Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1420 E. 2022/1669 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1420 Esas
KARAR NO: 2022/1669 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 21/06/2022
NUMARASI: 2021/377 Esas – 2022/83 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi ve Manevi Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/11/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin uzman psikolog olduğunu, 2014 yılında bulimia nervoza hastalığına yakalandığını, ilerleyen aşamalarda hastalığın anomaliye dönüşerek sonrasında hastalığın anoreksiya nervoza şeklinde devam ettiğini, hastalığı yüzünden vücudunda oluşan deri sarkmaları sebebiyle görsel olarak kendisinden kaçan, kendisini ve vücudunu gizler hale geldiğini, bu durumun tedavisi için bir arkadaşı vasıtasıyla …, … kanalında “…” isminde bir programa başlayan dava dışı … isimli kişiyle iletişime geçtiğini, programı yapan … isimli hastanenin instagram sayfasından ayrıca program için başvuru yaptığını, bu kapsamda davalılardan (estetik, plastik ve rekonstrüktif cerrahi uzmanı) Dr. …’un da müvekkilin ameliyatını gerçekleştirmek istediğinin dava dışı … tarafından müvekkiline bildirildiğini, müvekkilinin de bunu kabul ettiğini, 10/11/2018 tarihinde ameliyatın gerçekleştirildiğini, davalı …’in ve diğer davalı … A.Ş.’nin (…) operasyona gerekli özeni göstermediklerini, bu kapsamda müvekkilinin vücut ağırlığı gözetildiğinde estetik açıdan olumsuz büyüklükte silikon göğüs takıldığını, karnının gerildiğini, göbek deliğinin kötü bir görünüm aldığını, vücuda uygun olmayan silikonun büyüklüğü sebebiyle operasyondan 7-8 ay sonra LR4 omurilikte bel fıtığının ortaya çıktığını, başka bir hekime danışıldığında bel fıtığını tetikleyen etkenin göğüsündeki büyük ağırlık olduğunun tespit edildiğini, müvekkiline vaat edilen revize operasyonların yerine getirilmediğini; doktor olan davalı …’in görevini kötüye kullanarak davacının tüm görüntülerini izin almadan sosyal mecralarda paylaştığını, söz konusu görüntülerin bilimsel amaçlı kullanılması için dahi hastanın izninin alınmasının ve kimliğinin gizlenmesinin gerektiği, ancak davaya konu olayda davacının yüzü, bedeni ve mahrem sayılacak uzuvları da görülecek şekilde rıza alınmadan ifşa edildiğini; kişisel veri teşkil eden bu görüntülerin kişinin açık rızası olmadan işlenmesi halinde Kişisel Verileri Koruma Kanunu (KVKK) uyarınca idari, cezai ve tazmin sorumluluğunun olacağını; davalı …’in meslek etik ve kuralları ile Türk Ceza Kanunu (TCK), KVKK, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) ve sair yasal mevzuata aykırı tutum ve davranışta bulunduğunu, bu kapsamda izin alınmadan bir kişinin fotoğraflarını yayımlamanın suç teşkil ettiğini, kişisel verilerin korunmasının temel insan haklarından biri olan özel hayatın gizliliğiyle doğrudan ilişkili olduğunu, davalı …’in izinsiz paylaşımlar yaparak KVKK, TCK, Türk Borçlar Kanunu (TBK), Türk Medeni Kanunu (TMK), FSEK ve sair mevzuat ile meslek etik kurallarına aykırı davranışlarda bulunarak hem cezai hem de tazmin anlamında sorumluluğunun doğduğunu, Google aramalarında ve reklamlarında davacının adının ve görüntülerinin çıktığını, davalı hastane … A.Ş.’nin, davalı doktorun ve davalı televizyon kanalı … A.