Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/183 E. 2022/315 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/183
KARAR NO: 2022/315
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/04/2021
NUMARASI: 2020/820 E. – 2021/267 K.
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/02/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafın İstanbul Anadolu …İcra müdürlüğü … E. Sayılı dosyasından davacı müvekkil … adına kambiyo senetlerine mahsus icra takibi yoluyla icra takibi başlattığını, müvekkilinin icra dosyasındaki meblağı haciz baskısı altında ödemek zorunda kaldığını, kambiyo senet aslının davalının yargılandığı İstanbul Anadolu 43. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından adli emanet memurluğu 2019/17285 E. Sayılı dosyası içerisine gönderildiğini beyan ederek davanın kabulüne, davalının müvekkilden tahsil ettiği 25.000,00 TL’nin ödeme tarihten itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davalının kötü niyetli icra takibini neticesinde tahsil etmiş olduğu tutarın %20’sinden aşağı olmamak kaydıyla tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, kira ilişkisinden kaynaklandığını, davacının sunmuş olduğu kira sözleşmesi senet ile birlikte değerlendirildiğinde Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu, bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, senette teminat senedi ibaresi bulunmadığını, davacı tarafından senet aslı teslim alındıktan sonra senet üzerinde tahrifat yapıldığını, bu sebeplerle öncelikle görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine, hak düşürücü nedeniyle davanın reddine, haksız ve kötü niyetli davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesinde özetle; Müvekkilinin incelemesiyle 26.000 TL ödeme yapıldığının tespit edildiğini, dava değerinin 1.000 TL daha artırarak 26.000 TL olarak ıslah ettiklerini, davanın İstirdat davası olarak açıldığını ancak davalının İstanbul Anadolu 43. Asliye Ceza Mahkemesinin 2020/203 E. Sayılı dosyasında sanık olarak yargılanması ve davalının eyleminin haksız fiil olması nedeniyle dava konusunu haksız fiil nedeniyle alacak davası olarak ıslah ettiklerini, ceza zaman aşımının beş yıl olduğunu, bu sebeplerle ıslah edilen davalarının kabulüne, davalının davacıdan tahsil ettiği 26.000,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davalının kötü niyeti neticesinde tahsil etmiş olduğu tutarın %20’sinden aşağı olmamak kaydıyla tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili ıslah dilekçesine karşı beyan dilekçesinde özetle; Davacı yanın ıslah işleminin usul hükümlerine göre geçersiz olduğunu, davacı yanın ıslah işleminin hukuka uygun olduğu kabul edilse dahi huzurdaki davada mahkemenin görevli olmadığını, haksız fiilden kaynaklanan davalarda görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemeleri olduğunu, ayrıca davacı yanın haksız fiil iddiasının kabul edilmesi halinde dahi talebin 2 yıllık zamanaşımına uğradığını bu sebeple zamanaşımına uğrayan davanın reddine karar verilmesi gerekeceğini, icra takibine konu senetin müvekkili ile davacı arasındaki borç ilişkisinden kaynaklandığını, müvekkiline bizzat davacı tarafından verilen senedin ciro edilmesi, lehtar tarafından da icra takibine konu edilmesinin hukuka aykırı fiil olmadığını ve yasal hakkın kullanılması olması nedeniyle de kusur dahi izafe edilemeyeceğini, bu sebeple haksız davanın reddine karar verilmesi gerekeceğini, takibe konu senedin taraflar arasındaki alacak verecek ilişkisinden kaynaklandığını, senedin düzenlenme tarihi ile kiranın başlangıç tarihi arasında 3 ay gibi uzun bir süre olduğunu, senedin kira ilişkisinden kaynaklı verildiği iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, takip konusu senette teminat ibaresinin sonradan davacı