Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1631 E.
KARAR NO: 2023/412
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/06/2022
NUMARASI: 2021/570 E. – 2022/539 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/04/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı … Sanayi ve Ticaret A.Ş. ile … Hizmetleri A.Ş. arasında 25.12.2009 tarihli Faktoring Sözleşmesi ve eklerinin akdedildiğini, davalılardan …’in muhtelif alıcılarına gerçekleştirdiği satışlardan doğmuş 16.181.105,-Amerikan Doları tutarında alacağın Faktoring Sözleşmesi ve eklerinin davacı şirkete devir ve temlik edilerek, faiz ve diğer kesintiler yapıldıktan sonra 13.419.231,43-Amerikan Doları tutarında dövize endeksli finansman kullandığını, temlik olunan tutarlara ilişkin muhtelif vade ve tutarlı kambiyo senetlerinin ciro ve teslim edildiğini, taraflar arasındaki Faktoring sözleşmesinin “V. Bölümü” hükümleri ile belirlenen şartlarla “Faktoring Garantisi” hizmeti verilebilmesi amacıyla temlik olunan alacaklar ile ilgili muhtelif tarihlerde, faktoring garantisi tutarlarını, garanti vadelerini, sürelerini içeren limit onay bildirimlerinin (LOB) gönderildiğini, garanti kapsamında kalan alacaklarla ilgili olarak, borçlu hakkında en geç alacağın vadesinde iflas kararı verilmiş olması yada borçlunun İcra İflas Kanunu hükümleri çerçevesinde aczinin sabit olması gerektiğini, uyuşmazlık konusu olayda, davacı şirkete devir olunan alacakların borçlularıyla ilgili, vade tarihlerinde, İcra İflas Kanunu hükümleri çerçevesinde aciz vesikasının mevcut olmadığını, borçluların iflasına ilişkin mahkeme kararının da bulunmadığını, faktoring sözleşmesi hükümleri çerçevesinde müşteriye sağlanması amaçlanan faktoring garantisi ve garantilerinin yürürlüğe girmediğini, bu nedenle sözleşme ile kullandırılmış finansman ve fer’ilerinden, borçlulardan yapılan tahsilatlar mahsup edildikten sonra bakiyenin, davalılardan talep edilmesi zorunluluğunun doğduğunu, BK’nun 99/3 maddesi gereğince 10.828.678,76 Amerikan Doları alacağın, faktoring sözleşmesi uyarınca, vadelerinden itibaren tahakkuk eden ve edecek olan faizleri ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirketle 25.12.2009 tarihinde … A.Ş. olup, ticaret unvanı …. A.Ş. olarak değişen davalı arasında “Faktoring Sözleşmesi” imzalandığını, sözleşmenin müvekkillerinin tetkikine sunulmadan, tek taraflı düzenlenip karşı yana dayatılan bir sözleşme olduğunu, bu nedenle MK 2 ve 818 sayılı BK’nun 19-20 madde hükümlerine dayalı haklarını saklı tuttuklarını, sözleşme ile devamında belirtilen ve içerikleri davacının da ikrarında olan “Temliknameler” ve “Limit Onay Bildirileri”nin gerçek faktoring ilişkisi olduğunu, “faktoring sözleşmesi”, “temliknameler” ve “limit onay bildirimi”nin 6098 sayılı TBK’nun ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce yapıldığını, 818 Sayılı BK’nun 169. maddesi gözetildiğinde, temliknameler ve limit onay bildiriminde yer alan sözcüklerin gayrikabili rücu işlemin varlığını gösterdiğini, faktoring işlemlerinde 2006 tarihli Finansal Kiralama Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelik Hükümleri ve yönetmeliğinin 22. maddesinin uygulanacağını, taraflar arasındaki işlemlerin gerçek faktoring işlemi olduğunu ve davacının işlemin gerçek faktoring olduğunu bildiğini, bu sonucun 818 sayılı BK’nın 169. maddesi ile uyumlu olduğunu, davacı tarafın dava dışı borçlu şirketler hakkında icra takibine giriştiğini, bu durumun savunmanın haklılığını gösterdiğini beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dairemizin Kaldırma Kararından Önceki İlk Derece Mahkemesi Kararı; Dairemizin kaldırma kararından önceki İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14.02.2019 tarih, 2016/1201 esas ve 2019/116 karar sayılı ilk derece mahkemesi kararında; ”…Davanın faktoring sözleşmesi çerçevesinde kullandırılmış finansmandan kaynaklı alacağın, faktoring müşterisinden tahsiline ilişkin olduğu, davacı … A.Ş. ile davalılardan … (……) arasında 25/12/2009 tarihli 716 sayılı faktoring sözleşmesi ve eklerinin bağıtlandığı, çekişmenin; taraflar arasındaki sözleşmenin faktoring garantisini kapsayıp kapsamadığı, sözleşmenin “gerçek faktoring = gayrikabili rücu faktoring” niteliğinde olup olmadığı, faktor’un teminat riskini üstlendiği temlik olunan alacakların, borçluları tarafından ödenmeme riskini kayıtsız şartsız garanti ettiği, yani borçlunun, borcu ödememesi durumunda faktor alacağının müşteriden talep edilip edilemeyeceği noktasında toplandığı, Toplanan tüm delil ve belgeler ile takip dosyaları, ödeme ikrarları ve ticari defterler üzerinde Mali Müşavir/Finans uzmanlarından oluşturulan bilirkişi heyetinden alınan 08/10/2018 tarihli raporda; davacının kendi ticari defter ve kayıtlarına nazaran 05/08/2015 takip tarihi itibariyle dava dışı borçlu firmalardan 11.507.678,76-USD, 07/12/2016 dava tarihi itibariyle ise hesap bakiyelerinin virmanlanması suretiyle davalı … San. ve Tic. A.