Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1403 E. 2022/1394 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1403 Esas
KARAR NO: 2022/1394
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/06/2022
NUMARASI: 2019/686 E. – 2022/589 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/10/2022
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul …İcra Dairesi’nin … Esas sayılı ve … Esas sayılı takip dosyalarına konu kambiyo senetlerinde avalist (senet kefili) imzalarının kendisine ait olmadığı iddiası ile davalıya borçlu olmadığının tespitini ve davalının tazminat ödemesine hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … Bankası A.Ş.’nin borçludan olan kredi alacaklarını alacağın temliki sözleşmesi ile devraldıklarını, takibe konu borcun ödendiğini, davanın konusuz kaldığını bu sebeple karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiğini, davacının hukuki yararının bulunmadığını, alacağı temlik eden bankanın senetlerin meşru hamili olduğunu, kullanılan kredilere binaen senetlerin verildiğini, müvekkilinin iyi niyetli olduğunu, tazminata hükmedilemeyeceğini beyanla davanın reddini ve davacının tazminat ödemesine hükmedilmesini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi; ”… Davanın konusu davalının kambiyo senetlerine dayalı olarak başlattığı İstanbul … İcra Müdürlüğünün … ve … Esaslı dosyalarında takip konusu yapılan senetlerdeki imzaların davacıya ait olup olmadığı ve buna dayalı davacının borçlu olmadığının tespiti davasıdır. İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esaslı icra dosyası incelendiğinde davacı borçlu … (…) aleyhine 2 adet bonoya dayalı kambiyo senetlerine dayalı haciz yolu ile takip yapıldığı anlaşılmıştır. İcra konusu bonolar incelendiğinde davacı …’in kefil sıfatıyla imza attığı dosyada senet asıllarının olmadığı, fotokopi suretlerinin olduğu, davacıya yapılan tebligatın iade edildiği anlaşılmış olup davalının cevap dilekçesine göre davalı alacaklıya borç ödenmiştir. Her ne kadar davalı alacaklı cevap dilekçesinde ödeme yapıldı dava konusuz kaldı demiş ise de davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olduğundan dava konusuz kalmamış olup esas hakkında bir karar vermek gerekir. Yine dava konusu İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas dosyası incelendiğinde davacı borçlu …’in (…) aleyhine 1 adet bonoya dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yapıldığı anlaşılmıştır. Bono incelendiğinde davacı borçlu …’in kefil sıfatıyla imza attığı görülmektedir. Ancak dosyada senet aslı yerine senet fotokopisi vardır. Davamızın konusu ise davacı borçlu (kefil) bonolardaki imzaların kendisine ait olmadığından açmış olduğu menfi tespit davasıdır. Davalı her ne kadar borç ödendi demiş ise de davacının bu davayı devam ettirmesinde hukuki yararı vardır. Yine İstanbul … İcra Dairesine yazılan yazılara verilen cevapta icra dosyasında herhangi bir ödemenin yapılmadığını, 07/10/2016 tarihinde takipsizlikle dosyaların kapatıldığı cevabı verilmiştir. Davacı taraf bonodaki imzalarını inkar ettiğinden bu sefer davalı tarafa imza incelemesi için senet asıllarının nerede olduğu sorulmuş, davalı vekili 15/03/2022 tarihli cevabında senet asıllarının İstanbul … İcra Müdürlüğünün kasasında olduğunu beyan etmesi üzerine bu sefer İstanbul … İcra Müdürlüğünden bu husus sorulmuş, verilen 12/04/2022 tarihli cevabi yazıda bu icra dosyasına ait senetlerin kasada olmadığı, ayrıca teslim edildiğine dair herhangi bir evrakın da olmadığı yazılmıştır. Bu durumda imzanın davacıya ait olduğuna dair senet aslı sunulamadığından senet fotokopileri üzerinde de imza incelemesi yapılamayacağından davacı taraf imzasını inkar etmiş olup davalı taraf da senet aslını sunamadığından davacının bu senetleri imzaladığı ispat edilememiştir. Dolayısıyla davacının bu senetlerin borçlusu olduğu ispat edilemediğinden davacının her iki icra dosyasındaki her üç senedinde borçlusu olduğu ispat edilemediğinden menfi tespit davasının kabulü yoluna gidilmiştir. Davacı kötü niyetli olmadığından İİK’nın 72/5 maddesi gereğince icra inkar tazminatına hükmedilmemiştir gerekçesi ile davanın kabulüne” karar vermiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 143. madde 5. fıkrası uyarınca müvekkili bir Varlık Yönetim Şirketi olduğundan, Bankacılık Kanunu’nun 143/5 maddesi uyarınca 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’na göre ödenecek damga vergisinden ve 492 sayılı Harçlar Kanununa göre ödenecek harçlardan istisna olduğu hususunun dikkate alınmasını, alacağı temlik eden … Bankası A. Ş. ile dava dışı … İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti. arasında kredi sözleşmesi imzalandığını ve dava dışı borçluya krediler kullandırıldığını, kredilerin teminatı olarak temlik eden bankaya 30.12.2007 tarihli 10.000-TL bedelli bono, 28.02.2008 tarihli 10.000-TL bedelli bono ve 30.03.2008 tarihli 10.000-TL bedelli bono teslim edildiğini, bu senetlerin … tarafından avalist (senet kefili) sıfatıyla imzalandığını, senetlerin vadesinde ödenememesi üzerine İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas Sayılı (… Eski Esas) dosyası ve İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyaları ile icra takibi başlatıldığını, bankacılık mevzuatı gereği belge asıllarını saklama yükümlülüğünün temlik verende olduğunu, sözleşme aslının müvekkil şirket uhdesinde bulunmadığını, temlik veren tarafından evrak asıllarının müvekkili şirkete teslim edildiğine ilişkin teslim tutanağı sunulmadığını, bunların temini açısından temlik veren bankaya ve icra dairesine müzekkere yazılmasının gerektiğini, bunun mahkemeden defalarca talep edildiğini ancak bu husus değerlendirilmeden senet aslı sunulmadığından gerekçesi ile davacının bu senetleri imzaladığı ispat edilemediğinden davanın kabulü cihetine gidildiğini, bu durumun usul ve yasaya aykırı olduğunu, temlik veren … Bankası A.Ş’den müzekkere cevabı gelmeden hüküm tesis edilmesinin eksik incelemeye sebep olduğunu beyanla ilk derece Mahkemesinin kararının kaldırılarak yeniden yargılama yapılmasını talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalıya borçlu olmadığını, takip dayanağı olan senetlerdeki imzaların müvekkili …’a ait olmadığını, imzaya ayrıca ve açıkca itiraz edildiğini, müvekkiline ait imza örnekleri ile icra takibine konu senetteki imza ile karşılaştırılarak bilirkişi incelemesi sonucunda da imzanın müvekkiline ait olmadığının çok net anlaşılacağını bu sebeple imza incelemesi yapılmasını talep ettiklerini, davalı tarafa senetlerin nerede olduğunu bildirmesi ya da kendisinde ise sunması için süre verildiğini fakat senetlerin sunulmadığını, yine davalı tarafa senetlerin nerede olduğunu bildirmesi ya da kendisinde ise sunması için yeniden kesin süre verildiğini davalı tarafından yine senetlerin sunulmadığını ancak icra dairesinde olduğunun bildirildiğini, icra dairesinin de yine senetlerin kendilerine teslim edilmediğini bildirdiğini, davalı tarafın kendisine verilen kesin süre içerisinde yapması gerekeni yapmadığını, kararın hukuka ve usule uygun bir karar olduğunu beyanla karara karşı davalı istinafının reddinin gerektiğini savunmuştur. İnceleme, 6100 Sayılı HMK 355. maddesindeki kamu düzenine aykırılık halleri re’sen gözetilmek üzere istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır. Dava; 2004 Sayılı İİK’nın 72. maddesi hükmüne dayalı olarak açılmış olup; davacı- borçlunun İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı ve … Esas sayılı takip dosyalarına konu kambiyo senetlerinde avalist (senet kefili) imzalarının kendisine ait olmadığı iddiası ile davalıya borçlu olmadığının tespiti ve davalının tazminatı ile sorumlu tutulması istemine ilişkindir. Senette borçlu olarak gözüken kimse, senet altındaki imzanın kendisine ait olmadığının ve dolayısıyla, senet borçlusu konumunda bulunmadığının tespiti amacıyla, cebri icra tehdidi ile karşı karşıya ise, icra takibinin yapılmasından önce; süresi içinde ödeme emrine karşı imzaya itiraz yoluyla itirazda bulunmayı ihmal etmiş ve takip kesinleşmişse, takibe başlanılmasından sonraki evrede sahtelik davası açabilir, böyle bir sahtelik davası hukukî niteliği itibariyle 2004 sayılı İİK 72’de düzenlenmiş olan menfi tespit davasıdır (Tanrıver, S.: Medenî Usul Hukuku, C.1, Ankara 2016, s. 844-845). Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer; fakat, davacıya (borçluya) düştüğü hâller de vardır; davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukuki ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukuki ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukuki ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı HMK m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 6). Fakat, alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir sebeple son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer (Kuru-El Kitabı, s.322-323). Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itiraz konusuna değinmek gerekirse, bu husus 2004 sayılı İİK’nın 170. maddesinde düzenlenmiştir. Ancak bu inceleme icra hukuk mahkemelerindeki yapılan incelemeye yönelik olup HMK atfı içerir. Eldeki davada menfi tespit davası olmakla ve senetlerde avalist sıfatı bulunan davacı- borçlu tarafından imza inkarında bulunulmakla benzer mahiyette değerlendirme ile 6100 sayılı HMK’nın 208, 211 ve 217. maddelerine göre imza incelemesi yapılması gerekmektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun; “Yazı veya imza inkârı” başlıklı 208. maddesi; “(1) Taraflardan biri, kendisi tarafından düzenlendiği iddia edilen bir belgedeki yazı veya imzayı inkâr etmek isterse, sahtelik iddiasında bulunmalıdır; aksi hâlde belge, aleyhine delil olarak kullanılır. (2) Bir belgenin sahteliği iddia edildiğinde, belgenin mahkemeye verildiği tarih yazılıp mühürlenerek, saklanması için mahkemece gerekli tedbirler alınır. (3) Bir belgenin sahteliğini iddia eden kimse, bunu aynı mahkemede ön sorun şeklinde ileri sürebileceği gibi, bu konuda ayrı bir dava da açabilir. (4) Resmî bir senetteki yazı veya imzayı inkâr eden tarafın bu iddiası, ancak ilgili evraka resmiyet kazandıran kişiyi de taraf göstererek açacağı ayrı bir davada incelenip karara bağlanabilir. Asıl davaya bakan hâkim, gerekirse bu konuda imza veya yazıyı inkâr eden tarafa, dava açması için iki haftalık kesin bir süre verir”; “Yazı veya imza inkârının sonucu” başlıklı 209. maddesi; ”(1) Adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz. (2) Resmî senetlerdeki yazı veya imza inkâr edildiğinde, senetteki yazı veya imzanın sahteliği, ancak mahkeme kararıyla sabit olursa, bu senet herhangi bir işleme esas alınamaz. (3) Senede dayanılarak verilmiş olan ihtiyati tedbir, o senet hakkındaki sahtelik iddiasından etkilenmez ve gerektiğinde senet sahibi haklarının korunması için yeni tedbirler talep edebilir” “Sahtelik incelemesi” başlıklı 211. maddesi ise;“(1) Bir belgenin sahteliğinin iddia edilmesi durumunda, bu hususta karşı tarafın açıklamaları da dikkate alınarak, aşağıdaki sıra ile inceleme yapılarak öncelikle karar verilir: a) Hâkim, yazı veya imzayı inkâr eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse, huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle elde ettiği belge ve diğer delilleri değerlendirir. Hâkim, sahtelik konusunda başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle, senedin sahteliği hakkında bir karar verir. İsticvap için mahkemeye davet edilen taraf, belirtilen günde hazır bulunmadığı takdirde, inkâr etmiş olduğu belgedeki yazı veya imzayı ikrar etmiş sayılır; bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir. b) (a) bendi hükmüne göre yaptığı incelemeye rağmen, hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa, bilirkişi incelemesine karar verir. Bilirkişi incelemesinden önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir”. şeklinde düzenlemeler içermektedir. Buna göre, 6100 sayılı HMK’nın 211/a maddesine göre yapılan incelemeye rağmen hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamış ise 6100 sayılı HMK’nın 266. ve devamı maddelerine göre çözümü özel veya teknik bilgi gerektirdiğinden bilirkişi incelemesine karar verilir. Aynı Kanun’un 211/b maddesine göre bilirkişi incelemesinden önce mevcutsa o tarafa ait karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar ilgili yerlerden getirilir. Bilirkişi o mahkemede elde edilen yazı ve imzalarla inceleme yapar. Bu husus maddenin gerekçesinde “…Bilirkişi incelemesinde, bu yazı ve imzalarla mahkemece elde edilen yazı ve imzalar esas alınır. Bilirkişi inceleme için gerekli