tarafından eklendiğini, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olması sebebiyle davanın usulden reddine, hak düşürücü nedeniyle davanın reddine, haksız ve kötü niyetli davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Dava, İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyasına konu edilen kambiyo senetten kaynaklanan takip yönünden davacının davalıya herhangi bir borcu olmadığı iddiasıyla 25.000 TL’lik istirdat davasının haksız fiilden kaynaklı alacak davası olarak ıslah edilmesi sonucu 26.000 TL’nin ticari faiziyle birlikte tahsiline ilişkin alacak davasıdır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde,bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı kanunun 5. maddesinin 2. fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan davalara, Ticaret Mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesine göre tarafların sıfatına veya bir ticari işletme olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari dava olarak sayılan davalar mutlak ticari dava; tarafların tacir sıfatını haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalar ise nispi ticari davadır. Yukarıda belirtilen kanun maddeleri ışığında somut olaya gelindiğinde; Her ne kadar davacı tarafça kambiyo senedinden kaynaklanan dava istirdat davası olarak mahkememizde ikame edilmiş ise de, yargılama sırasında davacı tarafça davanın haksız fiilden kaynaklanan alacak davası olarak ıslah edildiği, taraflar arasında İstanbul Anadolu 43. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2020/203 Esas sayılı dosyası ile davamıza konu edilen kambiyo senette tahrifat yapıldığı iddiası ile ceza yargılamasının devam ettiği, o fiilden kaynaklanan davanın ise alacak davası olarak ıslah edildiği, dava türü bakımından TTK’da sayılan mutlak ve nispi ticari davanın şartlarının oluşmadığı, tarafların tacir olmaması ve aralarındaki ilişkinin ticari iş olmaması sebebiyle haksız fiilden kaynaklanan alacak davasının davanın genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılmasının gerektiği anlaşıldığından mahkememizin görevsizliğine, görevli mahkemenin İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğuna,” karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Davacı yan duruşmada açıkça beyan ettiği üzere, 09.01.2021 tarihinde davasını ıslah ettiğini beyan ettiğini, üstelik gerekli harcı da 09.01.2021 tarihinde ikmal ettiğini,bu hale rağmen, 09.01.2021 tarihinden itibaren yasal 1 haftalık süre içerisinde yeni bir dava dilekçesini mahkemeye sunmamıştır. HMK m. 180 gereği, ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilmesi gerektiğini, 2-İcra İflas Kanunun 72. Maddesi mucibince istirdat davaları paranın ödendiği tarihten itibaren 1 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğunu, …’dan gelen cevap doğrultusunda kuvvetle muhtemeldir ki 1 yıllık hak düşürücü süreden sonra huzurdaki istirdat davasının ikame edildiğini, açıklanan nedenlerle hak düşürücü süreden sonra açılan davanın reddine karar verilmesini,3-Haksız fiile ilişkin zaman aşımı Türk Borçlar Kanununun 72. Maddesinde. “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.” şeklinde düzenlendiğini, davacı yanın haksız fiil iddiasının kabul edilmesi halinde dahi talebi 2 yıllık zamanaşımına uğradığını, işbu sebeple zamanaşımına uğrayan davanın reddine karar verilmesini, 4- Ne istirdat, ne de haksız fiil davasının koşullarının oluşmadığını, belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine, yada dosyanın ticaret mahkemesine gönderilerek yeniden bakılmaya devam edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, önce, İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyasına konu edilen kambiyo senetten kaynaklanan takip yönünden davacının davalıya herhangi bir borcu olmadığı