Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1424 E. 2022/1504 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1424
KARAR NO: 2022/1504
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/05/2022
NUMARASI: 2022/30 E. – 2022/305 K.
DAVANIN KONUSU: Ticari Satıma Konu Malın İadesi
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/10/2022
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; davalı ile müvekkili şirket arasında 6361 sayılı yasa çerçevesinde, Erdemli … Noterliğinin 04.07.2014 tarih ve … yevmiye Finansal Kiralama Sözleşmelerine konu 1 Adet 2014 Model, … Marka, … Tipi, … Plaka Nolu, … Şasi Seri Nolu, … Motor Nolu Paletli Ekskavatör kiracıya teslim ettiğini, davalıya yukarıda belirtilen sözleşmenin genel şartlarına göre belirlenen ve kiracı tarafa noter marifetiyle tebliğ edilen ödeme planına göre kira borçlarını vadelerinde ödemediğinden temerrüde düştüğünü bu sebeple müvekkili şirketin 6361 Sayılı Kanun’un 31. maddesi gereğince 60 gün ödeme öneli Beşiktaş … Noterliği’nin 21.05.2015 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi gönderildiğini, anılan ihtarnamelerde kiracı şirketin sözleşmeden kaynaklanan borçlarını 60 gün içerisinde ödenmemesi halinde sözleşmelerin işbu ihtarname ile feshedilmiş olacağının, vadesi gelmemiş borçların muaccel hale dönüşeceğinin, sözleşme konusu kiralanan 3 (üç) gün içerisinde müvekkili şirkete iade ile teslim edilmesi gerektiğinin, teslim edilmemesi halinde yasal yollara müracaat edileceğinin ihtar edildiğini, kiracı şirketin sözleşme borçlarını ödemediği gibi sözleşmeler konusu kiralananları da müvekkiline iade etmediğini, 6361 sayılı Finansal Kiralama Kanunu çerçevesinde davalı taraf ve müvekkili arasında akdedilen sözleşme uyarınca kiralananın mülkiyeti müvekkiline ait olduğunu, davalı tarafın edimlerini yerine getirmediği gibi sözleşmeye aykırı hareket ettiği için yukarıda belirtildiği üzere sözleşmenin feshedildiğini, kiralananın müvekkiline iadesi yükümlülüğü doğduğunu, davalının rıza ile kiralananı teslim etmediği gibi kiralananı saklama ve kaçırma girişiminde bulunduğundan İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1639 D.İş sayılı dosyasında kiralananın müvekkili şirkete tesliminin sağlanmasına yönelik olarak ihtiyati tedbir kararı verildiğini beyanla davalarının kabulü ile malın iadesini ve tedbirin karar kesinleşinceye kadar devamına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketle akdetmiş olduğu Finansal Kiralama Sözleşmesi kapsamında teslim aldığı 1 Adet 2014 Model, … Marka, … Tipi, … Plaka Nolu, … Şasi Seri Nolu, … Motor Nolu Paletli Rektör’ün bedelinin ödemediği gerekçesiyle açılmış olan davayı davacı şirketle arasındaki alacak ve borçların mahsup edilmesi suretiyle uzlaşılması halinde kabul edeceğini beyan ettiğini, davacıyla 04.07.2014 tarihinde akdetmiş olduğu Finansal Kiralama Sözleşmesiyle konu iş makinasının değerinin taksitler halinde ödeyeceğini taahhüt ettiğini ancak kira alacağını geciktirmiş olması sebebiyle hakkında İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosya numarasıyla 08.07.2015 tarihinde icra takibi başlatıldığını, bu takiple talep edilen kira alacağı ve fer’ilerinin davacı şirket hesabına, vekalet ücretinin de vekil hesabına yatırıldığını, bunun üzerine icra takibinin sona erdiğini ve şirketle mevcut sözleşmeye devam ettiğini, davacı şirketin Mayıs 2015’in kirasını geciktirdiği sebebiyle dava dilekçesinde de belirttiği Beşiktaş Noterliği’nin 21.05.2015 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesini tarafına gönderdiğini, bunun üzerine mevcut borcu ve faizlerini davacı şirketin hesabına ödediğini, tekrardan