Ş’den 10.828.678,76-USD alacaklı olduğu, bilirkişi raporu düzenlendiği aşamada alacak rakamının 9.578.613,28-USD’ye inmiş olduğu, yapılan ödemelerin davacının da kabulünde olduğu, Davacı … tarafından borçlu 3. şahıs şirketler aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası üzerinden 07/08/2015 tarihinde girişilen Taşınır Rehininin Paraya Çevrilmesi Yolu ile ilamlı takipte, takibin derdest olduğu, Somut olayda sözleşme 25/12/2009 tarihinde imzalandığından 2006 tarihli Finansal kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelik Hükümlerinin uygulanacağı, Yönetmeliğin 22. maddesinde faktoring şirketlerinin yapamayacakları iş ve işlemlerin hükme bağlandığı, 6101 sayılı TBK’ nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1. maddesi uyarınca, 818 sayılı Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanacağı, Taraflar arasında 25/12/2009 tarihli faktoring sözleşmesi tahtında farklı tarihlerde birden fazla alacağın temlik edilmesi ve anılan temlik işlemlerin faktoring sözleşmesi ile ilişkilendirilmesi karşısında dava konusu faktoring sözleşmesinin çerçeve sözleşme olduğu ve hükümlerinin bütün temlik işlemlerinde uygulanacağı neticesine ulaşıldığı, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta, faktoring sözleşmesi hükümleri ile buna bağlı olarak düzenlenen temlikname ve limit onay bildirimlerinin içeriğinin dikkate alınacağı, Faktoring işlemleri: finansman (kredi) işlemi – yani ön ödeme/avans suretiyle müşteriye finansman sağlanması, hizmet (iş görme) işlemi – yani borçluların muhasebesinin tutulması ihtar ve tahsil işlemlerinin üstlenilmesi, gerektiğinde alacakların cebri icra yoluyla elde edilmesi ile teminat (delkredere) işlemi – yani faktoring şirketinin kendisine devrolacak alacaklar bakımından alacağın tahsil edilmemesi riskini üstlenmesi şeklinde olup, her üç işleminde bulunduğu faktoring türünün “Gerçek Faktoring” olarak tanımlandığı, gerçek olmayan faktoringde ise, faktoring şirketi teminat riskini yani alacağın tahsil edilmemesi riskini üstlenmediği, gerçek faktoringde teminat fonksiyonu şarta bağlandığı takdirde şartın belirlenen vadede gerçekleşmemesi halinde gerçek olmayan faktoringe dönüşeceği, Toplanan tüm delillere, mahkemece benimsenen ve hükme dayanak etmeye elverişli bulanan bilirkişiler kurulu raporu ve davacı vekili tarafından sunulan uzman görüşlerine göre; taraflar arasında bağıtlanan faktoring sözleşmesinin dayatılan bir sözleşme niteliği taşımadığı, davalı …’in basiretli bir tacir olması, aynı mahiyette faktoring sözleşmesinin başka faktoring şirketleri ile de bağıtlanmış olması karşısında, davalının sözleşmenin ayrıntılı şekilde incelenmeden ve hukukçuların görüşleri alınmadan akdedilmiş olduğu yolundaki savunmalarının hayatın olağan akışı ile bağdaşmadığı, tarafların birlikte anlaşarak sözleşmeyi akdettiklerinin kabul edildiği, sözleşmelerde hüküm bulunması halinde güven teorisinin uygulanamayacağı, sözleşme hükümlerinin taraflar açısından bağlayıcı olduğu, faktoring sözleşmesi hükmüne ve limit onay bildirimlerine göre verilen sürede borçluların aczi, iflası şartlarının İİK hükümleri uyarınca gerçekleşmesi halinde faktoring garantisinin yürürlüğe gireceği, somut olayda dava dışı borçluların aczi veya iflasının LOB’de bildirilen sürelerde gerçekleşmediği, sözleşmenin V. bölümünde hükme bağlanan şartların limit onay bildirimlerinde gösterilen vadelerde gerçekleşmemesi halinde sözleşmenin III(6) maddesi faktorun müşterisine rücu hakkı bulunduğunun tartışmasız olduğu, şartların gerçekleşmemesi nedeniyle ve sözleşmenin III(6) maddesi uyarınca sözleşmenin kabilirücu-rücu edilebilir faktoring niteliğine dönüştüğü, sözleşmede davacıya borçluları takip ve dava açma yükümlülüğü getirilmediğinin sözleşmenin III. Bölüm 14. maddesinde “FAKTOR aksi taraflarca her alacak için ayrı ayrı olmak üzere kararlaştırılmadıkça borçluya karşı ihbar, ihtar yada protesto keşidesi ile yükümlü bulunmadığı gibi, borçluyu takibe, borçluya karşı dava ikamesine mecbur değildir.” hükmünde açıkça belirtildiği, faktor’un sadece borçlunun fiilen ve rızaen yaptığı ödemeleri mahsup edebileceği, davacının dava dışı borçlular aleyhine takibe girişmesinin sözleşme ve ekleri hükümlerine aykırı olarak davalılar lehine yorumlanamayacağı, açıklanan tüm nedenlerle davacının ödenmeyen alacakları yönünden sözleşmenin tarafı davalıya rücu edip, alacağının tahsili talebinde bulunabileceği, dolayısıyla davacının davalılardan … Sanayi ve Ticaret A.