Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1673 E. 2022/1694 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1673
KARAR NO: 2022/1694
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/05/2022
NUMARASI: 2011/296 E. – 2022/373 K.
BİRLEŞEN DAVA (İstanbul 9.Asliye Ticaret Mah.nin 2015/430 Esas sayılı dosyası)
BİRLEŞEN DAVA (İstanbul 39.Asliye Ticaret Mah.nin 2011/322 Esas sayılı dosyası)
DAVALARIN KONUSU: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVA: Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Davacı ile davalılar arasında ticari ilişki ve herhangi bir bağlantı bulunmadığını, Şişli …İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasından davacı aleyhine başlatılan icra takibiyle borçlusu … olan senetler kullanılmak suretiyle davacının şirketi temsil ve ilzama yetkili olmayan ve hatta çoğu sahte imzalar ile davacının kefil, ciranta sıfatıyla davalılara borçlandırılmaya çalışıldığının istihbar edildiğini, bu suretle esasen borçla ve davalılarla hiçbir ilişkisi olmayan davacı şirketin borç silsilesine sokulmak ve …’nin olduğu iddia edilen borçtan ek teminat olarak sorumlu tutulmak istendiğini ancak davalılara hiçbir borcu veya taahhüdü bulunmayan davacı şirketin, gerçek ve yetkili imzalarına havi olmayan çek ve senetler sebebiyle icra tehdidi altında olduğunu, işbu sebeple dava açma gereği doğduğunu, davacının davalılara hiçbir borcu ve/ veya taahhüdünün olmadığını iddia ile davacının telafisi imkansız zararlara uğramasının engellenebilmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve çek, senet ve her nam altında olursa olsun her türlü borçlandırıcı belgenin takibe konulmasının önlenmesi yönünde tedbir kararı verilmesini, davalılara borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Asıl davada, davacı tarafa borçlu olmadığını iddia ettiği senet bilgilerini ve varsa takip bilgilerini somutlaştırması için süre verilmiş, davacı taraf verdiği dilekçe ile Şişli …İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasında takibe konu edilen 17/07/2009 tanzim tarihli 30/12/2009 vade tarihli 200.000-Euroluk senet sebebi ile borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir. Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davacının dava açmakta hukuki menfaati olmadığını, davacının icra dosyası ile açılan iflas takibine itiraz ettiğini, iflas takibinde borçlunun mallarının haczine imkan olmadığı gibi alacaklı tarafın icra mahkemesinde itirazın kaldırılması davası açabilmesinin de söz konusu olmadığını, alacaklı tarafın ancak ve ancak yetkili ticaret mahkemesinde borçlunun itirazının iptaliyle borçlu şirketin iflasına karar verilmesini talep edebileceğini, hal böyle iken davacının işbu davayı açmakta hukuki menfaati olmadığını, davacının beyanlarının haksız ve mesnetsiz olduğunu, somut olarak hangi çek, senet, icra dosyası veya hukuki ilişki belirtilmeksizin afaki olarak davalıya borcu olmadığını ileri sürerek işbu davayı açtığını, İstanbul …İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile davalının davacı şirketten alacaklı olduğunu, işbu takibe konu bonolardaki borçlu şirket kaşesi üzerine atılmış imzaların davacı borçlu şirket yetkililerine ait olmadığını kabul etmemekle birlikte, bu iddianın iyi niyetli davalıya karşı ileri sürülemeyeceğini ayrıca kambiyo senetlerinin sebepten mücerret olduğunu, işbu takiplere konu bonolarda davalının, davacı şirkete karşı üçüncü kişi konumunda olduğunu, bu sebeple davacı şirketin ikili ilişkide olduğu şahıslara karşı borçlu olmadığı iddiasını davalıya karşı ileri süremeyeceğini beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı … ve … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Şişli … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasının alacaklısı olmadığı gibi takibe konu bonoda herhangi bir cirosunun da olmadığını bu sebeple işbu icra takip dosyasına istinaden borçlu olmadığına yönelik davacı iddiasının davalılara yöneltilmesinin mümkün olmadığını, bu sebeple husumet itirazlarında bulunduklarını, bu davalılar yönünden açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesini talep ettiklerini ayrıca davacının davayı açmakta hukuki menfaati olmadığını, davacının icra dosyası ile açılan iflas takibine itiraz ettiğini, iflas takibinde borçlunun mallarının haczine imkan olmadığı gibi alacaklı tarafın icra mahkemesinde itirazın kaldırılması davası açabilmesinin de söz konusu olmadığını, alacaklı tarafın ancak ve ancak yetkili ticaret mahkemesinde borçlunun itirazının iptaliyle borçlu şirketin iflasına karar verilmesini talep edebileceğini, hal böyle iken davacının işbu davayı açmakta hukuki menfaati olmadığını, davacının beyanlarının haksız ve mesnetsiz olduğunu, somut olarak hangi çek, senet, icra dosyası veya hukuki ilişki belirtilmeksizin afaki olarak davalıya borcu olmadığını ileri sürerek işbu davayı açtığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
