekçeler ve iddialar ile 28.09.2021 tarihli duruşma oturumunda tedbir taleplerini tekrar ettiğini, değişen herhangi bir fiili ya da hukuki durum olmamasına rağmen Mahkemece bu defa tedbir taleplerinin kısmen kabul edilip, müvekkil şirketin “…” dizisinin yurtdışı satışlarından elde ettiği gelirin %15’inin … İstanbul Adliyesi Şubesi’nde dava dosyası adına açılacak hesaba yatırılmasına karar verildiğini, öncelikle dava dosyası, davacılar tarafından sunulan belge ve bilgiler incelendiğinde, davacılar vekillerinin 11.11.2020 tarihli dilekçede yer alan bilgi ve belgelerden farklı olmadığını, davacılar vekillerinin ihtiyati tedbir taleplerinin reddi kararına karşı kanun yoluna başvurması gerekirken, istinaf etmeyerek red kararına rağmen aynı içerikli ihtiyati tedbir taleplerini iki kez daha yinelediğini, somut durumda herhangi bir değişiklik olmamasına rağmen Mahkemece ihtiyati tedbir taleplerinin kabul edilmesinin kamu düzenine aykırılık teşkil ettiğini, davacılar tarafından müdahalenin men’i ve ref’i talepli bir eda davası açıldığını, iş bu davada davacıların herhangi bir para alacağı taleplerinin bulunmadığını, ancak Mahkemece 28.09.2021 tarihli celsede davacılar vekillerinin yinelenen talepleri üzerine, 06.10.2021 tarihli ara karar ile; anılan karar bir paranın mahkemece belirlenecek olan bir hesaba düzenli olarak yatırılması şeklinde ihtiyati tedbir adı altında “ihtiyati haciz” kararı verildiğini, davacılar vekili tarafından 06.10.2021 tarihli geçici hukuki koruma kararının ihtiyati haciz kararı gibi işleme alarak, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile haczin infazına başlandığını, davacılardan herhangi bir teminat da alınmadığını, esasen davada herhangi bir para alacağı olmadığı için ihtiyati haciz kararı verilemeyeceğini, Müvekkil şirket …’in dizinin yapımcısı (veya belirli haklarının kontrolörü) olan … ile arasında akdedilen 15.10.2014 tarihli Temsilcilik Sözleşmesi, 25.05.2016 tarihli Ek Sözleşme ve 15.10.2020 tarihli Ek Sözleşme uyarınca Dizi’nin belirli bölgelerde Sözleşme’de belirtilen şart ve koşullar altında pazarlanması ve dağıtımına ilişkin olarak münhasır acente olarak atandığını, taraflar arasındaki Temsilcilik Sözleşmesi uyarınca, Dizi’nin müvekkili şirket tarafından pazarlanması ve dağıtılması neticesinde elde edilen gelirden Müvekkili şirketin hak kazandığı komisyonu tahsil ettikten sonra bakiye kısmını …’e transfer ettiğini, dava dışı … tarafından İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde ikame edilen iflas davasında ise (Dosya No: … E.) dava sürecinde birçok muhafaza tedbir kararı tesis edildğini ve yönetim kayyumları atandığını, müvekkili şirketin, …’ün en büyük gelir kazancı olan Dizi’ye ilişkin olarak acentelik görevine devam ettiğini, Dizi’ye ilişkin yaptığı satış ve pazarlamalardan elde edilen gelirleri bizzat Mahkeme tarafından verilen kararlar uyarınca tahsil ederek ödediğini, müvekkili şirket tarafından Dizi’ye ilişkin temsilcilik görevinin halen devam ettiğini, Dizi’nin yurtdışı satışlarından elde edilen gelirin, Mahkemece verilen muhafaza tedbir kararlarında hükmedildiği şekilde müvekkili şirketin hak ettiği komisyon tutarları mahsup edildikten sonra yine Mahkeme kararları ile öngörülen … banka hesabına aktarılmaya devam edildiğini, davacılar tarafından eser birliği sağlanmadığını, FSEK madde 8 uyarınca “bir eserin sahibi onu meydana getirendir. Sinema eserlerinde; yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı ve diyalog yazarı, eserin birlikte sahibidirler. Canlandırma tekniğiyle yapılmış sinema eserlerinde, animatör de eserin birlikte sahipleri arasındadır.” somut olayda dava konusunun bir dizi olup, dizinin yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı ve diyalog yazarının, eserin birlikte sahibi olduğunu, FSEK madde 10 uyarınca “birden fazla kimsenin iştirakiyle vücuda getirilen eser ayrılmaz bir bütün teşkil ediyorsa, eserin sahibi, onu vücuda getirenlerin birliğidir. Birliğe adi şirket hakkındaki hükümler uygulanır. Eser sahiplerinden biri, birlikte yapılacak bir