Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1596 E. 2022/1646 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1596
KARAR NO: 2022/1646
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 09.09.2022 ve 20.09.2022 (Ara Karar)
NUMARASI: 2022/220 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/11/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; “…” markasının, 1960’lı yıllardan beri müvekkili olan şirketin ortaklarından …’nin babası … ve kardeşi … tarafından faaliyet gösteren, tanıtılıp meşhur edilen bir marka olduğunu, müvekkilinin, “…” markasının tek ve gerçek hak sahibi olduğunu ve davalıların kötü niyetli olduklarının kesinleşen mahkeme kararlarıyla sabit olduğunu, davalıların …’in akrabaları ve kurdukları şirket olmakla birlikte marka kullanımlarının kötü niyetli olduğunu, davalıların markayı birçok alanda fiili kullanımının müvekkilinin markadan kaynaklı haklarını ihlal ettiğini, davalıların hukuka aykırı kullanımlarının tüketiciler nezdinde karışıklığa sebebiyet vermekte olduğunu, davalıların bu yolla müvekkilinin tescilli markasının ünü ve tanınırlığı üzerinden fayda sağladığını, davacıların haksız kullanımlarının müvekkilinin marka hakkına tecavüz teşkil etmekte olduğunu, bu sebeplerle ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesinin 12/08/2022 tarihli ara kararıyla; “Davanın niteliği, dava dilekçesindeki açıklanan ve dilekçe eki belgelere göre SMK 159. ile HMK 389. ve devamı maddelerinde aranan koşullar gerçekleştiğinden davacının ihtiyati tedbir talebinin takdiren 100.000,00 TL teminat karşılığı kabulüne, Davalılar adına …, …, …, …, … ve … sayı ile tescilli markaların 3.kişilere devrinin TEDBİREN ÖNLENMESİNE, davalıların …, …, …, …, … ve … tescil numaralı markalardan kaynaklanan haklarını kullanmalarının TEDBİREN ÖNLENMESİNE, ” karar verilmiştir. İlk derece mahkemesinin 09/09/2022 tarihli ara kararıyla; “Dosya kapsamı deliller, bilirkişi raporuna göre davalı kullanımında olan www…com alan adı yönünden ihtiyati tedbir talebinin takdiren 10.000,00 TL teminat karşılığı kabulüne, bu alan adına erişimin engellenmesine, sair tedbir talepleri yönünden yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden tedbir talebinin reddine” karar verilmiştir.Davalılar vekili 29/08/2022 tarihli dilekçesinde özetle; Davacı yanın tedbir şartlarını yerine getirmediğini, müvekkillerinin TPMK nezdinde tescilli markalarının kullanımı hiçbir şekil ve surette davacı yanın marka haklarına tecavüz oluşturmadığını, kaldı ki davacı kullanımları ile müvekkil kullanımlarının aynı olmadığının açıkça ortada olduğunu, davacı yanın kötü niyetli şekilde “…” olan semt adını kullanımını engelleme çalıştığını ve semt adı olan bu kelimede tekel olmaya çalıştığını, tedbirin koşullarının oluşmadığını savunarak, mahkememizce 12/08/2022 tarihinde verilen tedbir kararının kaldırılması talebi üzerine mahkememizce duruşma açılarak, taraflara bu hususta tebligat yapılmıştır. İlk derece mahkemesinin 20/09/2022 tarihli ara kararıyla; “Dosya kapsamı deliller, TPMK kayıtları ve aldırılan bilirkişi raporu ile, davanın niteliği değerlendirilerek davalıların itirazının KISMEN KABULÜNE, mahkememizce 12/08/2022 tarihinde verilen ihtiyati tedbir kararının dava konusu markaların 3.kişilere devrinin önlenmesine dair ihtiyati tedbir yönünden itirazın REDDİNE, aynı kararının hüküm fıkrasının 2.bendinde belirtilen markadan doğan hakların kullanılmasının önlenmesine dair kısmı yönünden tedbirin KALDIRILMASINA,” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; “…” markasının gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, 14 yıllık süreç sonunda kesinleşen yargı kararlarıyla sabit olduğunu, davalıların, ısrarlı ve kötü niyetli şekilde markayı haksız olarak kullanmakta ve tescil ettirdiğini, Müvekkilinin “…” markasının gerçek hak sahibi olduğu hususunun 14 yılın sonunda Yargıtay kararıyla kesinleşmesinden