iddiasıyla 25.000 TL’lik istirdat davası olarak açılmakla birlikte, davacı vekili tarafından verilen tam ıslah dilekçesiyle haksız fiilden kaynaklı alacak davası olarak ıslah edilerek, 26.000 TL’nin ticari faiziyle birlikte tahsiline ilişkin alacak davasına dönüşmüştür. Davacı vekili, davalı tarafın İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğü … E. Sayılı dosyasından davacı müvekkil … adına kambiyo senetlerine mahsus icra takibi yoluyla icra takibi başlattığını, müvekkilinin icra dosyasındaki meblağı haciz baskısı altında ödemek zorunda kaldığını beyan ederek davanın kabulüne, davalının müvekkilden tahsil ettiği 25.000,00 TL’nin ödeme tarihten itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davalının kötü niyetli icra takibini neticesinde tahsil etmiş olduğu tutarın %20’sinden aşağı olmamak kaydıyla tazminata hükmedilmesine, 09.01.2021 tarihli ıslah dilekçesiyle ise, müvekkilinin incelemesiyle 26.000,00 TL ödeme yapıldığının tespit edildiğini, dava değerinin 1.000,00 TL daha artırarak 26.000,00 TL olarak ıslah ettiklerini, davanın İstirdat davası olarak açıldığını, ancak davalının İstanbul Anadolu 43. Asliye Ceza Mahkemesinin 2020/203 E. Sayılı dosyasında sanık olarak yargılanması ve davalının eyleminin haksız fiil olması nedeniyle dava konusunu haksız fiil nedeniyle alacak davası olarak ıslah ettiklerini, ceza zaman aşımının beş yıl olduğunu, bu sebeplerle ıslah edilen davalarının kabulüne, davalının davacıdan tahsil ettiği 26.000,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davalının kötü niyeti neticesinde tahsil etmiş olduğu tutarın %20’sinden aşağı olmamak kaydıyla tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiş, davalı vekili, cevap dilekçesinde, taraflar arasındaki ilişkinin, kira ilişkisinden kaynaklandığını, davacının sunmuş olduğu kira sözleşmesi, senet ile birlikte değerlendirildiğinde, Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu, bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, senette teminat senedi ibaresi bulunmadığını, davacı tarafından senet aslı teslim alındıktan sonra senet üzerinde tahrifat yapıldığını, bu sebeplerle öncelikle görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine, hak düşürücü nedeniyle davanın reddine, haksız ve kötü niyetli davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini, ıslah dilekçesine karşı verdiği cevap dilekçesinde ise, davacı yanın ıslah işleminin usul hükümlerine göre geçersiz olduğunu, davacı yanın ıslah işleminin hukuka uygun olduğu kabul edilse dahi huzurdaki davada mahkemenin görevli olmadığını, haksız fiilden kaynaklanan davalarda görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemeleri olduğunu, ayrıca davacı yanın haksız fiil iddiasının kabul edilmesi halinde dahi talebin 2 yıllık zamanaşımına uğradığını bu sebeple zamanaşımına uğrayan davanın reddine karar verilmesi gerekeceğini, icra takibine konu senetin müvekkili ile davacı arasındaki borç ilişkisinden kaynaklandığını, müvekkiline bizzat davacı tarafından verilen senedin ciro edilmesi, lehtar tarafından da icra takibine konu edilmesinin hukuka aykırı fiil olmadığını ve yasal hakkın kullanılması olması nedeniyle de kusur dahi izafe edilemeyeceğini, bu sebeple haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiş, mahkemece, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, davalı vekili, yukarıdaki sebeplerle iş bu kararı istinaf etmiştir. Uyuşmazlık, davacı vekili tarafından verilen ıslah dilekçesinin geçerli olup olmadığı ve buna bağlı olarak mahkemenin bu davaya bakmakla görevli olup olmadığına ilişkindir. Yukarıda da açıklandığı üzere, davasını önce, haksız takip sırasında haciz baskısı altında icra dosyasına yaptığı ödemenin İİK 72/6.maddesi uyarınca istirdadını talep şeklinde