muameleye muhik bir sebep olmaksızın müsaade etmezse, bu müsaade mahkemece verilebilir. Birden fazla kimsenin iştiraki ile vücuda getirilen eser, ayrılmaz bir bütün teşkil ediyorsa bir sözleşmede veya hizmet şartlarında veya eser meydana getirildiğinde yürürlükte olan herhangi bir yasada aksi öngörülmediği takdirde birlikte eser üzerindeki haklar eser sahiplerini bir araya getiren gerçek veya tüzel kişi tarafından kullanılır.” hükmü uyarınca dava konusu diziye ilişkin olarak eser birliği oluşturulmadan işbu davanın ikame edilemeyeceğini, davada davacılar (i) dizinin senaristi … (ii) dizinin yönetmenlerinden … ve (iii) …, (iv) dizinin müzisyenlerinden …, (v) … ve (vi)… olmak üzere toplam 6 kişi olup, iştirak halinde eser birlikteliğini gerektiren dizinin eser birlikteliğinin sağlanamadığını, anılan davacıların dışında Dizi’nin başkaca iştirak halinde eser sahiplerinin bulunduğunu, FSEK madde 10 uyarınca iştirak halinde eserlerde sadece ve sadece “birlik menfaatlerine tecavüz edildiği takdirde birlikte eser sahiplerinin tek başına hareket edebildiği” açık olduğunu, davada …’ün acentesi olan Müvekkili şirket tarafından Dizi’nin satılması ve pazarlanmasının birlik menfaatine tecavüz oluşturmadığını, aksine müvekkili Şirket’in Temsilcilik Sözleşmesi’ne uygun olarak Dizi’nin satış ve pazarlamasını yaparak …’e çok önemli bir gelir temin ettiğini elde edilen bu gelir ile de …’ün davacılar da dahil ve fakat sınırlı olmaksızın tüm alacaklıları lehinde …’ün iflas talebinin reddine karar verildiği dikkate alındığında Dizi’nin menfaatine tecavüzün aksine, Dizi’nin menfaatinin temin edildiğinin açık olduğunu, davacılar tarafından dizinin izinsiz şekilde yurtdışına satıldığı, müvekkili şirket’in FSEK md 52 uyarınca davacılardan herhangi bir izin almadığı, müvekkil şirket ile davacılar arasında herhangi bir anlaşma bulunmadığı, müvekkil şirketin hukuka aykırı olarak diziyi satıp pazarladığı, bu sebeple haksız ticari kazanç sağladığı iddialarının doğru olmadığını, dizinin Temsilcilik Sözleşmesi uyarınca …’ün acentesi olan Müvekkil şirket tarafından yurtdışında satılıp pazarlandığını, “acente” sıfatı bulunan müvekkili şirketin dizinin eser sahiplerinden veya sair sanatçılarından doğrudan ayrıca bir muvafakat alması gerekmediğini, bizzat davacılar vekili tarafından dosyaya delil olarak sunulan ve … ile davacılar arasında akdedilen Sözleşmeler uyarınca davacıların dizinin yurtdışına satış ve pazarlanması da dahil ve fakat sınırlı olmaksızın tüm mali ve manevi haklarını FSEK’e uygun olarak …’e devrettiğini, davacıların dilekçelerinde “Endemolün iflas talebinde bulunarak para kaçırma amacıyla dava ikame ettiğini” iddia etmiş ise de, bu iddiaların muhatabının … olduğunu, davacılar tarafından Dizi’nin yapımcısı …’ün işbu davada taraf olarak gösterilmediğini, ayrıca ilgili iflas davasının reddine karar verildiğini, müvekkili şirketin iflas etme borçlarından kaçma şüphesi olduğu iddiasının gerçek dışı olduğunu,davacıların Dizi’ye ilişkin müvekkil şirketten herhangi bir alacaklarının bulunmadığını herhangi bir alacakları varsa dahi bu borç/alacak ilişkisinin tarafının müvekkili şirket değil … olduğunu, davacılardan … tarafından mahkememiz nezdinde … aleyhine ikame edilen … esas sayılı dava dosyasında yine aynı dizinin yurt içi ve yurt dışına satış ve pazarlarmasının durdurulmasına ilişkin tedbir talep edildiğini, bu talebin mahkememizce reddedildiğini beyanla; 06.10.2021 tarihli İhtiyati Tedbir Kararının kaldırılmasına; 06.10.2021 tarihli İhtiyati Tedbir Kararı’na itirazlarımızın reddedilmesi halinde ise, müvekkili şirketin maddi kaybı nazara alınarak, Mahkemece açılan banka hesabına müvekkili tarafından yatırılacak olan döviz tutarlarına müvekkilinin lehinde Türk Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından uygulanan döviz faiz oranlarının uygulanmasına; davanın öncelikle husumet yönünden reddedilmesine; davanın dizinin asıl yapımcısı olan …’e ihbar edilmesine; aksi kanaatte olunması halinde davacıların haksız ve yasal dayanaktan yoksun davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili birleşen İstanbul 4.