Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1442 E. 2022/1580 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1442
KARAR NO: 2022/1580
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/06/2022
NUMARASI: 2022/313 Esas – 2022/438 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/11/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillinin dava dışı … ve … Ticaret Anonim Şirketi’nden olan çeke dayalı alacağını tahsil edebilmek için İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas (önceki esas no …) sayılı icra takibini 28/05/2009 tarihinde başlattığını, sonrasında anılan şirketin iflasına karar verildiğini, dava dışı takip borçlusu …’in yurtdışına gittiğini, takip borcunun halen ödenmediğini ancak dava dışı takip borçlusu …’in davalı eşi … ve eşi üzerine kurduğu diğer davalı … A.Ş. üzerinden muvazaalı faaliyetlerine devam ettiğini, davalılar ve adı geçen takip borçluları arasında organik ilişki bulunduğunu, dava dışı takip borçlusu …’in karı koca ilişkisi kapsamında davalı üzerinden aynı iş kolunda paravan ilişkilerle ticari faaliyetlerini yürüttüğünü, davalı … ile dava dışı takip borçlusu … arasında evlenmelerinden yedi yıl sonrasında mal ayrılığı sözleşmesi akdedildiğini, fiili haciz işlemi sırasında da adı geçenlerin danışıklı işlemlerinin görüldüğünü, davalı …’ın avukatı tarafından icra takip dosyasına sunulmuş faturalardan da muvazaa olgusunun anlaşıldığını, icra müdürlüğünde hacizde tespit edilen malların takip borçlusunun elinde olduğu yönünde işlem tesis edildiğini, istihkak prosedürü kapsamında yapılan yargılamada icra hukuk mahkemesince takibin devamına karar verildiğini, davalıların dava dışı takip borçlularının paravanı konusunda olmaları sebebiyle icra takibine konu alacaklarını davalılardan talep etme hakkının bulunduğunu, davalarının nam-ı müstear kullanılmak suretiyle yapılan işlemlerin tespiti ve geçersizliğine bağlı tazminat alacağı davası olduğunu, tarafların tacir olması sebebiyle görevli mahkemenin ticaret mahkemesi olduğunu, tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasının gerektiğini, davalıların aile bireyleri adına paravan şirket kurmaları ve bu şirket aracılığı ile ticari faaliyetine devam etmelerinin muvazaalı işlem yaptıkları hususunda geçerli bir karine teşkil ettiğini belirterek 930.000,00 TL’nin davalılardan tahsili ile davalıların mal varlıkları hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının davasının haksız ve mesnetsiz olduğunu, davacı ile müvekkilleri arasında hiçbir ticari ilişki, faaliyet ve ilgi bulunmadığını, ticari nitelikte alacak iddiasıyla ikame edilen işbu davada arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediğinden davanın öncelikle dava şartı yokluğu nedeniyle reddinin gerektiğini; icra takibine konu borcun doğduğu hatta icra takibi tarihinde müvekkili …’ın dava dışı takip borçlusu … ile evli olmadığı gibi dava dışı takip borçlusu şirket bünyesinde bir dönem çalışmış olması haricinde şirketle de herhangi bir ilgisinin bulunmadığını, bu kapsamda icra takibine konu borçtan müvekkillerinin bir sorumluluğu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Dava, alacak istemine ilişkindir. Dava dilekçesi ekinde arabuluculuk son tutanağı sunulmadığından mahkememizce 11/05/2022 tarihli tensip zaptı ile arabuluculuk son tutanağını sunması için davacı vekiline kesin süre verilmiştir.Kesin süre içerisinde davacı vekili tarafından arabuluculuk başvuru formu sunulmuştur. Sunulan arabuluculuk başvuru formunun incelenmesinde arabuluculuk yoluna iş bu davanın açıldığı 09/05/2022 tarihinden sonra 23/05/2022 tarihinde başvurulduğu görülmüştür.Dava açılmadan önce arabulucuya hiç başvurulmamış olması dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddini gerektiren bir husus olup, arabulucuya başvurulmuş olmakla birlikte anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin mahkemece verilen kesin süre içerisinde sunulmamış olması ise davanın usulden reddi yaptırımına bağlanmıştır.Somut olayda eldeki dava 9/05/2022 tarihinde açılmıştır. Davacı ise 23/05/2022 tarihinde arabulucuya başvurmuştur. Arabuluculuğa başvuru dava şartı olup re’sen gözetilmesi gerekmektedir. 6325 Sayılı Kanunun 18/A maddesi ve HMK 115/2 maddeleri gereği dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmadığından davanın arabuluculuğa yönelik dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın, Türk Borçlar Kanunu m.19 ile İcra ve İflas Kanunu m.277 ve devamı maddelerine görülmesi gereken bir dava olduğunu, buna göre nam-ı müstear, muvazaa ve kanuna karşı hile iddiası ile tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisine göre açıldığını, nam-ı müstear davalarının tasarrufun iptali davası mahiyetinde olduğunu, tasarrufun iptali davalarının da dava şartı arabuluculuk hükümlerine tabi olmadığından işbu davanın da anılan hükümlere tabi olmaması sebebiyle usul ve yasaya aykırı olan ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.Davalılar vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davanın dava şartı arabuluculuk hükümlerine tabi olduğunu belirterek, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Uyuşmazlık; İncelemeye konu davanın arabuluculuk dava şartına tabi olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.19/12/2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe girmiş olan 7155 sayılı Kanunun 20. maddesiyle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na (TTK) 5/A maddesi eklenmiştir. Anılan maddeye göre; bu Kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartıdır. Görüldüğü üzere, TTK’ya eklenen 5/A maddesinde, Kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerine konu ticari davalarda arabuluculuk, dava şartı olarak belirlenmiştir. Madde gerekçesi “Maddeyle, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4 üncü maddesinde belirtilen davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurma zorunluluğu getirilerek bu uyuşmazlıkların temelinden, çok daha kısa süre içinde, daha az masrafla ve tarafların iradelerine uygun bir şekilde çözülmesi amaçlanmaktadır.” şeklindedir.Yukarıda belirtildiği üzere, bu düzenlemeyle amaçlanan husus taraflar arasındaki uyuşmazlıkların arabuluculuk yoluyla çözümlenmesi olup, madde metninde “… konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında …” denilmek suretiyle dava türleri ayrımı belirtilmemiştir.Somut davanın TTK m.5/A’nın yürürlüğe girmesinden sonra açıldığı uyuşmazlık konusu değildir. Anılan hükme göre TTK’nın 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartıdır.İstinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili, her ne kadar davanın tasarrufun iptali davası niteliğinde olduğunu ileri sürmüş ise de; dava dilekçesi incelendiğinde, davanın, bir faktoring şirketi olan davacının çek bedelinin istirdadı istemine yönelik olduğu, davaya konu alacağın bir kambiyo senedi olan çekten kaynaklanması ve kambiyo senetlerinin TTK’da düzenlenmiş olması nedeniyle davanın da ticari nitelikte olduğu yani arabuluculuk şartına tabi davalardan olduğu ve konusunu bir miktar paranın ödenmesi hususunun oluşturduğu ancak Mahkemece davacı yana süre verilmiş olmasına rağmen, arabuluculuk son tutanağının bir haftalık yasal süre içinde dosyaya sunulmadığı, ilk derece mahkemesince davanın arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, aksi yöndeki istinaf başvuru sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/06/2022 tarih ve 2022/313 Esas, 2022/438 Karar sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 sayılı HMK m.353/1-b/1 gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarihli ve 7035 sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 sayılı HMK m.361/1 maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 10/11/2022