açmış, akabinde altında 09.01.2021 tarihli ıslah dilekçesiyle, davalının haksız eylemi sebebiyle uğramış olduğu 26.000, TL zararının tahsiline yönelik olarak davasını ıslah etmiştir. Islah kısmi ve tam ıslah olarak ikiye ayrılır. Sadece talep sonucunun arttırılması kısmi ıslah olarak kabul edilir. Davanın tamamen değiştirilmesi ve yeni bir davaya çevrilmesi ise tam ıslahtır. Davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren taraf, bu bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. Aksi hâlde, ıslah hakkı kullanılmış sayılır ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir. (HMK m. 180) Davayı tamamen ıslah edebilecek olan taraf, davacıdır. Bunun yanı sıra, karşı davada, karşı davacı durumunda olan davalı da, karşı davasını tamamen ıslah edebilir. Tam ıslahta davacı, davasını dava dilekçesinden itibaren ıslah ederek ve yeni bir dava dilekçesi verebilir. Davanın tam ıslahı yoluna, dava dilekçesinden itibaren bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması için başvurulur. Yani bu halde, dava dilekçesinden itibaren yapılmış olan usul işlemlerinin (bazı istisnalar dışında) tamamının yapılmamış sayılması veya düzeltilmesi söz konusu olduğu için, buna davanın tam ıslahı denilmektedir. Davasını tam ıslah etmiş ve bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermiş olan tarafın ilk dava dilekçesi, hiç verilmemiş sayılır; yani, mahkemece nazara alınmaz. Başka bir deyişle ıslah, bunu yapan tarafın kapsatacağı noktadan itibaren, bütün usul işlemlerini yapılmamış sayılması sonucunu doğurduğundan, davanın tamamen ıslahında, dava dilekçesi dahil olmak üzere, dava dilekçesinden itibaren yapılmış olan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılır ve mahkeme davayı yeni dava dilekçesine göre görür. Davasını tamamen ıslah etmiş olan davacı, ıslah dilekçesinde aynı zamanda ıslah ettiği işlemi açıkça belirtmişse (yani ıslah dilekçesi aynı zamanda yeni bir dava dilekçesi niteliğinde ise) davacının artık HMK m. 180’e göre bir hafta içinde yeni (ikinci) bir dava dilekçesi vermesine gerek yoktur. (Prof.Dr. Baki Kuru/Prof. Dr. Ramazan ARSLAN/Prof. Dr. Ejder YILMAZ, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Yetkin Yayınları 22. Baskı, 2011 s.557; Prof. Dr. Bilge Umar, Hukuk Muhakemeleri Şerhi, Ankara 2011 s.506; HGK’nin 12.7.1957gün ve E. 2/66 K. 64; HGK’nin 2.10.1974 gün ve E. 4/378 K. 1030 dan aktarım, Yargıtay 5.HD. 2015/19676 E. 2016/8156 K. Sayılı ilam) Bu yönden ıslah dilekçesi incelendiğinde, her ne kadar davalı vekili istinaf dilekçesinde, ıslah dilekçesinin geçerli olmadığı ve bu sebeple dava dilekçesi üzerinden davaya devam edilmesi gerektiği ileri sürülmüşse de, davacı vekili tarafından mahkemeye ibraz edilen 09.01.2021 tarihli ıslah dilekçesi ile davacı vekili açık bir şekilde davasını tam ıslah ettiğini belirterek, haciz tehdidi altındaki ödemenin istirdadı sebebini değiştirerek, haksız fiil nedeniyle uğradığı zararın tazmini talebine dönüştürdüğünden, artık yeni bir dava dilekçesi verilmesine gerek bulunmamakta olup, ıslah dilekçesi üzerinden davaya bakılmak gerekir. Sonuç olarak, tarafların tacir olmadığı, dava konusu işin, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işi kapsamında olmadığı,dava türü bakımından TTK’da sayılan mutlak ve nispi ticari davanın şartlarının oluşmadığı, tarafların tacir olmaması ve aralarındaki ilişkinin ticari iş olmaması, haksız fiilden kaynaklanan alacak davası olması sebebiyle davanın genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılmasının gerektiği, bu doğrultuda ilk derece mahkemesince açıklanan ve benimsenen nedenlerle dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/04/2021 tarih ve 2020/820 E., 2021/267 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 24/02/2022