Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1495 E. 2022/1484 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1495
KARAR NO: 2022/1484
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/10/2021
NUMARASI: 2020/919 E. – 2021/906 K.
DAVANIN KONUSU: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtirazın İptali)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/10/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili bankanın kredili müşterisi olan dava dışı … lehine … ve davalıların müteselsil kefaleti ile muhtelif kredilerin kullandırıldığını, ancak kredi geri dönüşündeki problemler sebebiyle borçluya ait kredi hesaplarının kat edilmek zorunda kalındığını ve alacaklarının muaccel hale geldiğini, bu hususun hesap kat ihtarnameleri ile noter aracılığıyla borçlulara gönderildiğini, ancak borcun ödenmediğini, Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız takibe geçildiğini, borçlu şirketler hakkında iflas erteleme davaları olduğunu ve tedbirlerin devam ettiğini bu sebeple icra takibi başlatılamadığını, borçlular tarafından takibe itiraz edildiğini ve takibin durduğunu belirterek davalı borçluların haksız ve hukuki dayanaktan yoksun Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazlarının nakit alacakları bakımından … ve … bakımından 2.410,20 TL’den, gayri nakit alacakları bakımından, 68.320,00 TL’nin … ve …’ten, 10.119,00 TL’nin tüm davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı banka tarafından gönderilen hesap kat ihtarnamesine süresinde itiraz edildiğini, bunun üzerine icra takibine geçildiğini, müvekkillerinin davacıya talep edilen miktarda bir borçlarının olmadığını, müvekkillerinin yaptıkları kısmi ödemelerin borçtan düşülmediğini, davacının talep ettiği faiz oranlarının fahiş olduğunu belirterek açılan davanın reddine, kötü niyetli takip sebebiyle %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince verilen ilk kararın Dairemizin 2020/104 E., 2020/345 K. Sayılı kararıyla; “Uyuşmazlığın, davacı bankanın bankaya iade edilmeyen 61 adet çek yaprağı sebebiyle garanti tutarının depo edilmesini talep edip edemeyeceği konusunda olduğunu, 5411 Sayılı Bankalar Kanunu’nda “gayri nakdi kredi” kavramının tanımlandığını, ancak, 5941 Sayılı Çek Kanunu’nun 3. maddesi uyarınca; muhatap bankanın, süresinde ibraz edilen çekin karşılığının bulunmaması hâlinde yasal sorumluluk miktarına kadar ödeme yapmak; çekin karşılığının kısmen bulunması durumunda ise, kalan meblağı tamamlamakla yükümlü olduğu, aynı maddede ödeme yükümlülüğü ile ilgili bu hususun, hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayri nakdi kredi sözleşmesi hükmünde olduğunun açıklandığı bu ödeme külfetinin, sözü edilen kanun gereğince bankalara yükletilmiş olduğundan, borçlunun bankadaki mevduatının bankaca müşterisine verilen her çek yaprağı için yasal sorumluluk miktarı ile sınırlı olarak banka lehine rehinli olduğunun kabulünün zorunlu olduğunu, banka ile müşterisi arasında yapılan teminat mektubu veya çek hesabı açma sözleşmelerinde banka lehine risk gerçekleşmeden teminat mektubu bedeli veya karşılıksız çek bedelinden bankanın ödemek zorunda kalacağı meblağın depo edilmesini isteme yetkisinin, söz konusu alacağın mevcut olduğunu göstermediği gibi, istenebilir olduğunu da göstermediğini (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun, 27.12.2017 tarih, 2016/1 E., 2017/6 K. sayılı kararı) Genel kredi sözleşmesinin anılan bu maddelerinde ve diğer maddelerinde kefilin, bankanın yasal çek yükümlülük bedelleri riskini de (gayrı nakdi kredi rizki) ayrıca taahhüt ettiğine, kefilin bu gayrı nakdi kredi rizkinden de sorumlu olduğuna ilişkin kayıt bulunup bulunmadığı hususlarında, Yargıtay yerleşik kararları doğrultusunda kefilin gayri nakdi kredi risklerinden de sorumlu olması için imzalanan kefalet sözleşmesinde bu hususun açıkça yer alması gerektiğini (Yargıtay 19. HD 2016/6303 E., 2017/1284 K.; 2015/16869 E., 2016/6569 K.) İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporları incelendiğinde, hükme esas alınan bilirkişi raporu ile ilk raporun çelişkili olduğunu, alınan raporlarda 61 çek yaprağı ile 32 çek yaprağı arasındaki hususuna açıklama getirilmediğini, takipte 32 çek yaprağı üzerinden takip başlatıldığı bilgisi bulunduğu, davacıdan bu konuda ayrıca beyan alınması gerektiğini, takibin 32 çek yaprağı üzerinden başlatılıp başlatılmadığı hususu açıklığa kavuşturulduktan sonra yeniden bu konuda hesaplama yapılmak üzere bilirkişiye gönderilmesi gerektiği, ayrıca sözleşmede kefiller yönünden açık bir taahhüdün bulunup bulunmadığı incelemesi de yapılarak bir sonuca varılması gerektiğini” gerekçesi ile kaldırıldığı görülmüştür.