Ş. (Eski ünvanı … San. ve Tic. A.Ş.)’ den alacak talebinde bulunabileceği, alacak miktarı yönünden taraflar arasında herhangi bir çekişme olmadığı, ancak her davanın dava açılış tarihi itibariyle değerlendirileceği gereğine göre dava tarihi itibariyle talep edilen alacak miktarı tespit edilen ve itiraza uğramayan alacak miktarı olmakla, talep edilen miktar üzerinden davanın kabulüne, vade tarihinden itibaren faiz talep edilmiş ise de, dava tarihinden evvel borçlulara gönderilen Beyoğlu .. Noterliğinin 09/08/2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile USD cinsi alacağın tebliğden itibaren 7 gün içinde ödenmesi talep edilerek, borçlunun temerrüte düşürüldüğünden, alacağın, temerrüt tarihi 20/08/2016 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca işleyecek USD faizi ile birlikte davalı … … A.Ş.’ den tahsiline, …Pazarlama ve Satış A.Ş. aleyhine de kısmi bölünme yolu ile bir kısım ticari faaliyetlerin devralındığı gerekçesi ile husumet yöneltilmiş ise de, davalının sözleşmenin tarafı olmadığı, diğer davalıya herhangi bir şekilde garantör de olmadığı, iş devrinin sözleşme dışı davalıyı sorumlu hale getirmeyeceğinden, davalı aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine…” karar verilmiştir. Dairemizin Önceki Kararı; Bu kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine, Dairemizin 17.06.2021 tarih, 2020/1423 Esas, 2021/695 Karar sayılı kararı ile, davalı vekilinin istinaf talebi yönünden; somut olayda ..’un garantisinin şarta bağlandığı, bu şartın temlik olunan alacağın vadesine kadar borçlunun aczine ve iflasına karar verilmesine ilişkin olduğu, şartın gerçekleştiğinin davalı şirketler tarafından kanıtlanması gerektiği, davalı taraf temlik sözleşmesine konu borçlu şirketlerin aczini veya iflasını belge sunarak kanıtlamadığından, temlik şartları 1. maddesindeki “Temlik eden, temlik edilen alacağın tamamı temlik alana ödeninceye kadar borçtan sorumlu olmaya devam edecektir,” düzenlemesi karşısında sorumluluğun devam ettiği gerekçeleriyle, davalı … Sanayi ve Ticaret A.Ş. (… San. ve Tic. A.Ş) nin istinaf isteminin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, Davacı vekilinin istinaf talebi yönünden; Mahkemece TTK 159 ve devamı maddelerindeki düzenlemeler uyarınca, … San. ve Tic. A.Ş. ile … Sanayi ve Ticaret A.Ş. ve … Satış A.Ş. arasında mevcut ise bölünme planı getirtilerek … Satış A.Ş.’ne borç tahsis edilip edilmediği, sorumluluk derecesi ile TTK 174 ve 175. maddedeki yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediği araştırılmadan … Satış A.Ş.’nin sorumlu olmadığına karar verilmesi doğru olmadığından, davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde olduğu gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf isteminin kabulüne, İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/02/2019 tarih ve 2016/1201 E. 2019/116 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmiştir. Dairemizin Kaldırma Kararından Sonraki İlk Derece Mahkemesi Kararı; Dairemizin kaldırma kararından sonraki İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30.06.2022 tarih, 2021/570 esas ve 2022/539 karar sayılı ilk derece mahkemesi kararında; ”… istinaf kararı kapsamında … San. Ve Tic. A.Ş. ile … Sanayi ve Ticaret A.Ş. ve … Satış A.Ş. arasında mevcut ise bölünme planı getirtilmiş, … Satış A.Ş.’ne borç tahsis edilip edilmediği, sorumluluk derecesi ile TTK. 174 ve 175. maddedeki yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediği araştırılmıştır. TTK.nın 174 maddesi; “(1) Bölünmeye katılan şirketlerin alacaklıları, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde, yedişer gün aralıklarla üç defa yapılacak ilanla ve sermaye şirketlerinde ayrıca internet sitesine de konulacak ilanla, alacaklarını bildirmeye ve teminat verilmesi için istemde bulunmaya çağrılırlar. Bölünmeye katılan şirketlerin ikinci derecede sorumluluğu başlıklı MADDE 176- “(1) Bölünme sözleşmesi veya bölünme planıyla kendisine borç tahsis edilen şirket, bu suretle birinci derecede