Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1494 E. 2023/392 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1494
KARAR NO: 2023/392
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/11/2021
NUMARASI: 2018/804 E. – 2021/632 K.
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satıma Konu Malın İadesi)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/04/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyasıyla takip başladığını, söz konusu icra takibinin kesinleştiğini, evine haciz geldiğini, haciz esnasında davalı aynı zamanda diğer borçlu … tarafından “Sen taahhüdü ver, eşyaların kaldırılmasın, ben borcu öderim” şeklinde beyanda bulunması üzerine 16/06/2011 tarihli taahhüde imza attığını, icra dosyasının diğer borçlusu … tarafından borcun ödendiğini sanan müvekkil hakkında taahhüdü ihlalden dolayı üç aya kadar tazyik hapsine karar verildiğini, yakalanan müvekkilinin borcunun abisi … tarafından 17/01/2014 tarihinde alacaklı vekilinin banka hesabına 14500 TL yatırılarak infaz edildiğini, borcun ödenmesi ile birlikte senetler tarafına ulatşığında senet üzerindeki imzanın müvekkile ait olmadığını anladıklarını belirterek müvekkilin borçlu olmadığı halde ödemek zorunda kaldığı 14.500,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren kanuni faizi ile istirdadına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; kambiyo senedine dayalı icra takibi başlattıklarını, davacı borçlunun icra müdürlüğüne gelerek 10/06/2011 tarihinde borcu kabul ettiğini ve taksitler halinde borcu ödeyeceğine dair ödeme taahhüdünde bulunduğunu, ödeme taahhüdünün resmi belge niteliğinde olduğunu, davacının iddiasının yerinde olmadığını, ayrıca istirdat davasının bir yıl içinde açılması gerektiğini, 2014 yılında ödeme yapılmasına rağmen 2018 yılında istirdat davası açıldığını, davanın süresi içinde açılmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davaya konu senetlerdeki imzanın davacı tarafından inkar edilmiş olması sebebiyle imza incelemesine esas olmak üzere mahkememizce davacının imza asıllarının bulunduğu belge asılları celp edilmiştir. İcra takibi sonrasında davacıya teslim edildiği davacı beyanı ile de sabit olan takip konusu senetlerin mahkememiz dosyasına sunulması hususunda davacı tarafa süre verilmiş olup, davacı tarafından senetlerin Bursa Ön büro aracılığı ile dosyaya gönderildiği bildirilmiş ise de, gerek Bursa Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Ön Bürosu ile gerekse … ile yapılan yazışmalar sonucunda senet asıllarının mahkememize gönderilmediği anlaşılmıştır. Senet asıllarının dosyaya sunulmamış olması sebebiyle senetler üzerinde imza incelemesi yapılamadığı bu hali ile davacı tarafından ispat külfetinin yerine getirilmediği anlaşılmakla” davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Borcun ödendiğine ilişkin protokol aslı, senet fotokopileri ve senet asılları imza incelemesi yapılması amacıyla Bursa Hukuk Mahkemeleri Ön Büro aracılığı ile ilk derece mahkemesine gönderildiğini, somut olayda da bahsedilen evrakların 28.02.2020 tarihinde Mahkemeye sunulmak üzere Bursa Hukuk Mahkemesi Ön bürosuna teslim edildiğini, senet aslının ise aynı gün 2020/1238 Muhabere numarası ile zimmet defterine kaydedilerek kendilerine teslim edildiğini, akabinde … aracılığıyla iadeli taahhütlü olarak ilk derece mahkemesine gönderildiğini, mahkemece iadeli taahhütlü evraka ilişkin gönderi barkod kodu sorgulanmış olup evrakın iş yeri yetkilisi ..ye teslim edildiğinin tespit edildiğini, Bursa … Başmüdürlüğü’nün 12.02.2021 tarihli müzekkere cevabında posta zarfının iadeli taahhütlü gönderilmesi sebebi ile kıymetli evrak olmadığına yönelik değerlendirmesinin kabul edilemeyeceğini, dosyaya mübrez zimmet defteri kayıtları ve 2020/1238 muhabere evrakından da anlaşılacağı üzere senet asıllarının inceleme yapılması için mahkemeye gönderildiği açık olup ispat külfetinin yerine getirildiğini ve senet asıllarının dosyanın içerisinde mevcut olmamasından dolayı taraflarına sorumluluk yüklenemeyeceğini, ayrıca diğer evrakların ön büro tarafından alındığı, zarf ile yalnızca senet