Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1593 E. 2022/1623 K. 22.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1593
KARAR NO: 2022/1623
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 07.07.2022 (Ara Karar)
NUMARASI: 2022/194 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/11/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava/ ihtiyati tedbir talepli dilekçesinde özetle; Davalının dava konusu “…” ibareli markanın birebir aynısı ve/ veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini taklit ederek tescil ettirdiğini, tescilli markanın yenilik ve ayırt edicilik özelliklerine haiz olmadığını, davalı adına kayıtlı olduğu bildirilen … sayılı marka tescil belgelerinin üçüncü kişilere devrinin önlenmesini, davalının … sayılı markadan kaynaklı haklarını kullanmasının önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “… 6100 sayılı HMK’nın 389. maddesi ile, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği” belirtilmiş olup, dava dilekçesindeki açıklamalar, mevcut delil durumu ve tüm dosya kapsamı topluca değerlendirildiğinde, HMK’nın 389 ve SMK’nın 159. maddelerindeki aranan koşulların oluştuğu, devrin önlenmesine yönelik tedbir kararı verilmediği takdirde taraf teşkilinde güçlük yaşanma ve yargılamanın uzaması ihtimalleri bulunduğu anlaşıldığından, takdiren 5.000-TL teminat karşılığında, davalı adına kayıtlı olduğu bildirilen … sayılı marka tescil belgesinin yalnızca hükümsüzlüğü talep edilen 35, 38 ve 41.sınıflarda 3. şahıslara devrinin önlenmesi açısından TPMK sicil kaydına tedbir konulmasına karar verilmesi gerekmiştir. … Mevcut delil durumu itibariyle yaklaşık ispat kuralı oluşmadığı hususu nazara alındığında davalının tescilli markasından kaynaklı haklarını kullanmasının önlenmesi mahiyetinde tedbir kararı verilmesinin davalının ileride teminatla dahi giderilmeyecek orantısız ve haksız zararlara uğrama ihtimaline binaen davacı vekilinin bu yöndeki talebinin reddine … ” gerekçesi ile; davacı vekili tarafından, takdiren 5.000,00 TL teminatın, nakden veya muteber bir bankanın kesin ve süresiz teminat mektubu olarak, kararın tebliğ tarihinden itibaren 1 haftalık kesin süre içerisinde ibraz edilmesi halinde ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulü ile; davalı adına kayıtlı olduğu bildirilen … sayılı marka tescil belgesinin yalnızca hükümsüzlüğü talep edilen 35., 38. ve 41. sınıflarda 3. şahıslara devrinin önlenmesi açısından TPMK sicil kaydına tedbir konulmasına, davacı vekilinin davalının … sayılı markadan kaynaklı haklarını kullanmasının önlenmesi talebinin reddine, teminat yatırıldığı takdirde kararın uygulanabilmesi için bir örneğinin TPMK’ya gönderilmesine ve taraflara tebliğine, 6100 Sayılı HMK’nın 393/1. maddesi gereğince 1 hafta içerisinde ihtiyati tedbirin uygulanması talep edilmediği takdirde ihtiyati tedbirin kendiliğinden kalkmış sayılmasına, kabul edilen kısım açısından itiraz, ret edilen kısım açısından istinaf yolu açık olmak üzere karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İstinaf başvurularının kabulü ile; Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi’nin 2021/194 Esas sayılı dosyası kapsamında vermiş olduğu 07.07.2022 tarihli ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulüne ilişkin ara kararının reddedilen “davalının tescilli marka hakkından kaynaklanan haklara yönelik bir tasarrufta bulunulmasının önlenmesine yönelik” kısmının kaldırılarak 06.07.2022 tarihli dava dilekçesinde sunulan gerekçeler ve re’sen dikkate alınacak hususlar doğrultusunda; davalının müvekkilinin haklarına tecavüz ettiğini iddia ettiği 29.04.2005 tarihli “…” ibareli … tescil numaralı 35 / 38 / 41 mal ve hizmet sınıflarını içeren marka hakkında, davalının, davacının tescilli marka hakkından kaynaklanan haklarına yönelik bir tasarrufta bulunulmasının önlenmesine ve markadan kaynaklanan hakların kullanılmasının engellenmesine yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edilmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Marka hükümsüzlüğü istemli davada, ilk derece Mahkemesi tarafından davalı adına … numara ile kayıtlı … markasının 3. kişilere devrinin önlenmesi yönünde verilen ihtiyati tedbir kabul edilmiş ancak mezkur markanın davalı tarafından kullanılmasının önlenmesi mahiyetinde talep edilen ihtiyati tedbir talebi reddedilmiş olmakla; istinafa konu uyuşmazlık; eldeki marka hükümsüzlüğü davasında, … markasının davalı tarafından kullanılmasının önlenmesi mahiyetinde ihtiyati tedbir kararı verilmesinin hukuka uygun olup olmayacağı noktasındadır. Hakim kanaatinin, objektif (ihtimale dayalı), sübjektif (şahsi), tam ve vicdani kanaat olarak türleri bulunmaktadır. Türk hukukunda genel kabul gören ayrım “kural (yasal) ispat ölçüsü” ile “istisnai ispat ölçüsü” denilen iki ispat ölçüsünün bulunduğu yönündedir. Kural ispat ölçüsü, hâkimin tam vicdani kanaati veya olay iddiasının “gerçek (kesinlik) sınırındaki ihtimali yansıttığı konusunda kanaati arayan “tam ispatı” ifade eder. Buna karşılık istisnai ispat ölçüsü ise, olay iddiasının “ağır basan ihtimali” yansıttığı konusundaki kanaati yeterli sayan “yaklaşık ispat”tır (Yıldırım, s. 39-40; Atalay, Emare İspatı, s. 15; Özekes, s. 219-220. Geniş açıklamalar için bkz. Başözen, s. 126 vd.). Anayasa’nın 138. Maddesine uygun şekilde gerçeğe ulaşma noktasında hâkimin vicdani kanaatine uygun olarak delillerin değerlendirilmesini temel almıştır. Buradan hareketle sübjektif içeriğe sahip olan “kanaat” kavramı ile objektif içeriğe sahip olan “gerçek” arasında ayrımın dikkatli yapılması gerekmektedir (Türk hukuku bakımından da, ispat ölçüsü ile delillerin değerlendirilmesinin aynı anlama gelmediği kabul edilmekte; delillerin değerlendirilmesinin hakikate veya ihtimale dayandırılabileceği ifade edilmektedir. Bkz. Yıldırım, s. 73.).Türk hukuku bakımından kural (tam) ispat ölçüsü, “vicdani kanaat” olarak da kabul gören tam ispattır. İstisnai ispat ölçüsü ise, ihtiyati tedbir kararlarında açıkça yasal olarak düzenlendiği için “yaklaşık ispat”tır ( Yıldırım, s. 39-40; Atalay, Emare İspatı, s. 15. Geniş açıklamalar için bkz. Başözen, s. 126 vd.). Marka hukukundan doğan hak, mülkiyet hakkı olup, mülkiyet hakkı Anayasa ile teminat altına alınmış ise de; bu koruma sınırsız değildir. Mülkiyet hakkı mahkeme kararı ile geçici hukuki koruma türü olan ihtiyati tedbir yolu ile kısıtlanabilir. 6100 Sayılı HMK’nın 389. maddesi ile ihtiyati tedbir kararı, bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında uygulanacak geçici bir hukuki koruma niteliğindedir. İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat şartı gerekmektedir. Ayrıca marka hukukunda tescilli markalar bakımından 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.159’da özel bir düzenleme yer almaktadır. İhtiyati tedbir kararı, talep edildiği tarih itibariyle dosya kapsamında mevcut deliller değerlendirilerek verilmesi gereken geçici hukuki koruma türüdür. Bu sebeple yasa koyucu, mutlak ispatı değil yaklaşık ispatın varlığına kanaat getirilmesini yeterli görmüştür.Kanun koyucu, düzenlemeler yaparken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan “ölçülülük ilkesi”yle de bağlıdır. Bu ilke ise elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik, getirilen kuralın ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, gereklilik, getirilen kuralın ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını, orantılılık ise getirilen kural ile ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir. Bir kuralda öngörülen düzenleme ile ulaşılmak istenen amaç arasında da ölçülülük ilkesi gereğince makul bir dengenin bulunması zorunludur. Davacı taraf tedbir talep ettiği markanın hükümsüzlüğünü de talep ettiğinden, hükümsüzlük kararının neticeleri ve davada tarafların hak ve menfaat dengeleri nazara alınarak, marka hakkının 3. kişilere devri yönünden kısıtlanması mülkiyet hakkının ihlali mahiyetinde olmadığı çekişme konusu olmamakla birlikte; mezkur markanın henüz hükümsüzlüğüne karar verilmediği, hükümsüzlüğüne karar verilip verilmeyeceğinin yargılama neticesinde belirleneceği, davalı adına tescilli markanın davalı tarafından kullanımının önlenmesine yönelik dosyada ibraz olunan/ toplanan yaklaşık ispata yarar henüz bilgi- belge- delil bulunmadığı, kullanımı önlemeye yönelik tedbir verilmesi halinde davalı açısından geri dönüşü olmayacak telafisi mümkün olmayan nitelikte zararlara neden olunabileceği, davalı açısından menfaat dengesinin kalmayacağı, tedbirin kabulüne karar verilmesi halinde kararın elverişli, gerekli ve orantılı olamayacağı, hayatın olağan akışı gereği herkesin malumudur. Talebin haklılığı hususunda mahkemeye yaklaşık ispata yönelik kanaat verecek delilerin varlığının henüz yeterli olmadığı, yargılama neticesinde elde edilmek istenen sonuca tedbir ile varılmak istendiği, bu kapsamda dosya içeriği, Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları, bilgiler birlikte değerlendirildiğinde, yargılama gerekmekle birlikte ret edilen tedbirin niteliği dikkate alınarak davacı vekilinin, davalının markasını kullanımının önlenmesi için tedbir kararı verilmesi talebinde haklı olmadığı tespit edilmekle; ilk derece Mahkemesi’nin davalının markasını kullanmasının önlenmesine yönelik davacının ihtiyati tedbir talebinin reddi kararı isabetli bulunmuştur. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 07.07.2022 tarih ve 2022/194 Esas Sayılı ihtiyati tedbir talebinin kısmen reddi kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 22/11/2022