Ş.’nin kişisel veri teşkil eden görüntülerinin yayınlanmasında davacının rızasının alınması hususunda hiç bir girişimde bulunmadıklarını, bu nedenle davalıların belirtilen mevzuat hükümleri gereğince sorumlu olduklarını, bu kapsamda ayrıca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2021/97745 ve 2021/89984 sayılı soruşturmalarının derdest olduğunu,; ameliyat sonrasında davacının rızası alınmadan tedaviye ait görüntülerin … “…” olarak televizyonda, …’nin Youtube kanalında, davalı …’in şahsi instagram sayfasında yayımlandığını, müvekkilinin tüm bedeninin sansürsüz olarak ifşa edildiğini, KVKK kapsamında davacının tüm bilgilerinin korunması gerekirken bu görüntüler sebebiyle psikolojik bir çöküntü içine girdiği, maddi ve manevi zorluklar yaşadığı, evini değiştirmek zorunda kaldığını, bu durum sebebiyle davalılardan tazminat isteme hakkının net bir şekilde doğduğunu; “İşaret, resim ve ses” başlıklı FSEK m.84’ün “(1) Bir işareti, resim veya sesi, bunları nakle yarıyan bir alet üzerine tesbit eden veya ticari maksatlarla haklı olarak çoğaltan yahut yayan kimse, aynı işaretin, resmin veya sesin 3 üncü bir kişi tarafından aynı vasıtadan faydalanılmak suretiyle çoğaltılmasını veya yayımlanmasını menedebilir. (2) Tevacüz eden tacir olmasa bile birinci fıkra hükmüne aykırı hareket edenler hakkında haksız rekabete mütaallik hükümler uygulanır. (3) Eser mahiyetinde olmıyan her nevi fotoğraflar, benzer usullerle tesbit edilen resimler ve sinema mahsulleri hakkında da bu madde hükmü uygulanır.” hükmünü içerdiğini; sonuç olarak uyuşmazlık konusu olayda, vaat edilenden çok uzakta, âdeta müvekkilin eski hallerini özlercesine başarısız bir estetik operasyon yapıldığını, yanlış operasyon gerçekleştirerek müvekkilinde kalıcı hasarlar meydana getirilmiş olduğunu, ameliyata ve mahrem bölgelerini içeren bedenine ait görüntüleri şahsi Instagram hesabından, televizyon kanalından ve televizyon kanalına ait Youtube kanalından izinsiz yayınlaması ve ardından müvekkilinin kendisine durumun izahı için sorması üzerine kendisinin geçiştirilmesi ve görüntülerin kaldırılmaması, mesleğinin gerektirdiği tecrübe ve etik kurallarına aykırı davranarak görevin kötüye kullanılmış olup özel hayatın gizliliğini ihlal ve kişisel verileri yayma suçunun işlendiğini belirterek, Mahkemece re’sen nazara alınacak sebeplerle şimdilik 5.000 TL maddi ve 250.000 TL manevi tazminatın (ıslah hakkı saklı olmak üzere) TMK m.24-26 ve TBK m.49 kapsamında zararın karşılığı olarak davalıların tazminata mahkum edilmesini ve davalı ile televizyon kanalının davacının ismini ve resmini dava süresince kullanmamaları ve davayla ilgili yayın yapmamaları yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davanın görevsiz mahkemede ikame edilmesi sebebiyle davanın usulden reddinin gerektiği, FSEK’in 76. maddesi hükmü uyarınca bu Kanun’un düzenlediği hukuksal ilişkilerden kaynaklanan uyuşmazlıklarda Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu ancak bunun için öncelikle, davacı yanın davada “Fikri mülkiyet hakkı veya hak sahipliği” bulunmasının gerekli olduğu, müvekkil şirket ve diğer davalıların arasında mecburi ya da ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmadığından bahisle söz konusu davanın tefrikine karar verilerek davacının tıbbi operasyonun öncesi ve sonrasına ait görüntülerinin yayınlanmasına ilişkin açık rızasının bulunduğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiği, davacının görüntülerin yayınlanması hakkında izninin bulunmasına rağmen bu davayı ikame etmesinin çelişkili davranma yasağı kapsamında olduğu, hakkın kötüye kullanıldığı, dava dilekçesinde ileri sürülen fikri mülkiyet konulu talep uyuşmazlık ile ilgisiz olmakla beraber, talebin kabulünün mümkün olmadığı, cevap dilekçesinde yer alan hukuki delillerin eksik ve hatalı olduğu, davacı tarafından müvekkil şirket aleyhine ikame edilen ceza dosyasının ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2021/89984 dosyasının bekletici mesele yapılmasının lazım geldiği, mahkemenin görevsizliği nedeniyle huzurdaki davanın usulden ve davacı tarafından haksız ve mesnetsiz olarak ileri sürülen huzurdaki davanın esastan reddinin gerektiği belirtilerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Diğer davalılar … A.