Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1793 E. 2022/1829 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1793
KARAR NO: 2022/1829
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
NUMARASI: 2022/222 E.- 17.11.2022
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava/ talep dilekçesinde özetle; Davalının markalarının hükümsüzlüğü ve sicilden terkini ile davalı adına kayıtlı …, …, …, … ve … tescil numaralı markaların üçüncü kişilere devrinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesinin 18.08.2022 tarihinde “…Dosya kapsamı deliller ve davanın niteliğine göre, davada davalı adına tescilli markaların hükümsüzlüğünün de talep edildiği hususu da nazara alınarak, davacının ihtiyati tedbir talebinin takdiren 10.000,00 TL teminat karşılığı kabulüne, davalı adına tescilli ise …, …, …, … ve … tescil numaralı markaların 3.kişilere devrinin önlenmesi bakımından kaydına ihtiyati tedbir konulmasına karar vermek gerekmiştir. … ” şeklinde davacının ihtiyati tedbir talebinin kabulüne” karar verilmiştir. Teminatın yatırılmadığı, kararın kendiliğinden kalktığı belirlenmiştir. Davacı tarafından yeniden ihtiyati tedbir talebinde bulunulmuştur. İlk Derece Mahkemesinin 05.09.2022 tarihli ihtiyati tedbir ara kararı ile “… HMK’nın 393/1. maddesinin Anayasaya aykırılık iddiasına ilişkin, Anayasa Mahkemesi’nin 25/12/2014 tarih ve 2014/112 Esas ve 2014/203 Karar sayılı kararındaki gerekçesinde belirtildiği üzere, tedbir talebinin yeniden istenmesi mümkün olduğundan, davacı vekilinin yeniden ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile, Mahkememizin 18/08/2022 tarihli ihtiyati tedbir kararında belirtildiği üzere, dosya kapsamı deliller ve davanın niteliğine göre, davacının ihtiyati tedbir talebinin takdiren 10.000,00 TL teminat karşılığı kabulüne karar vermek gerekmiştir gerekçesiyle davalı adına …, …, …, … ve … sayı ile tescilli markaların 3.kişilere devrinin tedbiren önlenmesine” karar verilmiştir. Davalı vekili tarafından sunulan 03.10.2022 tarihli itiraz dilekçesinde özetle; Mahkeme tarafından verilen ihtiyati tedbir kararının tamamen davacının iddialarına dayalı bir karar olduğunu, müvekkilinin savunmalarının dikkate alınmadığını, müvekkilinin mevcut markalarını başka birine devretmek gibi bir düşünce içerisinde olmadığını, markalar arasında da bir bağlantı olmadığını, zira bağlantılı markalar olsa idi böyle bir devirin kurum tarafından da kabul edilmeyeceğini, tedbirin hukuka aykırı olduğunu ayrıca takdir edilen teminatın da çok düşük olduğunu, öncelikle tedbirin kaldırılmasını aksi halde teminatın artırılmasının gerektiğini beyanla ihtiyati tedbir kararına itiraz etmiştir. İlk Derece Mahkemesinin 17.11.2022 tarihli İhtiyati Tedbir Kararına İtirazın Reddi Kararı ile “… Esas hakkındaki dava hükümsüzlük davası olup, mahkememizce verilen tedbir kararı taraf teşkilinde güçlük yaşanmasının önüne geçilmesine ilişkin olduğundan ve davalının markasını da devir dışında kullanımına bir kısıtlama getirilmediğinden Bölge Adliye Mahkemesi’nin emsal kararları da gözetilerek … ” gerekçesi ile itirazın reddine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin vermiş olduğu ihtiyati tedbir kararının hukuka aykırı olduğunu, itirazlarının reddedilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, açık ve somut herhangi bir sebebe veya delile dayanılmadığını, henüze cevap dilekçesinin dahi sunulmadığını, öncelikle 2018/20 Esas sayılı davanın sonucunun beklenilmesi gerektiğini, kararın mesnetsiz olduğunu, mülkiyet hakkı olan marka hakkını sınırlayıcı mahiyette olduğunu, yaklaşık ispat şartlarının oluşmadığını ancak davacının haklılığına ilişkin nasıl kanaat oluşturduğunu anlamanın mümkün olmadığını, müvekkilinin mevcut markalarını başka birine devretmek gibi bir düşüncesinde olmadığı gibi markalar arasında bir bağlantı olmadığını, zaten önceden tedbir konulan bağlantılı markalar arasında bağlantının olması durumunda, böyle bir devrin kurum tarafından da kabul edilmeyeceğini, teminat miktarının cüz’i ve yetersiz olduğunu, 10.000-TL’lik bir teminatın müvekkili nezdinde oluşabilecek zararları karşılamasının imkansız olduğunu, kararın hakkaniyete uygun olmadığını, ciddi zarar oluşturabileceğini, gerekçenin yetersiz olduğunu beyanla kararın açıklanan nedenlerle ve re’sen gözetilecek nedenlerle kaldırılmasını, tedbirin reddine karar verilmesini veya teminat miktarının arttırılmasını talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Mahkemenin kararının yerinde olduğunu, kararın hukuka uygun olduğunu, mülkiyet hakkı olan marka hakkını