Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1670 E. 2022/1606 K. 22.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1670
KARAR NO: 2022/1606
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/07/2022
NUMARASI: 2021/46 E. – 2022/469 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/11/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davaya konu bonoya istinaden İstanbul 9. ATM’nin 2021/3 d.iş sayılı dosyası ile ihtiyati haciz kararı verildiğini buna ilişkin İstanbul … İcra dairesinin … sayılı dosyasından müvekkili şirketin mal ve alacaklarına ihtiyati hacizler işlendiğini, müvekkili şirketin takip alacaklısına herhangi bir borcunun olmadığını, bu sebeple bu davayı açmak zorunda kaldıklarını, davacı şirketin … tarafından …’den devralındığını, bononun düzenleme tarihi itibariyle … tarafından düzenlenmiş olma ihtimalinin olmadığını, senetteki lehtar ile müvekkili şirket arasında hukuki ilişkinin varlığını ispat yükünün davalılara ait olduğunu, bononun üzerindeki iki farklı şeylere müvekkili şirkete ait olduğu iddia olunan kaşenin basıldığını, kaşenin üzerindeki imzaların kimler tarafından atıldığının belli olmadığını, bu imzaların kim ya da kimler tarafından atıldığının tespit edilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin her ne kadar ihtiyati haciz esnasında borcu ödemeyeceğine dair taahhüt vermiş ise de haciz baskısı altında verilen bu taahhüdün geçersiz olduğunu, müvekkili şirketi yetkilisinin borcu kabul etmediğini, haciz memurunun mallarını muhafaza altına almasını engellemek için taahhüt vermek zorunda kaldığını, takibe konu senedin lehtarının … olduğunu bu isme ait başkaca bir bilginin TC kimlik numarasının senet üzerinde bulunmadığını, senedin arka yüzünde ilk cirantanın ise … adına … TC kimlik numaralı bir kişi olduğunu, senetteki lehtarın ilk cirantanın aynı kişiler olup olmadığının belli olmadığını, ciro silsilesinde kopukluk olduğunu, telafisi imkansız zararlara sebep olunmaması için dava sonuçlanıncaya kadar icra takibinin durdurulması ve müvekkili şirkete yönelik uygulanan hacizlerin kaldırılmasına, davacının takibe konu bonoda borçlu olmadığının tespitine, takipte başka borçlu bulunmadığından takibin iptaline, müvekkil lehine alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirketin önceden tarafına ait olduğunu, şirketin son zamanlarında pandemiden kaynaklı olarak maddi sıkıntıları olduğunu, mal tedarikinde sıkıntılar yaşadığını, daha önce iş yaptığı bir firmanın yetkilisi olan …’tan nakit borç istediğini, ancak kendisinin parasının olmadığını birlikte iş yaptığı … isimli şahıstan borç alabileceğini söylediğini, …ı da daha önce … ile iş yaptığından tanıdığından ve güvenilir olduğundan kendisinden borç istediğini,… in , … aracılığıyla parayı gönderdiğini, karşılığında da davaya konu senedi düzenleyerek kendilerine verdiğini, Ancak işleri düzelmediği için şirketi devretmek zorunda kaldığını, şirketi şu andaki mevcut sahibine devrettiğini, devrederken şirkete ait senedin olduğunu kime ne kadar borcu olduğunu bildirdiğini, şirketin içerisindeki mallarla birlikte devrettiğini, zaten devir anındaki malların büyük bölümünün de … isimli şahıstan aldığı borç ile alındığını, şirketin yeni sahiplerine bu hususu açık açık izah ettiğini, senedin borç olarak ticari defterlere kaydedilmesi gerektiğini şirketin yeni sahiplerine söylediğini, devir işlemleri sebebiyle daha sonra kaydedileceğini söylediklerini, şirket devir olduktan sonra söz konusu borç için …’ın tarafına telefon ettiğini, vadesinin geldiğini, halen ödenmediğini söylediğini, …’e borcun şirketin olduğunu, şirketin devredilmiş olduğunu, şirketin yeni sahiplerinin kimler olduğunu ve iletişim numaralarını da bildirdiğini, ancak tahsil edemeyince icra takibine girişildiğini, bundan haberinin olmadığını, kaldı ki şirketi devralanların halen kendisine