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2021/410 sayılı dava dilekçesinde özetle, müvekkillerinin, … isimli tv dizisinin (sinematografik eser) yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo ve diyalog yazarı sıfatları ile (FSEK md.8 kapsamında birlikte) sahipleri olduğunu, müvekkillerinin birlikte eser sahibi oldukları … isimli tv dizisi davalı tarafından izinsiz şekilde izinsiz şekilde işlenmek (yabancı dile tercüme/çeviri ile), çoğaltılmak, ihraç edilmek suretiyle 50’den fazla ülkede (ve bu ülkelerdeki 100’ü aşkın TV kanalına) izinsiz şekilde satılmış/satılmakta olup, birleştirilen asıl dosyadaki dava dilekçesindeki benzer sebep ve gerekçelerle FSEK md. 68 ve 70 kapsamında maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Davalı vekili, birleştirilen dosyadaki cevap dilekçesinde yapış olduğu savunma paralelinde aynı sebeplerle davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince, “2020/371 esas sayılı birleştirilen dosyada 06.10 2021 tarihli ara kararıyla, 6100 sayılı HMK’nın 389-390 maddeleri ile 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 159.maddesi gereğince ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulü ile, dava konusu … isimli TV dizisinin davalı … Ticaret Anonim Şirketi tarafından yurtdışı/yabancı TV kanallarına satış ve kiralanmasına ilişkin yurtdışı satış gelirlerinin%15’lik kısmının karar tarihinden itibaren başlamak üzere … İstanbul Adliyesi Şubesinde Mahkememiz dava dosyası adına açılacak hesaba düzenli bir şekilde yurt dışı satışları devam ettiği sürece yatırılmasına, yurt dışı satışlarının durdurulmasına ilişkin tedbir talebinin davadan beklenen menfaat bakımından ölçülülük ilkesini aşacağı gerekçesi ile reddine, HMK 398 md uyarınca ihtiyati tedbir kararının uygulanmasına ilişkin emre uymayan veya tedbir kararına aykırı davranan kimsenin bir aydan altı aya kadar disiplin hapsi ile cezalandırılacağı hususunun ihtarına dair” karar verilmiştir. Davalı vekilinin bu karara yaptığı itiraz üzerine mahkemece; 27.10.2021 tarihli kararla, 5846 Sayılı Kanunun ilk fıkrasında yer alan düzenlemenin, 6100 Sayılı HMK’nun 389 ve devamı maddelerinde yer alan ihtiyati tedbirlere ilişkin genel düzenlemeye göre özel hüküm niteliğinde olduğu, bu nitelik gereği 5846 Sayılı Kanun’un 77/1 mad. hükmü gereği “Bu kanunla tanınmış haklara yönelik ihlal veya tehdit ” sözkonusu olduğunda öncelikle dikkate alınması gerektiği, bu düzenlemede hüküm bulunmayan hallerde ise, genel hüküm olan Hukuk Muhakemeleri Kanununun 389 vd. maddelerine başvurmak gerektiği, 5846 Sayılı FSEK 77/1 maddesinde Mahkemenin “…Esaslı bir zararın veya ani bir tehlikenin yahut emrivakilerin önlenmesi için veya diğer herhangi bir sebepten dolayı zaruri görürse…” ihtiyati tedbire karar verebileceğinin düzenlendiği, bu düzenlemenin fikir ve sanat eserlerinin fiili nitelikleriyle korunmasındaki acil ihtiyaçlardan kaynaklanan zorunlu bir tercih olarak karşımıza çıktığını, (Mehmet Özdemir, Yargıtay ve İstinaf Uygulamasında Geçici Hukuki Korumalar, Adalet Yayınevi, Ankara 2021, sf.250-255) , somut olay bakımından, her ne kadar davacıların eser sahipliklerine ilişkin talepleri henüz bilirkişi incelemesi ile tespit edilememiş ise de, yukarıda zikredilen hususlar bakımından davacıların dosyaya sunmuş oldukları “…” isimli dizinin Jenerik(künye) bilgilerini ve görsellerini içerir USB bellek kayıtları, davalı şirket ile davadışı … Şirketi arasında akdedilen sözleşme uyarınca yurtdışı satışlarının halen devam ediyor olması ve davalı şirket tarafından bu satışlardan elde edilen gelirin sözleşme gereği dava dışı şirkete aktarılıyor olması, İstanbul 13.