asıllarının gönderildiğini, Yine zarfın görevli memura ulaştığı sabit olduğuna göre zarftan senet asıllarının çıkmadığı varsayımında Mahkemeye ulaşan zarfın içinde ne olduğu sorusu cevapsız kaldığını, görevli Mahkemeye boş zarf kargolandığının kabulü hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, yeterince araştırma yapılmadan, eksik inceleme ile ret hükmü verildiğini, tüm bu nedenlerle istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacının istinaf taleplerinin reddi ile mezkur kararın onanmasına karar verilmesini talep ettiklerini, mahkeme tarafından talep edilen senet asıllarının Bursa Hukuk Mahkemeleri Ön Büro aracılığıyla sunulduğu, dilekçe ekinde zarf içinde senet asıllarının olduğu beyan edilmişse de mahkeme tarafından verilen kesin süre içerisinde davacı tarafından senet asıllarının sunulmadığını, davacı taraf söz konusu borcu haciz tehdidi altında ödediğini ve senet üstündeki imzaların kendisine ait olmadığını iddia etmişse de bu hususların gerçeği yansıtmadığını, davacının bu iddialarını ispat edemediğini, senet asıllarını mahkemeye ibraz etmemesi nedeniyle davasını da ispat edemediğini, Bu nedenle davacı tarafın istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davanın konusu; Davacı tarafından takibe konu bonodaki imzanın kendisine ait olmadığı bu nedenle, icra dosyasına ödenen paranın istirdadı talep ve dava edilmiştir. Ödemenin 17/01/2014 tarihinde yapıldığı, davanın 03/3/2014 tarihinde yasal bir yıllık süre içinde açıldığı anlaşılmıştır. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında alacaklı vekili tarafından dosya borcuna mahsuben borçlulardan … adına … tarafından 17/01/2014 tarihinde 14.500 TL olmak üzere toplam 16.495 TL’nin haricen taraflarına ödendiğini, bakiye dosya alacağından feragat ederek dosya kaydının kapatılmasını talep ettiği görülmüştür. 17/01/2014 tarihli alacaklı vekili ile davacı borçlunun abisi arasında düzenlenen protokol ve ibranamede davacının icra dosyası borcu ile ilgili olarak gayrikabili rücu olmak üzere ibra ettikleri belirtilmiştir. Davacı tarafından takibe konu bonolardaki imzaya itiraz edildiği, davacı vekili senet asıllarının Bursa Hukuk Mahkemeleri Ön Bürosuna elden teslim edildiğinin belirtildiği, Bursa Hukuk Mahkemeleri tevzi bürosunun 15/02/2021 tarihli cevabında taşra evraklarının havalesi yapılarak ilgili mahkemeye gönderilmek üzere UYAP’tan taranarak işlemin tamamlanacağı evrak asıllarının bürolarınca teslim alınmadığı, evrak sahibine zimmet defterine imza karşılığında teslim edilerek posta işlemleri için …’ye yönlendirildiği, sorulan evrak asıllarının …’na teslim edildiği ve …’ye ait 12/02/2021 tarihli cevabında barkod numaralı gönderinin kıymetli evrak olmadığı, iadeli taahhütlü olarak gönderildiği ve iş yeri yetkilisi … adına teslim edildiği belirtilmiştir. Senetteki imzanın borçluya ait olduğunun ispat külfeti senet elinde olup, takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya aittir. (HGK 26/04/2006 tarih, 2006/12-259 E., 2006/231 K. sayılı kararı) Bu durumda davanın niteliği itibari ile imzanın borçluya ait olduğunu kanıtlama külfeti alacaklıya aittir. İmzaya itiraz davasında ispat yükümlülüğü kural olarak davalı alacaklıda ise de, senetlerin davacının elinde olduğu, senetleri mahkemeye ibraz etme yükümlülüğünün davacıya ait olduğu, davacı tarafından senet asıllarının mahkemeye ibraz edilemediği, dava konusu senetlerin borçlu vekili tarafından mahkemeye kıymetli evrak olarak değil iadeli taahhütlü olarak gönderildiğinin belirtildiği, bu postanın … adına teslim edildiği, ancak içerisinde kıymetli evrak olup olmadığınının davacı tarafından ispatlanamadığı bu nedenle imza incelemesi yapılamadığı, davacı tarafından ispat külfetinin yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi hukuken yerindedir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla yapılan inceleme neticesinde davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/11/2021 tarih ve 2018/804 E., 2021/632 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,2 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.13/04/2023