de borçlarını ödemediğini, davanın, icra takibi sebebiyle menfi tespit davası olduğunu, icra takibinin hiçbir tarafı olmadığı halde kendisine sebep dava açıldığını anlamakta güçlük çektiğini, kendisine dava açılmış olmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, davanın husumet yokluğundan reddine, Mahkeme aksi kanaatte ise davanın mesnetsiz ve dayanaksız olduğundan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Takibin kambiyo senetlerine müstenit haciz yoluyla takip olduğunu, takibe dayanak belgenin kambiyo senedi olduğunu, kambiyo senetlerinin kural olarak sebepten mücerret olup, davacı yanın borcu ödediğine, imha ve imhal ettiğine ilişkin herhangi bir beyanının da bulunmadığından davanın reddi gerektiğini, öte yandan davacının ciro silsilesinin bozuk olduğu iddiasının tamamen akıl dışı olduğunu, … un müvekkili ile birlikte iş yaptığını, diğer bir deyişle ortağı olduğunu, bu sebeple … a karşı takip başlatılmadığını, kaldı ki senet borcundan asıl sorumlunun davacı şirket olduğunu, …’e karşı takip yapılmasının mümkün olmadığını, borçlunun TTK uyarınca bir şirket olduğunu, şirketin borcu sebebiyle …’e karşı takip başlatılmasının mümkün olmadığını, eğer hukuki bir imkan bulunmuş olsa idi …’e de icra takibinde husumet yöneltileceğini, Davacının dava dilekçesindeki ifadelerinde, müvekkilinin ortağı ve dava konusu takibe dayanak bonoda adı geçen … ile davacı şirket arasında geçmişten gelen bir ticari ilişkinin bulunduğunu ortaya koyduğunu, davacının dava dilekçesinde … Bankasından 15.10.2020 tarihinde … un nakit para çektiğini ileri sürdüğünü, … Bankasından şirket hesabından 15.10.2020 tarihinde şirket yetkilisi olmayan … un nasıl para çektiğinin veya kimin talimatı ile para çektiğinin sorulmasını talep ettiklerini, senede karşı ispatın ancak senetle mümkün olup ispat yükünün davacı üzerinde olduğunu, davacının salt davanın ismi gereği ispat yükünün taraflarında olduğu iddiasının hukuki bir garabet olduğunu ileri sürerek, davanın reddine, kötü niyetli itiraz sebebiyle %20 den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davalı … yönünden davanın açılmamış sayılmasına, diğer davalılar aleyhine açılan davanın reddine, davalı …’ın kötüniyet tazminatı talebinin koşulları oluşmadığından reddine,” karar verilmiştir. Davacı şirket temsilcisi istinaf dilekçesinde özetle; Dosyaya gerekli bilgi ve belgelerin sunulmaması sebebiyle davanın aleyhlerine sonlandığını, davanın doğru ve düzenli yürümesi için dilekçelerinin kabulünü talep ettiklerini, süre tutum talebinde bulunduklarını, dosyadaki senetlerin düzmece olduğunu, kararın bozulmasına karar verilmesini talep ettiklerini beyan etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı vekiline gerekçeli kararın tebliğ edilmiş olduğu görülmüştür. Davacı şirket temsilcisinin, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı süre tutum dilekçesini sunduğu ancak gerekçeli istinaf dilekçesini sunmadığı, 29.08.2022 tarihli dilekçenin herhangi bir istinaf sebebi ve gerekçesi içermediği, kamu düzenine aykırılık içeren bir durumun da bulunmadığı anlaşılmakla, istinaf dilekçesinin sebepsiz ve gerekçesiz olması sebebiyle istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nun 352/1-d. maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 341/4. maddesi delaletiyle 6100 Sayılı HMK’nun 352/1-d. maddesi gereğince USULDEN REDDİNE,2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcı peşin yatırıldığından yeniden tahsiline yer olmadığına,3- 6100 Sayılı HMK’ nun 326/1 maddesi gereğince davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA, 4- 6100 Sayılı HMK’nun 330. maddesi gereğince inceleme duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine YER OLMADIĞINA,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 352/1-d. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 22/11/2022