Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1705 E. 2022/1793 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1705
KARAR NO: 2022/1793
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/11/2020
NUMARASI: 2016/1379 E. – 2020/946 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’in …’in kızı olduğunu ve şirketle bir ilgisinin bulunmadığını, senet düzenleme tarihinde müvekkilinin işlerle ilgilenemeyip, firmaya dahi uğramadığı halde, bu senetlerin nasıl ve kimler tarafından düzenlenmiş olduğunu bilmediklerini, müvekkillerinin sahte imzalarla borçlu duruma getirildiğini, bu sebeple tüm davacı müvekkillerinin icra takibi konusu senetten dolayı borçlu olmadıklarını ödeme emri ekinde bulunan senet suretinde şirket kaşesi üzerine şirketi temsilen imza atıldığını, şirket kaşesi üzerine, müvekkillerinin isimlerinin sonradan yazılmış olduğunu, poliçeden doğan sorumluluğun doğrudan doğruya temsil edilen tüzel kişiye ait olduğunu, açıklanan sebeplerle İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasıyla başlatılan takibin tüm müvekkilleri yönünden iptali ve müvekkillerinin bu takipten dolayı borçlu olmadığının tespitini, davalılar aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin de karşı yana yükletilmesini talep etmiştir.Davalılar usulüne uygun dava dilekçesi ve çağrı kağıdı tebliğine rağmen davaya cevap vermemiş, davalı … vekili duruşmalardaki beyanlarında davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Davacı …’in talebi yönünden yapılan yargılamada; her ne kadar bono üzerindeki imzaların …’in eli ürünü olduğu yönünde rapor tanzim edilmiş ve … tarafından, … Dış Ticaret Ltd. Şti.’nin kaşesi üzerine iki adet imza atılmış olsa da, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05/10/2011tarihli, 2011/12-480 E., 2011/598 K. sayılı kararında, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2018/9989 E., 2019/579 K. Sayılı kararında ve konu ile ilgili yerleşik Yargıtay İçtihatlarında belirtildiği üzere; senette atılan her iki imza da şirket kaşesi üzerine atılmışsa, artık aval olgusundan söz edilemeyeceğinden, davacı … yönünden davanın kabulüne, davacı …’in İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası sebebiyle davalı …’ya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, davalının davacı … aleyhine icra takibi yapmakta kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından, davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine” karar verilmiştir. Davacı … Maddeleri San. Tic. A.Ş.’nin talebi yönünden yapılan yargılamada; Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 23/03/2018 tarihli yazısından, 11/10/2013 tarihinden itibaren 3 yıl süre ile şirketi temsil ve ilzama yetkili olan kişinin … olduğu anlaşılmıştır. 01/02/2014 düzenleme tarihli bononun düzenleme tarihinde … San. Tic. A.Ş.’nin yetkilisi … olduğundan ve alınan bilirkişi raporuyla … San.Tic. A.Ş.’nin kaşesi üzerindeki imzaların …’e ait olduğu tespit edildiğinden, davacı … Maddeleri San. Tic. A.Ş.’nin İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası sebebiyle davalı …’ya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, davalının davacı … Maddeleri San. Tic. A.Ş. aleyhine icra takibi yapmakta kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından, davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı … Ticaret Ltd. Şti.’nin talebi yönünden yapılan yargılamada; bononun tanzim edildiği tarih olan 01/02/2014 tarihinde, … Dış Ticaret Ltd. Şti.’nin yetkilisinin … olduğu, şirket kaşesi üzerine atılan imzaların şirket yetkilisi …’in eli ürünü olduğunun bilirkişi raporuyla da tespit edildiği göz önünde bulundurularak, davacı … Ticaret Ltd. Şti. yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Davacı …’in talebi yönünden yapılan yargılamada; Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne yazılan müzekkereye verilen cevaptan, icra takibine konu bononun tanzim tarihi olan 01/02/2014 tarihinde, davacı … ‘in, davacı … Maddeleri San. Tic. A.Ş.’nin yetkilisi olmadığı anlaşılmış, mahkememizce alınan bilirkişi raporuyla, şirket kaşesi üzerinde atılan imzaların davacı …’in eli ürünü olduğu tespit edilmiştir. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun poliçeler hakkındaki bazı hükümlerin bonolar hakkında da uygulanacağına dair 778/2-e. maddesi yollamasıyla, 678. maddesindeki; “Temsile yetkili olmadığı hâlde bir kişinin temsilcisi sıfatıyla bir poliçeye imzasını koyan kişi, o poliçeden dolayı bizzat sorumludur; bu poliçeyi ödediği takdirde, temsil olunduğu kabul edilen kişinin haiz olabileceği haklara sahip olur. Yetkisini aşan temsilci için de hüküm böyledir.” hükmüne göre, bir kimse yetkili olmadığı halde yetkili gibi hareket ederek bono imzalamışsa, bonodan dolayı bizzat sorumludur. Dava konusu somut olayda, davacı … Keskin’in, icra takibine konu bononun tanzim tarihinde … San. Tic. A.