Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1641 E. 2022/1809 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1641
KARAR NO: 2022/1809
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 22/09/2022
NUMARASI: 2022/166 E. (İhtiyati tedbir)
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili ihtiyati tedbir talepli dava dilekçesinde özetle; İstanbul Ticaret Sicilinin … sicil numarasında kayıtlı … Ltd. Şti.’nin (… Ltd. Şti.) davacıların murisi … ve davalı… tarafından 1993 yılında % 50’şer hisse ile kurulduğu … Ltd. Şti.) davacıların murisi … ve davalı … tarafından 1993 yılında % 50’şer hisse ile kurulduğunu, davacıların murisinin 2007 yılında vefatıyla davacıların da anılan şirketin ortağı ve temsilcisi olduklarını ancak davalı … ile bir araya gelinip organsız kalan şirket için müdür tayini yapılamadığını; bunun öncesinde davalı … ile davacılar (murisi) arasında 2005 yılında başlamış olan dava süreçleri (Kadıköy 3. ve 4. ATM) sonucunda davalı …’ın davacılar murisinin şirket müdürlüğünden azil ve şirketin feshi ile tasfiyesi davalarının reddine, davacılar murisinin davalı …’a karşı açılmış müdürlükten azil davasının kabulüne karar verilerek 2013 tarihinde kararın kesinleştiğini; davalı … hakkında haksız rekabet suçunu işlediğinden bahisle 2012 yılında mahkemece (İstanbul 2. FSHCM) cezaya hükmedildiğini; davalı …’ın muris-davacılarla ortağı olduğu … Ltd. Şti. adına TPE’de tescilli … sayılı … şekil medium transfer markasını tek taraflı terkin ettirerek, % 99,9 ortağı ve yetkilisi olduğu davalı … San. ve Tic. A.Ş. (… A.Ş.) adına TPE’de … sayılı marka olarak tescil ettirdiğini, sonrasında 2011 yılında Ankara 3. FSHHM … Ltd. Şti. markasının terkini işleminin iptaline ve … A.Ş. adına tescilli markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verildiğini, bu kararın aşamalardan geçerek davalılar açısından kesinleştiğini ancak Yargıtay 11. HD tarafından kararın sadece TPE açısından bozulduğunu ve bozmadan sonra yapılan yargılamadaki kararın da 09/09/2020’de kesinleştiğini; davalı …’ın …Ltd. Şti.’nin tüm menkul mallarını değerinin altında davalı şirkete fatura etmesi sebebiyle Kadıköy 4. ATM’deki iki ayrı davada 2006 yılında tazminat ödemeye mahkum edildiği ve bu kararların da kesinleştiğini; davalı …’ın halen … Ltd. Şti.’nin % 50 ortağı olması sebebiyle terkinin iptaline karar verilen … sayılı markanın TPK’da tescilinin yapılamadığını, bu konudaki işlemin yapılabilmesi için İstanbul Anadolu 7. ATM’de açılmış olan kayyum atanması talepli davada kayyumun sadece şirket organlarının teşkili için atanması sebebiyle kararın istinaf edildiğini ve bu nedenle anılan markanın ihyasının sağlanamadığını; davalı …’ın davacılar aleyhine İstanbul Anadolu 2. ATM’de açmış olduğu … Ltd. Şti.’nin feshi davasının kabulüne karar verilmiş ise de istinaf başvurusu sonucunda kararın kaldırılarak, davanın reddine karar verildiğini ve temyiz incelemesi sonucunda kararın 2020’de kesinleştiğini; 2021 yılında İstanbul Anadolu 13. ATM’de açılmış olan davalı …’ın … Ltd. Şti. ortaklığından çıkarılması, olmadığı takdirde şirketin fesih ve tasfiyesi davasında ortaklıktan çıkarma talebinin reddine karar verildiğini, diğer talepleri hakkında bir karar verilmediğini, bu davaya ilişkin istinaf taleplerinin reddedildiğini ve dava dosyasının halen temyiz incelemesinde olduğunu; yine davalılar tarafından davacıların ortağı olduğu İstanbul Ticaret Sicili’ne kayıtlı olan … San. ve Tic. Ltd. Şti. (… Ltd. Şti.) aleyhine hükümsüzlüğü talep edilen markalara tecavüz edildiğinden bahisle 2022 yılında Ankara 3. FSHHM’de açılmış olan davanın halen devam ettiğini; Ankara 3. FSHHM’de 2011 yılında … Ltd. Şti. markasının terkini işleminin iptaline şeklinde karara