BİRLEŞEN DAVA (İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/430 Esas 2015/368 Karar sayılı- 21.04.2015 tarihli ( İstanbul Kapatılan 14. ATM 2011/473 Esas)): Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Davalı … tarafından davacı şirket aleyhine 10/07/2009 tanzim ve 28/11/2009 vade tarihli l.000.000-EURO bedelli bonoya dayanılarak İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/328 Değişik İş sayılı dosyasından ihtiyati haciz kararı alındığını, kararın aynı mahkemece 15/06/2011 tarihinde kaldırıldığını ancak davalı tarafından İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile esas takibe geçildiğini, kambiyo senetlerine mahsus icra takibi başlatıldığını ve davacıya ait gayrimenkullerin bu dosya üzerinden haciz edildiğini, bu hususta itiraz ve şikayetlerini İstanbul 4. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2011/601 Esas sayılı dosyasına yasal sürede sunduklarını, davacı ile davalılar arasında hiçbir ticari ilişki ve herhangi bir bağlantı bulunmadığını, davalıların davacıyı borçlandırmak adına sahte senetler düzenleyerek kötü niyetli bir şekilde icrai işlemlere devam ettiğini, dosyanın asıl borçlusunun …’ye yöneltilmediğini sadece ödeme emri gönderildiğini ve hiçbir icrai işlem yapılmadığını, davacı şirketin davalılar tarafından kasıt ve kötü niyet ile borçlandırılmaya çalışıldığının göstergesi olduğunu, icra takibi ve borçlusu … olan bono ile davacı şirketi temsil ve ilzama yetkili olmayan ve hatta sahte imzalar kullanmak sureti ile davacıyı kefil, ciranta sıfatı ile kendilerine borçlandırmaya çalıştıklarını, bononun keşidecisinin … olduğunu, bono üzerindeki şirket kaşesi üzerinde bulunan imzanın şirket yetkilileri olan … ve …’na ait olmadığını, imzaların sahteliğinin bilirkişi raporu ile sübut bulduğunu, davacının borç silsilesine kötü niyetli olarak sokulmak istendiğini ayrıca bu sahte senetlere ilişkin … aleyhine savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu, bu sebeplerle davacı şirket hakkında sahte bono düzenlemek suretiyle başlatılan İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasından başlatılan kötü niyetli takip hakkında müvekkilinin borçlu olmadığına dair karar verilmesini ve karar verilinceye kadar ihtiyati tedbir kararı verilerek durdurulmasını talep etmiştir. Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın dava dilekçesindeki iddialarının hiç birisinin varit olmadığını, …’ye ait tespit edilebilen araç ve taşınmazların üzerine haciz konulduğunu, danışıklı dövüş içinde olanın davacı şirket ile … olduğunu, davacı şirketin kurucusunun … olduğunu ve eşi ile birlikte %99 hissesine sahip olduğunu, davacı şirket ile özdeş olarak anılan … tarafından müvekkiline verilmiş ve şirket kaşesi üzerinde … tarafından müvekkiline verilen bonoda şirket kaşesi üzerinde …’nin imzası taşıdığından davacı şirketin müvekkiline karşı sorumlu olmayacağının düşünülemez olduğunu, bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili ile … arasında hiçbir hukuki ve ticari münasebet bulunmadığını, müvekkili ile … arasında İstanbul 47. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/477 Esas sayılı dosyası ile ikame edilen menfi tespit davasının derdest olduğunu, dosyanın diğer davalısının aleyhlerine ihtiyati haciz başlattığını, hacze itiraz ettiklerini, ihtiyati haciz kararının 15.06.2011 tarihinde kaldırıldığını, müvekkilinin diğer davalı ile danışıklı olarak kasıt ve kötü niyetle davacı şirketi borçlandırmaya yönelik düşünce içerisinde oldukları iddiasının gerçeğe aykırı olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
BİRLEŞEN DAVA (İstanbul Kapatılan 39.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/322 Esas sayılı-11.06.2012 tarihli): Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile davalılara mevcut hiç bir borçlarının olmadığının tespiti ile talepleri ile iş bu davaya konu İstanbul …İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takibin durdurulması ve davalılar tarafından kötüniyetli olarak yapılan mevcut hacizlerin ivedilikle kaldırılmasına ilişkin teminatsız olarak, reddi halinde teminat karşılığı ihtiyati tedbir kararı verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından iddia edilen vakıaları inkar ile davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince; “… Davacı tarafça menfi tesbit isteminde bulunulan senetlerin kambiyo senedi niteliği taşıdıkları ve kambiyo senedi oldukları senet metinlerinden anlaşılmaktadır. Kural olarak menfi tespit davalarında ispat yükü davalı alacaklılarda ise de, kambiyo senetlerine mahsus takiplerde ispat külfeti davacı borçludadır. Davacı borçlu senet metninden anlaşılan tüm defi ve itirazlarını lehtar, ciranta ve hamillere karşı ileri sürebilecektir. Davacı tarafça icra takiplerine konu edilen senetlerdeki davacı şirket adına atfen atılı imzaların şirketin gerçek ve yetkili imzalarına havi olmadığına yönelik iddiaları sebebiyle davacı şirketin yetkilileri ve bir kısım tanıklar dinlenmiş ve dosya içerisine imza incelemesine havi yazı ve imza örnekleri celp