Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1432 E. 2022/1579 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1432 Esas
KARAR NO: 2022/1579
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/06/2022
NUMARASI: 2021/426 Esas – 2022/427 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (İİK m.89)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/11/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı alacaklı … tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyasından 01.03.2020, 01.04.2020 ve 01.05.2020 tarihli senetler üzerinden davalı-asıl borçlu … A.Ş.’ye karşı icra takibi başlatıldığını, devamında davalı-alacaklı … tarafından; davalı-asıl borçlu … A.Ş.’nin adreslerine hacze gidildiğini, haciz mahallinde çeşitli makinelerin haczedildiğini ve borçluya yediemin olarak bırakıldığını, sonrasında ise davalı-alacaklı tarafından üçüncü şahıslara ve müvekkiline İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 89 uncu maddesine göre haciz ihbarnameleri gönderildiğini, müvekkiline gönderilen her üç ihbarnamenin de usulsüz bir şekilde tebliğ edildiğini, tebligatlardan haberdar olduktan sonra müvekkilinin icra müdürlüğüne takip dosyası borçlusuna her hangi bir borcunun bulunmadığının bildirdiğini buna rağmen müvekkiline haciz işlemi uygulandığını, haciz tehdidi altında takip alacaklısı vekilinin hesabına 15.000,00 TL ödeme gerçekleştirdiğini, borcun kesinlikle kabul edilmediğini, bu ödemenin muhafaza işleminin engellenmesi amacı ile yapıldığını, davacıya ait araca haciz işlendiği, tüm bankalara da haciz ihbarnamesi gönderildiğini belirterek İİK m.89 uyarınca borçlu olmadığının tespitine, dosyadaki borçlu kaydının ve hakkındaki hacizlerin iptaline; mahkemenin aksi kanaatte olması halinde ise İİK m.72 uyarınca davacının borçlu olmadığının tespitine, borçlu kaydının ve hakkındaki hacizlerin iptaline ve haciz tehditi altında ödemiş olduğu şimdilik 15.000 TL’nin faizi ile birlikte istirdadıyla davacıya iadesine ve davalılar aleyhine tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın süresinde açılmadığını, davacı tarafın icra takibi kapsamında usulsüz tebligata ilişkin bir şikayette bulunmadığını ve iddialarının muteber olmadığını belirterek davanın reddi ile müvekkili lehine %20’den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesini istemiştir.Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle müvekkili davalı şirketin söz konusu davada hiçbir şekilde taraf olmadığını, zira müvekkilinin diğer davalı … ile yapılan ticaret sebebiyle borçlandığını ve borcunu da ödeyemediğini, davacının üç haciz ihbarnamesine de cevap vermeyip borçlu duruma düşmesiyle müvekkilinin hiçbir ilişkisi olmadığını, davacının kendi ihmali sebebiyle yaşamış olduğu durumdan müvekkilinin hiçbir sorumluluğu olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; “…davacıya gönderilen üçüncü haciz ihbarnamesinin 15/01/2021 tarihinde tebliğ edildiği ancak davacı tarafından menfi tespit davasının İİK’nın 89. maddesi uyarınca 15 günlük sürede açılması gerekirken, davanın bu süre geçtikten 23/06/2021 tarihinde açıldığı anlaşılmakla, davacı tarafından davalılar hakkında İİK m.89 kapsamında açılan davaların ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.Davacı tarafından icra dosyasındaki alacaklı-davalı … aleyhine her ne kadar menfi tespit davası açılmış ise de, davacı borçlunun alacaklı-davalı …’e olan borcunun İİK’nın 89. maddesindeki düzenlemeye göre alacaklı ile haciz ihbarnamelerine muhatap olan (davacı) kişi arasında herhangi bir alacak borç ilişkisinin bulunmasının gerekmediği, bu sebeple icra dosyasındaki alacaklıya karşı İİK m.72 kapsamında menfi tespit davası açılamayacağı, menfi tespit davasının alacaklının alacağı olduğu iddia edilen icra dosyası borçlusuna karşı ancak İİK m.89 yollamasıyla açılabileceği anlaşıldığından, alacaklı … aleyhine İİK m.72 kapsamında açılan davanın reddine karar verilmiştir.Davalı … A.Ş. aleyhine İİK m.72 kapsamında açılan davada, … davacının 89/1-2-3 haciz ihbarnamelerinin gönderildiği 19/11/2020- 11/12/2020 ve 15/01/2021 tarihleri ve dava tarihi olan 23/06/2021 tarihi itibariyle davalı asıl borçlu … A.Ş.’ye borçlu olmadığı anlaşılmakla, davalı … A.Ş, hakkında İİK m.72 uyarınca açılan davanın kabulü ile davacının davalı … A.Ş’ye borçlu olmadığının tespitine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;Müvekkilinin takip borçlusu olan davalı … A.