Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1485 E. 2022/1458 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1485
KARAR NO: 2022/1458
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/06/2022 (Ara Karar)
NUMARASI: 2021/812 E.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/10/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili vekili tarafından sunulan dava dilekçesi ile; Davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü üzerinden başlattığı 4.000.000,00 TL (artı ferileri) bedelli senede dayalı icra takibi sebebiyle, davacının davalıya borçlu olmadığının tespitini ve 16/05/2022 ihtiyati tedbir talebinde bulunarak İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takibinin durdurulmasını talep etmiştir.İlk derece mahkemesinin 22/06/2022 tarihli ara kararıyla; “HMK’nın 389. vd. ve 209. maddeleri uyarınca İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takibinin, icra dosyasında borçlunun mallarını haczedilmiş olması da dikkate alınarak takibin durdurulmasına” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Yerel mahkeme tarafından sunulan kararda karara konu bononun bedel kısmında tahrifat yapıldığı tespit edilmiş olmasına karşın uyuşmazlığa konu bono üzerinde alınan birçok bilirkişi raporuna karşı herhangi bir tahrifat tespit edilemediğini, -Yerel mahkeme tarafından sunulan kararda karara konu belgedeki imzanın savcılık aşamasında alınan raporla davacı eli ürünü olmadığının belirlenmesi üzerine 6100 Sayılı HMK’nın 209. maddesi uyarınca tedbire ilişkin karar verilmesi gerektiği belirtilmişken, somut olayda uyuşmazlığa konu bono üzerinde alınan birçok bilirkişi raporu ve davacı yanın sonradan ikrarıyla sabit olduğu üzere bono üzerindeki imzaların davacı yanın eli ürünü olduğunu, -Yerel mahkeme tarafından sunulan kararda davalı alacaklı hakkında takibe konu bono sebebi ile dolandırıcılık suçundan mahkumiyet kararı verilmiş olması sebebiyle 6100 Sayılı HMK’nın 209. maddesi gereğince tedbirin teminatsız verilmesinin kabulüne yönelik karar verilmişken somut olayda davaya konu bono sebebiyle müvekkili hakkında 3 yıldır soruşturma yürütülmekte olduğunu, müvekkili aleyhine tek bir bilirkişi raporu alınmadığını, müvekkili hakkında mahkumiyet kararı da bulunmadığını, -Yerel mahkeme tarafından sunulan kararda takibe konu senedin sahte olduğunun ceza yargılaması ile ortaya çıkması veyahut savcılık soruşturması aşamasında bu yönde önemli bir delile ulaşılması halinde takibin durdurulabileceği yönünde karar verilmişse de somut olayda davacı yanın sunmuş olduğu bir kaç tanık beyanı dışında yazılı belgenin sahte olduğuna ilişkin hiçbir somut delile 3 yıldır ulaşılamadığını, -Yerel mahkemenin müvekkili hakkında ”İstanbul CBS 2020/186906 soruşturma sayılı dosyasında davalı hakkında kuvvetli suç şüphesinin varlığı kabul edilerek tutuklama kararı verilmiş olması” nı gerekçe olarak gösterdiğini ancak müvekkili hakkında verilen tutukluluk kararının gözden geçirilmesi ile müvekkilinin tahliye edildiğini, davacının imza örneklerinin çok geç alınabildiğini, davacının huzurda imza örneğinin alınması sonrasında senet aslı üzerinde ayrı ayrı İstanbul 5. İcra Hukuk Mahkemesi ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından imza incelemesi yaptırıldığını, bu incelemeler sonucunda İstanbul 5. İcra Hukuk Mahkemesine Adli Tıp ve Belge İnceleme Uzmanı Prof. Dr. … tarafından sunulan 02.12.2021 tarihli Bilirkişi Raporunda davacının imza örnekleri ile senet aslı üzerinde ”Yazı ve imza incelemelerinde geçerli tüm grafolojik tanı ve yöntemleri dikkate alınarak; lup, stereomikrokop, S525 document dedector ve bilgisayar/scan kullanılarak” incelemeler yapıldığını ve yapılan incelebilme neticesinde Uzman Prof. Bilirkişi … ”İnceleme konusu borçlusu …, alacaklısı …, düzenleme tarihi 28.01.2019, ödeme tarihi 19.04.2019, miktarı 4.000.000,00 TL olan senetteki imzaların, …’ın eli ürünü olduğu kanaatine varılmıştır.” şeklinde imzaların kuşkuya yer olmaksızın borçluya aile olduğunun teyit edildiğini, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca senet üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesinin ise davacı borçlunun huzurda verdiği imza ve yazı örneklerinde değiştirme gayreti içerisinde olduğunun tespit edildiğini ve senette yapılan tüm imza yazı ve rakam incelemeleri sonucu imza yazı ve rakamların davacı borçlu … eli ürünü olduğunun tespit edildiğini, anılan raporlar neticesinde İstanbul 5. İcra Hukuk Mahkemesi 04.02.2022 tarihli karar duruşmasında davacının haksız imzaya ve borca itiraz davasının reddine karar verdiğini, davacı tarafın kötü niyetle hareket ederek alacağı sürüncemede bıraktığının kabulü ile ihtiyatı tedbir talebinin kaldırılması gerektiğini, -Dava konusu borcun kambiyo senetlerinden olan bonoya bağlı olduğunu, ispat külfetinin davacıya ait olduğunu, bunu