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/615 esas sayılı dosyasında dava dışı şirketin iflasına ilişkin davanın devam ettiği, bu suretle davacı yanın gecikmesinde sakınca bulunan hallere ilişkin talebi de dikkate alındığında tüm bu sebeplerle ihtiyati tedbir kararına itirazın reddine, davacı vekilinin yurtdışı satışlarının önlenmesine ilişkin tedbir talebinin ölçülülük ilkesi uyarınca reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiş, iş bu red kararı davalı vekilince aşağıdaki sebeplerle istinaf edilmiştir. Öte yandan mahkemece birleştirme kararının verildiği 2020/410 sayılı dosyada da davalı vekilince verilen birleştirme kararına karşı, HMK 166.maddesinde belirtilen dosyaların birleştirilmesi şartlarının bulunmadığı, birleştirme kararı yerine ancak dosyanın bekletici mesele yapılması gerektiği gerekçesiyle istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacılar vekilide, davalı tarafından birleştirme kararına karşı verilen istinaf dilekçesine cevap dilekçesinde ayrıca katılma yoluyla istinaf talebinde bulunmuş ve bu talebinde, mahkemece ihtiyati tedbir kararında yurt dışı satışlarının durdurulmasına ilişkin tedbir talebinin davadan beklenen menfaat bakımından ölçülülük ilkesini aşacağı gerekçesi ile reddine, kısmının kaldırılarak dava konusu yapımın yurt dışı satışlarının durdurulmasına karar verilmesi” talep edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-TTK kapsamında “acente” sıfatını haiz olan müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, … ile … arasında akdedilen 15.10.2014 tarihli Temsilcilik Sözleşmesi uyarınca (Ek 1) (“Temsilcilik Sözleşmesi”) müvekkili şirket … Limited Şirketi’nin (“…”) … adlı televizyon dizisinin (“Dizi”) satışı ve pazarlamasına ilişkin acentesi olduğunu, davanın husumet yoksunluğunun yerel mahkeme’ce resen gözetilmesi gereken bir husus iken, müvekkili …’in “acente” sıfatının oluşunun göz ardı edilerek davanın esasına girildiğini ve pasif dava ehliyeti bulunmayan … aleyhinde hukuka aykırı olarak ihtiyati tedbir kararı tesis edildiğini, 2-Reddedilen tedbir talebine karşı kanun yoluna başvuru yerine yerel mahkemeden yeniden talepte bulunulamayacağını, yerel mahkeme tarafından aynı ihtiyati tedbir başvurusunun davacılar tarafından istinaf edilmeyerek kesinleşen red kararına rağmen, iki defa daha talep edilmiş olması durumunda yinelenen taleplerin reddine karar verilmesi gerekirken, HMK md. 396 kapsamında değişen bilgi ve belge de bulunmadığı halde kabulüne karar vermesinin, başta hukukun güvenilirliği ilkesini zedelemekte ve kanun yoluna başvuru yerine yerel mahkemeden defalarca talepte bulunularak lehe karar elde edilmesine müsaade edilmesinin de kamu düzenine aykırılık teşkil ettiğini, 3-Konusu para alacağı olmayan bir davada müvekkili gelirlerini muhafaza altına alan bir tedbir kararının verilemeyeceğini, yerel mahkeme’nin 2020/371E. sayılı dava dosyası ile davacılar tarafından müdahalenin men’i ve ref’i talepli bir eda davası açıldığını, huzurda görülen davada davacıların herhangi bir para alacağı talebinin bulunmadığını, kararın içeriğinden de anlaşılacağı üzere, anılan kararın bir paranın yerel mahkeme’ce belirlenecek olan bir hesaba düzenli olarak yatırılması şeklinde verilmiş ihtiyati tedbir adı altında düzenlenmiş bir “ihtiyati haciz” kararı olduğunu, nitekim davacılar vekilinin de, 06.10.2021 tarihli geçici hukuki koruma kararını tıpkı bir ihtiyati haciz kararı gibi işleme alarak, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile haczin infazına giriştiğini, 4- Gerekçesi belirtilmeksizin teminatsız geçici hukuki koruma kararı verilemeyeceğini, yerel mahkeme tarafından 06.10.2021 tarihinde verilen kararda “ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulüne, …’in Dizi’den elde etti yurtdışı satış gelirinin %15lik kısmının karar tarihinden itibaren dava dosyasına açılacak hesaba düzenli olarak yurtdışı satışları devam ettiği sürece yatırılmasına, yurtdışı satışlarının durdurulmasına ilişkin tedbir talebinin ise davadan beklenen menfaat bakımından ölçülülük ilkesinin aşacağı gerekçesi ile reddine, ihtiyati tedbir kararına uymayanların disiplin hapsi ile cezalandırılmasına, itiraz yolu açık olmak üzere” karar verildiğini, karar metninden de açıkça anlaşıldığı üzere, tesis edilen geçici hukuki korumanın, davacılardan herhangi bir teminat alınmaksızın verildiğini, 5- İşbu davada davacılar (i) dizinin