Ş.’ye herhangi bir borcunun bulunmadığının tespit edilmesine rağmen diğer davalı … hakkındaki davalarının reddine karar verilmesi doğru olmadığından kararın kaldırılarak davalı-alacaklı Salih hakkındaki davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının, davalı … A.Ş.’ye İİK m.72 kapsamında borçlu olmadığının tespitine yönelik kararının usul ve yasaya aykırı olduğundan kaldırılmasına; mahkemenin İİK m.89 uyarınca davanın reddine ilişkin kararın onanmasına ve davacı tarafın istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava; 2004 Sayılı İİK’nın 89/3. maddesi gereğince davalı tarafa borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.Hukuk mahkemelerinin hangileri olduğu ve bunların kuruluşu 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 4 ve 5 inci maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasına göre asliye hukuk mahkemeleri, sulh hukuk mahkemelerinin görevleri dışında kalan ve özel hukuk ilişkilerinden doğan her türlü dava ve işler ile kanunların verdiği diğer dava ve işlere bakar. Bu husus HMK’nın 2 nci maddesiyle de teyit edilmiştir. Anılan maddenin ikinci fıkrası Hukuk Muhakemeleri Kanununda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesinin diğer dava ve işler bakımından da görevli olduğunu vurgulamıştır. Asliye Ticaret Mahkemeleri de 5235 sayılı Kanunun 5. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenmiştir ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 5 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu mahkemeler, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. TTK m.4’te hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5. maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grupta toplamak mümkündür.Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK m.4/1’de bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK m.4/1’de sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar, kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK m.4/1’e göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre, bir davanın ticari dava sayılabilmesi için hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifadeyle, TTK m.19/2 uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere, bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür. İncelemeye konu dava; İİK’nın 89/3 hükmüne dayalı olarak açılmış olup, menfi tespit istemine ilişkindir. İşbu eldeki dava ticari dava değildir. Uyuşmazlık takip hukukundan kaynaklanmakta olup görevli mahkeme, Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yukarıda izah olunan ticari davalardan hiç bir kategoriye de girmediği, davanın ticari dava olmadığı da değerlendirilmiştir.Saptanan ve hukuksal durum bu olunca TTK’nın 4. ve 5. maddeleri kapsamında “ticari dava” olarak nitelendirilemeyeceği ve davaya bakmanın asliye hukuk mahkemelerinin görevi kapsamında olduğu anlaşılmıştır. HMK’nın 1. maddesi hükmüne göre; göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, aynı kanunun 114/1-c bendi gereğince dava şartı olan bu husus, HMK m.115/1 gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır ve göreve ilişkin dava şartı noksanlığının sonradan giderilmesi mümkün değildir.İlk derece mahkemesinin görevsizlik sebebiyle kaldırılmasına karar verildiğinden kaldırma sebebine göre davacı vekili ile davalı … A.Ş. vekilinin istinaf sebepleri bu aşamada incelenmemiştir.Yukarıdaki açıklanan hususlar gereğince dava konusu talebin temelinin 2004 Sayılı İİK’nın 89/3. maddesi kapsamında menfi tespit istemi olduğu anlaşıldığından, görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olmasından dolayı görevsizlik sebebiyle 6100 Sayılı HMK’nın 114/1-c ve 115/1-2. maddeleri gereğince davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğinden ilk derece mahkemesi kararının re’sen gözetilen işbu sebeple 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/3. maddesi gereğince kaldırılarak, dosyanın yeniden görülmesi ve görevsizlik kararı verilmesi için kararı veren ilk derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/06/2022 tarihli, 2021/426 Esas ve 2022/427 karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/3. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,2- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3- İstinaf kanun yoluna başvuran davacı ve davalı … A.Ş. tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendilerine iadesine, 4- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- İstinaf kanun yoluna başvuran davacı ve davalı … A.Ş. tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/3. ve 362/1/g. maddeleri gereğince KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 10/11/2022