Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1755 E. 2022/1802 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1755
KARAR NO: 2022/1802
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/09/2022
NUMARASI: 2022/311 E. – 2022/579 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafından müvekkili aleyhine 120.000,00TL bedelli bir adet bonoya dayalı olarak İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası aracılığı ile icra takibi başlatıldığının, müvekkili ve kardeşleri icra takibinin diğer borçlularından … ile Beyoğlu … Noterliği’nin … yevmiye numaralı Düzenleme Şeklinde Taşınmaz Satış Vaadi Ve Arsa Payı Karşılığı İnşaat Hakkı Sözleşmesi düzenlemiş olduklarını, müvekkiline tüm kardeşleri Müteahhit … ile anlaşmak üzere vekalet verdiklerini, anlaşma sağlandıktan bir süre sonra müvekkilinin kardeşlerinden …’ın müvekkillerini azlettiğini, akabinde …’ ın tüm kardeşlerin birlikte feragat ettiği babalarının bıraktığı vasiyete dayanarak hissesine düşenden daha fazla hak istediklerini, müvekkilinin mağduriyetlerin giderilmesi adına İstanbul 22. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/548 esas sayılı dosyası aracılığı ile …’ a karşı tapu iptal ve tescil davası açıldığını, baskı ve tehdit altında zorla imzalatılan senede karşı İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın 2019/366 soruşturma numaralı dosyası aracılığı ile …, …, …’a karşı suç duyurusunda bulunulduğunu, müvekkili …’nün, icra dosyasına konu olan bonodan dolayı borçlu olmadığının tespit edilmesi için mahkememize başvurmak zorunluluğunun doğduğunu, açıklanan sebeplerle, müvekkilinin borcu olmadığının tespit edilmesine, haksız ve kötü niyetli yapılan takip sebebi ile bonoda yazılı miktar olan 120.000,00 TL’nin %20’si üzerinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, mahkeme tarafından belirlenecek teminat ile takibin durdurulmasına, …’ın dahili davalı olarak eklenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davacının iddiasının tutarlı olmadığını, zira davacının dava dilekçesinde senedin hangi sözleşmeye göre verildiğini açıkça yazdığını, davacının iddialarının kendi içinde çelişkilerle dolu olduğunun, takibe konu senedin 23.09.2018 düzenlenme tarihli olup davacının sözleşme düzenlendiğini iddia ettiği tarihten 2 gün sonra olduğunun, zorla senet imzalatılan kişi tehdidin ortadan kalkması üzerine savcılığa ve mahkemeye müracaat ederek şikayet ve dava yoluna başvurması gerekmekte olduğunun, fakat davacının senedi imzaladıktan sonra tapuda işlem yaptığının, vadesi geçtikten icra takibi açıldıktan sonra da iş bu davayı açtığını, İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Es sayılı dosyası ile 27.03.2019 tarihinde icra takibi başlatıldığını ve icra takibinin başlatılmasından sonra davacının sırf borçtan kurtulmak için işbu davayı açtığını, dava konusu talep zorunlu arabuluculuk yoluna başvuru ön şartına bağlı olduğundan davanın davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dairemizin 2022/466 Esas, 2022/518 Karar ve 31/03/2022 tarihli kararıyla; “… Her ne kadar Mahkemece davanın derdestlik sebebiyle reddine karar verilmiş ise de İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/78 Esas sayılı dosyasındaki davalının … olduğu, işbu dava dosyasındaki davalının … olduğu, dava sebeplerinin aynı olmasının tek başına derdestlik itirazına konu olamayacağı, açıklanan sebeplerle derdestlik şartının somut davada gerçekleşmediği, Mahkemece davanın usûlden reddine yönelik kararda bir isabet bulunmadığı, bu haliyle dosyanın esasına girilerek yargılama sonucunda varılacak kanaate göre bir karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmiş olmasının hatalı olduğu sonucuna varılmıştır. Yukarıda açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince esasa münhasır delil toplanmadan, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesinin, usul ve yasaya aykırı olması ve İlk Derece Mahkemesi kararının tüm istinaf sebepleriyle birlikte değerlendirilmesinin gerekmesi karşısında, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün bulunmamakla 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a/6. maddesi gereğince davacının istinaf başvurusunun kabulüne” karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince Dairemizin kaldırma kararı üzerine yeniden yapılan yargılama sonunda; “Sonuç olarak, davacı takip alacaklısının takibe konu bono da lehtar ve keşideciden ayrık son ciranta olduğu, cebir ve tehditle senet imzalatıldığına yönelik iddianın davacı yanca ispatlanması gerektiği, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2019/22356 soruşturma sayılı dosyasında şüphelilerin tümü hakkında