hemen önce davalıların bir kısmının, “…” ibaresini kullanarak dava konusu 6 adet markayı tescil ettirdiğini, markanın gerçek sahibi belli olduğundan davalıların, ısrarlı bir şekilde hala “…” markası üzerinde hak sahibi olduklarını iddia ederek tekrar tekrar tescil ettirmelerinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, davalıların işbu kötü niyetli eylemlerinin, SMK m. 159 göz önünde tutularak bu korunmaması gerektiğini, tedbir talepleri değerlendirilirken 14 yıl süren yargılama ve kesinleşmiş kararlar göz önünde tutularak tedbir kararı verilmesi gerektiğini, Mahkemece ihtiyati tedbir talepleri değerlendirilirken taraflar arasında görülen ve 26.05.2022 tarihinde kesinleşen Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/247 E. – 2022/4116 K. sayılı ilamın özellikle gözetilmesi gerekirken hiç değerlendirilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, Müvekkilinin, dava konusu “…” markasının kesinleşen yargı kararları doğrultusunda üstün, tek ve gerçek hak sahibi olup markanın esaslı unsuru, “…” ve “…” ibareleri olduğunu, dolayısıyla tescil ettirilen markaların içeriğinde ve fiilen kullanılan ürünlerde “…” ibaresinin bulunması ve bu markalarla ürünlerin köftecilik sektöründe kullanılmasının, markaya tecavüz ve marka hakkının ihlali için yeterli olduğunu, “…” şeklindeki haksız kullanımları aynı zamanda TTK m. 55/1-a.4 ve m. 55/1-a.5 kapsamında haksız rekabet teşkil etmekte olup markanın itibarını zedelediğini, -“… Mah. … Cad. … No:… Zeytinburnu/İstanbul” ve “… Sit. … Ada D: … İkitelli O.S.B. Başakşehir/İstanbul” adreslerinde bulunan iş yerlerinin tabelalarının, huzurdaki davada tedbir kararı verildikten sonra bilirkişilerce keşfe gidilene kadar değiştirildiğini, taraflarınca dava dilekçesi ekinde sunulan noter onaylı tespitlerde yer alan internet siteleri ile çeşitli sosyal medya mecralarında ve bilirkişilerin bu iş yerlerinde yapmış olduğu keşiflerde görülen tabelaların farklılık arz ettiğini, bu durumun müvekkilinin üstün ve gerçek hak sahibi olduğu marka üzerindeki kullanımların haksız olduğunun davalılar tarafından da ikrar edildiğini gösterdiğini, -Davalıların “… Mah. … Cad. … No:… Zeytinburnu/İstanbul” adresinde yapılan keşif sırasında, “…” unvanını fişlerinde kullandıkları tespit edildiğini, bu kullanımın, müvekkilinin marka hakkını ihlal niteliğinde olduğunu, müvekkilinin gerçek hak sahibi olduğu Yargıtay kararıyla kesinleşen “…” markasının ve/veya markanın esaslı unsuru olan “…” ibaresinin, davalılarca iltibasa yol açacak şekilde kullandığı somut olarak tespit edildiği halde tabelaların indirilmesi, tentelerin ve duvardaki yazıların kaldırılması, kullanılan tüm fiş, broşür, menü ve sair reklam tanıtım ürünlerin toplatılması ve imha edilmesi yoluyla tecavüzün durdurulması yönünde ihtiyati tedbir taleplerinin reddedilmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini, hem davalılarla müvekkili arasında görülen önceki yargı süreçleri hem de huzurdaki davada verilen ihtiyati tedbir kararı birlikte göz önüne alındığında müvekkille aynı semtte köftecilik faaliyetinde bulunan davalıların “…” ibaresi kullanılmasa dahi aynı sektörde ve aynı ürünlerde “…” ibaresini kullanmalarının hukuka aykırılık teşkil ettiğini, -Davalıların “…” adı altında faaliyet göstermelerinin ve “…” esaslı unsurunu birçok farklı şekilde -markalarında, ticaret unvanında, işletme adında, tabelada, ürünlerde vs- kullanmalarının dahi tek başına tedbir taleplerinin haklılığını ispatladığını, dosyada alınan bilirkişi raporunda da davalıların internet ortamında ve fiziki olarak işletmelerinde “…” ibareli kullanımlarının olduğunun tespit edildiğini, SMK m. 159 hükmü de göz önüne alındığında, davalıların “…” ibaresinin kullanılmasının ihtiyati tedbir kararı verilmesi için yeterli olduğunu, -Hükümsüzlüğü talep edilen … tescil numaralı “…”, … tescil numaralı “…” … tescil numaralı “…”, … tescil numaralı “…”, … tescil numaralı “…”, … tescil numaralı “…” markalarının tamamında “…” ibaresinin esaslı unsur olarak kullanıldığını, bu markaların, müvekkili ile aynı sektörde ve hatta aynı ürünlerle kullanılmakta olup bu durumun müvekkilinin üstün ve gerçek hak sahibi olduğu marka hakkına tecavüz oluşturduğunu, dava konusu markalardan biri, müvekkilinin markası olan “…” markasıyla birebir aynı olduğu halde kullanımın önlenmesi yönündeki tedbir kararının gerekçesiz şekilde kaldırılmasının hiçbir hukukiliği bulunmadığını, yerel mahkemece verilen 09.09.2022 tarihli kararın kaldırılması gerektiğini, -20.09.2022 tarihli ara karara karşı verilen tedbirin kaldırılmasına ilişkin kararın gerekçesiz ve hukuka aykırı olduğunu, bilirkişilerce tanzim edilen rapor her ne kadar eksik incelemeye dayalı olsa da davalıların, müvekkilinin gerçek ve üstün hak sahibi olduğu markayı fiziki olarak iş yerinde ve çeşitli sosyal medya mecralarında kullandığının tespit edildiğini, dava konusu olan her uyuşmazlık gibi huzurdaki uyuşmazlığın da yargılama gerektirmekte olup salt bu sebeple verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasının kabul edilebilir olmadığını, marka hakkına tecavüz sebebiyle açılan hükümsüzlük davasında SMK hükümleri uygulanacak olup bu kanunun 159. maddesine göre dava konusu markanın, marka haklarına tecavüz teşkil edecek şekilde kullanılmasının ihtiyati tedbir kararı verilmesi için yeterli olduğunu, yargılama süresince tescilli bir markanın kullanımının önlenmesinin mümkün olmadığı yönündeki uygulama, 6769 Sayılı SMK’nın 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe girmesiyle değişmiş olduğunu, hukuka ve hakkaniyete aykırı olarak verilen 20.09.2022 tarihli ara kararın “markalardan doğan hakların kullanılmasının önlenmesi yönünden tedbirin kaldırılması” kısmı yönünden kaldırılarak ihtiyati tedbir kararının devamına, Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 09.09.2022 ve 20.09.2022 tarihli ihtiyati tedbire ilişkin hukuka ve hakkaniyete aykırı kararların kaldırılmasına, ihtiyati tedbir yönünden taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalılar vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; -09.09.2022 tarihli ara karar yönünden, davacının bir semt adı olan “…” ibaresi üzerinde tekel olma çabası içerisinde olduğunu ve bu çabanın da hukuki karşılığı bulunmadığını, bilirkişi raporunda davacı markalarının zayıf marka olduğunun açıkça belirtildiğini, müvekkili tarafından da “…” ve “…” ibareleri ile markaların ayırt edici hale getirildiğini, müvekkili adına tescilli … numaralı “…” ibareli markanın tescil başvurusuna yapılan itiraza ilişkin verilen 11.06.2019 tarihli TPMK YİDK kararında da; “başvuruya konu marka örneğinde orta düzeydeki tüketiciler tarafından marka olarak algılanacak nitelikteki asli ayırt edici unsurun “…” ibaresi olduğu, “…” ibaresinin ise başvuru sahibi tarafından hizmet sunulan mahallenin adı olduğu ve marka örneğinde tali unsur şeklinde kullanıldığı diğer taraftan itiraz gerekçesi markalarda da “…” ibaresinin tek başına kullanılmayıp birlikte kullanıldığı diğer ibarelerle birlikte bütünsel olarak markasal algıya konu olduğu, bu kapsamda markalar ihtiva ettikleri unsurların tamamıyla birlikte ve bir bütün olarak değerlendirildiğinde markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı kanaatine varılmıştır.” şeklinde usul ve yasaya uygun karar verilmiş ve haksız itirazların reddine karar verilerek ayırt ediciliği yüksek müvekkili markasının tesciline karar verildiğini, -Müvekkil adına tescilli … numaralı “…” ibareli markanın tescil başvurusuna yapılan itiraza ilişkin verilen 27.10.2017 tarihli TPMK YİDK kararında da “her ne kadar başvuru ve ret gerekçesi marka örneğinde “…” ve “…” sözcükleri ortak unsurlar olarak yer alsa da, söz konusu unsurların başvuru ve ret gerekçesi marka örneklerinde “…”nin ilk köftecisi/…” cümleleri içerisinde diğer