Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1565 E. 2022/1569 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1565 Esas
KARAR NO: 2022/1569
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/06/2022
NUMARASI: 2022/106 E. – 2022/515 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/11/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasında dosya alacaklısı davalı … Tic Ltd Şti tarafından vekil eden firmaya İİK 89/1 gereği haciz ihbarnamesi gönderilmesi talep edildiğini, davalı/dosya alacaklısının bu talebi üzerine vekil eden şirkete 19.10.2021 tarihli 89/1. haciz ihbarnamesi UETS üzerinden gönderildiğini, ilgili ihbarnamenin 25.10.2021 tarihinde mevzuat gereği belirlenen süre sonunda otomatik olarak okundu sayılarak, tebliğ edilmiş sayıldığını, akabinde, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasında dosya alacaklısı davalı… Tic Ltd Şti tarafından vekil eden firmaya İİK 89/2. gereği haciz ihbarnamesi gönderilmesi talep edildiğini, davalı/dosya alacaklısının bu talebi üzerine vekil eden şirkete 29.11.2021 tarihli 89/2 haciz ihbarnamesi UETS üzerinden gönderildiğini, ilgili ihbarnamenin 07.12.2021 tarihinde mevzuat gereği belirlenen süre sonunda otomatik olarak okundu sayılarak, tebliğ edilmiş sayıldığını beyan ederek İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasında vekil eden aleyhine icra işlemlerine başlandığını, vekil eden şirketin banka hesaplarına ve araçlarına haciz konulduğu ve vekil eden şirket fiili haciz baskısı altında olduğu dikkate alınarak; vekil eden şirketin ileride telafisi imkansız maddi ve manevi zararlara uğrayacağı muhtemel iş bu dosya kapsamında yapılacak yargılama neticesi verilecek mahkeme kararının kesinleşmesine kadar İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasında vekil eden yönünden icra işlemlerinin durdurulması, hacizlerin kaldırılmasına yönelik öncelik teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini, Mahkememiz aksi kanaatte ise makul bir teminat oranının belirlenerek icra takibinin vekil eden yönünden durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini, menfi tespit davamızın kabulü ile dosya alacaklısının davalı … Tic. Ltd. Şti. dosya borçlusunun … Tic. AŞ. olduğu İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası kapsamında vekil eden firmanın davalılara borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Esas esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde, davacı şirkete ( üçüncü şahıs) 1. haciz ihbarnamesinin 25/10/2021tarihinde, 2. haciz ihbarnamesinin 07/12/2021 tarihinde, 3. haciz ihbarnamesinin de 04/01/2022 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Eldeki menfi tespit davası ise İİK’nın 89/3. maddesinde öngörülen on beş günlük yasal süre geçtikten sonra 09.02.2022 tarihinde açılmıştır. Davacının menfi tespit davasının süresinde açılmaması sebebi ile davanın İİK 89/3 Maddesinde ön görülen hak düşürücü süre geçtiğinden reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Mahkeme huzurunda görülen davanın İİK 89/3. maddesine göre açılan bir dava olmadığını, genel hükümlere göre açılan bir menfi tespit davası olduğunu, hak düşürücü sürenin söz konusu olmadığını, haciz ihbarnamelerinden bahsetmelerinin sebebinin huzurdaki davaya konu süreci açıklamaya yönelik olduğunu, İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasında müvekkili şirketin kendisine gönderilen haciz ihbarnamelerinden haberi olmadığını, icra dosyasından ancak banka hesaplarına haciz konulması üzerine haberdar olunduğunu, müvekkili şirketin UETS hesabı olmasına rağmen bu hesabı aktif şekilde kullanmadığını ve gelen tebligatlardan haberdar olmadığını, müvekkili firmaya UETS hesabının şirket yetkililerinin bilgisi dışında atandığını, en son olarak UETS adresini telefon ve mail bilgileri de sistemde doğrulanmamış olarak tespit ettiklerini, ancak bu durumun şirket yetkililerine bildirilmediğini, müvekkili şirketin kesinlikte davalılara herhangi bir borcu bulunmadığını, müvekkili şirkete ait ticari defterler ve kayıtlar incelendiğinde vekil edenin davalı şirketlere borcu olmadığının ortaya çıkacağını, dava