görürse kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir…” şeklinde açıklanmıştır. Bu hükümden anlaşılacağı üzere takibe dayanak senedin sahteliğinin bilirkişi raporu ile ispatlanması gerekir. Bilirkişi incelemesinde kullanılacak belgeler mahkeme veya bilirkişi huzurunda alınan imza örnekleri ve mukayeseye esas belgelerdir. İmza incelemesinde öncelikle senedin düzenleme tarihinden öncesine ilişkin borçluya ait olduğu muhakkak olan karşılaştırmaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişi tarafından mukayeseye esas alınmalıdır. Yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi sebeple farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır. Nitekim bu ilkeler, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.10.2019 tarihli ve 2017/12-2692 E., 2019/1003 K. sayılı kararında da benimsenmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 211. maddesinde yer alan ve imza incelemesi konusunda getirilen bu sıraya uyulması zorunludur. Buna göre hâkim imzayı inkâr eden tarafın isticvap edilmesine karar verdiği hâlde, bu davete icabet edilmemesi imzanın ikrar edilmiş sayılması sonucunu doğuracak ve bilirkişi incelemesi yapılmasına ihtiyaç kalmayacaktır. Aynı şekilde inkâr edilen imza ile karşılaştırılan imzanın birbirine benzemediğinin ilk bakışta tespit edilebildiği hâllerde bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek yoktur ( Pekcanıtez, H./ Özekes, M./ Akkan, M./ Korkmaz, H.T.:Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, Cilt II, İstanbul 2017, s. 1795). Diğer taraftan adli bilimler disiplininin bir dalı olan kriminalistiğin özel bir sahası olan adli grafoloji ve belge sahteciliği dalı, el yazısı ve imzaların grafolojik açıdan kişinin samimi yazı ve imzalarının karakteristik yazım özelliklerinin tespitini ve belirlenen karakteristiklerin, araştırılan (incelemeye konu olan) yazı ve imzalarda da var olup olmadığının incelenmesini içerir. Bilirkişi inceleme sonucunda senette borçluya atfen atılı bulunan imzanın borçluya ait olup olmadığına ilişkin bir kanaate ulaşır. Mahkemece bilirkişi raporu yeterli görülür ise bu rapora göre, yeterli görülmez ise ek rapor alarak veya yeniden bilirkişi incelemesi yaptırarak sonucuna göre karar verilir. Tüm açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı alacaklının davacı borçlu hakkında kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla başlattığı takiplerin dayanağının bonolardan oluştuğu anlaşılmaktadır. Davacı icra takibine konu edilen avalist olarak göründüğü bonolarda imzaların kendisine ait olmadığını ileri sürerek sahtecilik iddiasında bulunmuştur. Mahkemece, davacı tarafın imza inkarı bulunulması karşısında grafoloji alanında inceleme yapılabilmesi için, öncelikle imza inkarında bulunulan takip ve dava konusu edilen bonoların dosyaya celbinin sağlanması gerekmektedir. İcra dosyasında ve davalıda bonoların bulunmadığı tespit olunmuş ise de bonoların dava dışı alacağı temlik eden bankada olduğu davacı tarafından celse öncesi Mahkemeye bildirildiğinden bu hususun göz ardı edilmesi doğru olmamıştır. Mahkeme tarafından dava dışı alacağı temlik eden banka tarafından HMK’nın 221. maddesi gereğince bonoların mahkemeye ibraz edilmesi sağlanıp, bonolar ile davacının kıyasa elverişli ıslak imzaları ve mahkeme huzurunda verdiği ıslak imzaların mukayesesi sağlanmalı ve gerekirse grafoloji alanında uzman bilirkişiden denetime uygun rapor alınarak sonuca varılarak karar verilmesi gerektiğinden davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. Saptanan ve hukuksal durum karşısında; ilk derece mahkemesi tarafından, davalının bildirdiği şekilde imza inkarına konu senetlerin dava dışı üçüncü kişiden celbinin sağlanarak imza incelemesi yönünden bilirkişi raporu alınması gerekirken uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli işbu delillerin toplanmadığı ve delillerin tamamının değerlendirilmediği anlaşılmakla esas yönünden incelenme yapılmaksızın ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile; 2- İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/06/2022 tarih, 2019/686 Esas- 2022/589 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 13/10/2022