takipsizlik kararı verildiği, takipsizlik kararının kesinleştiği, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/78 esas ve 2022-274 karar sayılı ilamına konu dava safahatında dinlenen tanıklardan davacının abisi olan …’nün bono imzalama anını hatırlamadığını beyan ettiği, diğer tanıkların ise görgüye dayalı bilgilerinin bulunmadığı, davacının iddiasını ispata yarar dosyaya yansıyan bir delilin bulunmadığı, aksi yöndeki davacı iddia ve taleplerinin yerinde olmadığı, açıklanan sebeplerle bu senet yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Her ne kadar davacı taraf iddiasını kanıtlayamadığı sabit ise de davanın kötüniyetle açıldığının da sabit olmaması sebebiyle davalı yanın kötü niyet tazminatı isteminin reddi gerektiği anlaşılmakla koşulları oluşmadığından davalının kötü niyet tazminatı isteminin reddine” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Verilen kararın son derece özensiz hazırlandığını, başka bir dava ile ilgili, dosya ile ilgili bulunmayan bir metnin dahi gerekçeli kararda bulunduğunu, -Görgü tanıkları …’nün olayın yaşandığı güne dair çok önemli bilgiler verdiğini, ancak yalnızca bononun imzalanma anını hatırlamadığı beyanına dayanarak davalarının reddedildiğini, oysa ki; …’nün beyanının “davalı içeriden tabanca getirerek üzerimize doğru geldi, bunun üzerine ben kendisine sarıldım, o sırada tanımadığım ve tahminen oğlu olduğunu düşündüğüm bir şahıs tabancayı davalının elinden aldı, tabancayı götürdü ardından biz hatırladığım kadarıyla bir protokole imza attık” şeklinde olduğunu, bahsedilen protokolün dava dilekçesi ekinde dosyaya sunulduğunu, bonoya dayanak olarak imzalatıldığını, protokolde bu hususun açıkça görüldüğünü, bono ile protokol arasındaki illiyet bağının mahkemece gözetilmesi gerekirken, yalnızca bonoya ilişkin beyanı dikkate almanın adil yargılamaya aykırılık teşkil ettiğini, -…’ın borçlu konumdayken (kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince) neden silah zoru ile bir protokol imzalattı, hangi sebeple bir bononun alacaklısı konumuna geldi, bu soruların cevapları sorgulanmadan yargılama yapılmasının müvekkilleri açısından çok ciddi bir mağduriyet oluşturduğunu, -Davalı …’un diğer borçlu konumundaki …’a karşı hiçbir tahsil girişiminde bulunmadığını, amacın yalnızca …’ye karşı bir zor durumda bırakma çabası mı yoksa alacağını tahsil girişimi mi, bu hususunda irdelenmesi gerektiğini, …’ın icra dosyasına herhangi bir itirazı veya açmış olduğu bir menfi tespit davası olmadığını, borcun tahsil kabiliyetinin de olduğunu, istinaf incelemesi yapılarak mahkeme kararının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında talebimiz doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı, davaya konu bononun cebir ve tehdit ile alındığını ileri sürmüştür. Somut uyuşmazlıkta; iddia kapsamına göre ispat yükü davalıda değil davacıdadır. Dava, 2004 Sayılı İİK’nın 72. maddesi uyarınca açılan menfi tespit ve alacak davasıdır. Davacı taraf menfi tespite konu senetlerin tehdit ve zorla alındığını iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Senedin zorla alındığı iddiası her türlü delille ispatlanabilir. Nitekim mahkemece de bu konuda davacı tarafın tanıkları dinlenilmiştir. Davacı tarafın tanıkların beyanlarının senedin zorla imzalatıldığına dair doğrudan görgüye dayalı bir bilgi içermedikleri anlaşılmıştır. Davacı taraf iddiasının usulüne uygun delillerle kanıtlayamamıştır. Öte yandan davacının zorla ve tehditle bono imzalatıldığı iddiasına yönelik ceza soruşturması KYOK ile sonuçlanmış ve kesinleşmiş olup, davacının iddiasının aksine zorlama iddiasını doğrular eylemin bulunmadığı görülmüştür. Davalı taraf, dinlenen tanıklardan …’nün protokol beyanlarının dikkate alınması gerektiğini öne sürmüş ise de, protokolde açıkça bonoya atıf yapılmadığı sürece 6100 Sayılı HMK’nın 201. maddesi kapsamında davalının iddiasını ispatlar nitelikte belge veya beyyine başlangıcı niteliğinde olmayacağı anlaşılmıştır. Davalı tarafça 6100 Sayılı HMK’nın 201. maddesi kapsamında belirtilen nitelikte belge sunulmadığından, cebir ve tehdit iddiası sebebiyle ispat yükü üzerinde olan davacının bu hususta yemin deliline de dayanmadığı anlaşılmakla, istinaf sebeplerinin reddine karar verilmiştir. Kambiyo senetlerinin illetten mücerret olması sebebiyle senet metninden ayrıca ve açıkça anlaşılmadıkça, doğumuna sebep olan ilişkiden bağımsız olarak takip konusu edilebileceği anlaşılmakla …’a yönelik yapılmış istinaf istemlerinin de reddinin gerektiği anlaşılmıştır. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/09/2022 tarih ve 2022/311 E., 2022/579 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 22/12/2022