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Somut olayın incelemesinde, dosyada bilirkişiler …, …, …ş’tan rapor alındığı, raporun denetime ve hükme elverişli olduğu, davacı banka ile dava dışı kredi lehtarı … Tic. A.Ş. arasında toplam 1.500.000,00 TL limitli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi akdedilmiş olduğu, 15.05.2008 tarihli Genel Kredi Sözleşmelerini davalı kefillerden …-…-…-… tarafından 500.000,00 TL kefalet limiti kapsamında müteselsil kefil sıfatıyla imzalanmış olduğu, 30.07.2012 tarihli sözleşmenin …-… tarafından 1.000.000,00 TL kefalet limiti kapsamında müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış olduğu, çek garanti tutarlarından 15.05.2008 tarihli sözleşmede açık bir hüküm bulunmadığından ve davalılardan … ve …’in yalnızca 15.05.2008 tarihli sözleşmede kefil olduklarından çek garanti tutarlarından sorumluluklarının bulunmadıkları, 30.07.2012 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesinin 10.9. Maddesinde “kredinin kefalet karşılığı kullandırılması ve kefillerin sorumluluğu” başlığı altında kefillerin sorumluluğunun düzenlendiği, bu sözleşmede davalılar …’in ve …’in kefil olarak sorumluluğunun bulunduğu ve çek depo bedelinden sorumlu oldukları, kefalet sözleşmesinin de yasal şartlarını taşıdığı ve geçerli olduğu, hesabın kat’ının, tebliğin, temerrütün raporda irdelendiği, taraflar arasında delil sözleşmesi olduğu, davacının akti faize ilişkin sözleşme uyarınca %24,24 oranında faiz talep edebileceği, temerrüt faizi olarak %36,36 oranında faiz talep edebileceği, raporda nakdi kredilerin hesaplandığı, davacının dava dilekçesinde belirtiği miktar ile uyuşmakla birlikte davacı tarafın davalı tarafça yapılan ödeme sebebiyle bu alacak talebinin 1.821,66 TL olduğunu ve bu bedeli yalnızca davalılardan …’in ve …’ten talep ettiği, bu kişilerin 30.07.2012 tarihli sözleşmede kefalet sorumluluğununda bulunduğu dikkate alınarak bu davalılar hakkında açılan nakti alacağa ilişkin itirazın iptalinin kabul edildiği, Davacının çek depo bedeline ilişkin gayri nakti alacak talebinin ise davacının 32 adet çeke ilişkin talebinin olması, raporda her bir çek yaprağı için 1.120 TLden hesaplama yapılarak 32 adet çek yaprakları bedeli için 35.840,00 TL (32*1.120,00:35.840,00) talep edilebileceğinin hesaplanması, bu talebinde yalnızca davalılar …’in ve …’ten 30.07.2021 tarihli sözleşmede imzalarının olması sebebiyle talep edilebileceği değerlendirilerek bu gayri nakdi alacak talebine ilişkin itirazın iptali talebine karar verildiği, Davacının teminat mektuplarına ilişkin talebinin bilirkişi heyet raporunda değerlendirildiği, dava dışı asıl borçlu … Tic. A.Ş. nin davacı bankadan aldığı teminat mektuplarından 10.119,00 TL’nin, dava dilekçesinde de 07.02.2013 tarih ve 1.500,00 TL bedelli teminat mektubunun takip tarihi olan 17.12.2014 tarihinden sonra Bankaya iade edildiği ve bu mektup bakımından depo taleplerinin bulunmadığı belirtildiğinden toplam 10.119,00 TL teminat mektuplarından kaynaklı bankanın depo taleplerine ilişkin tüm davalıların sorumluluğunun devam ettiği, bu sebeple 10.119,00 TL üzerinden tüm davalıların itirazlarının iptaline” karar verilmiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Her ne kadar, taraflar arasında imza altına alınan sözleşmelerde böyle bir husus mevcut olsa dahi bu konunun kanun hükmüne aykırı olduğunu, Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesine göre kanun koyucunun sözleşmelerde zayıf olan tarafı, aşırı güçlü olan taraf karşısında korumak istediğini, taraflar arasında imzalanan delil sözleşmesi hükümlerinin