bağlanan davayı kaybedileceğinin anlaşılması üzerine davalı şirket adına davaya konu … sayılı … akışkan transferi, şekil markasını 07, 35/5. sınıflarda, … sayılı … profesyonel çözümler şekil ve markası olarak 07, 35/5.sınıflarda, … sayılı … akışkan transferi şekil ve markası olarak 35/5. Sınıflarda,… sayılı … adı altında 07, 35/5. sınıflarda kötüniyetle tescil ettirildiğini; hükümsüzlük kararlarının kural olarak geçmişe etkili hüküm ve sonuç doğuracağını, hakkında hükümsüzlük kararı kesinleşen bir markanın eski sahibi tarafından kullanılmasının mümkün olmadığı gibi yeniden marka olarak tescilinin de mümkün olmadığını; kesinleşen karara karşı davaya konu markaların tescilinin kötüniyetli olduğunu ve … Ltd. Şti.’ye ait markanın davalı … tarafından tek taraflı iptal ettirilip %99,9 oranında kendi sahibi olduğu davalı şirket adına haksız olarak tescil ettirdiğini belirterek, davaya konu …, …, … ve … sayılı markların hükümsüzlüğü ile iptaline ayrıca bu markaların davalı iş yerleri ile web sitelerinde kullanımlarının SMK m.159/1 ve 2-a hükmüne göre ihtiyati tedbir yoluyla önlenmesi ve durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Mahkemece dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda davacılar vekilince, davalılar adına tescilli markaların kötü niyetli tescil edildiği iddia edilerek kullanılmaması nedeni ile tedbir talep edilmiş ise de, taraflar arasında karşılıklı olarak çok sayıda dava olduğu davaya konu edilen markaların tescil tarihlerinin 2010,2011 ve 2012 yılları olduğu, kötü niyet iddiasının ancak tüm deliller toplandıktan sonra ve taraflar arasındaki ticari sicil kayıtları, davalar ve sunulan tüm deliller incelenmek sureti ile değerlendirilebileceği, davalılar adına tescil edilmiş markaların ve bu kapsamda tescilli marka hakkından kaynaklanan hakların tedbir yolu ile engellenemeyeceği bu sebeple usulüne uygun olmayan tedbir talebinin reddine” karar verilmiştir. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1) Davacılar ile davalı …’ın … Ltd. Şti.’nin %50’şer hisse ile ortağı oldukları, bu şirket adına tescilli … nolu … … markasını tek taraflı iptal ettirerek %99,9 ortağı ve yetkilisi olduğu davalı … A.Ş. adına TPE nezdinde … sayı ile aynı sınıflarda tescil ettirdiğini, açılan hükümsüzlük davası sonucu davalı … tarafından aynı markanın kötüniyetle iptal ettirilip kendi şirketi olan diğer davalı adına tescil ettirmesi nedeni ile … sayılı … markasının iptaline karar verildiğini ve bu kararın temyiz incelemesi sonucunda 09/09/2020’de kesinleştiğini; 2) O davada hükümsüzlük davası devam ederken davayı kaybedeceğini anlayan davalıların iptale giden markanın ikamesi için aynı sınıfta ve bazı ek sınıflarda, kötüniyetle davaya konu …, …, … ve … sayılı markaları yedek marka olarak tescil ettirdiğini, kötüniyetle yapılan davalı şirket adına tescilli bu markaların hükümsüzlüğünün tespiti için işbu davanın açıldığını, hükümsüzlüğü talep edilen markaların davalılar iş yerlerinde ve web sitelerinde kullanımlarının ihtiyati tedbir yolu ile önlenmesi ve durdurulması yönünden talepte bulunduğunu, mahkemece bu talebin reddedildiğini; Davalıların kötüniyetli olduklarının kesinleşmiş Ankara 3.FSHHM’nin 02/11/2011 tarihli ve 2006/267 E., 2011/206 K. sayılı ve yine aynı Mahkemece bozmadan sonra tesis edilen 16/07/2020 tarihli ve 2014/483E., 2020/210 K. sayılı ilamı ile sabit olduğunu, bu suretle davalıların kötüniyetli oldukları kesinleşmiş Mahkeme kararı ile tespit edildiği halde, Mahkemece kötüniyet iddiasının tüm deliller toplandıktan sonra değerlendirilebileceği gerekçesi ile ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu; 3) Her ne kadar ret kararının gerekçesinde hükümsüzlüğü talep edilen markaların tescil