senaristi … (ii) dizinin yönetmenlerinden … ve (iii) …, (iv) dizinin müzisyenlerinden …, (v) … ve (vi) … olmak üzere toplam 6 kişi olup, iştirak halinde eser birlikteliğini gerektiren dizinin eser birlikteliğinin sağlanamadığını, zira, anılan davacıların dışında Dizi’nin başkaca iştirak halinde eser sahiplerinin de bulunduğunu (örneğin; Dizi’nin yönetmenlerinden … ve…), FSEK madde 10 uyarınca iştirak halinde eserlerde sadece ve sadece “birlik menfaatlerine tecavüz edildiği takdirde birlikte eser sahiplerinin tek başına hareket edebildiği” açık olup, olayımızda …’ün acentesi olan Müvekkili şirket tarafından Dizi’nin satılması ve pazarlanmasının birlik menfaatine tecavüz oluşturmadığını, aksine müvekkili Şirket’in Temsilcilik Sözleşmesi’ne uygun olarak Dizi’nin satış ve pazarlamasını yaparak …’e çok önemli bir gelir temin ettiğini, elde edilen bu gelir ile de …’ün davacılar da dahil ve fakat sınırlı olmaksızın tüm alacaklıları lehinde …’ün iflas talebinin reddine karar verildiği dikkate alındığında Dizi’nin menfaatine tecavüzün aksine, Dizi’nin menfaatinin temin edildiğinin ortada olduğunu, 6- Müvekkili şirket’in temsilcilik sözleşmesine dayanan komisyonunun, acentelik ilişkisinin doğası gereği olup, müvekkili şirket’in komisyonunu gelir olarak iktisap etmesinin hukuka uygunluğunun, yine mahkeme kararları ile teyit edildiğini, 7- Yerel mahkeme’nin 06.10.2021 tarihli ihtiyati tedbir kararında “…’ün iflasına karar verildiği” açıklamasının doğru olmayıp, …’ün iflas davasının reddine karar verildiğini, davacılardan … tarafından yerel mahkeme nezdinde … aleyhine ikame ettiği … e. sayılı dava dosyasında yine aynı dizinin yurt içi ve yurt dışına satış ve pazarlamasının durdurulmasına ilişkin tedbir talep etmiş olup, bu talep yine yerel mahkemece reddedildiğini, 8-Davacılar vekilinin, yerel mahkeme’nin ihtiyati tedbir kararının uygulanmasını 12.10.2021 tarihinde talep etmiş olup, esas hakkındaki davasını HMK md. 397 uyarınca öngörülen 2 haftalık süre içerisinde ikame etmediğini, bu durumda istinafa konu ihtiyati tedbir kararının kendiliğinden kalktığını belirterek, istinaf başvurusunun kabulüyle, ihtiyati tedbire itirazın reddi kararının ve ihtiyati tedbir kararının kaldırdırılmasını talep etmiştir. Davacı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle;1-Yerel mahkeme’nin tedbir kararı fsek’e, usul ve yasaya uygun olduğu, FSEK Madde 66 ve 77 ile yasa koyucunun özel ihtiyati tedbir öngördüğünü, 2-FSEK’in tedbire ilişkin hükümlerinde (özel yasada) teminat şartı bulunmadığını, 3-Davalının “eser sahipleri arasında birlik sağlanmadığı/başka eser sahipileri de olduğu” yönündeki beyanı tamamı ile hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, 4-Eser sahibi davacı müvekkilleri ile davalı şirket arasında herhangi bir sözleşme bulunmadığını, eser sahibi davacı müvekkilleri tarafından davalı şirkete herhangi bir izin ve muvafakat (mali hak devir beyanı) verilmediğini, 5-Davalının iddia ve beyanlarını kabul anlamına gelmemek kaydı ile; davalının “eser sahibi davacı müvekkillerden fSEK’e uygun, yazılı izin ve yetki aldığına ilişkin” belgeleri (varsa davalıya verilmiş ruhsat, mali hak devir beyanı) derhal sayın mahkemeye sunmakla yükümlü olduğu halde, davalının, davacı eser sahiplerinden izin (yetki) aldığına dair herhangi bir kanıt sunmadığı, 6-Kötü niyetli davalının kendisini “acente” olarak sıfatlandırmasının, “acente sıfatı ile sorumlu olmadığı” yönündeki beyanının tamamı ile hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davalı ile dava dışı … Ltd. Şti. arasındaki sözleşme ve/veya hukuki ilişkinin niteliğinin davalıyı sorumluluktan kurtarmayacağını, 7-Dava dışı … Ltd. Şti.’nin istanbul 13. asliye ticaret mahkemesi’nde görülen iflas talepli davanın huzurdaki davayla herhangi bir hukuki bağı bulunmadığını belirterek, davalının hukuki dayanaktan yoksun istinaf talebinin reddine, davacı müvekkil eser sahiplerince; FSEK kapsamında tecavüzün ref’i, tecavüzün men’i ve ihtiyati tedbir talep edilmiş olduğundan ve de Yerel Mahkemenin 27.10.2021 