ispatlayacak herhangi bir yazılı delil sunmadığını, mahkeme aksi kanaatteyse yerel mahkeme tarafından teminatsız olarak verilen tedbir kararının bozularak teminat ile verilmesi gerektiğini, istinaf taleplerinin kabulüne, Yerel Mahkemenin 02.06.2022 tarihli İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı icra takip dosyasının tedbiren durdurulmasına ilişkin ara kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; -Tek delilin, gerek icra dosyasındaki gerekse savcılıkta tek bilirkişiden alınan ilk rapor olduğunu, oysaki bu raporlar incelendiğinde incelemenin sadece imza üzerinde kısıtlı bir alanla tutulduğunu, Savcılık dosyasında senetteki yazı ve imzaların incelenmesine dair 07.03.2022 ve 18.08.2021 tarihli olmak üzere iki farklı bilirkişi raporu olduğunu, 18.08.2021 günlü rapor ise adli tıp uzmanı … tarafından düzenlendiğini, ikinci raporda açıkça senetteki yazıların müvekkili tarafından doldurulmadığı gibi tahrifat yapıldığının da tespit edildiğini, senedin sahte olduğu iddiasının ispatlandığını, davalı ve soruşturma dosyasındaki diğer kişilerin resmi belgede sahtecilik suçunun konusu olan senedi gerçekte alacaklı olmadıkları halde müştekinin teslim amacı ve rızası dışında hukuka aykırı olarak ele geçirerek icra müdürlüğü aracılığıyla tahsil etmeye çalıştığını, bu iddialarının ise soruşturma dosyasında ispatlandığını, icraya konan senedin düzmece olarak işleme konduğunun yine savcılık dosyasındaki şüpheli beyanları ile ortada olduğunu, işlenen dolandırıcılık ve sahtecilik suçları sebebiyle yürütülen soruşturmada şüpheliler …, … ve … 22.04.2022’de T.C.K. 158/1-d. maddesindeki suçu işledikleri gerekçesiyle tutuklandığını, Cumhuriyet savcılığının 18.05.2022 günlü tutukluluğun değerlendirilmesi ve uzatılması talebi üzerine İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliğince 3 şüpheli hakkında yurt dışı çıkış yasağı ve haftada bir gün imza atma koşuluyla tahliye kararı verildiğini, nöbetçi hakimlik tarafından verilen kararın maalesef hatalı ve eksik olduğunu, dosya kapsamında şüpheliler … ve …’nun müdafi huzurunda verdikleri ifadelerde; senedin imzalı ve üstü boş olarak şüpheli … tarafından diğer şüpheli …’a getirildiği ve üzerinin sonradan doldurulduğu, şüphelilerin hep birlikte sahte senedi nasıl ve ne şekilde icra yoluyla tahsil edeceklerine yönelik Antalya’da bir araya gelip toplantı yaptıklarını itiraf ettiklerini, bu şüpheli/tanık ikrarlarının bilirkişi heyetinin 07.03.2022 günlü raporunu doğruladıklarını, otel kayıtlarının da kolluk tarafından doğrulandığı dava ile ilgili belgelerin şüpheli …’ın avukatı tarafından aynı zamanda suç organizasyonunun başındaki şüpheli …’a da gönderildiğinin kolluk tarafından tespit ve tevsik edildiğini, bu şekilde müvekkilinin iddialarının yukarıda belirtilen deliller tarafından doğrulandığını, yaklaşık ispat kuralını elde ettiklerini, istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Talep, Mahkemece 22.06.2022 tarihli ara karar ile; İcra takibinin durdurulmasına yönelik talebin kabulüne ilişkin olarak verilen kararın istinaf yoluyla incelenmesi talebidir. İlk derece mahkemesince verilen karar icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olup, 2004 Sayılı İİK’nın 72/2. maddesi uyarınca icra takibinin durdurulamayacağı, ancak aynı kanunun 72/3. maddesi uyarınca icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilebileceği düzenlemeleri dikkate alınarak karar verilmesi gerekir ise de; eldeki dava 6100 Sayılı HMK’nın 208/3. maddesi kapsamında açılan ”senedin sahteliğinin tespiti” davası olup, somut tedbir talebinin 2004 Sayılı İİK’nın 72. maddesi kapsamında takip hukukuna etki edecek şekilde değerlendirilmesinin hatalı olduğu, bu itibarla tedbir talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 389. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, 6100 Sayılı HMK’nın 389. maddesinde “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” şeklinde düzenleme yer aldığı, kanunda bu hususun genel olarak düzenlendiği, hâkime oldukça geniş bir takdir alanı bırakıldığı anlaşılmıştır. Somut olay bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; Soruşturma dosyasına sunulan raporlar arasındaki çelişkiler, savcılık dosyasında alınan beyanlar, gerek rapor ve gerekse tarafların iddia ve savunmaları dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek, 6100 sayılı HMK’nun 389. maddesi kapsamında yaklaşık ispat koşulunun sağlanmış olması sebebiyle icra takibinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, somut olayda yaklaşık ispatın oluştuğunun kabulünde ve gerekçede hata bulunmadığı, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/06/2022 tarih ve 2021/812 E. Sayılı ara kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar harcı davalı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 20/10/2022