Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1546 E. 2022/1564 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1546
KARAR NO: 2022/1564
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/04/2019
NUMARASI: 2017/93 E. – 2019/304 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/11/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 2 adet çek ile 1 adet senedi Merter Bölge Müdürlüğüne teslim edilmek üzere 30/11/2016 tarihinde … ve … irsaliyeli fatura numarası ile dava dışı … A.Ş. Avrupa Bölge Müdürlüğüne teslim ettiğini, söz konusu senetlerin … Kargo nezdinde iken çalındığını ve müvekkilinin bölge müdürlüğüne teslim edilemediğini, Kargo firması tarafından durumun kabul edildiğini, akabinde 15.859,55.-TL miktarlı çek için dava dışı çek lehdarı … tarafından İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinde çek iptali davası açıldığını, ödeme yasağı kararı alındığını, diğer çekin ise davalı tarafça bankaya ibraz edilerek bedelinin tahsil edildiğini, davaya konu çekin sırasıyla lehdar … (ciro ve imza sahte), … Ltd.Şti., 7 Kıta Tarım A.Ş., … (… , … Tic.Ltd.Şti. ve … tarafından ciro edildikten sonra 05/01/2017 tarihinde davalı alacaklı tarafından … Bankası A.Ş. Bahçelievler Şubesine tahsile verildiğini, ödeme yasağı kararı sebebiyle davalı … firması tarafından ihtiyati haciz kararı alınarak icra takibi açıldığını, müvekkilinin davaya konu çek lehdarı … dışında diğer ciranta ve hamillerle hiçbir ticari ilişkisi bulunmadığını, davaya konu takip dayanağı çek gerek işbu çekle birlikte çalınan diğer çekin aynı firma yada kişilerce ciro edilmiş olması ve sonrasında aynı firma (davalı) tarafından bankaya ödeme için ibraz edilmiş olmasının, davalı tarafın diğer cirantalarla işbirliği içinde olduğunu ortaya koyduğunu beyanla, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasına depo edilen borç tutarının huzurdaki dava neticelenene kadar alacaklıya ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilmesini, icra takibi ve takibe dayanak teşkil eden … A.Ş. Anadolu Yakası Kurumsal Bankacılık Merkezinin 17/01/2017 keşide tarihli … çek numaralı ve 15.859,55.-TL tutarlı çeki sebebiyle müvekkili şirketin davalı yana borçlu olmadığının tespitini, takibe konu tutarın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Bu açıklamalar karşısında somut olayın değerlendirilmesine gelince; dava konusu çekte davacı keşideci durumunda olup, davalı senede ciro yoluyla hamil olmuştur. Görünüşe göre ilk ciro, senedin lehtarı durumundaki …’a ait değildir. Davacı, kendi imzasını inkar etmemektedirler. Ne var ki, senet metnine göre ciro silsilesinde şeklen bir kopukluk bulunmaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere davacı senede imza koymakla diğer imzaların geçersiz veya sahte ya da mevhum kişilere ait olmasının riskini de taşır. Buna göre, davacı keşideci görünüşte düzgün olan ciro silsilesine göre hamile karşı sorumludur ve lehtarın imzasının sahteliği sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Kendi imzası geçerli olan davacı keşidecinin hamile karşı ödeme yükümlülükleri devam etmektedir. Ancak somut durumda, ilk cironun lehtara ait olması gerekir iken lehtar ile ilk ciro edenin farklı kişiler olduğu görülmektedir ve bu durum senet metninden açıkça anlaşılmaktadır. Bu durumda, ciro silsilesi kopuk olduğundan ve davalı hamil, 6102 sayılı Yasanın 790.maddesi uyarınca meşru hamil kabul edilemeyeceğinden, keşidecinin ödeme yükümlülüğünden de söz edilemeyecektir. Bu sebeple davanın kabulüne” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Müvekkilinin iyiniyetli hamil olduğunu, çekin kendi cirantasından önceki cirantaların elinden ne şekilde çıktığını bilebilecek durumda olmadığını, davacının öncellikle söz konusu çekin rızası dışında elinden çıktığını ve yeni hamilin kötü niyetli olduğunu ispat etmesi gerektiğini, davacının bu iddiasını ispat edemediğini, TTK.nun 702. (Yeni TTK.md.790) maddesinde, kendi hakkının varlığı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşılan ve cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kişinin, son cironun beyaz ciro olması halinde dahi, yetkili hamil sayılacağı; 704. (Yeni TTK md.792) maddesi ise, iyiniyetli çek hamilinin korunacağı hükmünü taşıdığını, ancak davacı tarafça kendi beyanlarında dahi dava konusu çekin verilme sebebi olan ticari ilişkiye dair herhangi bir açıklama yapılma ihtiyacının görülmediğini, buna göre; çek ister hamiline, ister emre yazılı olsun, çek hamili onu kötü niyetle ya da ağır bir kusuru bulunarak iktisap etmiş olmadıkça, önceki hamilin elinden ne suretle çıkmış olursa olsun, onu geri vermeye mecbur olmadığını, davacı keşidecinin kendi imzasını ret etmediği sürece ( imzaların istiklali/ bağımsızlığı ilkesi gereğince) çekten dolayı borçlu olmadığını ileri süremeyeceğini, davacı çekteki kendi imzasını inkar etmediği için hamile karşı sorumluğunun devam ettiğini, müvekkilinin iyiniyetli hamil olup, söz konusu alacağa ilişkin borçlular aleyhine gerçekleştirilen kambiyo senetlerine özgü icra takibi usulüne uygun bir şekilde gerçekleştirilmiş olup, yetkili hamil olmaları sebebiyle alacaklı sıfatını haiz olduklarını,-İyi niyetli müvekkili açısından davanın reddi gerektiğini, davacı tarafından ileri sürülen def’ilerin senedi düzgün ciro zinciri ve teslim yoluyla teslim alan iyiniyetli müvekkili hamiline karşı ileri sürülemeyeceğini, bu sebeple müvekkili aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesinin de haksız ve hukuka aykırı olduğunu kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır Uyuşmazlık, çeke dayalı kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibinde takibin konusu çekte ciro zincirinin bozuk olması sebebiyle alacaklının takip hakkı olmadığı iddiasına ilişkindir. 6102 Sayılı TTK’nın 788. maddesi uyarınca, emre yazılı veya belirli bir kimse lehine düzenlenen çek, ciro ve teslim yolu ile devredilebilir. Çekin emre yazılı veya belirli bir kişi lehine düzenlenmesi halinde, ilk cironun lehtara ait olması gerekir. Lehtarın cirosundan sonra senedi devralan hamiller yetkili hamil olurlar. 102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 687. maddesine göre, çekten dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’îleri başvuran yetkili hamile karşı ileri süremez. Ancak hamil, çeki iktisap ederken çekin keşidecinin rızası dışında elinden çıktığını ya da çekin karşılığının daha önce çeki elinde bulunduran kişiye keşideci tarafından ödendiğini bile bile keşidecinin zararına hareket etmiş olması durumunda keşideci hamile karşı kötü niyet def’înde bulunabilir. Çek hakkında iptal kararı verilerek bu karara dayalı olarak keşidecinin lehtara ödeme yapmış olması yetkili hamile karşı 6102 Sayılı TTK’nın 687. maddesi gereği ileri sürülemeyeceğinden keşidecinin çekin lehtar tarafından iptal ettirilmesi ve buna dayalı olarak lehtara ödemede bulunması def’ini ancak lehtara karşı ileri sürebilir. Bunu yanında çeki elinde bulunduran yetkili hamile karşı ileri süremez. Çeklerin devrinin nasıl yapılacağı 6102 Sayılı TTK’nın 788. maddesinde poliçeden ayrı ve özel olarak düzenlenmiştir. Bu maddeye göre açıkça “emre yazılı” kaydıyla veya bu kayıt olmadan belirli bir kişi lehine ödenmesi şart kılınan bir çek, ciro ve zilyetliğin geçirilmesiyle devredilebilir. Keza 6102 Sayılı TTK’nın 818. maddesinin göndermesi ile aynı Kanun’un 684. maddesine göre, ciro ve zilyetliğin geçirilmesi ile çekten doğan bütün haklar devrolunur. Bu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde çekin bir başka anlatımla çek üzerindeki hakkın bir başkasına devri için ciro ve kişiye çekin zilyetliğinin geçirilmesi gerekir. Ciro ise 6102 Sayılı TTK’nın 683. maddesine göre, çek arka yüzüne veya çeke bağlı olan ve “alonj” denilen bir kâğıt üzerine yazılması ve ciranta tarafından imzalanması ile mümkündür. Bu sebeple cirantanın imzasını taşımayan ciro geçerli ciro sayılmaz. Böyle bir ciro ise çek üzerinde bulunan hakkın devrini sağlamaz. Çekte hak sahibi olabilmek için yetkili hamil olmak gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 790. maddesine göre, cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa bile, kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde yetkili hamil sayılır. Bu maddeden de anlaşıldığı üzere bir çeki elinde bulunduran kişi yetkili hamil olduğunu yani çek üzerindeki hakkın kendisine ait olduğunu çek üzerinde bulunan birbirini takip eden geçerli ciro zinciri ile ispat edebilir. Çek üzerindeki cirolar birbirini takip etmiyor veya ciro zincirinde bulunan cirolardan biri geçersiz veya sahte olması dolayısı ile ciro zincirinde kopukluk olması durumunda çekteki hak, kopukluktan sonraki kişilere geçmeyeceği için ciro zincirinde kopukluk olan çeki elinde bulunduran hamil yetkili hamil sayılamaz. Yetkili hamil olmadığı için de ciro zincirinin koptuğu kişiden itibaren ciranta ve keşideciden talepte bulunamaz. Her ne kadar çeki elinde bulunduran kişi yetkili hamil olduğunu ispat edememiş olması sebebiyle yani ciro zincirinde kopukluk olması durumunda kopukluktan önceki lehtar ve keşideciye gidemez ise de, 6102 Sayılı TTK’nın 677. maddesinde ki; “Bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını, sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez.” düzenlemesi karşısında “imzaların istiklali (bağımsızlığı) ilkesi” gereği ciro zincirinin kopmasından sonraki cirantalara başvurabilir. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; davalı tarafından davacı keşideci ile birlikte dava dışı lehtar ve cirantalar hakkında uyuşmazlığa konu iki adet çek sebebiyle kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi yapılmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 792. maddesindeki, “Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790. maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür.” şeklindeki düzenlemenin, çeki elinde bulunduran kişinin geçerli ve birbirini takip eden cirolarla yetkili hamil olduğunu ispat etmesi durumunda ancak çeki kötü niyetli veya ağır kusurlu olarak iktisap etmesi durumunda iade ile mükelleftir. Çekte lehtar cirosunun bulunmadığı bu sebeple, davalının 6102 Sayılı TTK’nın 790. maddesine göre yetkili hamil olduğunu birbirini takip eden geçerli ciro zinciri ile ispat edemediği, bir başka anlatımla lehtar cirosunun sahteliği ile ciro zincirinde kopukluk olması sebebiyle yetkili hamil olduğunu kanıtlayamadığından ciro zincirindeki kopukluktan önceki lehtar ve keşideciye başvurma hakkı bulunmamaktadır. Davalı 6102 Sayılı TTK’nın 790. maddesine göre yetkili hamil olduğunu yani kendisine çek üzerinde bulunan hakkın geçtiğini ispat edemediğinden aynı Kanun’un 792. maddesine göre ispat yükünün davacı keşidecide olduğu düşünülemez. Çünkü 6102 Sayılı TTK’nın 792. maddesindeki düzenleme, çeki 6102 Sayılı TTK’nın 788. maddesine göre geçerli bir ciro ile hakkın devredildiği ve yine 6102 Sayılı TTK’nın 790. maddesine göre birbirini takip eden geçerli ciro zinciri ile ispat eden yetkili hamiller içindir. Bu durumda çeki elinde bulunduran davalının, çeklerdeki lehtarın cirosunun sahte olması sebebiyle çeklerdeki hakkın geçerli ve birbirine bağlı ciro zinciri ile hak sahibi olduğunu ispat edemediğinden ve keşideciye başvuru hakkı bulunmadığından davanın kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamıştır. Davalı vekili, kötüniyet tazminatı koşullarının oluşmadığını da beyan etmiştir. Ancak Mahkemece kötüniyet tazminatına hükmedilmediği anlaşılmakla bu konuda incelenmesini gerektirir bir husus olmadığı anlaşılmıştır. Açıklanan tüm bu sebeplerle; davalının tüm istinaf isteminin esastan reddine karar vermek gerekmiştir. Sonuç olarak tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/04/2019 tarih ve 2017/93 E., 2019/304 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğine ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.083,36 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 270,85 TL harcın mahsubu ile bakiye 812,51 TL harcın davalı tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 10/11/2022