sorumlu bulunan şirket, alacaklıların alacaklarını ifa etmezse, bölünmeye katılan diğer şirketler, ikinci derecede sorumlu şirketler, müteselsilen sorumlu olurlar. (2) İkinci derecede sorumlu olan şirketlerin takip edilebilmeleri için, alacağın teminat altına alınmamış ve birinci derecede sorumlu şirketin; a) İflas etmiş, b) Konkordato süresi almış, c) Aleyhinde yapılan bir icra takibinde kesin aciz vesikası alınmasının şartları doğmuş, d) Merkezi yurt dışına taşınmış ve artık Türkiye’de takip edilemez duruma gelmiş veya e) Yurt dışındaki merkezinin yeri değiştirilmiş ve bu sebeple hukuken takibi önemli derecede güçleşmiş, olması gerekir.” Hükümlerini taşımaktadır. Getirtilip incelenen bölünme planına ve TSM kayıtlarına göre; bölünme planının 21.11.2012, 28.11.2012 ve 05.12.2012 tarihlerinde, yedişer gün arayla Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde üç kez ilan edildiği, yapılan işlemin TTK md.174 ve 175 hükümlerine uygun olduğu anlaşılmıştır. Öte yandan Bölünme Planının 3. Maddesinde; “Söz konusu kısmi bölünme, …’in 30.09.2012 tarihli faaliyetleri ile ilgili; a)Mal varlığının bir bölümü (aktif ve pasif) ayrılarak … Makinalarına devredilecektir. b)İş makinaları ile ilgili kira sözleşmeleri ve sözleşmeler kapsamında doğan hak, alacak ve borçlar kül halinde … Makinaları’na devredilecektir. c)Ekli 1 no’lu listedeki personel, kıdem tazminatı yükümlülüğü ile birlikte 29.03.2013 tarihinden itibaren … Makinaları’nda çalışmaya devam edeceklerdir.d)Ekli 2 no’u listedeki tesisat ve makinalar, taşıtlar, demirbaşlar ve diğer maddi duran varlıklar … Makinaları’na devredilecektir. e)İş makinaları faaliyetleri ile ilgili sözleşmeler … Makinaları’na devrolacaktır. f)İş makinaları faaliyetleri ile İlgili müşterilerden alınan ipotekler, teminat mektupları ve benzeri diğer teminatlar … Makinaları’na devrolacaktır. g)Hangi şirket tarafından ya da hangi şirkete karşı açıldığına bakılmaksızın, bölünmenin gerçekleştiği tarihe kadar lehe/aleyhe açılmış/açılacak ve otobüs, kamyon ve otomotiv faaliyeti ile İlgili olan dava/icra dosyalarından doğan hak ve alacaklar ile borç ve yükümlülükler …’e iş makinaları faaliyeti ile ilgili olanlardan doğan hak ve alacaklar ile borç ve yükümlülükler … Makinaları’na ait olacaktır. Aynı ilke, bölünmenin gerçekleştiği tarihten (kısmi bölünme onayına ilişkin Genel Kurul kararının tescil edildiği tarih) sonra lehe/aleyhe açılacak dava/icra dosyaları için de geçerli olacaktır.” Hükümlerinin yer aldığı, buna göre mevcut bölünme ile TTK 174 ve 175. maddedeki yükümlülüklerin yerine getirildiği, ancak iş makinaları faaliyetlerine ilişkin olarak şirketin aktif ve pasiflerinin … Satış A.Ş.’ne borç tahsis edildiği, bu kapsamdaki tüm borç, hak ve alacakların …Satış A.Ş.’ne ait olacağı, davacının talepleri incelendiğinde tüm alacak taleplerinin iş makinesi satışından doğan temliknamelere ilişkin alacak olduğu, yani dava konusu alacak talebinin bölünen … tarafından ödenmesi gerektiği, somut olayda birinci derece sorumluluğun …’de olduğu, bölünme sonucu oluşan sorumluluğa ilişkin TTK 176. maddesinde, “Bölünme sözleşmesi veya bölünme planıyla kendisine borç tahsis edilen şirket, bu suretle birinci derecede sorumlu bulunan şirket, alacaklıların alacaklarını ifa etmezse, bölünmeye katılan diğer şirketler, ikinci derecede sorumlu şirketler, müteselsilen sorumlu olurlar.” düzenlemesi gereğince her iki davalının mevcut borçtan dolayı müteselsilen sorumlu oldukları sonucuna varılmıştır. Mahkememizce yapılan yargılama, toplanan taraf delilleri, bilirkişi raporu, uzman görüşleri ile yukarıda değinilen Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile tüm yargılama dosyası kapsamına göre; Taraflar arasında akdedilen faktoring sözleşmesinin dayatılan bir sözleşme niteliği taşımadığı, tek taraflı hükümler içerdiğinin söylenemeyeceği, davalı …’in basiretli bir tacir olması, aynı mahiyette faktoring sözleşmesinin başka faktoring şirketleri ile de imzalanmış olması karşısında, davalı yanın sözleşmenin ayrıntılı bir şekilde incelenmeden ve hukukçuların görüşleri alınmadan akdedilmiş olduğu yolundaki savunmaların hayatın olağan akışı ile bağdaşmadığı, tarafların birlikte anlaşarak sözleşmeyi akdettiklerinin kabul edildiği, sözleşmelerde hüküm bulunması halinde güven teorisinin uygulanamayacağı, sözleşme hükümlerinin taraflar açısından bağlayıcı olduğu, somut olayda faktoring sözleşmesi teminat fonksiyonunun sonuç doğurmasının şarta bağlandığı, ancak verilen