edilmiş, asıl ve birleşen davalara konu olan icra takibi yapılan senetler üzerinde adli tıp kurumunca inceleme yapılmıştır.Mahkememizce yaptırılan imza incelemesi sonucunda; 1 numara ile tanımlanan inceleme konusu senedin ön yüzünde “… Ticaret AŞ” ibareli kaşe izi üzerinde sağ tarafta atılı bulunan imza, (2-6) numaralar ile tanımlanan inceleme konusu senetlerin arka yüzlerinde “… Tic AŞ” ibareli kaşe izleri üzerinde el hareketleri ile oluşturulmuş, harf karakteri içermeyen, kişiye atfedilebilecek nitelikte sınırlı kaligrafik ve karakteristik özellikler ihtiva eden, kolaylıkla atılabilecek tarzda imzalar oldukları, 1 numara ile tanımlanan inceleme konusu senedin ön yüzünde “… Yatırımları ve Tic AŞ” ibareli kaşe izi üzerinde sağ tarafta atılı bulunan imza, (2-6) numaralar ile tanımlanan inceleme konusu senetlerin arka yüzlerinde “… Tic AŞ” ibareli kaşe izleri üzerinde sağ tarafta atılı bulunan imzalar ile …, …, …, …, …, …, …, … ve …’ın mevcut mukayese imzaları arasında yapılan inceleme ve karşılaştırmada, söz konusu imzalar arasında kaligrafik bir uygunluk görülememesine rağmen, incelenen imzaların …, …, …, …, …, …, …, … ve …’ın eli ürünü olup olmadığı hususunda müspet yada menfi bir kanaat bildirmenin mümkün olamadığının bildirildiği, adli tıp raporuna yapılan itiraz ve aldırılan adli tıp raporu ile İstanbul 4.İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/1337 esas sayılı dosyasında yaptırılan imza incelemesi arasında farklılık bulunduğu, İstanbul 4.İcra Hukuk Mahkemesinin dosyasında davacı şirket ünvanı adı altında imzaların sağdaki imzanın … eli ürünü olabileceği hususun kuvvetle muhtemel olduğunun belirtildiği, adli tıp raporunda ise şirket kaşesi altındaki ikinci imzaların hangi şirket yetkilisine ait olduğunun tespit edilemediği, davacı şirketin ünvanı altındaki ikinci imzanın harf karakteri içermeyen, kişiye atfedilebilecek nitelikte sınırlı kaligrafik ve karakteristik özellikler ihtiva eden, kolaylıkla atılabilecek imzalar oldukları, basit tersimli imza olması sebebiyle şirket yetkililerinin imzaları arasında kaligrafik bir uygunluk görülemediği, şirket yetkililerine ait olup olmadığı hususunda muspet yada menfi bir kanaat bildirmenin mümkün olmadığı bildirilmiş, bunun üzerine çelişkinin giderilmesi bakımından genişletilmiş uzmanlar kurulu tarafından yeniden rapor istenmiş, adli tıp genişletilmiş uzmanlar kurulu tarafından da aynı şekilde incelenen imzaların …, …, …, …, …, …, …, … ve …’ın eli ürünü olup olmadığı hususunda müspet yada menfi bir kanaat bildirmenin mümkün olmadığı belirtilmiştir. Bu incelemeye yapılan itiraz üzerine Jandarma Kriminal Daire Başkanlığından da aynı hususta rapor alınmış, bu raporda da “… Tic AŞ” ibareli kaşe izleri üzerinde sağ tarafta atılı bulunan imzalar ile …, …, …, …, …, …, …, … ve …’ın mevcut mukayese imzaları arasında yapılan inceleme ve karşılaştırmada, söz konusu imzalar arasında kaligrafik bir uygunluk görülememesine rağmen, incelenen imzaların …, …, …, …, …, …, …, … ve …’ın eli ürünü olup olmadığı hususunda müspet yada menfi bir kanaat bildirmenin mümkün olamadığını belirtmişlerdir. …Önemle belirtmek gerekir ki, davacı şirket kaşesi altına atılı iki adet imza bulunmaktadır. Bu imzalardan sol taraftaki imzanın davalı şirket yetkilisi …’ye ait olduğu, hem yaptırılan incelemelerde hem de davalının beyanlarından anlaşılmaktadır. Bu husus taraflar arasında da ihtilafsızdır. İhtilaf, şirket kaşesi altındaki sağ taraftaki imzanın şirket yetkililerine ait olup olmadığına ilişkindir. TTKnun 372.maddesine göre şirket adına imza yetkisine haiz kişiler şirketin ünvanı altında imza atarlar. TTKnun 40.maddesi 2.hükmü saklıdır düzenlemesi mevcuttur. TTKnun 40/2.maddesinde de, her tacir kullanacağı ticaret ünvanını ve bunun altına atacağı imzayı notere onaylattıktan sonra sicil müdürlüğüne verir. Tacir tüzel kişi ise ünvanla birlikte onun adına imzaya yetkili kimselerin imzaları da notere onaylattırılarak sicil müdürlüğüne verilir. Görüldüğü üzere, tüzel kişilerin atacakları imzalar, düzenleyecekleri sözleşme ve düzenleyecekleri kambiyo evraklarında tüzel kişi şirketin kaşesi, adresi, altına yetkilileri tarafından atılacak müşterek imza ile temsil edileceği düzenlenmiştir. Bu kural gereği tüzel kişinin sorumluluk altına girebilmesi için şirket ünvanı ve kaşesi altına yetkilileri ve temsilcileri tarafından atılmış çift imza gereklidir. Mahkememizce aldırılan adli tıp raporu, genişletilmiş uzmanlar kurulundan alınan rapor, Jandarma Kriminal Daire Başkanlığından aldırılan rapor, İstanbul 2.Ağır Ceza Mahkemesi tarafından aldırılan raporlar dikkate alındığında, davacı şirket adına atfen atılı imzalarla sağ taraftaki ikinci imzanın şirket yetkililerine ait olup olmadığı hususu tam ve net olarak tespit edilememiştir. Her ne kadar İcra Hukuk Mahkemesinde aldırılan raporda bu davamıza da konu teşkil eden 5 adet 200.000Euroluk senetler yönünden aldırılan tek uzmandan oluşan bilirkişi raporunda sağ taraftaki imzanın …’e ait olabileceği kuvvetle muhtemel olduğu şeklinde bir görüş mevcut ise de, söz konusu incelemenin tek uzmandan oluşan bilirkişi tarafından verilmesi, bu raporda dahi imzanın …’ün eli ürünü olduğunun tam ve kesin bir şekilde belirtilmemesi, kuvvetle muhtemel olduğu şeklinde bir görüş belirtilmesi, daha sonra aldırılan raporlarda şirket yetkililerinin imzaları ile senet metni üzerindeki davacı şirketin imzası (sağ taraftaki itiraza uğrayan imza) arasında kaligrafik bir uygunluk görülememesi, kaligrafik ve karakteristik özellikler ihtiva eden ve kolayca atılabilecek imzalar oldukları, bu sebeple söz konusu imzanın şirket yetkilileri tarafından atılıp atılmadığı hususunda müspet yada menfi bir kanaat bildirmenin mümkün olmadığı dikkate alındığında, heyetler halinde çalışan adli tıp raporları, Jandarma Kriminal Dairesi raporları ve İstanbul 2.Ağır Ceza Mahkemesinden aldırılan raporlar (bu mahkemeden aldırılan raporlarda da ikinci imzanın şirket yetkililerine ait olduğu hususu tespit edilememiştir) göz önüne alındığında, bu raporlara üstünlük tanınmış ve senetlerde davacı şirket kaşesi üzerinde bulunan ikinci imzaların şirket yetkilileri tarafından atıldığı hususunun ispatlanmadığı görüşüne varılmıştır. Yine İstanbul 2.Ağır Ceza Mahkemesi tarafından …, … ve … sanıklar hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği görülmüştür. Ceza mahkemelerinin mahkumiyet hükümleri hukuk hakimini bağlamaktadır. Ancak Yargıtay uygulamaları göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı teknik anlamda bir mahkumiyet hükmü oluşturmamaktadır ve hukuk hakimini de bağlamamaktadır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına istinaden maddi vakıanın gerçekliği tespiti yapılamamaktadır. Bu husus da dikkate alındığında ve davacı şirket kaşesi altında atılı ikinci imzanın şirket yetkililerine ait olduğu tespit edilemediğinden, söz konusu senetler sebebiyle davacı şirketin sorumlu olmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Ayrıca mahkememizce ticari defter ve kayıtlar üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu tanzim olunan bilirkişi raporunda ise asıl ve birleşen davaya konu senetlerin davacı şirketin ticari defterlerinde olmadığı, davacı tarafın 2009 ve 2010 yıllarına ait tüm hesaplarında (100-500 hesap planı) yapılan incelemede … ile …’e ait herhangi bir ticari ilişkinin alacak, borç, senet vs.gibi ticari ilişkiyi gösteren bir kayıt bulunmadığı, davacının 2009-2010 yılları ticari defter ve kayıtlarında dava konusu senetler ve … ile … alacak-borç ilişkisinin yer almadığı, dolayısıyla söz konusu senetlerin davacı şirketin ticari defterlerinde de bulunmadığı görülmüştür. Yine senetlerin davacı şirketten sonraki ilk lehtar ve cirantaları olan … ve … arasında borç alacak ilişkisinin bulunmadığı tespit edilmiştir. Her ne kadar davalı tarafça 4 Mayıs 2011 tarihli hisse satın alma tadil sözleşmesinde şirketin …’e 759.000USD borçlu olduğunun ikrar edildiği ileri sürülmüşse de, söz konusu borcun davaya konu teşkil eden senetlerle herhangi bir ilgisi de tespit edilememiştir. … Tüm bu hususlar dikkate alındığında söz konusu senetlerdeki şirketin kaşesi altındaki sağ taraftaki ikinci imzanın şirket yetkililerine ait olduğu tespit edilemediğinden, bu senetler sebebi ile davacı şirketin sorumluluk altına almanın uygun olmadığı değerlendirilmiş, açılan davalarda, dava açılan şahısların taraf sıfatları da göz önüne alınarak; … A)Asıl davada, davacının Şişli … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası alacaklısı …’ye borçlu olmadığı, davalı …’nin yargılama aşamasında davayı …’ye temlik ettiği dikkate alındığında davacının davalı temlik alan …’ye borçlu bulunmadığının tespiti gerektiği kanaatine varılmakla, davalı temlik alan … aleyhine açılan davanın kabulü ile, davacı şirketin Şişli … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ve bu dosyaya konu olan 17/07/2009 tanzim tarihli, 30/12/2009 vade tarihli, 200.000 EURO bedelli keşidecisi …, avalisti … Tic. AŞ, lehtarı Bodrum … Tic. A.Ş olan, hamili temlik eden … olan senet sebebiyle olmadığının tespitine karar vermek gerekmiştir. … Davalılar … ve … aleyhine açılan davada ise, davacı tarafından Şişli … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası yönünden davalılar … ve …’e borçlu olmadığının tespiti talep edilmiş ise de, bu davalıların icra dosyasında alacaklı konumda bulunmayıp, bu davalılar yönünden davada pasif husumet yokluğu bulunduğu, husumetin HMK 114/1-f maddesi uyarınca dava şartı olduğu ve HMKnun 115/1.maddesi uyarınca mahkemece davanın her aşamasında resen değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla, bu davalılar aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu sebebi ile reddine karar vermek gerekmiştir. … B)Birleşen İstanbul 39.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/322 esas sayılı dosyasına konu İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası (birleşen İstanbul 39 ATM dosyasına konu edilen) alacaklısı …’ye borçlu olmadığı, bu bağlamda davalı … (temlik alan …) hakkında açılan davanın kabulü ile, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına konu olan, keşidecisi …, avalisti … Tic. A.