Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2022/1306 E. 2022/1258 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2022/1306 Esas
KARAR NO: 2022/1258
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/07/2022 (Ara Karar)
NUMARASI: 2022/178 E.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/09/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil … A.Ş. gibi büyük firmaların işlerinin yapımını üstlenmekte, bu yükümlülüklerinin ifasında, aralarında davalının da olduğu alt taşeronlardan hizmet aldığını, 2019’dan bu yana müvekkilin taşeronu olan davalı ile müvekkil arasındaki cari hesap, gerçekleştirilen imalatlara paralel olarak … A.Ş’den gelen tahsilatlar nisbetinde yapılan ödemelerle kapatıldığını, … A.Ş’nin ödemelerindeki aksamalar sebebiyle, düzenli ödeme alamayan davalı müvekkile müracaatla “cari hesaba mahsuben kendilerine 24.000 TL’lık bono verilmesini” talep etmiş, bu talebin kabulü üzerine 15.09.2020’da davalı lehine 05.10.2020 vadeyle tanzim olunan 24.000 TL bedelli bononun davalıya teslim edildiğini, bono üzerinde her ne kadar “bedeli nakden ahzolunmuştur” denilmiş ise de taraflar arasında böyle bir para transferi gerçekleşmemiş, bono taraflar arasındaki cari hesaba mahsuben davalıya teslim edildiğini, taraflar arasındaki cari hesap gerek doğrudan müvekkil tarafından davalıya yapılan ödemelerle, gerek müvekkilin muvafakatiyle müvekkilin alacaklı olduğu … A.Ş. ve 3. kişilerce davalıya yapılan ödemelerle kapatıldığını, neticeten davalıya teslim edilen bononun cari hesaba alacak kaydedildiği durumda müvekkil davalıdan 11.863,39 TL alacaklı olduğunu, bono bedelinin ödenmediği mevcut durumda (24.000 TL- 11.863,39 TL) müvekkilin davalıya olan borcu (bono dahil) toplam 12.136,61 TL’ olduğunu, bu borcun dışında müvekkil ayrıca yukarıda bahsi geçen bono sebebiyle davalıya borçlu olmadığını, davalı söz konusu bonoya dayalı olarak, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası üzerinden müvekkil aleyhine icra takibi başlattığını, söz konusu takibe, İstanbul 23. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2021/503 E sayılı dosyasında şikayet edilmiş ise de yargılama yetkisi kısıtlı olan İcra Hukuk Mahkemesi, bu dilekçede ileri sürülen itiraz ve beyanları değerlendirmeyeceğini, açıklandığı üzere bononun cari hesaba mahsuben davalıya verilmekle ayrı bir borç sebebi olmadığını, müvekkilin davalıya yaptığı 20.04.2021 tarihli 8.000 TL’lik ödeme, 22.02.2021’de yaptığı 15.000,00 TL’lik ödeme,17.02.2021’de yaptığı 1.000 TL’lik ödemeler de mahsup edildiğinde müvekkilin davalıya olan borç miktarının 12.136,61 TL olduğunun tespitini ve müvekkil aleyhine devam eden icra dosyasındaki haciz işlemlerinin durdurulması ve icra dosyası üzerinden gerçekleştirilecek hacizlerin kaldırılmasını talep etmiştir. İlk derece mahkemesinin 17/03/2022 tarihli ara kararıyla; “İİK’nın 72/3. maddesine göre icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yoluyla takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği düzenlenmiş olup, işbu dava icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası niteliğinde olduğundan davacının yerinde görülmeyen takibin durdurulması ve hacizlerin kaldırılması taleplerinin İİK. 72. madde uyarınca reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İcra veznesine ödenecek paranın alacaklı-davalıya ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesinin 29/03/2022 tarihli ara kararıyla; “Davacının mahkemece uygun görülecek bir miktar nakit veya teminat mektubu karşılığında teminat olarak yatırılarak takibin durdurulması talebinin İİK 72/3 maddesinin 2. cümlesine “Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir” istinaden her ne kadar davacı yan menfi tespit davasına konu davayı kısmi olarak açmış ise de icra dosyasınına konu alacak bir bütün olarak düşünüldüğünde ödeme emrine konu alacağın %15’si oranında nakdi veya teminat mektubu karşılığında ihtiyati tedbir yolu ile icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi sonuç ve vicdani kanaatine varılarak tedbir talebinin kabulüne” karar verilmiştir. Davalı vekilinin ihtiyati tedbir kararına itirazına ilişkin cevap dilekçesi özetle; İstanbul mahkemelerinin yetkili olduğunu, taraflar arasındaki yetki sözleşmesinde yetkili mahkemenin belirlendiğini, taraflar arasında yetki sözleşmesinin dışında herhangi bir mahkemenin kararlaştırılmadığını, bu sebeple ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiştir. İlk derece mahkemesinin 01/07/2022 tarihli ara kararıyla; “…Söz konusu bonoda HMK 17. Maddesindeki şartlar gerçekleşmekle ihtiyati tedbire itirazın süresinde yapıldığı, itirazın