Ş.’nin yetkilisi olmadığı, yetkili olmadığı halde … San. Tic. A.Ş.’nin yetkilisi gibi bono tanzim ettiği anlaşıldığından, bono bedelinden sorumlu olan davacı … yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Yerleşik Yargıtay İçtihatlarında da belirtildiği üzere, İİK’nın 72. maddesine göre tedbir kararı verilmişse, talep olmasa dahi davalı lehine tazminata hükmetmek gerektiğinden, davacılar … ve … Dış Ticaret Ltd. Şti. lehine tedbir kararı verilmiş olması sebebiyle, İİK. m. 72/4 gereği %20 oranında tazminatın davacılar … ve … Dış Ticaret Ltd. Şti.’nden müştereken müteselsilen alınarak davalı …’ya verilmesine” karar verilmiştir. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davacılar vekilinin, davacılardan …’nın diğer davacı …’in kızı olduğunu, …’nın şirketle biri ilgisinin bulunmadığını, davalı tarafından takibe dayanak yapılan senedin kim yada kimler tarafından doldurulduğunu bilmediğini, davacıların sahte imzalarla borçlu duruma getirildiğini, şirket kaşesi üzerindeki imzanın şirketi temsilen atıldığını, icra takibinin tüm davacılar yönünden iptali ile borçlu olmadıklarının tespiti, kötüniyet tazminatının tahsilini talep ve dava ettiğini, Mahkemece, dosya kapsamına göre, icra takibine dayanak yapılan bonodaki imzaların … ve …’e ait olduğu, davalı … A.Ş.nin icra takibinde taraf olmadığı, davacı … tarafından senet üzerine atılan her iki imzanın da şirket kaşesi üzerine atıldığından aval olgusundan bahsedilemeyeceği, bu nedenle, davacı ’in davalı …’ya borçlu olmadığı sonucuna varıldığı, bononun keşide edildiği tarihte davacı …’nın temsil ve ilzama yetkili kişinin … olduğu, davacı … A.Ş.’nin davalı …’ya borçlu olmadığı sonucuna varıldığı, davacı … Ticaret Ltd. Şti. şirket kaşesi üzerindeki imzanın şirket yetkilisi …’e ait olduğu, bu nedenle davacı … Ticaret Ltd. Şti. yönünden davanın reddine karar verildiği, davacı …’nın bononun keşide tarihinde davacı … Ltd.Şti. yetkilisi olmadığı, ancak TTK’nın 778/2-e. maddesi yollaması ile 678 nci maddesi hükmünce, bono bedelinden sorumlu olan davacı … yönünden davanın reddine karar verildiğini, -Avale ilişkin düzenlemelerin 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu`nun 700. ve devamı maddelerinde yer aldığını, buna göre aval ile kambiyo senetlerinde bedelin ödenmesinin tamamen veya kısmen güvence (teminat) altına alındığını, avalin, bir gerçek kişi tarafından verilebileceği gibi bir tüzel kişi tarafından ve organı vasıtasıyla da verilebileceğini, avalin kambiyo senedine ilişkin bir teminat olduğunu, keşideci lehine aval verilebileceği gibi cirantalar ya da kambiyo senedinden sorumlu olan diğer kimseler lehine de aval verilebileceğini, aval veren kişinin kimin için taahhüt altına girmişse aynen onun gibi sorumlu olduğunu, aval veren kişinin teminat altına aldığı borcun, şekle ait bir noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdünün geçerli olduğunu, keşideci imzası dışında bononun ön yüzüne konulan her imzanın aval şerhi sayıldığını, somut olayda, davacı …’nın, diğer davacının kızı olup, davacılar icra takip dayanağı bonoya yönelik olarak imza itirazında bulunmalarına rağmen, imzaların anılan davacılara ait olduğunun bilirkişi incelemesi ile sabit hale geldiğini, Mahkemece, YHGK.nun bir kararından bahisle doğru ilkeden hareket edilmiş olmasına rağmen davacılardan … ve … Gıda Ltd. Şti. yönünden dosya kapsamı ile örtüşmeyen yanılgılı değerlendirmeye dayalı kararda isabetsiz sonuca ulaşıldığını, davacı şirketlerin takip dayanağı bononun tanzim tarihinde yetkili temsilcisinin davacı … olduğunu, davacı … Ltd. Şti. kaşesi üzerine imza atan …’nın ise diğer davacının kızı olduğunu, bu bağlamda, esasen imzanın babası diğer davacının rızası ve bilgisi dahilinde atıldığını, örtülü yetkinin teamül haline getirildiğini, aksinin kabulü halinde davacı …’nın eyleminin ceza hukuku bağlamında suç teşkil ettiğini, davacılardan … Gıda Ltd. Şti. yönünden dahi davanın reddi yerine yazılı dosya kapsamı ile örtüşmeyen gerekçeyle kabulünün bir istinaf sebebi olduğunu, yetkili davacı …’in bilinçli ve kötüniyetli olarak bonoya imzayı kızı davacı …’ya attırmak suretiyle TMK. 2. maddesine aykırı biçimdeki el ve işbirliği içerindeki kötüniyetli eyleminden hem kendisi hem de yetkilisi olduğu anılan şirketin yararlandığını, -Davacı …’in davacı … Ltd.