tarihli kararı ile dava konusu dizinin yurtdışı satışlarının önlenmesi, durdurulmasına (tecavüzün ref’i, tecavüzün men’i) yönelik talebimiz red olunduğundan (katılma yoluyla istinaf talebimizle) davacı müvekkil eser sahiplerinin “dava konusu dizinin yurtdışı satışlarının önlenmesi (tecavüzün ref’i, tecavüzün men’i) talebimizin” reddine ilişkin Yerel Mahkemenin 27.10.2021 tarihli KARAR’ının 2.NOLU bendinde anılan “davacı vekilinin yurtdışı satışlarının önlenmesine ilişkin talebinin reddine” dair kararın kaldırılmasına, FSEK md.66 (Tecavüzün ref’i-FSEK md.66, Tecavüzün men’i-FSEK md.69) kapsamında hüküm kurulmak suretiyle, tecavüzün ref’ine ve men’ine karar verilmesini; (davalının tecavüzü hala devam ve tekrar etmekte olduğundan) davacı müvekkillerinin (senarist, yönetmen, özgün müzik bestecisi sıfatları ile) birlikte eser sahibi oldukları … isimli TV dizisinin davalı tarafından yurtdışına/yabancı TV kanallarına satışının, çoğaltılmasının, işlenmesinin, kiralanmasının, yayınının durdurulmasına (tecavüzün ref’i için lüzumlu göreceği tedbirlerin tatbikine) karar verilmesini, davacı eser sahibi müvekkillerinin FSEK md 70 gereği, davalının haksız eylemi olan yurtdışı yayın & satış gelirlerinin tamamını talep hakları olup) FSEK md 70 gereği davalının dava konusu diziyle ilgili tüm yurtdışı tahsilatlarının, gelirlerinin (karının) tamamı üzerine tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davalı vekilinin kendisinin bu davanın muhatabı, zira, davacılarla herhangi bir sözleşmesinin bulunmadığı, dava konu dizinin yapımcısı dava dışı … şirketi ile davacıların söz dava konusu diziye ilişkin sözleşme yaptıkları, kendisinin yapımcı dava dışı … şirketiyle temsilcilik sözleşmesinin bulunduğu, … şirketinin acentesi konumunda bulunduğu, davacıların eser birlikteliği şartını yerine getirmediğine ilişkin itirazlarına konu hususların yargılama sonucunda çözümlenecek hususlar olup yargılamayı gerektirdiği, 6100 sayılı HMK 389. maddesi uyarınca mevcut durumda meydana gelecek bir değişiklik sebebiyle gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında açıktır ki yargılama sona ermeden ve yaklaşık ispat şartların varlığı halinde tedbir kararı verilebileceğinin düzenlendiği,bu sebeple bu istinaf sebeplerinin ihtiyati tedbirin değerlendirilmesi aşamasında yerinde olmadığı kanısına ulaşılmıştır. Öte yandan tedbir talebinin yapıldığı dosyada davacıların açtığı davada herhangi para alacağı talebinin bulunmadığı, buna rağmen mahkemece verilen tedbirin, gelirlere el koyma şeklinde ihtiyati haciz niteliğinde olduğu, oysa ihtiyati haciz kararının ancak para alacağı davalarında verilebileceği istinaf sebebine gelince, İhtiyati tedbirin düzenlendiği 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 77. maddesi ”(Değişik: 23/1/2008-5728/142 md.) Esaslı bir zararın veya ani bir tehlikenin yahut emrivakilerin önlenmesi için veya diğer her hangi bir sebepten dolayı zaruri ve bu hususta ileri sürülen iddialar kuvvetle muhtemel görülürse hukuk mahkemesi, bu kanunla tanınmış olan hakları ihlal veya tehdide maruz kalanların ya da meslek birliklerinin talebi üzerine, davanın açılmasından önce veya sonra diğer tarafa bir işin yapılmasını veya yapılmamasını, işin yapıldığı yerin kapatılmasını veya açılmasını emredebileceği gibi, bir eserin çoğaltılmış nüshalarının veya hasren onu imale yarıyan kalıp ve buna benzer sair çoğaltma vasıtalarının ihtiyati tedbir yolu ile muhafaza altına alınmasına karar verebilir.” şeklindedir. HMK 389.maddesi ise ;”Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Birinci fıkra hükmü niteliğine uygun düştüğü ölçüde çekişmesiz yargı işlerinde de uygulanır” hükmü düzenlenmekle ihtiyati tedbir açıklanmıştır. Buna göre HMK’nun 389/1 maddesi uyarınca uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği, ayrıca FSEK’te hüküm bulunmayan hallerde HMK’nın tedbire ilişkin hükümlerinin uygulanacağı açıktır. Davacının ihtiyati tedbir kararının verildiği dava dilekçesindeki talepleri, davacı müvekkillerinin eser sahibi olduğu … isimli tv dizisinin