kelime unsurları ile bütünleştiği, her iki cümle içerisinde farklı anlamlara işaret eden bütünsellik arz ettiği, başvurunun ihtiva ettiği tüm kelime ve şekil unsurları ile birlikte bir bütün olarak ele alındığında itiraza gerekçe olarak gösterilen markalarla karıştırılmaya yol açabilecek derecede benzer bulunmadığı anlaşıldığından başvuru ile 2005 22452 sayılı marka arasında ilişkilendirme/karıştırılma ihtimali bulunmadığı kanaatine varılmıştır. ” şeklinde usul ve yasaya uygun karar verildiğini ve yine davacının haksız itirazlarının reddine karar verildiğini, -Müvekkillerine ait “www…com alan adlı internet sitesine erişimin engellenmesine yönelik tedbir kararı verilmesinin de davacının bu yöndeki iddiaları da usul ve yasaya açıkça aykırılık teşkil ettiğini, 06.09.2022 tarihli bilirkişi raporunda 07.04.2022 tarihli arşiv kaydına dayanılarak görüş bildirildiğini ancak işbu tarihte müvekkilleri adına tescilli “…” esas unsurlu markaları bulunduğunu, müvekkili tarafından www…com 14.05.202 tarihinde tescilli markasal haklarına dayanılarak alınan ve şuan yapım aşamasında kapalı bulunan işbu alan adının davacının markasal haklarına da tecavüz oluşturmasının mümkün olmadığını, müvekkili tarafından da “…” ve “…” ibareleri ile markaların ayırt edici hale getirildiğini, müvekkillerin de işbu kullanımlarının hiçbir şekil ve surette davacı markalarına iltibas oluşturmayacağından kullanımların değiştirilmediğini herhangi bir şey ortadan kaldırılmadığını, davacı tarafından daire ve yerel mahkemeye sunmuş olduğu görüntülerde de tarih bulunmadığını, bu görüntülerin de eski tarihli olup sayın dairece dikkate alınmasını talep eder müvekkillerin kullanımlarının tescilli markalarından kaynaklı olduğunu ve işbu kullanımlarda “…” ve “…” ibaresi ile ayırt edici hale getirildiğini ve bu sebeple davacı markaları ile iltibas oluşturmasının mümkün olmadığını, -09.09.2022 tarihli ara karar yönünden, 20.09.2022 tarihli ihtiyati tedbirin kısmen kaldırılması kararı usul ve yasaya uygun olup müvekkili marka ve kullanımlarının davacı markalarına ihlal oluşturmasının söz konusu olmadığını, müvekkilleri tarafından 2014 yılından itibaren tescil edilen ve kullanımının gerçekleştirildiği markaların “…” ve “…” esas unsurlu olduğunu, tali unsurun ise “…” ibaresi olduğunu, davacı yanın işbu müvekkillerinin kullanımlarından haberdar olması, 5 yıldır da müvekkili kullanımlarına sessiz kalması sebebiyle hak düşürücü sürenin dolduğundan, müvekkiller markaları hakkında kötüniyetli şekilde talep edildiğinden ve 6100 sayılı HMK’da yer alan şartlar oluşmadığından yerel mahkeme tarafından verilen davacının tedbir taleplerinin reddine ve verilen ihtiyati tedbir kararının kısmen kaldırılmasına ilişkin kararlarının hukuka uygun olduğunu, -Davacı yan “…” ibaresi üzerinde her ne kadar gerçek hak sahibi olduğunu iddia etse de markaların bölünemezliği kuralı dikkate alındığında ve davacının Türk Patent nezdinde tescilli 03.06.2005 tarihli … no’lu markasının “…” ibareli olduğunu, “…”nin bir semt adı olduğunu, yerel mahkeme tarafından verilen 09.09.2022 tarih ve 20.09.2022 tarihli Yerel Mahkeme kararları hukuka uygun olup istinaf taleplerinin reddine verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacı tarafça davalı aleyhine ihtiyati tedbir istemli olarak davalıların davacı marka haklarına tecavüzünün tespiti, önlenmesi ve durdurulması istemiyle birlikte davalılar adına tescilli …, …, …, …, … ve … sayı ile tescilli markaların hükümsüzlüğü istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır. Aldırılan bilirkişi raporunda davalılar adına tescilli markaların tescil edildiği şekliyle kullanılmasının davacı marka haklarına ihlal teşkil etmediği belirtilmiştir. Dosyaya gelen TPMK kayıtlarına göre de … tescil nolu “…” ibareli markanın davacı adına tescilli olduğu, dava konusu … tescil nolu “…” ibareli markanın davalı … adına, … tescil nolu “…” ibareli markanın ve … tescil nolu “…” ibareli markanın yine … tescil nolu “…” ibareli markanın yine … tescil nolu “…”, … tescil nolu “…” tescil nolu markaların davalı … adına tescilli oldukları anlaşılmıştır. 