Şti. kaşesi üzerine attığı imzanın bir tanesi kaşenin dışında olup, davacı …, keşideci … Ltd. Şti. lehine aval veren konumunda mahkemece kabul edilmemesinin ve bu bağlamda bu davacının davasının bu sebeple bile reddedilmemesinin başka bir istinaf sebebi olduğunu, -Mahkemece, davacıların kambiyo hukukuna aykırı biçimdeki el ve işbirliği içindeki kötüniyetli eylemleri karşısında, davacılardan … Gıda Ltd. Şti. ile … yönünden de mahkemece davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi ve buna bağlı olarak davalı müvekkili aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin diğer istinaf sebebi olduğunu, davacıların ihtiyari dava arkadaşı olduğunu, mahkemece davalarının ayrı ayrı değerlendirilmesi karşısında davacıların … ve … Ltd. Şti. yönünden davanın reddedilmesi karşısında, davalı müvekkili lehine ayrı ayrı vekalet ücreti takdiri yerine yazılı şekilde tek bir vekalet ücretine hükmedilmesi sebebiyle kararın kaldırılarak yeniden esas hakkında davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir. Davalı vekili tarafından kısmen kabul edilen hususlara yönelik istinaf isteminde bulunulmuştur. Takip dayanağı bononun düzenlenme tarihi itibari ile yürürlükte olup olayda uygulanması gereken 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 776/1-g. maddesi gereğince, takip konusu belgenin kambiyo vasfını taşıması için “… senedi düzenleyenin imzasını” ihtiva etmesi zorunludur. Anılan maddede sorumluluk için sadece imzadan söz edilmiş, birden fazla imzanın bulunması koşul olarak öngörülmemiştir. TTK’nın 778. maddesi göndermesiyle bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanun’un 677. maddesi gereğince, şirketin münferit temsilcisinin şirket kaşesi dışında senet üzerine atmış olduğu imzanın kendisini sorumluluktan kurtaracağı düşünülemez. Yine, TTK’nın 778. maddesi göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanun’un 701. ve 702/1. maddeleri gereğince, keşideci şirket kaşesi üzerindeki imza dışında bononun ön yüzüne konulan her imza aval şerhi sayılır. Aval için sadece imza yeterli olup, ayrıca ad ve soyadın yazılması gerekmez. Aval veren kimse, kimin için taahhüt altına girmiş ise tıpkı onun gibi sorumlu olur. Özetle şirket temsilcisinin şahsen sorumlu olabilmesi için şirket kaşesi dışında ayrı bir imzasının bulunması yeterlidir. Her iki imzanın da kaşe üzerinde bulunması halinde ise yetkili temsilcinin sorumluluğundan bahsedilemez. Bir diğer ifade ile senetteki her iki imza da şirket kaşesi üzerine atılmışsa, burada artık aval olgusundan söz edilemez (Hukuk Genel Kurulu’nun 05.10.2011tarih, 2011/12-480 E. – 2011/598 K. sayılı kararı). Takibe konu 01/02/2014 tarihli bonoda … Dış Ticaret Ltd. Kaşesi üzerinde iki adet imza ve … Gıda Ltd. Şti. Kaşesi üzerinde iki imza bulunduğu, ön yüzdeki düzenleyene ait iki imzanın da şirket kaşesi üzerinde olduğu, açıkta imzanın bulunmadığı görüldüğünden, imzanın şirket adına atıldığının kabulü gerekir. (21.01.2019 tarih ve 2018/9989 E. – 2019/579 K., 04.12.2017 tarih ve 2016/24481 E.- 2017/15073 K. Gibi). Bu sebeple davalının imzanın şirket kaşesi dışında olduğu gerekçesiyle yapmış olduğu istinaf isteminin yerinde olmadığı, ayrıca … Gıda yönünden de, sadece kaşenin bulunmasının davacıyı borç altına sokmayacağı, yetkisiz temsilci tarafından atılmış imza bulunduğu, Mahkemenin yapmış olduğu değerlendirmenin usul ve yasaya uygun olup, bu yöndeki tüm istinaf istemlerinin reddinin gerektiği anlaşılmıştır. Vekalet ücreti yönünden istinaf istemi değerlendirildiğinde; somut olayda davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmamakla birlikte, Avukatlık Asgari Ücret tarifesinin: “Avukatlık ücretinin aidiyeti, sınırları ve ortak veya değişik sebeple davanın reddinde davalıların avukatlık ücreti” başlıklı 3 maddesinin 3 fıkrası; “Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.” düzenlemeleri uyarınca İlk Derece Mahkemesi’nin davalılar ve davacılar lehine vekalet ücreti uygulamasının usul ve yasaya uygun olduğu, her iki taraf yönünden de tek vekalet ücreti verildiği değerlendirilerek, sonuç olarak tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı … vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/11/2020 tarih ve 2016/1379 E., 2020/946 K. sayılı kararına karşı davalı … vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.427,29 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 356,85 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.070,44 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 22/12/2022