davalı tarafından yurtdışı/yabancı tv kanallarına satışının, kiralanmasının, yayınının durdurulmasına, davalının elindeki izinsiz çoğaltılmış dizi bölümleri bantlarının ihtiyati tedbir yolu ile muhafaza altına alınmasına ve Fsek Md.68/2 ve 3 kapsamında “izinsiz çoğaltılmış kopyaların, çoğaltmaya yarayan film, kalıp ve benzeri araçların imhasına karar verilmesini” FSEK md.66 (Tecavüzün ref i davası, FSEK md.66) kapsamında hüküm kurulmak suretiyle; tecavüzün refine karar verilmesini, davacıların eser sahibi olduğu … isimli TV dizisinin davalı tarafından yurtdışı/yabancı TV kanallarına satışının, çoğaltılmasının, işlenmesinin, kiralanmasının, yayınının durdurulmasına (tecavüzün refi için lüzumlu göreceği tedbirlerin tatbikine ) karar verilmesini, FSEK md.69 (Tecavüzün men’i davası, FSEK md.69) kapsamında hüküm kurulmak suretiyle, tecavüzün men’ine karar verilmesini, dizisinin davalı tarafından yurtdışı/yabancı tv kanallarına satışının, çoğaltılmasının, işlenmesinin, kiralanmasının, yayınının yasaklanması suretiyle muhtemel tecavüzün önlenmesine (tecavüzün men’ine) karar verilmesine yönelik olup talepler arasında herhangi bir para alacağı bulunmamakta, davanın konusunu mali hak (para) alacağı oluşturmamaktadır. Davacıların tedbir taleplerine bakıldığında da, müvekkilleri tarafından davalıya karşı ayrıca Fsek md.68 ve md.70 kapsamında dava ikame edileceğini, müvekkillerinin haklarının zayi olmaması bakımından kötüniyetli davalının haksız şekilde dizinin yurtdışı satışlarından elde ettikleri gelirleri yok etmelerinin ve/veya 3.ncü kişi ya da kuruluşlara aktarmalarının tedbiren önlenmesi bakımından ihtiyati tedbir kararı verilmek sureti ile, davalının dava konusu … isimli tv dizisi ile ilgili olarak hukuka aykırı yurtdışı satışlarından elde ettikleri ve iş bu dava tarihinden sonra davalının banka hesaplarına yurtdışından yapılacak ödemelere ihtiyati tedbir konulmasını, bu gelirlerin Mahkemece belirlenecek bir banka hesabında tutulmasına, davalının bu gelirler üzerindeki tasarrufunun ve tahsilinin tedbiren yasaklanmasına karar verilmesinin talep edildiği, konusu para alacağı olmayan bir davada elde edilecek gelir üzerinde tedbir talep edildiği ve mahkemece dava konusu olmayan, uyuşmazlık konusu edilmeyen gelirin belli bir kısmı üzerine bir banka hesabına depo edilmesi şeklinde karar verildiği, bu haliyle verilen tedbirin ihtiyati haciz niteliğinde bulunduğu görülmektedir. Oysa her ne kadar FSEK 77/1 maddesinde ihtiyati tedbir konusunda hakime geniş takdir yetkisi verilmişse de, maddede açıklanan tedbir türlerinin hepsi eser hakkındaki tecavüzü oluşturan fiillere ilişkin olduğu, esere yönelik tecavüzün eser üzerindeki etkisini bertaraf etmeye ya da azaltmaya ve doğrudan “eser”i korumaya yönelik olduğu, oysa mahkemece verilen ve istinaf konusu edilen tedbir kararının “eser”den çok davacıların bu davada konu etmedikleri olası maddi zararlarının giderilmesine yönelik olduğu, bu haliyle verilen tedbir kararının dosya kapsamıyla uyuşmadığı, davalı vekilinin tedbire yönelik istinaf başvurusunda haklı olduğu, davacı vekillerinin katılma yoluyla yaptıkları istinaf başvurusun ise aynı gerekçeyle yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan, Mahkemece birleştirme kararının verildiği 2020/410 sayılı dosyada, davalı vekilince verilen birleştirme kararına karşı, HMK 166.maddesinde belirtilen dosyaların birleştirilmesi şartlarının bulunmadığı, birleştirme kararı yerine ancak dosyanın bekletici mesele yapılması gerektiği gerekçesiyle yaptığı istinaf başvurusuna gelince, HMK’nın “kanun yolları” başlıklı 168. Maddesi” Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde görülmekte olan davalar yönünden verilen birleştirme ve ayırma hususundaki ilk derece mahkemesi kararlarına karşı istinaf yoluna; bölge adliye mahkemesi kararları hakkında ise temyiz yoluna, ancak hükümle birlikte gidilebilir. Şu kadar ki, bu husus tek başına, bölge adliye mahkemesinde hükmün kaldırılarak esastan incelenme; Yargıtayda ise bozma sebebi teşkil etmez.” şeklinde olup açıkça