vadede şartın gerçekleşmediği, faktoring sözleşmesi hükmüne ve limit onay bildirimlerine göre verilen sürede borçluların aczi, iflası şartlarının İİK hükümleri uyarınca gerçekleşmesi halinde faktoring garantisinin yürürlüğe gireceği, somut olayda dava dışı borçluların aczi veya iflasının LOB’de bildirilen sürelerde gerçekleşmediği, sözleşmenin V. Bölümünde hükme bağlanan şartların limit onay bildirimlerinde gösterilen vadelerde gerçekleşmemesi halinde sözleşmenin III(6) maddesi faktorun müşterisine rücu hakkı bulunduğunun tartışmasız olduğu, dolayısıyla şartların gerçekleşmemesi nedeniyle ve sözleşmenin III(6) maddesi uyarınca sözleşmenin kabilirücu edilebilir faktoring niteliğine dönüştüğü, sözleşmede davacıya borçluları takip ve dava açma yükümlülüğü getirilmediği bu hususun sözleşmenin III. Bölüm 14. Maddesinde düzenlenen; “…aksi taraflarca her alacak için ayrı ayrı olmak üzere kararlaştırılmadıkça borçluya karşı ihbar, ihtar ya da protesto keşidesi ile yükümlü bulunmadığı gibi, borçluyu takibe, borçluya karşı dava ikamesine mecbur değildir.” hükmü ile açıkça belirtildiği, faktor’un sadece borçlunun fiilen ve rızaen yaptığı ödemeleri mahsup edebileceği, davacının dava dışı borçlular aleyhine takibe girişmesinin sözleşme ve ekleri hükümlerine aykırı olarak davalılar lehine yorumlanamayacağı, açıklanan tüm nedenlerle davacının ödenmeyen alacakları yönünden sözleşmenin tarafı davalıya rücu edip, alacağının tahsili talebinde bulunabileceği, davalılar arasında yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere müteselsil sorumluluk bulunduğu, alacak miktarı yönünden taraflar arasında herhangi bir çekişme olmadığı, ancak her davanın dava açılış tarihi itibariyle değerlendirileceği gereğine göre dava tarihi itibariyle talep edilen alacak miktarı tespit edilen ve itiraza uğramayan alacak miktarı olmakla, talep edilen miktar üzerinden davanın kabulüne, her ne kadar davacı tarafından vade tarihinden itibaren faiz talep edilmiş ise de, dava tarihinden evvel borçlulara gönderilen Beyoğlu …. Noterliğinin 09/08/2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile USD cinsi alacağın tebliğden itibaren 7 gün içinde ödenmesi talep edilmiş olup, borçlunun bu şekilde temerrüte düşürüldüğü anlaşılmakla alacağın, temerrüt tarihi 20/08/2016 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca işleyecek USD faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerektiği…” gerektiği kanaatiyle davanın kabulüne, 10.828.678,76-USD’nin temerrüt tarihi olan 20/08/2016 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca işletilecek faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece hüküm kurulurken, “… Hizmetleri A.Ş. Faktoring Sözleşmesi”‘sindeki temlik eden, temlik alan ile imzalamış olduğu 25/12/2009 tarih ve 716 sayılı faktoring sözleşmesine istinaden, temlik alanın faktoring sözleşmesi gereğince tüm hakları saklıdır, ve Limit Onay Bildirimlerinde yer alan faktoring sözleşmesinde doğan bilcümle haklarımız saklıdır. metinlerine dayanıldığını, taraflar arasındaki işlemlerin, Faktoring Sözleşmesi, Temliknameler ve temlik olunanın dayanağı olan fatura suretleri ve Limit Onay Bildirimlerinden oluştuğundan, tüm işlemlerin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, Limit Onay Bildirimlerinin her sayfasında “senetler … Sanayi ve Ticaret A.Ş tarafından ciranta sorumluluğu olmadan … Hizmetleri A.Ş’ne ciro edilecektir” taahhüdünün bulunması karşısında, başka bir şeyin tartışılamayacağını, bu nedenle mahkemenin “Ancak teminat fonksiyonu şarta bağlandığı takdirde şartın belirlenen vadede gerçekleşmemesi halinde gerçek olmayan faktoringe dönüşür.” tespitinin doğru olmadığını, somut olaydaki ilişkinin gerçek faktoring olduğunu, dosyaya sundukları uzman görüşlerinin iddialarını doğruladığını, Mahkemenin, bilirkişi raporlarının hükme dayanak oluşturduğunu kabul etmesine rağmen, 08/10/2018 tarihli bilirkişi raporunun “faktoring şirketinin kendisi ile faktoring ilişkisi içine giren bir şirkete taahhütte bulunarak, o şirketin kendisine temlik ettiği alacağın ve/veya onu temsil eden kıymetli evrakın (kambiyo senetlerinin) karşılığının o senetler üzerinde yer alan borçlulardan tahsil edilmemesi halinde, temlik edene rücu edilmeyeceğine dair teminat verilmesinin (garanti) sözü edilen 22. maddenin yasakladığı hususlardan olmadığı görülmektedir” ve “dosyada yer alan ve tetkik edilen belgelerin tamamının değerlendirilmesi çerçevesinde eğer ilişki mahkemece gayrı