Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1775 E. 2023/51 K. 12.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1775
KARAR NO: 2023/51
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 25/10/2022 (Ara Karar)
NUMARASI: 2022/55 E. – 2023/1 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/01/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talepli dilekçesinde özetle; Müvekkil tüzel kişi, 2012 yılında … Derneği olarak İstanbul, Bayrampaşa’da kurulduğu günden beri insanlığa hizmet Hakk’a hizmettir düsturuyla durmaksızın çalışan gönüllüleriyle ve giderek genişleyen etki alanıyla faaliyetlerine devam ettiğini, Müvekkil, faaliyetleriyle giderek daha geniş bir çevreye ulaşması neticesinde 2016 yılında …org alan adlı internet sitesi kurmuş ve daha sonrasında “…” ibaresinin başka sektörlerde de esas unsur olarak kullanılması sebebiyle 2020 yılında amiral internet sitesini …org.tr olarak değiştirip önceki alan adını da bu sitesine yönlendirdiğini, 2021 yılının başında TPMK nezdinde … tescil numaralı marka başvurusunda bulunduğu, bu başvuruda yer alan … ve Markasının esas unsuru “…” ibaresi olduğunu, davalı taraf 07/02/2022 tarihinde yani ihtarnamenin tebliğinden sonra bir yandan da TPMK nezdinde … numarasıyla marka tescil başvurusunda bulunduğunu, davalı eylemlerinin müvekkilin marka haklarına tecavüz oluşturduğunun tespitine, kesin olarak davalının internet sitesinin, Instagram, Facebook, Twitter ve Youtube hesaplarına erişimin engellenmesine, iptaline ve terkinine, davalı üzerine kayıtlı banka hesapları isimlerinden “… derneği” ibaresinin silinmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına, öncelikli olarak ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesinin 05/05/2022 tarihli ara kararıyla; “6100 sayılı HMK’nın 389-390 maddeleri ile 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 159.maddesi gereğince İHTİYATİ TEDBİR TALEBİNİN takdiren 20.000,00 TL (yirmibintürklirası) nakdi teminat veya aynı miktarda kesin ve süresiz banka teminat mektubu ibrazı şartıyla KABULÜ İLE, -https://www…; -…org.tr; -https://www…-https://www…./ Sitelere erişiminin engellenmesine,” karar verilmiştir İlk derece mahkemesinin 25/10/2022 tarihli ara kararıyla; “Tüm dosya kapsamı, sunulan bilirkişi raporu, tarafların beyanları, dikkate alındığında ihtiyati tedbir kararının kaldırılması için yaklaşık ispat şartlarının oluşmadığına kanaat getirilmekle talebinin reddine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Erişimin engellenmesi kararının TC Anayasası’nın 26. Maddesi, AİHS’nin 10. Maddesi ve 5651 sayılı kanunun 8. Maddesini ihlal etmekte olup yayınlanan içerik ve internet site adlarının hukuka uygun olduğunu, erişim engeli konulan sitelerin, müvekkilinin resmi adı olan ve İçişleri Bakanlığı nezdinde kabul edilen ismi olan … adına kurulmuş olan sosyal medya siteleri ve internet sitesi olduğunu, erişim engelinin konulmasını gerektirecek bir husus bulunmadığını, müvekkilinin markalaşırken muhatap dahil hiçbir 3. kişinin hakkını ihlal etmek, taklit etmek, iltibas oluşturmak, tüketici nezdinde karıştırılma ihtimaline olanak vermek gibi bir amacı bulunmadığını, iyi niyetli bir şekilde markasını oluşturduğunu, logoların farklı olduğunu, isim olarak müvekkilinin … ismini kullanmakta iken davalı tarafın … ismini kullandığını, isim ve logo karşılaştırması yapıldığında renginden ve içerisinde kullanılan sembollere ve ismine kadar bir benzerlik taşımadığını, … kelimesinin birçok ürün, marka, dernek, şirketlerde kullanılmakta ve bir kişinin insiyatifine bırakılmayacak derecede anonimleşmiş bir kelime olduğunu, davacının isminin … olup sadece … kelimesi üzerine kurulu bir isme sahip olmadığını, TPE ait belge de … kelimesi geçen 625 marka başvurusu ve yüzlerce kabul edilen marka olduğunu, davalı müvekkilinin, davacıdan önce kurulmuş bir dernek olduğunu, her iki markanın da farklı kompozisyonlarda kullanılmış olup ayırt edicilik bakımından kendilerini kanıtladığını ve halk nezdinde