Ş. ve … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilleri aleyhine açılan davanın haksız, mesnetsiz ve kötüniyetli olup davanın reddinin gerektiğini, dava dilekçesinin HMK m.121 hükmüne aykırı olduğunu, davanın görevsiz mahkemede açıldığını, davanın usulden reddi ile dava dosyasının yetkili ve görevli İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiğini, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, müvekkili davalılara husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, davacının haksız zenginleşmek gayesiyle bu davayı açtığını, görüntülerinin yayımlanmasına muvafakat verildiğinin dava dilekçesinde davacı tarafından kabul ve ikrar edildiğini, davacıya uygulanan tıbbi işlemlerin tıp biliminin evrensel kurallarına uygun olduğunu, davacı görüntülerinin yayınlanmasına onayını içeren müvekkiline vermiş olduğu muvafakatın bulunduğunu, taraflar arasında imzalanan protokol ile davacı tarafından verilen feragat ve rızalar kapsamında yayınlar yapıldığı halde müvekkilleri aleyhine açılan davanın “dürüstlük kuralına, uyandırılan güvene aykırı davranmama” ilkelerine açıkça aykırı olduğunu, davacı iddialarının kabulü anlamına gelmemek üzere, davacı taleplerinin ispatının mümkün olmadığı gibi manevi tazminat talebinin haksız ve fahiş olduğunu, müvekkilleri hakkında açılan haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davanın, kişisel verilerin izinsiz kullanlarak yayınlanması nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin olduğu; HMK’nın 114. maddesi hükmünde, dava şartları düzenlenmiş olup 114/1-c maddesinde “mahkemenin görevli olması”ndan açık bir şekilde düzenlendiği; bu davada 6769 sayılı SMK ve 5846 sayılı FSEK’dan kaynaklanan bir uyuşmazlık söz konusu olmadığından fikrî ve sınai haklar hukuk mahkemesinin görevli olduğundan da söz edilemeyeceği (Yargıtay 11.HD’nin 2016/852 E., 2017/3865 K. ve 19.06.2017 tarihli , Yargıtay 11.HD.’nin 2012/9232 E. -12240 K. ve 11.07.2012 tarihli, Yargıtay 11.HD’nin 2016/3378 E., 2017/2139 K. ve 13/04/2017 tarihli, İstanbul BAM 16.HD’nin 2017/1173 E. – 3520 K. ve 22.11.2017 tarihli , İstanbul BAM 37.HD’in 2017/1569 E. -1640 K. ve 21.9.2017 tarihli , İstanbul BAM 37.HD’nin 2017/1859 E. -1964 K. ve 26.10.2017 tarihli, İstanbul BAM 4. H.D’nin 2021/1480 E. – 1379 K. ve 30/06/2021 tarihli ilamları); 5846 sayılı Kanunun 76. maddesinde bu kanunun düzenlediği hukuki ilişkilerden kaynaklı uyuşmazlıklara ihtisas mahkemesi niteliğindeki fikri ve sınai haklar hukuk mahkemelerince bakılacağının düzenlendiği, taraflar arasındaki davada 5846 sayılı Yasadan kaynaklanan bir hakkın varlığı, yokluğu veya tecavüze ilişkin bir uyuşmazlık olmayıp, davacının kişisel hesabındaki fotoğrafın izinsiz yayını nedeniyle kişilik hakları kapsamında manevi tazminat talebinde bulunulduğu, davacının kişisel hesabındaki fotoğrafının eser niteliğinde olmadığı anlaşılmakla uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden Mahkemenin görevsizliğine ve davanın usulden reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın, müvekkilin tedavisine ait video ve görsellerin sansürsüz olarak usulüne uygun herhangi bir rızası alınmadan … “…” olarak televizyonda, …’nin Youtube kanalında ve davalı …’in şahsi Instagram sayfası olan “instagram.com/…” adresinde ve sosyal medyada yayınlanmış olması sebebiyle uğranılan maddi ve manevi tazminine ilişkin olduğu; davanın fikri mülkiyet hakkına veya hak sahipliğine dayandığı; FSEK’te eser niteliği taşımamakla