sınırlayıcı olmadığını, gerekçeli kararın yeterli olduğunu, teminatsız da karara hükmedilebilecek iken mahkemece belirlenen teminat miktarının yeterli olduğunu, yaklaşık haklılığa kanaat getirecek kadar yaklaşık ispat koşulunun sağlandığını, 18.08.2022 tarihli kararın zaten kendiliğinden kalktığını, akabinde mahkemece verilen 05.09.2022 tarihli karar uyarınca teminatın yatırıldığını ve istinafa konu edilen kararın teminatın yatırıldığı bu karar olduğunu, dava konusu dikkate alındığında marka hükümsüzlüğü ile sicilden terkin talebinde bulunulduğunu, buna uygun tedbire hükmedildiğini, 3. kişilere devrin önlenmesi kararı verilmesinin nedeninin dava konusu markanın yargılama sürecinde el değiştirmesi halinde hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaştıracak olması olduğunu, bu sebeple markanın 3. kişilere devrinin önlenmesi kararının davanın sürüncemede kalması veya hakkın elde edilememesinin önüne geçilmesi ile ilgili olduğunu, benzer mahiyette Yargıtay, BAM kararlarının mevcut olduğunu, bekletici mesele yapılması istenen dosya ile tarafların aynı olduğunu ancak dava nedenlerinin farklı olduğunu bu nedenle buna gerek olmadığını beyanla tedbire karşı davalının itirazının reddine ilişkin karara karşı yapılan davalı istinafının reddine karar verilmesi savunulmuştur. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava/ talep; mevcut durumun muhafazası ile davanın etkinliğini sağlamak amacı ile davalı adına kayıtlı …, …, …, … ve … tescil numaralı markaların üçüncü kişilere olası devrinin ve devrin sicile kaydının hüküm kesinleşinceye dek önlenmesi için SMK’nın 159. ve HMK 389 vd. maddeleri uyarınca ilgili markaların sicil kaydına ihtiyati tedbir konulması istemi ile davalı şirket adına kayıtlı mezkur markaların hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemine ilişkindir. Uyuşmazlık; marka hükümsüzlüğüne ilişkin istemli davada, davalı adına kayıtlı markaların 3. kişilere devrinin önlenmesi yönünde verilen ihtiyati tedbire itirazın reddinin hukuka uygun olup olmadığı noktasındadır. Marka hukukundan doğan hak, mülkiyet hakkı olup, mülkiyet hakkı Anayasa ile teminat altına alınmış ise de; bu koruma sınırsız değildir. Mülkiyet hakkı mahkeme kararı ile geçici hukuki koruma türü olan ihtiyati tedbir yolu ile kısıtlanabilir. 6100 Sayılı HMK’nın 389. maddesi ile ihtiyati tedbir kararı, bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında uygulanacak geçici bir hukuki koruma niteliğindedir. İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat şartı gerekmektedir. Ayrıca marka hukukunda tescilli markalar bakımından 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.159’da özel bir düzenleme yer almaktadır. İhtiyati tedbir kararı, talep edildiği tarih itibariyle dosya kapsamında mevcut deliller değerlendirilerek verilmesi gereken geçici hukuki koruma türüdür. Bu sebeple yasa koyucu, mutlak ispatı değil yaklaşık ispatın varlığını yeterli görmüştür. Davacı taraf tedbir talep ettiği markanın hükümsüzlüğünü de talep ettiğinden, hükümsüzlük kararının neticeleri ve davada tarafların hak ve menfaat dengeleri nazara alınarak, marka hakkının 3. kişilere devir yönünden kısıtlanması mülkiyet hakkının ihlali mahiyetinde olmadığından, davalı vekilinin tedbir kararının müvekkilinin marka hakkının ihlaline sebebiyet verildiğine ilişkin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Eldeki hükümsüzlük davasında, dava konusu olan markanın üçüncü kişilere devredilmek suretiyle taraf teşkilinde sorunlar yaşanmaması ve usul ekonomisi prensipleri gereği tedbir kararı verilmesinin gerek ilk derece mahkemesi kararları, gerekse Dairemizin kararları ile yerleşik uygulama haline geldiği, markaların devrinin önlenmesi tasarruf yetkisine getirilen bir sınırlama ise de bu yönde tasarrufu gerektiren bir zorunluluğun ya da zararın davalı tarafça ileri sürülmediği anlaşılmakla, talebin haklılığı hususunda mahkemeye kanaat verecek delilerin varlığının yeterli olduğu, bu kapsamda, dosya içeriği, Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları bilgiler birlikte değerlendirildiğinde, yargılama gerekmekle birlikte verilen tedbirin niteliği yani sadece tarafları ilgilendiren tedbir olduğu dikkate alınarak davacı vekilinin, davalının markasının üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için tedbir kararı verilmesi talebinde haklı olduğu, ilk derece Mahkemesinin kararı isabetli bulunmuştur. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 17.11.2022 tarih ve 2022/222 E. Sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 29/12/2020