yasada sayılan sebeplerden olduğu, ihtiyati tedbire yönelik olarak yetki itirazının yerinde olduğu anlaşıldığından süresinde yapılan yetki itirazının kabulü ile mahkememize ait 29/03/2022 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -İhtiyati tedbir taleplerinin HMK’nın 389/1. ve 309/1’e Mahkemece 29.03.2022 tarihli ara kararıyla kabul edildiğini, İİK md 72/3 gereğince icra dosyasına yatırılan paranın davacıya ödenmemesine karar verildiğini, itiraz üzerine yetkisiz olduğuna karar veren mahkemenin, yetkisizlik kararı vermek yerine, 01.07.2022 tarihli ara karar ile sadece “ihtiyati tedbire yapılan yetki itirazının yerinde olduğu” gerekçesiyle ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verdiğini, yetkisizlik kararı verilmek üzere hukuka aykırı ara kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. İhtiyati tedbire ilişkin görev ve yetki konusu, 6100 Sayılı HMK’nın 390. maddesinde düzenlenmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 390/1. maddesinde, “İhtiyati tedbir, dava açılmadan önce, esas hakkında görevli ve yetkili olan mahkemeden; dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edilir.” düzenlemesi yer almaktadır. Dava açıldıktan sonra verilen tedbir kararlarında “asıl davanın görüldüğü mahkeme” görevli olduğundan, görevsizlik (ya da dava şartı yokluğundan red) kararı verilemeyecektir, zira derdest bir dava varken, taraflar tedbiri başka bir mahkemeden isteyemezler. Ancak, davanın açıldığı mahkemeden başka bir mahkemeden tedbir istenmişse, o mahkeme yetkisizlik ve görevsizlik kararı ile birlikte, dosyanın görevli mahkeme olan asıl davanın görüldüğü mahkemeye gönderilmesine karar verebilir. (Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 16.01.2012 tarih ve 2012/1297 Esas,2012/1 Karar sayılı ilamı) Ayrıca, yargısal içtihatlarda ve doktrinde, “dava açıldıktan sonra, davaya bakan mahkeme dışında bir mahkeme tarafından verilen tedbir kararının geçersiz olduğu” kabul edilmiştir. (Kuru, Arslan, Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 2009, sayfa 618, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 24/1/2005 tarih ve 2004/15284, 2005/166 sayılı kararı) Doktrinde, dava açıldıktan sonra, ihtiyati tedbirin asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edileceğine ilişkin düzenleme, davaya bakan mahkemenin talep edilen ihtiyati tedbir hakkında en doğru kararı verebilecek durumda olan mahkeme olması ve böylelikle başka bir mahkeme tarafından, davaya bakmakta olan mahkemenin hükmü ile çelişen ihtiyati tedbir kararlarının önüne geçilmesinin amaçlanması sebebiyle yerinde bulunmakta olup (Konuralp, Cengiz Serhat, “6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na Göre İhtiyati Tedbirler”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası C. LXXI, S. 2, 2013, s. 235) aksinin kabulü Kanun’un amacına (ratio legis) aykırı olacaktır. İhtiyati tedbir kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca davacı veya davalının hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş, geçici nitelikte geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır. Nitekim 6100 Sayılı HMK’nın ihtiyati tedbir müessesesi 389. madde başlığında “geçici hukuki korumalar” olarak vasıflandırılmış ve aynı maddenin 1. fıkrasında “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” şeklinde ihtiyati tedbirin şartları belirtildikten sonra takip eden maddelerde bu konudaki talep, verilecek karar vs. hususlarda yapılması gereken usul açıklanmıştır. Bu bağlamda; HMK’nın 390. maddesi uyarınca ihtiyati tedbirin dava açılmadan önce esas hakkında görevli ve yetkili mahkemeden; dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edileceği gözetildiğinde, somut olayda Mahkemenin kendi yetkisizliğine karar verene kadar, tedbir talebi konusunda da yetkili olduğu, öncelikle Mahkemenin esas hakkında yetkisizlik kararı vermediği sürece HMK 390. maddesi gereğince yetkili olduğu, tedbir konusunda da yetkili Mahkemenin davanın açıldığı Mahkeme olduğu aksi durumun kabulü halinde tedbir kararını değerlendirebilecek başka bir Mahkemenin bulunamayacağı, Mahkemece öncelikle esas hakkında yetkisizlik değerlendirmesi yapılmadan, tedbir hakkında yetkisizlik kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olması sebebiyle davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile;2- İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/07/2022 tarihli, 2022/178 E. sayılı ara kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine,5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6., 362/1-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 22/09/2022