birlikte eserle benzer nitelikler gösteren bazı haklara yer verildiğini ve bu hakların korunması konusunda başka kanunlara atıf yapılması yönteminin tercih edildiğini, bu haklardan birinin de eser niteliği taşımayan resim ve portreler üzerinde, tasvir edilen kişinin veya haleflerine tanınan hak olduğunu, FSEK m.86’da “Eser mahiyetinde olmasalar bile, resim ve portreler tasvir edilenin, tasvir edilen ölmüşse 19 uncu maddenin birinci fıkrasında sayılanların muvafakati olmadan tasvir edilenin ölümünden 10 yıl geçmedikçe, teşhir veya diğer suretlerle umuma arzedilemeyeceği.” hükmünün bulunduğunu; davaya konu video ve resimlerin davacının kişisel hesabında yayımlanmadığını; hiç kimsenin rızası dışında resmi, sinema, televizyon, gazete, afiş, kitap ve benzeri araçlarla teşhir edilip yayınlanmasının mümkün olmadığını; kişinin fotoğrafı, kişilik hakları içerisinde yer aldığından FSEK m.86’da yayımın mümkün olduğu durumlarda da TMK 24 vd. hükümlerine göre fotoğrafın korunacağının belirtildiği, kamuya arzın hukuka uygun olduğu durumların FSEK m.86/1 ve 2 hükümlerinde belirtilmiş olup üçüncü kişiler bakımından TMK m.24’ün uygulanacağı, burada mahkemece gözden kaçırılan hususun kamuya arz nedeniyle fotoğrafı yayınlananın kişilik haklarına saldırının meydana geldiği her durumda TMK m.24 hükmü uygulama alanı bulmadığı, dava dilekçesinde açıklandığı gibi müvekkil tarafından yapılan yayınlara rıza gösterilmemiş olup bu rızanın hukuka uygun olup olmadığını değerlendirmekte mahkemenin görev alanı içinde bulunduğundan burada TMK m.24 hükmü değil, FSEK m.86 hükmünün uygulama alanı bulacağını; FSEK m.84’te eser niteliğinde sayılmayan fotoğraflar üzerindeki hakların haksız rekabet hükümlerine göre korunabileceğinin kabul edildiğinden bu tür fotoğrafların sahibinin rızası dışında kullanılmasına, çoğaltılmasına, yayımlanmasına ya da işlenmesine ilişkin eylemlere karşı TTK m.54 vd. hükümlerine başvurulabileceğini, mahkemece yanılgıya düşülerek yanlış değerlendirme yapıldığı belirtilerek asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğundan bahisle verilen görevsizlik kararının kaldırılması talep edilmiştir.Davalı … A.Ş. vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Açılan davada müvekkilinin sorumlu olmadığı ve davacının maddi ve manevi zararlarına ilişkin olan tazminat taleplerinin spesifik olarak özel hayatın gizliliği ve kişisel verilerin ihlaline ilişkin olduğu, bu taleplerin FSEK’in amacı ve ruhu ile ilişkili olmayıp, fikri mülkiyet hakkına ve hak sahiplerine dayanmadığı belirtilerek davacı tarafın istinaf talebinin reddine karar verilmesini istemiştir. Davalılar … A.Ş. ve … vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Mahkemenin görevsilik kararın doğru olduğundan bahisle davacı tarafın istinaf talebinin reddine karar verilmesini istemiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, davacının video ve resimlerinin kendisinden izin alınmadığından bahisle yayımlandığı iddiasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Davacı taraf, dava dilekçesindeki aşamalardaki beyanlarında uygulanan ameliyatta ve devamındaki süreçte yanlış tıbbi işlemlerin uygulandığından zarar gördüğünü ve devamında kişisel verisini teşkil eden görüntü ve resimlerinin rızası bulunmadan televizyon, internet, sosyal medya platformları ile bilimsel toplantılarda kullanıldığını belirterek Türk Medeni Kanun ve Türk Borçlar Kanununa dayalı olarak maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Davalılar da aşamalardaki beyanlarda, davacıya uygulanan tıbbi işlemlerin doğru olduğunu, davacının görüntü ve resimlerinin yayımlanması hususunda kendi rızasının bulunduğunu, sorumluluklarının