10/01/2017 tarihinde 29944 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 159/1. maddesinde “Bu kanun uyarınca dava açma hakkı olan kişiler, dava konusu kullanımın, ülke içinde kendi sınai mülkiyet haklarına tecavüz edecek şekilde gerçekleşmekte olduğunu veya gerçekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını ispat etmek şartıyla, verilecek hükmün etkinliğini temin etmek üzere, ihtiyati tedbire karar verilmesini talep edebilir.” düzenlemesi uyarınca tedbir talep edilebilir, mahkemece 159/2. maddesi uyarınca “davacının sınai mülkiyet hakkına tecavüz eden fiillerin önlenmesi ve durdurulması”, “sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilerek üretim veya ithal edilen tecavüze konu ürünlere, bunların üretiminde münhasıran kullanılan vasıtalara yada patenti verilmiş usulün icrasında kullanılan vasıtalara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde, Türkiye sınırları içinde veya gümrük ve serbest liman veya bölge gibi alanlar dahil, bulundukları her yerde el konulması ve bunların saklanması”, “herhangi bir zararın tazmini bakımından teminat verilmesi” konusunda tedbir kararı verilebilir. 159/3. maddesinde; “ihtiyati tedbirler ile ilgili bu kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 6100 Sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun uygulanacağı” düzenlemesi mevcuttur.6100 Sayılı HMK’nın 389/1. maddesi ise; “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği”, HMK 390/3 mad. “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” hükmünü taşımaktadır.Görüldüğü üzere, 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 159/1. maddesinde, sinai mülkiyet haklarına tecavüz olduğunu ispatlamak şartıyla ihtiyati tedbir talep edilebileceği, 159/3. maddesinde ise ihtiyati tedbirlerle ilgili bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 12/01/2011 tarihli ve 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Eldeki uyuşmazlığın da bu yasal düzenlemeler çerçevesinde çözülmesi gerekmektedir.Davacı taraf, davalıların …, …, …, …, … ve … tescil numaralı markalardan kaynaklanan haklarını kullanmalarının tedbiren önlenmesini talep etmiş ise de, davalının marka tescillerinden doğan haklarının tescillerin hükümsüzlüğüne karar verilinceye kadar engellenmesi için ciddi bir tehlikenin bulunması gerekmekte olup, aldırılan bilirkişi raporuna göre ciddi tehlikenin mevcut olduğuna dair dosyada yeterli delil bulunmadığı, sunulan delillerin ciddi zarar tehlikesini gerektirir delil niteliğinde olmadığı, kesinleşmiş kararların olduğu ve bu kararlar sebebiyle tedbir kararını gerektirir şartların bulunduğu ileri sürülmüş ise de, her dosyanın ayrı bir dava konusu olup, ayrı niteliklerde bulunabileceği, markalar arasında “…” unsurunun ortak unsur olduğu, bu husus üzerinde yapılacak değerlendirmenin yargılama gerektirdiği, taraflar arasındaki yarar dengesi ve yargılamada yaklaşık ispat koşulunun yerine getirilmemiş olması sebebiyle tedbir talebinin kısmen reddine karar verildiği, dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri birlikte irdelendiğinde, bir sonuca varılması için öncelikle yapılacak esas yargılamada, marka hakkına dayalı tescil belgelerinin, tarafların ticari kayıtlarının da incelenmesi gerektiği, ayrıca marka içerisinde yer alan “…” unsurunun, esaslı unsur olup olmadığı, davacı tarafça ayırt edici nitelik kazandırılıp kazandırılmadığının değerlendirilmesi gerektiği, bu sebeple, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, ihtiyati tedbir isteyen davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 09.09.2022 ve 20.09.2022 tarih ve 2022/220 E. Sayılı ara kararlarına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 24/11/2022