icra takibiyle uğraşmamak için gelecek 2 aylık kira alacağını da peşin ödediğini, bu durumun banka kayıtlarında da mevcut olduğunu ancak ekim ortalarında Eylül ve Ekim taksitleri için telefonla şirket yetkililerinden … isimli bir şahıs tarafından ikaz edildiğini, 20.000-TL’yi hesaplarına yatırılması gerektiğinin yoksa makinenin elinden alınacağının söylendiğini, şu an için sadece 17.000-TL ödeyebileceğini belirttiğini, bunun üzerine 14.000-TL yi şirket hesabına yatırdığını, bu olaydan birkaç gün sonra 23 Ekimde makineyi götürdüklerini, 23 Ekimden bu yana da makinenin davacı şirkette olduğunu beyanla davanın reddini, reddedilmemesi durumunda bu zamana kadar ödemiş olduğu 15 aylık kira taksitinin ecri misil borcu düşülmek kaydı ile davacı şirketin talep ettiği alacaklardan mahsup edilmesini, yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince ” … Tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirilmiştir. Buna göre; temin edilen bilirkişi raporu da dikkate alındığında, davalı kiracı tarafından, finansal kiralama sözleşmesinde belirtilen ödeme tablosu dahilinde kira bedelinin ödenmediği, ayrıca kira bedelinin ödendiğine ilişkin olarak herhangi bir delil de sunulmadığı, 6361 sayılı kanunun 23/1. maddesi uyarınca finansal kiralama konusu malın mülkiyetinin kiralayana ait olduğu ve yine 6361 sayılı kanunun 33/1. maddesi hükmüne nazaran da sözleşmenin kiralayan tarafından feshi halinde kiracının malı iade ile yükümlü olduğu, bu haliyle yapılan değerlendirmede de; davalının, finansal kiralama bedelini ödediğini veya ödememesi gerektiğini ve yahut bedelin istenebilir olmadığını, Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi ve HMK’nın 200. ve devamı maddeleri hükümleri uyarınca yasal delillerle kanıtlayamadığı anlaşıldığından, davalının sözleşme hükümlerine göre malın aynen iadesi ile yükümlü olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne, tedbirin devamına” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;İlk derece Mahkemesi tarafından dava dosyasının daha önce istinaf aşamasından geçmesi sebebiyle harcın tamamlanmasına yönelik usulden değerlendirme yapıldığını, esastan inceleme yapılmadığını, taraflar arasında 6361 sayılı Finansal Kiralama Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanuna göre 04.07.2014 tarihinde düzenlenen … Finansal Kiralama Sözleşmesi hükümleri ile 6361 Sayılı Yasa’nın ilgili madde hükümleri ile karar verildiği belirtilmiş ise de, temerrüt ihtarnamesinin Tebligat Kanunun 20. maddesine göre eksik yapıldığını ancak ihtarnamenin buna rağmen tebliğ edildiğinin kabul edildiğini, davacı şirketin davalıya göndermiş olduğu temerrüt ihtarnamesinde davacı şirket temsilinde eksikliklerin noterce yapılması gerektiğini ancak noter tarafından ihtarnamede keşidedeki eksiklilerin tespit edilemediğini, ihtar eden davacı şirketi adına atılan imzanın, hangi yetkili tarafından ve bu doğrultudaki imza sirküleri ile yapıldığına dair onaylama ve dayanak belgeler mevcut olmadığını, Noterlik Kanunu’nun 79. maddesine göre yazılı belgelerin aranmasının işlemle ilgili kısımlarının örneklerinin ilgili belge olarak eklenmesinin gerektiğini, ihtarnamenin kendilerine usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediğinin araştırılması gerektiğini beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Dilekçede açıklanan hususlar gereğince davalının istinaf talebinin reddine karar verilmesi savunulmuştur. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; 6361 Sayılı Finansal Kiralama Factoring ve Finansman Şirketleri Kanununun 31. ve 33. maddesi hükümlerine dayalı olarak açılmış olup, finansal kiralama konusu malın davalı kiracıdan alınarak davacı kiralayana verilmesi istemine ilişkindir. Taraflar arasında 6361 sayılı yasa hükümlerine göre Erdemli …Noterliği’nin, 04/07/2014 tarih, … yevmiye nolu Finansal Kiralama Sözleşmesinin düzenlendiği, sözleşmeye göre davalı/ kiracıya 2014 model, … marka, … Plaka numaralı, … Şasi Seri numaralı, … Motor numaralı paletli ekskavatörün teslim edildiği, davacının 04/07/2014 tarihli Finansal Kiralama Sözleşmesine göre belirlenen ödeme planını 11.08.2014 tarihinde noter kanalıyla davalı/ kiracıya bildirmesine rağmen davalı/ kiracı tarafından 11.03.2015, 11.04.2015, 11.05.2015 vadelerine ilişkin 7.184,78′ er TL’lik üç taksitin ödenmemesi sebebiyle temerrüde düştüğü, 6361 sayılı Kanunun 31. maddesi uyarınca borç toplamı ve 1.361,58-TL temerrüt faizinin ihtarnamenin tebliğini izleyen (60) gün içinde ödenmesinin aksi halde finansal kira sözleşmesinin fesih olunacağının, sözleşme konusu malın fesih tarihinden itibaren 3 gün içinde şirket adresine iade ve teslim edilmesinin Beşiktaş …Noterliği’nin 21 Mayıs 2015 tarih … yevmiye nolu ihtarname ile bildirildiği, ihtarnamenin davalı/ kiracıya APS ile gönderildiği ve ihtarnamenin Tebligat Kanununun 21. maddesine göre 29.05.2015 tarihinde tebliğ edildiği, tebliğe rağmen davalı/ kiracının borçlarını verilen sürede ödemediği gibi sözleşme konusu excavatörün iade edilmediği, bu sebeple sözleşmenin davacı tarafça feshedildiği ve iş bu davayla excavatörün iadesinin talep edildiği sabittir. Uyuşmazlık, temerrüt olgusuna vücut veren ihtarnamenin usule ve şekle uygun olup olmadığı ve davalı/ kiracıya usule uygun tebliğ edilip edilmediğine dairdir. Beşiktaş …Noterliği’nin 21 Mayıs 2015 tarihli … yevmiye numaralı ihtarname içeriği incelendiğinde, ihtarnamenin Noterlik Kanunu ile 6361 Sayılı Finansal Kiralama Factoring ve Finansman Şirketleri Kanununu’na yani mevzuata uygun içerikte ve şekilde düzenlendiği belirlenmiştir. Aksine dair davalı istinafı yerinde değildir. Diğer yandan ihtarnamenin davalı/ kiracıya tebliğ evrakı incelendiğinde, davalı/ kiracının sözleşmenin 34. maddesi ile tebligat tarzına uyma yükümlülüğü kapsamında beyan ettiği bilinen adresine ihtarnamenin tebliğe çıkarıldığı, eldeki davada Tebligat Kanunu m. 20 uyarınca muhatabın muvakkaten başka yere gitmesinin söz konusu olmadığı, tebliğ imkansızlığının söz konusu olduğu, buna göre Tebligat Kanunu m. 21 uyarınca; adresin kapalı olduğu, muhatabın nerede olduğunun kapıcı/ komşu/ yönetici …’dan sorulduğunda tüzel kişi olan muhatabın nerede olduğunun bilinmediğinin tebliğ parçasına şerh edildiği, tebliğ memurunun tebliğ olunacak evrakı o yerin muhtarı …’a imza mukabilinde teslim ettiği, tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırdığı, bununla beraber adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşu/ kapıcı/ yöneticilerden birine bildirdiğinin şerh edildiği, ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih olan 29.05.2015 tarihinin de tebliğ tarihi sayıldığı tespit edilmiştir. Adres araştırması Tebligat Kanunu m.21’de olmayıp, Yönetmelik m 30 ve Esaslar m.51’de düzenlenmiştir, buna göre adres hiç yoksa adres araştırmasının yapılması söz konusu olacaktır son çare ilanen tebligattır. Ancak eldeki davada, ihtarnamenin davalı/ kiracıya tebliğine dair tebliğ parçasında ”muhatabın adreste bulunmama sebebi” tevsik edilmediği gibi, muhatabın nerede olduğunun bilinmediğini beyan eden …’ın komşu/ kapıcı/ yönetici olup olmadığı veya hangisi olduğunun, yine haber verilenenin komşu/ kapıcı/ yöneticiden hangisi olduğunun ve kim olduğunun şerh edilmediği belirlenmiştir. Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkânsızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesinin 1. Fıkrası; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama hâlinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmünü içermektedir. Madde bu şekliyle iki hâli birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Tebligat görevlisi tarafından belirtilen adrese gidildiğinde adresin doğru olduğu ancak muhatap ya da muhatap adına tebliği almaya yetkili diğer kimselerin adreste bulunmadığının tespit edilmesi hâlinde tebliğ imkânsızlığı, adreste bulunan kimseler tarafından tebliğ evrakının kabulden kaçınılması hâlinde ise tebellüğden imtina söz konusu olur. Mernis adresi şerhi verilerek yapılan tebliğler (TK m. 21/2) hariç, muhatap ya da muhatap adına tebliği almaya yetkili diğer kimselerin adreste bulunmaması veya tebellüğden kaçınılması hâlinde tebliğ işlemleri Tebligat Kanunu’nun 21/1 ve 23/7. maddeleri ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30/1 ve 35/f. maddelerinde öngörüldüğü şekilde yapılmalıdır. Aksi hâlde tebligat usulsüz olur (Muşul, Timuçin: Tebligat Hukuku, Ankara 2018, s. 347-348). Muhatabın ya da muhatap adına tebliği almaya yetkili diğer kimselerin adreste bulunmaması hâlinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30. maddesinin 1. Fıkrası; “Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri hâlinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir.” şeklinde düzenlenmiştir. Tebligat Kanunu’nun “Tebligat mazbatası” başlıklı 23. maddesinde, tebliğin mazbata ile tevsik edileceği belirtildikten sonra bu mazbatanın ihtiva etmesi lazım olan hususlar düzenlenerek, 7. bendinde; “21 inci maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara mütaallik muamelenin yapıldığını, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebi” nin tebligat mazbatasına yazılması zorunlu kılınmış, benzer şekilde Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin “Tebliğ mazbatasında bulunması gereken bilgiler ve tanzimi” başlıklı 35/1-f maddesinde “30 uncu ve 31 inci maddelerdeki durumların gerçekleşmesi hâlinde bu hususlarla ilgili hangi işlemlerin yapıldığını, adreste bulunmama ve kaçınma için gösterilen sebebi” nin tebligat mazbatasına yazılacağı hüküm altına alınmıştır. Yönetmeliğin 30. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Burada tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, bunu tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu Tebligat Kanunu’nun 23/7 ve Yönetmeliğin 35/1-f bendi gereğince tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır. Muhatap veya yerine tebligat yapılacak kimseyi bulamayan tebligat memuru, önce o kimsenin sürekli mi geçici mi o adreste bulunmadığını ve bulunmama sebebini doğru şekilde araştırmakla yükümlüdür. Bu araştırma, özellikle muhatabın geçici belirli bir süre mi, yoksa tamamen mi adresten ayrılmış olup olmadığını tespit bakımından önemlidir. Böyle bir araştırma yapmadan ve bunu tutanağa geçirmeden, bir tebligat yöntemi belirlemek mümkün ve doğru değildir. Zira, muhatabın adreste geçici olarak bulunmaması ile tamamen ayrılmış olması hâlinde izlenecek tebligat usulü birbirinden farklıdır (Hanağası, Emel /Özekes, Muhammed: Yargı Örgütü ve Tebligat Hukuku, Eskişehir 2017, s. 120). Belirtilen adreste muhatap veya muhatap yerine tebligat yapılacak kimse bulunmuyorsa tebliğ memuru, evrakı o yerin muhtar, ihtiyar heyeti veya meclis üyelerinden birine yahut kolluk amir veya memuruna imza karşılığı teslim eder (Tebligat Kanunu m. 21/1; Yönetmelik m. 30/1, 31/1). Muhtar, ihtiyar heyeti üyeleri, kolluk amir veya memurları yukarıda belirtilen çerçevede kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdur. Tebliğ memuru tebliğ evrakını muhtar, ihtiyar heyeti üyeleri, kolluk amir veya memurlarından birine verdikten sonra Yönetmelik Ek-1’de yer alan (2) nolu örneğe uygun olarak düzenleyeceği ihbarnameyi tebliğ evrakında belirtilen adresin kapısına yapıştırır. Bu aşamadan sonra, tebliğ memuru ayrıca durumu muhataba haber vermeleri için en yakın komşuya, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir (Yönetmelik m. 31/1- son cümle). Memurun bu işlemleri yaptığını ve kime bildirdiğini tebliğ mazbatasında da belirtmesi gerekir. Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre, yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi (2) numaralı ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır. Kanun ve Yönetmelikte belirtilmiş olan bu sıra yani önce adrese gidilip muhatabın adreste oturduğunu ancak o anda kimsenin bulunmadığını tespit, ardından yetkili resmî kişiye tebliğ evrakının bırakılması, sonra tebligat adresine (2) nolu ihbarnamenin yapıştırılması, durumun yine Kanun ve Yönetmelikte belirtilen kimselere haber verilmesi ve tüm bu işlemlerin tutanağa yazılarak imzalanması, gerekiyorsa ilgili kişilerin imzalarını alması, alamıyorsa bunun sebebini belirtmesi şarttır. Aksi hâlde tebligat usulsüz olacaktır (Hanağası/ Özekes, s. 120-121). Nitekim bu hususlar Hukuk Genel Kurulunun 02.03.2021 tarihli ve 2018/12-671 E., 2021/186 K. sayılı kararında da benimsenmiştir. Önemle belirtmek gerekir ki tebligat ile ilgili Kanun ve Yönetmelik hükümleri tamamen şeklidir. Değinilen işlemler, bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemi olmakla, gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak Kanun ve Yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Bu sebeple tebligatın usul yasaları ile ilişkisi de daima göz önünde tutulmalıdır. Kanun ve Yönetmeliğin amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi (tebligatın bilgilendirme fonksiyonu) ve bu hususların belgeye (tebligatın belgelendirme fonksiyonu) bağlanmasıdır. Hâl böyle olunca, Kanun ve Yönetmelik hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Tebligat Kanunu ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz. Nitekim, Kanunun ve Yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça vurgulanmıştır.İhtarnamenin, tebliğ memuru tarafından muhatabına veya muhatap adına adli tebligatı kabule kanunen yetkili şahsa (Tebligat Kanunu m. 13, 14, 16, 17, 18) verilmesi ile tebligatın yazılı bildirim unsuru gerçekleşmiş olur. Yazılı bildirimin kanunda öngörüldüğü şekilde yapıldığına dair tutanağın düzenlemesi, başka bir deyişle tebliğ mazbatalı kapalı zarfın arka yüzündeki basılı (matbu) tutanağın boş kısımlarından ilgili olanlarının kanunda öngörüldüğü şekilde (Tebligat Kanunu m. 23) doldurulup tarih de yazılarak imzalanması ile tebliğin ikinci unsuru olan belgelendirme unsuru gerçekleşmiş (Tebligat Kanunu m. 23, 1. cümle), böylece tebligat (tebliğ) hukukî işlemi tamamlanmış olur (Muşul, s. 91). Somut olayda ise; muhataba ihtarname “Muhatabın adresinin kapalı olması sebebiyle en yakın komşu/kapıcı/yönetici …’dan sorulmuş, muhatabın nerede olduğunun bilinmediği sözlü/ imzalı beyanından anlaşılmakla, tebligat … mahalle muhtarı … imzasına 29.05.2015 tarihinde teslim edilmiş olup, 2 nolu haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırılmıştır. Ayrıca en yakın komşu/kapıcı/yöneticiye haber verilmiştir” şerhiyle 29.05.2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Tebligatın belgelendirme özelliği ve Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 1. fıkrasının sıkı şekil şartlarına bağlanması karşısında “…tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir…” koşulunun gerçekleşmesi için haber bırakılan komşu, kapıcı veya yöneticinin kim olduğunun ve adının tebliğ memuru tarafından tutanağa yazılıp imzalanması gerekmektedir. Yine ihtarnamenin tebligat parçasında muhatabın adresinin kapalı olduğu, nerede olduğunun bilinmediği beyanını veren …’ın en yakın komşu, kapıcı veya yöneticiden hangisi olduğu yazılı olmadığı gibi, haber verilen en yakın komşu, kapıcı veya yöneticinin adı ve kim olduğu da belirtilmediğinden ve nerede olduğunun bilinmeme sebebi belirtilmediğinden yapılan tebliğ işlemi Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 1. fıkrası ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30 ve 31. maddeleri uyarınca usulsüzdür. Tebliğin usulsüz olduğu değerlendirilmekle beraber davalı ihtarnameye muttali olduğunu, ödemede temerrüte düştüğünü, gecikmeli de olsa ödemelerde bulunduğunu cevap dilekçesinde ” … ihtarnamesini tarafıma göndermiştir. Bunun üzerine mevcut borcu ve faizlerini davacı şirketin hesabına ödedim. …” şeklinde ikrar etmiştir. İkrar, 6100 sayılı HMK m.188’de düzenlenmiş olup bir tarafın diğer tarafın ileri sürdüğü bir vakıanın doğru olduğunu bildirmesidir. Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile davalının ikrarı karşısında, Tebligat Kanunu m.32’ye göre muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır, muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur hükmü gereğince ve TMK m.2 dürüstlük kuralı uyarınca, izah olunduğu üzere ihtarnamenin içeriğinin ve tebliğ şeklinin usule uygun olmadığından bahsedilemez, davalı haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olup bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Taraflar arasındaki Finansal Kiralama Sözleşmesi 6361 Sayılı Yasanın 22. maddesi hükmüne uygun olarak yapılmıştır. Sözleşmelerde yazılı taşınır mallar, kiralayan davacı tarafından kiracı davalıya teslim olunmuştur. Finansal Kiralama konusu mal, 6361 Sayılı Yasanın 23/1. maddesi gereğince kiralayan şirketin mülkiyetindedir. Anılan Yasanın 24. maddesi hükmü gereğince de, kiracı, sözleşme süresinde finansal kiralama konusu malın zilyedi olup; malı sözleşmede öngörülen şart ve hükümlere göre özenle kullanmak zorundadır. 6361 sayılı Yasanın 30/1. maddesine göre sözleşme süresinin dolması, 30/2. maddesine göre sözleşmenin diğer sebeplerle sona ermesi ve 31. maddesi hükmüne göre de sözleşmenin ihlali hallerinde, aynı yasanın 33. maddesi gereğince kiracı finansal kiralama konusu mal yahut malları, kiralayana derhal geri vermekle yükümlüdür. Eldeki davada davalı/ kiracının ödeme planına göre temerrüte düştüğü de kendi ikrarı ile tespit edilmiştir. Bu sebeple şartları oluşmakla davacının sözleşmeyi haklı sebeple fesih hakkı doğmuş ve malın iadesini talep edebilme koşulları oluşmuştur. Toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde, davalı kiracının finansal kiralama bedelini süresinde ödemediği saptandığı gibi Finansal kiralama bedelini ödediğini yahut ödememesi gerektiğini, istenebilir olmadığını, Medeni Yasanın 6. ve H.M.K.nun 200. maddeleri hükümleri uyarınca yasal delillerle davalı taraf kanıtlayamamıştır. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca da ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesi hukuken yerinde olduğundan davalı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/05/2022 tarih ve 2022/30 Esas, 2022/305 Karar sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 20.737 TL nisbi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 5.184,25 TL harcın mahsubu ile bakiye 15.552,75 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 27/10/2022