bulunmadığını, uyuşmazlığın FSEK kapsamında olmadığından fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesinde görülmemesi gerektiğini belirterek mahkemece öncelikle görevsizlik kararı verilerek, sonrasında da davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.Mahkemece yapılan değerlendirme sonucunda da, taraflar arasındaki davada FSEK’ten kaynaklanan bir hakkın varlığı, yokluğu veya tecavüze ilişkin bir uyuşmazlık olmayıp, davaya konu görüntü ve resimlerin eser niteliğinde olmadığı gerekçesiyle uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden Mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.Davacı tarafın dava dilekçesindeki tüm anlatımları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının ”…” isimli sağlık programına kendisinin kişisel olarak başvurduğu, bu programın formatı kapsamında davalı …’un kendisine bir takım estetik ameliyatlar yapmış olduğu ancak yapılan ameliyatlar sebebiyle davacının vücudunda istemediği görüntüler ve sağlık sorunlarının oluştuğu, programın formatı gereğince davacının onayıyla fotoğraflarının ve videolarının çekilmiş olduğu, izni olmaksızın bu resim ve görüntülerinin kamuoyuna ifşa edilmiş olduğunu, kendisi ile davalı doktor arasında hasta doktor ilişkisi olduğunu iddia etmiştir. Davacı ile davalı … Ltd. Şti. arasında 05/11/2018 tarihli protokol (sözleşme) düzenlendiği, bu protokol gereğince davacının işbu davalının belirleyeceği koşullarda kendisine davalı doktor tarafından yapılacak pr faaliyetleri kapsamındaki estetik uygulamaların yapılmasına muvafakat vermiş olduğu, yine işbu protokolün 3.1.7 maddesine göre davacının geçirdiği operasyon ile öncesi/ sonrası fotoğraf çekimine ve bu hikayenin aşama aşama görüntülü video çekimine katılmayı, RTÜK kanunu tarafından izin verilecek ksapmda ve işin gerektirdiği ölçüde operasyon geçireceği vücut bölümünü herhangi bir kıyafet olmadan görüntülenmesine RTÜK kurallarına uygun yayımlanmasına izin vermeyi kabul etmiştir. Davacının program kapsamında davalı doktor tarafından yapılan estetik operasyon sonucunda vücudunda istemediği/ beklemediği sonuçların çıkması sebebiyle psikolojisinin bozulduğu, resim ve görüntülerinin de yayımlanması ile kişilik haklarına saldırıda bulunduğu iddiasında olduğu, bu durumdan dolayı elem ve ızdırap duymuş olduğu, bu hususların 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 49 vd maddelerinde düzenlenen haksız fiillerden doğan borç ilişkisi kapsamında olduğu, 5846 Sayılı FSEK kapsamında bir dava olmadığı, davacı tarafın dava dilekçesine 5846 Sayılı FSEK 84. maddesini yazmasının bizatihi görevli mahkemenin Fikir ve Sanat Eserler Hukuk Mahkemesi görev alanına girmesine sebep oluşturamayacağı, kaldı taraflar arasındaki 05/11/2018 günlü sözleşmenin irdelenmesi gerektiği, bu sözleşmenin de 5846 Sayılı FSEK kapsamında bir sözleşme olmadığı, taraflar arasındaki davada 5846 Sayılı FSEK kapsamından kaynaklanan bir hakkın varlığı, yokluğu veya tecavüze ilişkin bir uyuşmazlık olmayıp, davacının kişisel hesabındaki fotoğrafın izinsiz yayını sebebiyle kişilik hakları kapsamında manevi tazminat talebinde bulunulduğu, davacının kişisel hesabındaki fotoğrafının eser niteliğinde olmadığı anlaşılmakla uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden ilk derece mahkemesinin görevsizlik kararının hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Dava dosyasındaki tarafların beyan ve anlatımları, davacı ile davalılar arasında düzenlenen belgeler ile hukuki ilişki, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 21/06/2022 tarihli ve 2021/377 Esas, 2022/83 Karar sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 24/11/2022