anlaşıldığı üzere, mahkemece verilen birleştirme kararı hakkında ancak esas hakkında hükümle birlikte istinaf yoluna başvurulabileceği,, mahkemece verilen istinaf başvurusunun reddi kararının doğru olduğu anlaşılmıştır. Sonuç olarak … E. sayılı asıl dava dosyasında davalı vekilinin yaptığı istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan gerekçelerle kabulüne, ilk derece mahkemesinin 06/10/2021 tarihli ara kararının HMK 389/2 maddesi gereğince ancak dava konusuna ilişkin ihtiyati tedbir kararı verilebileceğinden ve FSEK 77/1 maddesinde belirtilen tedbir kapsamını aşan, dava konusu hakkında olmayan ihtiyati tedbir kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince kaldırılmasına, fakat yapılan hata yeniden yargılamayı gerektirmediğinden re’sen: Davacı taraf “…” adlı televizyon dizisi olan eserinin mali hak sahibi ve lisans sahibi olduklarını, davalı taraf ise, davacılarla herhangi bir sözleşmesinin bulunmadığını, dava dışı ….” isimli şirketle yaptığı sözleşme gereğince dava dışı şirketin acentesi olduğu, davacıların, varsa haklarını dava dışı şirketten talep edebileceklerini ileri sürmüş olup, davacıların, muvafakatleri alınmaksızın eseri çoğaltmak, eser üzerinde değişiklik yapmak, çeşitli platformlar üzerinde yayımlamak, dağıtımını yapmak ve satmak suretiyle, izinsiz ve hukuka aykırı olarak kullandığını iddia ettiğinden, davacının usule uygun muvafakatinin varlığı, eser üzerindeki tecavüzlerin varlığı, tarafların iddia ve savunmalarındaki haklılık durumları yapılacak yargılama ile belirleneceği anlaşılmakla bu aşamada ihtiyati tedbir talebinin reddine, aynı sebeplerle davacı vekillerinin katılma yoluyla yaptıkları istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2021/410 E.sayıl dosyada davalı vekilinin birleştirme kararına ilişkin istinaf başvurusununda yukarıda açıklandığı üzere, davanın hala derdest olduğu, bu sebeple birleştirme kararı tek başına istinaf başvurusuna konu edilemeyeceğinden 6100 Sayılı HMK’nın 168/1., 346. ve 353/1-b/1. maddeleri gereğince reddine karar verilmesi gerekmiştir. Yukarıda açıklanan sebepler gereğince dığı üzerekesin olarak karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekillerinin katılma yoluyla yaptıkları istinaf başvurusunun HMK 353/1-b/1. maddesi gereğince reddine, 2- İstanbul 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 2021/410 E. sayılı dosyada davalı vekilinin birleştirme kararına ilişkin istinaf başvurusununda yukarıda açıklandığı üzere, davanın hala derdest olduğu, bu sebeple birleştirme kararı tek başına istinaf başvurusuna konu edilemeyeceğinden 6100 Sayılı HMK’nın 168/1., 346. ve 353/1-b/1. maddeleri gereğince reddine, 3- Asıl davada davalı vekilinin ihtiyati tedbir yönünden istinaf isteminin KABULÜNE 4- İstanbul 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 2021/217 E. Sayılı 06/10/2021 günlü, HMK 389/2. maddesi gereğince ancak dava konusuna ilişkin tedbir kararı verilebileceğinden ve FSEK 77/1 maddesinde belirtilen tedbir kapsamını aşan, dava konusu hakkında olmayan ihtiyati tedbir ara kararının, 6100 Sayılı HMK.’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden ihtiyati tedbir talebinin reddine dair yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, 5- Davacı tarafın İhtiyati tedbir talebinin REDDİNE, 6- İhtiyati tedbir talebi yönünden istinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar talebi halinde iadesine,7- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,8- Davalı vekilinin birleştirme kararına ilişkin olarak 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince tahsili gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 9- İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 50 TL posta gideri olmak üzere toplam 212,10 TL yargılama giderinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 10- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,11- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 6100 Sayılı HMK’nın HMK 353/1-b/1 ve 353/1-b/2. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 07/04/2022