tarihlerinin 2010-2011 ve 2012 yılları olduğu belirtilmiş ise de, davalıların kötüniyetli olduklarını saptayan Ankara 3. FSHHM kararının 09/09/2020 tarihinde kesinleşmiş olup davanın 5 yıllık süre dolmadan açıldığından Mahkemenin bu red gerekçesinin de yerinde olmadığını; 4) İhtiyati tedbir yargılamasında ihtiyati tedbir talep edenin tedbire esas teşkil eden talebin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesinin aranacağını, olay ve davada kötüniyeti belirleyen kesinleşmiş Mahkeme kararına dayanılmış olup, yaklaşık ispat dışında kesin delil dosyaya sunulduğu halde ihtiyati tedbir talebin reddine ilişkin Mahkeme gerekçesi yerinde olmadığını ileri sürerek, İstinaf taleplerinin kabulü ile davalı şirket adına kayıtlı …, …, … ve …sayılı “…” adı altında 07, 35/5. sınıflarda kötüniyetle tescil edilen markaların davalılar işyerleri ile web sitelerinde kullanımlarının SMK 159/1. ve 2-a. maddelerine göre ihtiyati tedbir yoluyla önlenmesi ve durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davanın, tedbir istenilen marka tescillerinin üzerinden 10 yıldan fazla süre geçmesinden sonra açıldığını, dolayısıyla mahkemenin ret kararında da belirtildiği gibi davacı tarafın “aciliyet” temelindeki “tedbir” talebi ile davanın tescilden 10 yıl sonra açılmış olması arasında çelişki bulunduğunu; Davacılar vekili tarafından bu çelişkiye gerekçe olarak, Ankara 3. FSHHM’de açılan … sayılı markanın hükümsüzlüğüne ilişkin davanın 16/07/2020 tarihinde kesinleşmesi gösterilse de, buradaki kesinleşme tarihinin hatalı olduğu, anılan markanın hükümsüzlüğüne ilişkin kararın kesinleşme tarihinin Yargıtay 11. HD’nin davanın hükümsüzlük ve karar iptaline ilişkin verilen hükmün onanmasına ilişkin karar düzeltme talebinin reddi yönündeki 2014/9231 E. ve 2014/14339 K. sayılı ilamın tarihi olan 23/09/2014 olduğunu; Davacıların kötüniyet konusunda yaptığı açıklamaların temeli olan olayların 1993 yılına dayandığını ve aciliyet arz ettiğini öne sürdükleri hükümsüzlük talepleri hususunda dava açmak için Ankara 3. FSHHM’deki hükmün kesinleşmesini beklemek gibi bir zorunluluklarının da olmadığını; Bunun yanında müvekkilin … markalarının tescilli olduğu ve yukarıda da belirtildiği üzere uzun zamandan beri çok yoğun bir şekilde kullanılan sektörel anlamda tanınmışlık kazanmış markalar olduğunu; Ayrıca tamamen yoruma dayalı kötü niyet iddiasına dayanan, ortaklıktan kaynaklanan hak iddiasında bulunulan, daha önce bir çok yargılamada aynı yöndeki iddia ve talepleri itibar görmeyen davacıların somut olaydaki dava gerekçeleri çok detaylı bir yargılamayı gerektirdiğinden yaklaşık ispatın koşullarının gerçekleşmediğini; Dava dilekçesi incelendiğinde somut olayda hem davacılar hem de davalılar açısından çok önemli sonuçları olacak tedbir iddiasına ilişkin herhangi bir açıklama getirilmediği, tedbir iddiasının haklılığını ortaya koyabilecek herhangi bir bilgi veya belge sunulmadığı sadece sonuç bölümünde tedbirin talep edildiğini; Öte yandan, tedbir kararı verilmesi durumunda, davacıların haksız çıkması sonucunda müvekkilinin markasını kullanamamasından doğan zararı davacıların karşılamalarının mümkün olmadığını, yaratacağı sonuçlar açısından böyle bir tedbirin istenemeyeceğini, Yargı kararlarında da bu hususların belirtildiğini; Marka hükümsüzlüğü ile alakalı davalardaki tedbir kararları incelendiğinde tedbir taleplerinin hepsinin “markanın devrinin önlenmesi”ne ilişkin olduğu “hukuki bir hakkın fiilen kullanımı engellenemeyeceği” prensibi gereği “tescilli markaların kullanımının önlenmesi”ne ilişkin bir kararın olmadığı, yerleşik içtihatların da böyle bir talebin kabul edilemeyeceği yönünde olduğu görüleceğini; Nitekim SMK m.159’da “dava konusu tecavüz teşkil eden bir