askıya alınarak, davalıların da defter ve kayıtlarının da incelenerek yeni bir bilirkişi raporu alınması gerektiğini, -Tanzim edilen bilirkişi raporunda belirlenen faiz oranlarının fahiş olduğunu, kredi kullandıran tarafa işbu şekilde serbestlik tanınmış olsa da, davacı bankanın sözleşmenin kendisine tanıdığı bu yetkiyi kötü niyetli olarak kullandığını, bilirkişinin ek raporda da, yine taraflar arasında akdedilmiş olan sözleşme hükümlerini sabit aldığını ve Medeni Kanunu madde 2 hükümleri gereğince yine herhangi bir değerlendirmede bulunmadığını, -Sözleşen iki özel hukuk kişisinden birine, uygulanacak faiz oranını tek taraflı belirleme hakkının tanınmasının kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı olduğunu, Kredi Sözleşmesi faiz hükümleri dikkate alınarak tesis edilen hükmün usul ve yasaya aykırı olduğunu, istinaf başvurularının kabulü ile kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; -Davalı/borçlular ile imzalanan genel kredi ve teminat sözleşmeleri ile tarafların, aralarında çıkabilecek her türlü uyuşmazlıkta müvekkili bankanın defter ve kayıtlarının kesin delil teşkil edeceğini kabul ettiklerini, davalıların iddialarının aksine uyuşmazlıklarda banka kayıtlarının esas alınacağının sabit olduğunu, davalı/borçluların faizin fahiş olduğuna yönelik itirazlarının da genel kredi ve teminat sözleşmesi hükümleri, yargıtay kararları uyarınca yasal dayanaktan yoksun ve haksız olduğunu, davalı/borçlulardan müvekkili bankaca b.s.m.v. talep edilmesinin yasal olduğunu, bu sebeple davalılardan bsmv talep edilemeyeceği yönündeki iddianın hukuki dayanağı bulunmadığını, davalı/borçluların istinaf başvuru dilekçesi içeriğinde yer alan iddia ve beyanları ile davalıların hukuka aykırı istinaf başvurularının reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, genel kredi sözleşmesi kapsamında çek depo bedellerini tahsili amacı ile başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine yöneliktir.Davacı bankanın, asıl borçlu ile arasında düzenlenen kredi taahhütnamesinin 13. maddesi uyarınca gayrinakdi kredilerle ilgili nakit depo talep hakkının bulunduğu, bankaca çek hesabı açılarak borçluya çek defteri verilmiş bulunmasının söz konusu gayrinakdi krediler kapsamında bir bankacılık işlemi olduğu ve kredi borçlusu karşı tarafın bu nevi kredilerle ilgili nakit depo borcunun, alacaklı banka tarafından keşide edilen ihtarname ile muaccel hale geldiği gözetilerek, asıl borçlu ve müşterek müteselsil kefile yönelik istemin kabulünün yerinde olduğu, sözleşme hükümlerinin tarafların iradeleri ile oluşturulduğu, 6102 Sayılı TTK’nın 20. maddesi gereğince tacir olan veya olmayan bir kimseye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacirin, kredi kullandırırken sözleşmede kefil isteyebileceği, davalı banka tacir olup dava konusu kredi dava dışı şirkete verilen ticari işletmesiyle ilgili işlemlerinden olup, dava konusunun da davacı … dava dışı şirket arasında akdedilen ticari nitelikli kredi sözleşmelerinden kaynaklı olduğu, bu sebeple kredi sözleşmesi hükümlerinin tacirin basiretli davranma yükümlülüğü ve sözleşme hürriyeti kapsamında ele alınması gerektiği, davalıların bu kapsamda 4721 Sayılı TMK’nın 2. maddesine aykırılık hususunun ispatının gerektiği, bankanın faizi belirleme yetkisinin TMK’nın 2. maddesine aykırılık teşkil etmeyeceği, davalıların, dava dışı şirketten ayrı düşünülemeyeceği, basiretli tacir davranışı ile aynı şekilde hareket etmeleri gerektiği, kefaletin geçersiz bir kefalet olmadığı, bilirkişi raporunun denetime elverişli olması, Dairemizin kaldırma kararına uygun olarak yargılama yapılması, ilk derece mahkemesi kararının esas ve usule uygunluğu ve kamu düzenine aykırılığı olmaması sebepleriyle davalılar vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/10/2021 tarih ve 2020/919 E., 2021/906 K. sayılı kararına karşı davalılar vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.263,89 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 810,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.453,89 TL harcın davalılardan müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 27/10/2022