Ş, lehtarı … Tic. A.Ş, hamili … olan, a) 17/07/2009 tanzim, 10/01/2010 vade tarihli, 200.000 EURO, b) 17/07/2009 tanzim, 15/01/2010 vade tarihli, 200.000 EURO, c) 17/07/2009 tanzim, 28/02/2010 vade tarihli, 200.000 EURO, d) 17/07/2009 tanzim, 15/03/2010 vade tarihli, 200.000 EURO bedelli senetler sebebiyle borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiştir. … Davalı … Josef Kamhi hakkında açılan davada ise, davacı tarafından İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası yönünden davalı …’ye borçlu olmadığının tespiti talep edilmiş ise de, bu davalının icra dosyasında alacaklı konumda bulunmayıp, bu davalı yönünden davada pasif husumet yokluğu bulunduğu, husumetin HMK 114/1-f maddesi uyarınca dava şartı olduğu ve HMKnun 115/1.maddesi uyarınca mahkemece davanın her aşamasında resen değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla, bu davalı aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu sebebi ile reddine karar vermek gerekmiştir. … C)Birleşen 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/430 esas sayılı dosyasında; davacının davalı İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas (Yeni No: İstanbul … İcra Müd. … Esas) sayılı dosyası alacaklısı …’e borçlu olmadığı anlaşıldığından, işbu icra dosyası ve bu dosyada takibe konu edilen keşidecisi …, avalisti … Tic. A.Ş olan, 10/07/2009 tanzim, 28/11/2009 vade, 1.000.000 EURO bedelli, lehtar ve hamili … olan bono sebebiyle borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiştir. … Davalı … hakkında açılan davada ise, davacı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası yönünden davalı …’ye borçlu olmadığının tespiti talep edilmiş ise de, bu davalının icra dosyasında alacaklı konumda bulunmayıp, bu davalı yönünden davada pasif husumet yokluğu bulunduğu, husumetin HMK 114/1-f maddesi uyarınca dava şartı olduğu ve HMKnun 115/1.maddesi uyarınca mahkemece davanın her aşamasında resen değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla, bu davalı aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu sebebi ile reddine karar vermek gerekmiştir, gerekçesi ile asıl davada; İstanbul … İcra Dairesi’nin (Eski Şişli … İcra Dairesi’nin ) … Esas sayılı dosyası yönünden; davalı … ve … hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine, davalı Temlik Alan … (Temlik Eden …) aleyhine açılan davanın kabulüne, davacı şirketin Şişli … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ve bu dosyaya konu olan 17/07/2009 tanzim tarihli, 30/12/2009 vade tarihli, 200.000-EURO bedelli keşidecisi …, avalisti … Tic. AŞ, lehtarı … Tic. A.Ş olan, hamili temlik eden … olan senet sebebiyle borçlu olmadığının tespitine, asıl davada mahkemece 29/03/2013 tarihinde 2011/296 Esas sayılı dosyadan verilen tedbir kararının karar kesinleşinceye kadar devamına, davalı … ve … yönünden tazminat şartları oluşmadığından tazminat hükmedilmesine yönelik istemlerinin reddine, birleşen İstanbul 9. ATM 2015/430 Esas (İstanbul Kapatılan14. ATM 2011/473 Esas) sayılı davada; davalı … hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle reddine, davalı … hakkında açılan davanın kabulüne, İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas (Yeni No: İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas) sayılı icra dosyası ve bu dosyada takibe konu edilen keşidecisi …, avalisti … Tic. A.Ş olan, 10/07/2009 tanzim, 28/11/2009 vade, 1.000.000 EURO bedelli, lehtar ve hamili … olan bono sebebiyle borçlu olmadığının tespitine, birleşen iş bu dava dosyasında 04/11/2011 tarihinde verilen tedbir kararının hüküm kesinleşinceye kadar devamına, davalı … Josef Kamhi lehine şartlar oluşmadığından tazminat takdirine yer olmadığına, birleşen İstanbul 39. ATM 2011/322 Esas sayılı davada; davalı … hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle reddine, davalı … (Temlik Alan: …) hakkında açılan davanın kabulü ile; İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasına konu olan, keşidecisi …, avalisti … Tic. A.Ş, lehtarı … Tic. A.Ş, hamili … olan, a) 17/07/2009 tanzim, 10/01/2010 vade tarihli, 200.000-EURO, b)17/07/2009 tanzim, 15/01/2010 vade tarihli, 200.000-EURO, c)17/07/2009 tanzim, 28/02/2010 vade tarihli, 200.000-EURO, d)17/07/2009 tanzim, 15/03/2010 vade tarihli, 200.000-EURO bedelli senetler sebebiyle borçlu olmadığının tespitine, birleşen iş bu dava dosyasında 18/08/2011 tarihli tedbir kararının hüküm kesinleşinceye kadar devamına, davalı … aleyhine şartları oluşmadığından tazminat istemi uygulanmasına yer olmadığına” karar verilmiştir. Davalılar …, temlik eden …’den temlik alan … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kararın gerekçesinde davaya konu bonolar üzerindeki ikinci imzaların neticeten şirket yetkililerine ait olduğunun tespit edilemediği