kullanım”dan bahsedildiğini, dava dilekçesinde “tecavüz teşkil eden bir kullanım” iddiasının olmadığını ve işbu davanın bir hükümsüzlük davası olduğunu; İstanbul BAM 44. HD ‘nin E. 2021/1660 K. 2021/1678 T. 30.12.2021 sayılı kararında da belirtildiği üzere; davalının markasının da tescilli marka olması karşısında davalı adına kayıtlı markanın yargılama süresince üçüncü kişilere devrinin önlenmesi dışındaki tedbirler açısından yaklaşık ispatın bu aşamada gerçekleştiğini kabul etmek ve tedbirlere hükmetmek mümkün olmadığını; Davanın, ortaklık, miras gibi karmaşık konuları içeren daha önce hem mahkemelerde hem İstinaf’ta hem de Yargıtay’da davacılar tarafından defalarca dile getirilmiş olmasına rağmen marka hukukumuzda son derece dar yorumlanan kötü niyet iddiasına dayandığını; dava açılmasına kadar geçen uzun sürede müvekkilin ticaretinin temelinin tek markası olan uyuşmazlık konusu … markalarına büyük yatırım yapmış olması karşısında tedbir kararının da bu ekonomik değerin yok olması sonucu doğuracağını; böyle bir ekonomik yıkımı karşılayacak olan bir teminatın davacılar tarafından gösterilemeyeceğini; SMK m. 159 metninde ve bunun yorumuna ilişkin ekteki yargı kararlarında görüldüğü üzere tescilli bir marka hakkında verilebilecek tedbirin yalnızca devrin önlenmesine ilişkin olabileceğini; Bu hususlar bir bütün olarak gözetildiğinde somut olayda tedbirin şartlarının bulunmadığı ve mahkemenin istinaf konusu olan kararının isabetli sonucuna kaçınılmaz olarak varılacağından, davacılar vekilinin istinaf isteminin reddini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Talep, kötüniyet hukuksal sebebine dayalı tescil edilmiş olan markaların hükümsüzlüğü ve iptali davası kapsamında, davaya konu markaların davalıların iş yerlerinde ve web sitelerinde ihtiyati tedbir yoluyla önlenmesi ve durdurulması hakkında mahkemece verilen ret kararının kaldırılarak bu konuda karar verilmesine ilişkindir. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun (SMK) 159/1. maddesinde, sinai mülkiyet haklarına tecavüz olduğunu ispatlamak şartıyla ihtiyati tedbir talep edilebileceği, 159/3. maddesinde ise ihtiyati tedbirlerle ilgili bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. HMK’nın “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” şeklindeki 389/1. maddesine göre, tedbir kararına hükmedilebilmesi için şartlara uygun tedbir kararı verilmemesi halinde mevcut durumda olabilecek değişiklik sebebiyle hakkın elde edilmesinin zor hatta imkansız hale gelmesine yönelik kuvvetli endişenin bulunması gerekmektedir. Ayrıca HMK’nın 390/3. maddesi “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” hükmünü içermektedir. Bu düzenleme gereğince, ihtiyati tedbir kararının verilmesi için tam bir ispat aranmadığı, talebin yeterliliği hususunda mahkemeye kanaat verecek delilerin varlığının yeterli olduğu görülmektedir. Somut olayda dosyaya yansıyan delil durumu, talebin kapsamı ve özellikle taraflar arasında daha önce sonuçlanmış veya halen devam ettiği anlaşılan dava süreçleri dikkate alındığında, ihtiyati tedbir talep eden davacı tarafın ileri sürdüğü iddiaların incelenmesinin yargılamayı gerektirdiği, yaklaşık ispat olgusunun bu aşamada gerçekleşmemiş olduğu, ilk derece mahkemesince tedbir talebinin reddine yönelik olarak verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmış olmakla; dosyadaki belgelere, inceleme sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında ve gerekçede hata edilmediği, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından tedbir talep eden davacılar vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin tarih 22/09/2022 ve 2022/166 E. Sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 22/12/2022