kabul ettirdiklerini, kullanılan web sitesi isimlerinin de davalı müvekkilinin dernekler kanunu gereğince kurulmuş olan valilik tarafından onaylanmış …’nin ismi olduğunu, https://www…org/ ve https://www.facebook.com/…/ sitelerinde kullanılan isimlerin sadece derneğin ismi ile açılmış siteler olup içeriğinde de davacıya ait görseller bulunmadığını, patent danışmanlarının TPE’ye vermiş olduğu karşı görüş yazısında da iki tarafın tamamen birbirinden ayrı ve ihlal ile ihtilaf oluşturacak durumun olmadığının net bir şekilde ifade edildiğini, Davalı dernek müvekkilinin kamu yararına faaliyet gösteren bir dernek olup gerek derneğin gerek tüm toplumun ve hitap ettiği kesimin maddi ve manevi anlamda bu haksız karar neticesinde zedelenmekte olduğunu, haksız ve mesnetsiz olarak erişimin engellenmesine karar verilmiş olan kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, markaya tecavüzün tespiti, meni taleplerine ilişkindir. Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan durum çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (Karıştırılma) kavramının da açıklanması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir. Öte yandan, markaların ayırt edicilik güçlerinin de iltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekmektedir. Zira, ayırt edici niteliği zayıf olan markalar yönünden iltibas ihtimali daha düşük olacaktır. Diğer bir deyişle, tescili istenilen mal ve hizmetleri, diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etme gücü düşük kalan, zayıf marka olarak nitelendirilebilecek markaların koruma alanı daha dar bulunmaktadır. Böyle durumlarda, küçük farklılıklar dahi tescil olunmak istenen markaya ayırt edicilik kazandırabilecektir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, her ne kadar bilirkişi raporu sunulmuş ise de, davalının başvurusunun “…” ibaresinden oluştuğu, itiraza mesnet davacı markalarının ise “…” ibaresinden meydana geldiği, markalardaki esas unsurların “…” kelimesi olduğu değerlendirilmiş ise de, markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b. maddesi uyarınca karıştırılma ihtimalinin varlığı değerlendirilirken, markaların birbirlerine olan görsel, sescil ve kavramsal benzerlikleri yanında, markaya konu unsurların ayırt edicilik gücü de dikkate alınması gerektiği, bu anlamda markalarda yer alan ve tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden tanımlayıcı olan ibarelerin karşılaştırmada dikkate alınmayacağı, tanımlayıcı olmamakla birlikte tanımlayıcılığa yakın olan ibareler yönünden ise koruma düzeyinin düşük tutulması gerektiği, somut olayda, “…” ibaresinin tek başına tanımlayıcı bir ibare olduğu ve kimsenin tekeline bırakılacak ibarelerden olmadığı, tarafların iştigal alanları değerlendirildiğinde sosyal içerikli işle uğraştıkları ve sosyal yardımlaşma olan iştigal alanında … kelimesinin tekele bırakılamayacak bir kelime olduğu, davalının başvuru markasında yer alan “…” ibaresinin ise markaya ayırtedicilik kattığı, bu şekilde yapılan irdelemede markalar arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, davalının başvurusuna konu ibare ile davacının itirazına mesnet markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Ancak dava konusu olay marka başvurusunun iptali istemine ilişkin olmayıp alan adı kullanımına yönelik olduğundan bu yönde yapılan değerlendirmede, davalının alan adını kullanırken “ankarahuzurderneği” olarak değil, … kelimesini öne çıkaracak şekilde bir kullanımı olduğu, alan adına yönelik sadece “…” kelimesini içeren kullanımın, markalar ile genel izlenim itibarıyla benzer olduğu gerekçesiyle reddi kararları göz önüne alındığında davacı tarafın SMK 159/1, HMK 389 ve 392/3 maddeleri gereğince yaklaşık ispat koşulları ve hukuki yarar koşulunun oluştuğu, mahkemenin ihtiyati tedbir kararının yerinde olduğu, sonuç olarak tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 25/10/2022 tarih ve 2022/55 E., 2023/1 K. Sayılı ara kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 12/01/2023