kabili rücu (gerçek faktoring) olarak değerlendirilir ise Limit Onay Bildirimleri ve Temliknameler içeriği de dikkate alındığında teknik ve muhasebesel anlamda, davacının davalı tarafa rücu etmeme garantisini sadece belli bir süre yada koşul ile sınırlı olarak verdiği tespitinin yapılması mümkün olmamakla” şeklindeki tespitleri karşısında davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davada; davacı tarafın alacağının varlığı konusunda ihtilaf olmadığını, ancak alacaklı olduğu tarafın müvekkili olmadığını, müvekkillerinin borçlu olmadığına ilişkin bilirkişi raporu dikkate alınmadan karar verildiğini, Şirketlerin kayıt ve defterlerinin bilirkişi incelemesine tabi kılınmadığını, zaten davacı kayıtlarının kendi iddialarını teyit etmediğini, Davacının temlik ilişkisi kapsamında, dava dışı borçlular aleyhine icra takibine girişmesinin sadece bir hak değil aynı zamanda bir zorunluluk olduğunu, alacağı temlik etmiş olan davalıların, artık dava dışı borçlular aleyhinde aciz belgesi veya iflas kararı aldırmasının mümkün olmadığını beyan ederek, taraflar arasındaki hukuki ilişkiye aykırı, kendi içinde çelişkiler taşıdığı iddia olunan, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı vekili her ne kadar istinafa cevap dilekçesinde; Dairemizin 17.06.2021 tarih, 2020/1423 Esas 2021/695 Karar sayılı ilamı ile, davalının istinaf taleplerinin esastan reddedildiğini, bu nedenle aynı sebeplerle dayalı olarak yapılan istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuş ise de; anılan kararda; diğer davalı hakkındaki istinaf başvurusunun esastan reddi ile birlikte, davalı … Satış A.Ş. hakkındaki davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmesinin eksik araştırma nedeniyle hatalı olduğu belirtilmiş, bu defa Mahkemece yeniden verilen kararda, davalı … Satış A.Ş. hakkındaki davanın da kabulüne karar verilmiş ve bu karara karşı her iki davalının ortak vekili tarafından, daha önce hakkında esastan karar verilmemiş olan davalı yönünden de istinaf başvurusu yapıldığı anlaşılmakla, davalı yanın istinaf başvurusunun esasına yönelik aşağıdaki şekilde değerlendirmeye geçilmiştir.Davacı; 25/12/2009 tarihli 716 sayılı faktoring sözleşmesi hükümleri çerçevesinde müşteriye sağlanması amaçlanan faktoring garantisi ve garantilerinin yürürlüğe girmediğini beyan ederek, BK’nun 99/3 maddesi gereğince sözleşme ile kullandırılmış finansman ve fer’ilerinden, borçlulardan yapılan tahsilatlar mahsup edildikten sonra bakiye 10.828.678,76 USD alacağın, faktoring sözleşmesi uyarınca, vadelerinden itibaren tahakkuk eden ve edecek olan faizleri ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Dava; faktoring sözleşmesi nedeniyle kullandırılmış finansmandan kaynaklı alacağın tahsiline ilişkin alacak davası olup, uyuşmazlığın; taraflar arasındaki sözleşmenin faktoring garantisini kapsayıp kapsamadığı, sözleşmenin “gerçek faktoring veya gayrikabili rücu faktoring” niteliğinde olup olmadığı, faktor’un teminat riskini üstlendiği temlik olunan alacakların, borçluları tarafından ödenmeme riskini kayıtsız şartsız garanti edip etmediği, yani borçlunun, borcu ödememesi durumunda faktor alacağının müşteriden talep edilip edilemeyeceği noktalarında toplandığı görülmektedir. Davacı … A.Ş. ile davalılardan … (……) arasında 25/12/2009 tarihli 716 sayılı faktoring sözleşmesi ve eklerinin düzenlendiği, sözleşmenin 6. maddesinde; … / yeni unvanı ile … …. A.Ş.’nin, “temlik olunan alacağın varlığını, sözleşmenin kapsamı içindeki alacaklar üzerindeki tasarruf yetkisinin varlığını ve tamamen ödeneceğini gayrıkabili rücu garanti etmekte, her ne sebeple olursa olsun temlik olan alacağın ödenmemesi halinde alacağın tamamını, ödenmeyen kısmını, aldığı ön ödemeleri, finansmanı, fe’rilerini ve bu nedenle Faktor’un uğrayacağı zararları ve masrafları, mehil tayinine bir ihbar veya ihtara, hüküm istihsaline gerek olmaksızın derhal ödeyeceği taahhüt edilmiştir. Aynı sözleşmenin 14. maddesinde; ”V. Bölüm hükümleri saklı kalmak kaydı ile, LOB’de bulunulmadıkça vadeden 30 gün içinde her ne sebeple olursa olsun, tamamen veya kısmen ödenmeyen alacakları müşteri temellük etmek ve müşteri bu alacaklar için yapılan finansman ödemelerini, ferilerini iade etmekle yükümlüdür, iade III/12 madde hükmü uyarınca yapılır. Faktor her alacak için ayrı ayrı aksi kararlaştırılmadıkça, borçluya karşı ihbar, ihtar yada protesto keşidesi ile yükümlü bulunmadığı gibi, borçluyu takibe, borçluya karşı dava ikamesine mecbur değildir …. Müşteri bu nedenlerle Faktor’a karşı her ne nam altında olursa olsun bir talep ve dava hakkına sahip değildir. Müşterinin bu feragati hakların kullanılmasının süreye tabi olduğu haller içinde geçerlidir.” taahhüdünde bulunduğu, Faktoring sözleşmesinin Garanti Hükümleri başlıklı V maddesinde; ”1)FAKTOR tarafından belli alacak veya borçlar için ayrıca yazılı olarak LOB ile taahhüt edildiği takdirde, borçlunun aczinin sabit veya iflasına hüküm olunması sebebiyle ödeme güçsüzlüğünden, müşterinin bir sorumluluğu yoktur. LOB’nde bulunulmuş alacaklar sadece borçlunun aczi yada iflası halinde, bu hususlar İcra İflas Kanunu hükümleri uyarınca sabit olmasından, vadeden önce sabit olmuş ise vadeden itibaren 90 gün sonra müşteriye ödenir. 2) Sadece borçlunun aczine ve iflasına ilişkin bu garanti ve miktarı, borçlu için BİH tayin edilirken, alacak ve miktarı da açıkça belirtilerek yazılı olarak verilebilir, böyle bir garantinin verilmesi FAKTOR’un serbest iradesine bağlıdır. Açıkça LOB ile yazılı olarak bildirilmedikçe yorum yoluyla yada sair herhangi bir şekilde garantinin mevcudiyeti iddia edilemez. 5) FAKTOR tarafından LOB’nde bulunulması halinde bu yükümlülük sadece borçlunun aczine ve iflasına ilişkindir ” hükmünün düzenlendiği, Uyuşmazlığa konu temlikname hükümlerinde “Temlik konusu” kısmında; “Temlik eden, temlik alan ile imzalamış olduğu 25/12/2009 tarih ve 716 sayılı faktoring sözleşmesine istinaden kullandığı ve kullanacağı kredilerin, bunların faiz, komisyon, vergi, takip ve dava masrafı vb. tüm fer’ilerinin, teminatını teşkil etmek üzere muhatap nezdinde doğmuş aşağıda dökümü yapılan fatura alacağının … ‘lık kısımının BK madde 162 vd. maddeleri uyarınca temlik alan … A.Ş.’ ne gayrikabili rücu şeklinde temlik etmiştir.” hükmünün yer aldığı, Temlik şartları başlıklı bölümde ise; ”1) İş bu temlikname, temlik edenin, temlik alana olan borçlarının ödendiği, yenilendiği veya ertelendiği anlamına gelmemektedir. Temlik eden, temlik edilen alacağın tamamı temlik alana ödeninceye kadar borçtan sorumlu olmaya devam edecektir. Temlik alan sadece temlik konusu alacaktan yaptığı tahsilat kadar temlik edenin borçlarından indirim yapacaktır. Temlik alanın yasalarda ve kredi sözleşmelerinden doğan takip ve dava hakları saklı tutulmuştur…. 9) İş bu temlikname temlik alan ile temlik veren arasında imzalanmış kredi sözleşmelerinin ayrılmaz bir parçası olup … Tarihinde düzenlenmiştir. Temlik alanın faktoring sözleşmesi gereğince diğer tüm hakları saklıdır.” hükümleri düzenlenmiştir. Uyuşmazlığa konu Limit Onay Bildirimleri ise; ” … Tutarındaki alacaklarınıza, aramızda imzalanmış bulunan faktoring sözleşmesi ve ek sözleşme hükümlerince garanti limiti tanınmıştır. Limit … Senetler, … Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından ciranta sorumluluğu olmadan… Hizmetleri A.Ş.’ ne ciro edilecektir. Faktoring sözleşmesinden doğan bilcümle haklarımız saklıdır.” şeklinde hüküm bulunduğu tespit edilmiştir. … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin dava dışı … A.Ş.’ne satmış olduğu makinalardan doğan bir kısım alacaklarını 29/04/2011, 28/06/2011, 30/09/2011 tarihlerini taşıyan toplam 3 ayrı temlikname ve irtibatlı limit onay bildirimi (LOB) metinlerindeki esaslara göre, dava dışı … A.Ş.’ne satmış olduğu makinalardan doğan bir kısım alacaklarını 28/06/2011, 30/09/2011 tarihli iki ayrı temlikname ve irtibatlı limit onay bildirimi metinlerindeki esaslara göre, dava dışı … A.Ş.’ne satmış olduğu makinalardan doğan bir kısım alacaklarını 30/05/2011, 28/06/2011, 30/09/2011 tarihlerini taşıyan üç ayrı temlikname ve irtibatlı limit onay bildirimi metinlerindeki esaslara göre, dava dışı … Ticaret LTD. ŞTİ.’ ne sattığı makinalardan doğan bir kısım alacaklarını 30/05/2011, 28/06/2011 tarihli iki ayrı temlikname ve irtibatlı limit onay bildirimi metinlerindeki esaslara göre, dava dışı … A.Ş.’ne satmış olduğu makinalardan doğan bir kısım alacaklarını 28/06/2011 tarihli temlikname ve irtibatlı limit onay bildirimi metinlerindeki esaslara göre, dava dışı … Dış Ticaret A.Ş.’ ne satmış olduğu makinalardan doğan bir kısım alacaklarını 30/05/2011 tarihli temlikname ve irtibatlı limit onay bildirimi metinlerindeki esaslara göre olmak üzere toplam 16.181.105-ABD doları tutarında faturalı alacağını devir ve temlik ettiği ve kesintilerden sonra 13.419.231,43-ABD doları tutarında dövize endeksli finansman kullandığı temliknamelerin incelenmesinden anlaşılmıştır. Dava tarihi itibariyle yapılan ödemeler mahsup edildikten sonra 10.828.678,76 USD alacağın tahsilinin talep edildiği görülmüş olup, alacağın varlığı ve miktarı bakımından bir çekişme bulunmamaktadır. