Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1782 E. 2023/466 K. 04.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1782
KARAR NO: 2023/466
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/10/2022
NUMARASI: 2019/328 E. – 2022/605 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/05/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafından davacı aleyhine İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi başlatıldığını, davacının …’a herhangi bir borcunun bulunmadığını, icra takibine konu senet cirosunda davacıya ait kaşe kullanılmış olsa da ciroya ait imzanın, davacının yanında çalışan … tarafından atıldığını, davacıya ödeme emri tebliğ edildiği sırada eşinin vefatından dolayı işyerinde bulunamadığını, tebligatın muhtara bırakıldığını, muhtardan teslim aldığı zaman itiraz süresinin geçtiğini, davacının kambiyo senedinde yer alan imzanın kendine ait olmadığını gördüğünde imzayı atan kişiyi şikayet ettiğini, senetteki imzanın davacıya ait olmayan imza nedeniyle ciro silsilesinin kopuk olduğunu, beyan ederek davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, icra takibinin teminatsız olarak tedbiren durdurulmasına, dosyaya yapılmış ve yapılacak ödemelerin dosyada muhafazasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İcra dosyasında yer alan diğer borçlu … ve yine …’ın şirketi olan … Malz. Bakl. Otom. İth. İhr.San ve Tic.Ltd Şti’nin davalıya olan borcundan dolayı senet düzenlenerek davalıya verilmesi konusunda anlaşıldığını, davacının da müvekkil şirketin borçlu şirket … Ltd Şti ile ticaret yaptığı yıllarda uzun süre boyunca borçlu şirkette çalıştığını, sonrasında borçlu şirketin ekonomik olarak kötüye gitmesi sonucu davacı tarafından şahıs şirketi açıldığını, borçluların davalıya olan borcundan dolayı senet alınmak istendiğini, bu teklifin borçlular tarafından kabul edildiğini, bu kapsamda … tarafından borçlu şirket malvarlıklarının …’ın şahıs şirketine devredildiğini, bu nedenle kendisinin keşide ettiği senedin … tarafından ciro edilerek davalıya teslim edeceğini bildirdiğini, bunun üzerine …’ın iş adresine gidildiğini, davacının da bulunduğu sırada senedin teslim edildiğini, her iki borçlunun da imzasını taşıdığı düşünülen senette sahtecilik yapılacağını düşünülmediğini, bu nedenle senedin teslim alındığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılamaya ve toplanan delillere göre; “davanın kabulüne, davaya konu İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takip dosyasına dayanak teşkil eden alacaklısı …, borçlusu … olan 27/09/2011 düzenleme tarihli, 30/01/2012 ödeme tarihli, 10.000,00 TL bedelli senetten dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İcra dosyasında yer alan diğer borçlu … ve yine …’ın şirketi olan “… Tic. Ltd. Şti.”nin müvekkiline olan borcundan dolayı senet düzenlenerek müvekkiline verilmesi konusunda anlaşıldığını, davacının da müvekkil şirketin borçlu şirket … Ltd.Şti. ile ticaret yaptığı yıllarda uzun süre boyunca borçlu şirkette çalıştığını, sonrasında borçlu şirketin ekonomik olarak kötüye gitmesi sonucu davacı tarafından şahıs şirketi açıldığını ve yine diğer borçlular … ve … San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin müşterileri ile çalışılmaya devam edildiğini, Borçluların müvekkiline olan borcundan dolayı senet almak istendiğini ve bu teklifin borçlular tarafından kabul edildiğini, bu kapsamda … tarafından borçlu şirket malvarlıklarının …’ın şahıs şirketine devredildiğini ve bu nedenle kendisinin keşide ettiği senetin … tarafından ciro edilerek müvekkiline teslim edileceğinin bildirildiğini, bunun üzerine davacının iş adresi olan ” … cad. no:… Merkez/EDirne ” adresine gidildiğini ve davacı …’ın da bulunduğu sırada senedin teslim edildiğini, o esnada … veya diğer