dilekçelerinin konu ve sonuç talep bölümünün de genel hükümlere dayanan menfi tespit davası olduğunu gösterdiğini, Yerel Mahkemece işin esasına girilip inceleme yapılması gerekirken hatalı bir yorumla davanın İİK 89/3. madde kapsamında açılan menfi tespit davası olduğu belirtilerek hak düşürücü sürenin geçtiği sebebiyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu,-Menfi tespit davalarının banka hesaplarına konulan hacizler sebebiyle ödeme yapıldığı için istirdat davasına dönüştüğünü, davalarının konusunun İİK 89/3 kapsamında açılan menfi tespit davası olduğu kabul edilse bile huzurdaki davanın istirdat davasına dönüştüğünden artık hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceğini, kararın kaldırılmasını ve talepleri doğrultusunda davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; 2004 Sayılı İİK’nın 89/3. maddesi gereğince davalı tarafa borçlu olunmadığının (menfi) tespiti istemine ilişkindir. Hukuk mahkemelerinin hangileri olduğu ve bunların kuruluşu 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 4. ve 5. maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunun 6. maddesinin ikinci fıkrasına göre asliye hukuk mahkemeleri, sulh hukuk mahkemelerinin görevleri dışında kalan ve özel hukuk ilişkilerinden doğan her türlü dava ve işler ile kanunların verdiği diğer dava ve işlere bakar. Bu husus 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 2. maddesiyle de teyit edilmiştir. Anılan maddenin ikinci bendi Hukuk Muhakemeleri Kanununda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesinin diğer dava ve işler bakımından da görevli olduğunu vurgulamıştır. Asliye Ticaret Mahkemeleri de 5235 sayılı Kanunun 5. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenmiştir ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5. maddesinin 1 numaralı bendi uyarınca bu mahkemeler, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5. maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grupta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 Sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 Sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür. Dava; İcra ve İflas Kanunun 89/3. maddesi hükmüne dayalı olarak açılmış olup; menfi tespit istemine ilişkindir. İş bu eldeki dava ticari dava değildir. Davacı ile davalı arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmamaktadır. Uyuşmazlık takip hukukundan kaynaklanmakta olup görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yukarıda izah olunan ticari davalardan hiç bir kategoriye de girmediği, davanın ticari dava olmadığı da değerlendirilmiştir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca TTK’nın 4. ve 5. maddeleri kapsamında “ticari dava” olarak nitelendirilemeyeceği ve davaya bakmanın Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevi kapsamında olduğu anlaşılmıştır. 6100 Sayılı HMK’nın 1. maddesi hükmüne göre; göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, aynı yasanın 114/1-c. bendi gereğince dava şartı olan bu husus, HMK’nın 115/1. maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinde araştırılır, göreve ilişkin dava şartı noksanlığının sonradan giderilmesi mümkün değildir. Dava konusu talebin temelinin İİK m.89/3’e dayanan menfi tespit istemine dayandırıldığı anlaşılmakla ilk derece Mahkemesinin görevsizliği sebebi ile 6100 Sayılı HMK’nın 114/1-c. ve 115/1-2. maddeleri gereğince davanın usulden reddine kanunen karar verilmesi gerektiği tespit edilerek davacının istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının re’sen gözetilen sebeple 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/3. maddesi gereğince kaldırılarak, asliye hukuk mahkemesine görevsizlik kararı verilmek üzere dosyanın yeniden görülmesi için kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile;2- İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/06/2022 tarih, 2022/106 E. 2022/515 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/3. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine,5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/3. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 10/11/2022