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları ve bilimsel görüşlere göre, faktoring hizmetlerinin kredi riskini karşılama, tahsilat ve muhasebe, fonlardan avans, şeklinde olduğu, bu üç hizmetin bir arada olması durumunda “gerçek faktoring sözleşmesi” niteliğinde olduğu, gerçek faktoring sözleşmesindeki “garantinin şarta bağlanabileceği” yönündedir. Dosyaya HMK 293 madde kapsamında, davacı vekili tarafından Prf. Dr. … imzasını taşıyan 10/05/2017 tarihli uzman görüşü, yukarıda değinilen Yargıtay .. H.D. Emekli başkanı Yargıtay onursal başkanı … imzasını taşıyan 29/06/2018 tarihli uzman görüşü ve davalılar vekili tarafından sunulan Prf. Dr. … imzasını taşıyan 27/03/2017 tarihli uzman görüşü ile Prf. Dr. … imzasını taşıyan 19/03/2018 tarihli uzman görüşünün sunulduğu tespit edilmiştir. Prf. Dr. … ve Yargıtay onursal başkanı …ın taraflar arasındaki sözleşmenin şarta bağlı faktoring sözleşmesi olduğu, Prf. Dr. …ve Prf. Dr. …nin gerçek faktoring olduğu yönünde görüş bildirdiği, 08/10/2018 tarihli bilirkişi raporunda “dosyada yer alan ve tetkik edilen belgelerin tamamının değerlendirilmesi çerçevesinde eğer ilişki mahkemece gayrı kabili rücu (gerçek faktoring) olarak değerlendirilir ise Limit Onay Bildirimleri ve Temliknameler içeriği de dikkate alındığında teknik ve muhasebesel anlamda, davacının davalı tarafa rücu etmeme garantisini sadece belli bir süre yada koşul ile sınırlı olarak verdiği tespitinin yapılması mümkün olmamakla” şeklindeki değerlendirmede sözleşmenin gerçek faktoring vasfının değerlendirilmesinin mahkemeye bırakıldığı tespit edilmiştir. HMK 282.maddesindeki “Hakim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer deliller ile birlikte serbestçe değerlendirir” düzenleme uyarınca hakim bilirkişi raporu ile bağlı olmayıp diğer delillerle birlikte değerlendirip karar vereceğinden, sözleşmenin gerçek faktoring sözleşmesi vasfının belirlenmesi hukuk bilgisi ile çözülecek ihtilaf niteliğinde olduğundan, mevcut dosya kapsamına göre mahkemenin değerlendirmesi gerekir. Taraflar arasındaki faktoring sözleşmesinde, garanti hükümleri başlıklı 1. madde ile; yazılı olarak LOB ile taahhüt edildiği takdirde, borçlunun aczinin sabit veya iflasına hüküm olunması sebebiyle ödeme güçsüzlüğünden, müşterinin bir sorumluluğu olmadığı, 5. maddesinde; FAKTOR tarafından LOB’nde (Limit Onay Bildirimi) bulunulması halinde bu yükümlülüğün sadece borçlunun aczine ve iflasına ilişkin olduğu, 2. maddede açıkça LOB ile yazılı olarak bildirilmedikçe yorum yoluyla yada sair herhangi bir şekilde garantinin mevcudiyetinin iddia edilemeyeceği ve temlik şartları başlıklı bölümün 1.maddesinde; temlik edenin, temlik edilen alacağın tamamı temlik alana ödeninceye kadar borçtan sorumlu olmaya devam edeceğinin düzenlendiği, bu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; FAKTOR’un garantisinin şarta bağlandığı, bu şartın temlik olunan alacağın vadesine kadar borçlunun aczine ve iflasına karar verilmesine ilişkin olduğu, garanti şartları başlıklı 2. madde uyarınca LOB ile yazılı olarak bildirilmedikçe yorum yoluyla yada sair herhangi bir şekilde garantinin mevcudiyeti iddia edilemeyeceğinden, şartın gerçekleştiğinin davalı şirketler tarafından kanıtlanması gerektiği, davalı taraf temlik sözleşmesine konu borçlu şirketlerin aczini veya iflasını belge sunarak kanıtlayamadığından, temlik şartlarının 1. maddesindeki “Temlik eden, temlik edilen alacağın tamamı temlik alana ödeninceye kadar borçtan sorumlu olmaya devam edecektir,” düzenlemesi karşısında sorumluluğunun devam ettiği, İlk Derece Mahkemesinin aynı doğrultudaki tespitinde dosya kapsamına aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, davalı tarafın istinaf sebebinin yerinde olmadığı kanaatine varılmakla istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalılar vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/06/2022 tarih ve 2021/570 E., 2022/539 K. sayılı kararına karşı davalılar vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.596.524,60 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 649.132,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.947.392,60 TL harcın davalılardan müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalılar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 13/04/2023