kabul edilerek söz konusu senetler sebebiyle davacı şirketin sorumlu olmadığı kanaatine ulaşıldığının belirtildiğini, Mahkemenin hükmüne gerekçe yaptığı gerek Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi raporu, gerek Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Genişletilmiş Uzmanlar Heyeti raporu ve gerekse Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı raporlarında, ikinci imzaların şirket yetkililerine ait olup olmadığı konusunda müspet veya menfi bir kanaat bildirmenin mümkün olmadığının ifade edildiğini, ispat külfetinin davalıda olduğunun kabul edildiği ancak bilindiği üzere özellikle davaya konu olayda gelişen maddi vakıalar, taraflar arasındaki yazışmalar, hisse devir sözleşmeleri, senetlerin bizzat şirketin yönetim kurulu başkanı tarafından verilmesi vb. gibi durumlar itibariyle imza inkarına yönelik işbu davada ikinci imzanın borçluya ait olmadığının net olarak tespit edilmesinde zorunluluk bulunduğunu, böyle bir tespit yapılmadığına göre davanın reddine karar verilmesi gerektiğinin açık olduğunu ayrıca şirketin %99 oranında ortağı, yönetim kurulu başkanı ve ticari temsilcisi olan kişinin imzası ile keşide ettiği bonolar sebebiyle …’nin ticari mümessil olarak görülmesinin ve senetler sebebiyle şirketin borçlu ve sorumlu kabul edilmesinin gerektiğini, bahsi geçen raporlarda ikinci imzanın borçluya ait olmadığı konusunda net bir tespit bulunmadığına göre davacının iddiasının ispatlanamadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken adeta imzanın borçlu şirkete ait olmadığı ispat edilmiş gibi davanın kabul edilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davaya konu bonoların şirketin yönetim kurulu başkanı tarafından alacaklılara teslim edildiği hususunun gözardı edildiğini, davacı şirketin hisse devir sözleşmelerinde beş adet bono alacaklısı (ciro silsilesinde bulunan) …’in alacaklılar listesinde ve 759.000-USD alacaklı bulunduğu hususunun gözardı edildiğini, davaya konu senetler ile bir ilgisinin bulunmadığının ifade edildiğini, …’in eline başka bir evrak verilmediğine göre senetlerin bahsi geçen ve başka ilave borçlar için verildiğinin kabul edilmesi ve davanın reddine karar verilmesi gerekirken, senetler ile ikrar edilen borç arasında bağlantı bulunmadığı değerlendirmesi ile hisse devir sözleşmesinin gözardı edilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, borçlu şirket yönetim kurulu başkanı … ile …’in savcılık soruşturmasında tespit edilen mail yazışmalarının, protokol taslaklarının ve alacağın varlığının ispatlandığını bu yazışmaların göz ardı edildiğini, Mahkemece alınan raporlarda ikinci imzaların borçlu şirketin yetkilileri tarafından atıldığına dair müspet veya menfi tespit kanaat bildirmenin mümkün olmadığına dair şüpheli ifadelere yer veren raporlara karşı ikinci imzaların da borçlu şirkete ait (…) olduğu tespit edilen İstanbul 4. İcra Hukuk Mahkemesi’nce alınan raporun gözardı edildiğini, nötr raporlar karşısında imzanın borçlu şirkete ait olduğunun icra hukuk mahkemesinde net bir şekilde kabul edilmesi karşısında bu raporun değerlendirmeye alınmamasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, …’in ağır ceza mahkemesi yargılamasında beraat ettiği hususunun gözardı edildiğini, borçlu şirketin yönetim kurulu başkanı …’nin yargılamanın son aşamasında dosyaya sunduğu ve davaya konu senetleri kabul ve ikrar ettiği dilekçenin dikkate alınmadığını, …’nin bonoların tanzim edildiği tarihte davacı şirketin Yönetim Kurulu başkanı olduğunu ve şirket ada tüm kararları münhasıran kendisinin aldığını, aynı zamanda ticari mümessil konumunda olduğunu, ticari mümessilin imzaladığı senetlerin şirketi bağlayacağını, davacının geçerli imza itirazının bulunmadığını, ikinci imzaların sahte olduğu iddiasının dinlenilmesinin hayatın olağan akışına açıkça aykırı olduğunu, davaya konu bonoların … tarafından tanzim edilerek … ve …’e verildiğinin sabit olması karşısında işbu imza sahibi tarafından ikinci imzaların sahte olduğunun ileri sürülmesinin ve itibar edilmesinin kesinlikle mümkün olmadığını, gerçekten de bir bononun tamamının sahte olması halinde borçlu görülenin beyanına değer verilmesinin ve imza incelemesi ile sonuca gidilmesinin değerlendirilebilirliği olduğunu fakat bono üzerindeki gerek asıl borçlu ve gerekse şirket kaşesi üzerindeki birinci imzanın kabul ve ikrar edilmesi veya …’den sadır olduğunun tespit edilmesi karşısında ikinci imzanın meşru hamillerce sahte olarak atıldığı iddiasına itibar edilmesinin mümkün olmadığını, davaya konu olayda yarışan iddialar karşısında meşru hamilin beyanına itibar edilmesinde zorunluluk bulunduğunu, davaya konu bonolar üzerindeki ikinci imzanın …’e ait olduğu hususunun bilirkişi raporu ile tespit edildiği icra hukuk mahkeme kararının kesinleştiğini, davacı şirket hisselerinin …’den devralınmasına ilişkin olarak tanzim edilen hisse devir sözleşmesinde davacının …’e dolayısıyla davaya konu bonolar ile borçlu olduğunun kabul ve ikrar