borçluların imza atıp atmadığının görülmediğini, beraber ve ortak olarak çalışan her iki borçlunun da imzasını taşıdığı düşünülen senette sahtecilik yapılacağının düşünülmediğini, senet teslimi esnasında müvekkilinin yanında başkaca kişiler de bulunduğunu, bu kişilerin tanık olarak dinlenilmesinin talep edildiğini, ancak Yerel Mahkemece bu hususta bir karar verilmeden usule aykırı şekilde davanın kabulüne karar verildiğini, Müvekkilinin yıllarca diğer borçlu …’ın yanında çalışan ve daha sonrasında şahıs şirketi açarak işleri beraber yürüten davacının imzasının, ortağı tarafından atılacağını düşünmediğini, bunun yanı sıra senet teslim edilirken huzurda bulunan davacının da bu hususta bir itiraz veya beyanda bulunmadığını, dolayısıyla müvekkilinin her üç imzanın da geçerli olduğunu düşünerek senet hakkında icra takibi başlattığını, borçlulara ödeme emri tebliğine rağmen herhangi bir itiraz olmadığını ve haciz işlemlerine başlanıldığını, Müvekkili tarafından tüm işlemlerin hukuka ve yasaya uygun olarak yapıldığını, bu aşamada müvekkiline bir sorumluluk yüklenemeyeceği açıkken bu husus gözetilmeden Yerel Mahkemece aksi yönde hüküm kurulmasının hukuka ve mevzuata aykırı olduğunu, Hatta huzurdaki davanın dava dilekçesi ekinde yer alan İstanbul 10. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/137 E. kararı içeriğinden, senette yer alan imzanın diğer borçluya ait olduğunun tespitinin görülmesi üzerine İcra dosyasında davacı aleyhine konulan tüm hacizlerin kaldırılması ve tahsil edilen meblağların ilgili yerlere iadesinin talep edildiğini, bu nedenle söz konusu senet ve sahtecilik yüzünden asıl müvekkilinin mağdur olduğunu beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit davasıdır. Davacı, dava konusu 27/09/2011 düzenleme ve 30/01/2012 ödeme tarihli, 10.000,00 TL bedelli senette şeklen lehdar ve birinci ciranta olup, senetteki imzayı inkâr etmiştir. Kambiyo senedindeki imzanın davacı borçluya ait olduğu yönündeki ispat yükü, senedi elinde bulundurup icra takibine girişen ve senette yer alan imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden davalı alacaklıya düşmektedir. (HGK’nun 24.06.2020 tarih, 2017/19-829 Esas, 2020/471 Karar) Bu kapsamda Mahkemece, yeter miktarda ilgilinin davaya konu senedin düzenleme tarihine yakın önceki ve sonraki tarihli samimi imzalarını içeren resmi kurumlarca da onaylatılmış belge asıllarının getirtilerek senet üzerinde Yargıtay uygulamalarına uygun bir biçimde imza incelemesi yaptırıldığı, nihayetinde imza incelemesine yönelik olarak dosyaya sunulan 01.06.2022 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda; inceleme konusu senedin arka yüzünde birinci ciroda bulunan “… TİCARET” kaşe izi üzerindeki imza ile …’ın mevcut mukayese imzaları arasında ilgi ve irtibat tespit edilemediğinin bildirildiği, raporun bu haliyle bilimsel ve teknik yönden denetime elverişli olduğu, diğer yandan İstanbul 10. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/137 Esas, 2017/373 Karar dosyasında, eldeki davaya konu senedin keşidecisi hakkında sanık sıfatıyla ”resmi belgede sahtecilik” suçundan ceza verildiği ve verilen bu cezanın istinaf denetiminden geçerek kesinleştiği, hale göre, dava ve takip konusu senetteki imzanın davacı eli ürünü olmadığının toplanan delillerle sabit olduğu, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir hata bulunmadığı, aksi yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı kanaatine ulaşılmıştır.Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/10/2022 tarih ve 2019/328 E., 2022/605 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 683,10 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 170,77 TL harcın mahsubu ile bakiye 512,33 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.04/05/2023