edildiğini, davacı şirketin yönetim kurulu başkanı … tarafından borç aldığı kişilerin başında …’in geldiğinin kabul edildiğini, davacı şirketin hisselerini devralan … Ltd. Şti. hisselerin devir alınmasından önce davaya konu senetlerden haberdar olduğunu, buna rağmen yapılan itirazların haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davaya konu bonolardan 1.000.000-Euro bedelli bononun dava tarihinden 1,5 yıl önce protesto edildiğini, geçen süre içinde sessiz kalınmakla bu yönü ile de işbu dava ve imzaya itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu, …’nin müvekkiline olan borçlarının tasfiyesi amacıyla 2010 yılında protokol taslakları hazırladığını, söz konusu taslakları müvekkiline e-mail yoluyla gönderdiğini, müvekkilinin dolandırıcılık, sahtecilik, tefecilik ve tehdit suçları isnadı ile yapılan yargılama sonucunda nitelikli dolandırıcılık, sahtecilik ve tefecillk suçundan beraatine karar verildiğini, tehdit iddiasına konu davanın ise uzlaşma aşamasında uzlaşılmak suretiyle düştüğünü beyanla istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece Mahkemesinin kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; İlk derece Mahkemesinin müvekkili şirketin ticari defterlerinde uyuşmazlığa konu tüm senetler üzerinde yaptırdığı incelemelerde müvekkilinin davalılara borçlu olmadığının tespit edildiğini, 10/07/2019 tarihli Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi Genişletilmiş Uzmanlar Kurulu’nun raporunda açıkça “…tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından yapılan incelemede; inceleme konusu 200.000 EURO bedelli senetlerin arka yüzünde … Ticaret A.Ş adına atılı imzalardan sağdaki basit tersimli imzalar ile …’ün mevcut mukayese imzaları arasında ilgi ve irtibat tespit edilemediği…” hususunun tespit edildiğini, 15/01/2020 tarihli İstanbul Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliği tarafından düzenlenen raporda açıkça “…inceleme konusu senetlerin arka yüzlerinde “… TİCARET A.Ş” ibareleri kaşe izleri üzerinde sağ tarafta atılı bulunan imzalar ile …, …, …, …, …, …, …, … ve …’ın mevcut mukayase imzaları arasında yapılan inceleme ve karşılaştırmada; söz konusu imzalar arasında kaligrafik bir uygunluk görülmemesine…” şeklindeki raporlarda ilgili senetler incelendiğini, uyuşmazlığa konu tüm icra takiplerine konu senetler üzerindeki imzaların müvekkili şirket yetkililerine ait olmadığı ve imzaların arasında kaligrafik uygunluk görülmediğinin açıkça belirtildiğini, 23/02/2022 tarihli rapor ile de müvekkili şirketin 2009 – 2010 yılları ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılarak A.10/07/2009 tanzim tarihli, 28/11/2009 vade tarihli, keşidecisi … ve … A.Ş, lehtarı … olan, 1.000.000 Euro’luk senet, B.17/07/2009 tanzim, 30/12/2009 vade tarihli, keşidecisi … ve … Tic. A.Ş, lehtarı ve cirantası … A.Ş olan, ve … A.Ş şirketinden sonraki cirantacısı … olan, 200.000 Euro’luk senet, C.17/07/2009 tanzim, 15/01/2010 vade tarihli, keşidecisi … ve … Tic. A.Ş, lehtarı ve cirantası … A.Ş olan, ve … A.Ş şirketinden sonraki cirantacısı … olan, 200.000 Euro’luk senet, D.17/07/2009 tanzim, 30/01/2010 vade tarihli, keşidecisi … ve … Tic. A.Ş, lehtarı ve cirantası … A.Ş olan, ve … A.Ş şirketinden sonraki cirantacısı … olan, 200.000 Euro’luk senet, E.17/07/2009 tanzim, 28/02/2010 vade tarihli, keşidecisi … ve … Tic. A.Ş, lehtarı ve cirantası … A.Ş olan, ve … A.Ş şirketinden sonraki cirantacısı … olan, 200.000 Euro’luk senet, F.17/07/2009 tanzim, 15/03/2010 vade tarihli, keşidecisi … ve … Tic. A.Ş, lehtarı ve cirantası … A.Ş olan, ve … A.Ş şirketinden sonraki cirantacısı … olan, 200.000 Euro’luk senetlerin BYK’nın ticari defter ve belgelerinde kayıtlı olup olmadığı hususunun tespiti ile yine davacı şirket ile sonraki cirantalar … ve … arasındaki herhangi bir ticari ilişki bulunup bulunmadığı, alacak borç ilişkisinin bulunup bulunmadığı hususlarının tespitine karar verildiğini, mezkur karar gereğince, müvekkili şirketin 2009 ve 2010 yıllarına ilişkin tüm ticari defterleri incelendiğini ve 23/02/2022 tarihli raporun tanzim edilerek dosyaya ibraz edildiğini, rapora göre “… davacının 2009-2010 yılları ticari defter ve kayıtlarında dava konusu senetler ve … ile … ile ilgili alacak- borç ilişkisinin yer almadığı görülmüştür. ..” tespitinin bulunduğunu, incelemeler ile davaya konu tüm uyuşmazlıkların açıklığa kavuşturulduğunu, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2012/284 Esas sayılı dava dosyasında yapılan yargılamada dava konusu senetlerin davalılar tarafından sahte olarak üretildiğinin tespit edildiğini, davalının iddia ve savunmalarının kapsamını genişletmesine- değiştirmesine muvafakat etmediklerini, davalıların diğer davalı … ile danışıklı hareket ettiklerini ve haksız kazanç sağlamak istediklerini beyanla davalıların istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini savunmuştur. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Asıl dava ile birleşen davalar; davalara konu senetlerin davacı şirket yetkililerinin ikinci imzalarının sahte olduğu ve taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığı iddiası ile açılan menfi tespit istemine ilişkindir.Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi raporu, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Genişletilmiş Uzmanlar Heyeti raporu ve Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı raporunda senetlerde mevcut ikinci imzaların şirket yetkililerine ait olup olmadığı konusunda müspet veya menfi bir kanaat bildirmenin mümkün olmadığı, somut olayda; mahkemenin hükmüne esas aldığı bilirkişi raporlarında senet üzerinde atılı bulunan ikinci imzaların davacı şirket yetkililerine aidiyeti konusunda kesin bir görüş bildiriminde bulunulamadığı tespit edilmiştir. Keşideci imzası, kıymetli evrakın kurucu unsurlarındandır. Mevcut olmaması halinde kurucu unsurun yokluğu söz konusudur. Bu durumda senedin kıymetli evrak vasfında olduğundan ve geçerli olduğundan bahsedilemeyecektir. Bir kıymetli evrakta ikinci imzanın sahteliğinin ileri sürülmesi mümkün olmakla aksine dair davalılar istinafı yerinde değildir.Senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti, senet elinde olup takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya aittir (HGK.nun 26.04.2006 tarih ve 2006/12-259 E.-2006/231 K. sayılı kararı).Aldırılan bilirkişi raporları ile senetlerdeki imzaların davacı borçluya ait olduğu hususunu ispat yükü kendisinde olan davalı alacaklı tarafından ispatlanamadığı gibi, dosya kapsamında senet taraflarının arasında dava konusu senetlere ilişkin ticari ilişkinin varlığı da mübrez bilgi, belge, deliller kapsamında ispatlanamamıştır. Bu durum davacı şirketin ticari kayıtları incelendiğinde de görülmüştür. Senede karşı senetle ispat kuralının geçerli olduğu eldeki davada yazılı delil başlangıcı var kabul edilerek tanık dinlenmiş ise de yine oluşan kanaatin aksine kanaat getirilmesi mümkün olmamış, senetlerde mevcut imzanın varlığını ve gerçek olduğunu ispatlayıcı nitelikte bulunmamıştır. Ceza davasında belirlenen ve sabit görülen maddi vakıalarla bağlı olan hukuk mahkemesi hakimi, ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı olmadığı gibi icra hukuk mahkemesinin kararlarının da kural olarak şekli anlamda kesin hüküm teşkil ettiği- maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediği göz önüne alındığında hukuk mahkemesi hakimini bağlayıcı olmadığı hususuna, bir şirketin tüzel kişiliği ile onun organlarını oluşturan ve ortaklığı oluşturan insan unsuru olan gerçek kişilerin kişiliklerinin farklı olduğu, şirketi temsile ilzam için yetki gerektiği yine kıymetli evrak düzenleme yetkisinin özel yetki gerektirdiği hususuna dikkat edildiğinde de istinaf eden davalılar tarafından davacının iddiasının aksinin ispatlanamadığı belirlenmiştir.İkrar, tarafların veya vekillerinin mahkeme huzurunda vakıayı ikrar etmesi olup ikrar edilen vakıa çelişkili olmaktan çıkar ve ispat edilmesine gerek kalmaz. Eldeki davada, tarafların beyanları incelendiğinde, taraflarca davaya konu iddianın aksinin ikrar edildiği tespit edilmemiştir. Aksine dair davalılar istinafı yerinde değildir.O halde, davaya konu imzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığı kesin olarak tespit edilemediğinden mahkemece, borçlunun imza inkarının kabulüne ilişkin yazılı gerekçe ile hüküm tesisi isabetli bulunmuştur. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, asıl ve birleşen dava davalıları … ile Temlik Alan …’nin istinaf sebepleri yerinde görülmemiş, yapılan inceleme sonucunda ilk derece Mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı, kararın isabetli olduğu anlaşılmakla, davalılar vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/05/2022 tarih ve 2011/296 E., 2022/373 K. sayılı kararına karşı, asıl ve birleşen dava davalıları … ve temlik alan … vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Ana dosya kapsamında; 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 34.973,72 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının davalı temlik alan … ile temlik eden …’den müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Birleşen İstanbul 9.Asliye Ticaret Mah.nin 2015/430 Esas sayılı dosyası kapsamında; 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 117.045,65 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 74,263,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 42.782,65 TL harcın davalı …’ten tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4- Birleşen İstanbul 39.Asliye Ticaret Mah.nin 2011/322 Esas sayılı dosyası kapsamında; 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 145.030,00 TL nispi istinaf karar ve ilam harcın davalı temlik alan … ile temlik eden …’den müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 5- Davalılar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,6- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,7- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 01/12/2022